Duyduğu ses ile aniden irkilip Cihangirin kollarından çıktı Sare.
Kendisine gelen adamın çatık kaşlarını görünce az önce yanlış anlaşılmaya müsait durumu gördüğünü fark etti.
Yanlarına vardı adam çatık kaşları kalın sesiyle sordu. "Ne oluyor burada hayırdır Cihangirrr"
Cihangir aniden döndü adama " Çarpıştık aniden düşecekken bir anda tutmuş bulundum teyze oğlu" Özür diler gibi çıkmıştı cümleleri.
Halil İbrahim ise odada kızın kendisine bakmayışına kızıp sigara içmek için dışarı çıkmış az sonra onları sarılırken görmüştü.
"Tamam tamam sen gidebilirsin" dedi dişlerinin arasından. Cihangir giderken iki kere dönüp baktı arkasına sonra olamaz diyip telkin etti kendini.
Halil İbrahim katran karasına dönmüş gözlerini Sareye dikti.
"Sen yürürken önüne bakmayı bilmez misin kadın"
Diklendi Sare.
"Sana nasıl yürüyeceğimin hesabını verecek değilim elbette Kepenekli zira dikkatli olmak için elimde bir silah yoktur ondan olsa gerek" çattı kaşlarını.
Halil İbrahim aldığı cevap karşısında bozguna uğramıştı. Üzerine yürüdü kızın bir adım dahi geriye atmadı Sare dibine dibine girdi neredeyse burnu burnuna değecekti
"Bana bak kadın haddini bil yoksa beni öldürmediğin ogüne pişman ederim seni"
"Elinden geleni ardına koyma Kepenekli seninle evlenmeyi kabul ederek en büyük pişmanlığımı yaşıyorum zaten sen beni daha nasıl pişman edeceksin ki" dedi.
Anlımdaki damarlar gittikçe belirginleşmeye başladı Halil İbrahimin "Ayağını denk al davranışlarına dikkat et istesende istemesende karım olacaksın iki güne" dedi ve hızla arkasını döndü.
Arkasından bağırdı Sare "İki yabancıdan farkımız olmayacak Kepenekli ne sen benim kocamsın ne de ben senin karın"
Halil İbrahimin içindeki Nemrut uyandı sinirle döndü arkasını o kabul etmişti bu evliliği işte her yönüyle şimdi nasıl bu şekilde konuşuyordu bu kadın, tekrar dibine girdi Sarenin kavradı bir anda belini korkutucuydu hali tavrı bastıra bastıra konuştu kulağına.
"Bakalım seni koynuma alacağım vakitte böyle rahat konuşabilecek misin" dedi alayla hayretle açıldı genç kızın ağzı kurtarmaya çalıştı kendini lakin bu sefer dumura uğrayan Sare olmuştu.
Hakikat karısı olacak mıydı? Kulaklarına kadar kızardı bir anda.
Çabaladı lakin bırakmadı Halil İbrahim peçesinin üstünden bir buse kondurdu dudağının kenarına bıraktı kızı.
Delirdi Sare yaptığına söylendi arkasından "Eşkşya mısın sen be Eşkşya mısın"
Lakin Halil İbrahim alacağını almış kafasının içine kurdu bırakmıştı. Sare arkasından sinirle söylendikçe keyifle güldü Halil İbrahim odaya vardığında yüzüklerin takılacak olduğunu gördü Sare de paşinden gelmiş yanında yerini almıştı Sare ateş topu gibi kızgınken Halil İbrahim keyifliydi.
Yüzükler takıldı dualar eşliğinde Amcası Süleyman kesti kurdeleyi.
Gudubet suratlı yengesi atladı hemen.
"Gelin hanım yüzünü göstermeyecek mi"
Kızardı Sare Cihangir odadaydı korkuyordu.
Onu rahatlatan Halil İbrahimin sesi oldu "Düğüne kadar müsaade yoktur yenge."
Sare zaten çıkarmayacaktı peçesini lakin şimdi sanki onun için yapıyormuş pozisyonuna düşmüş sinirlenmişti söylendi kendi kendine. Sinirle bakıyordu Halil İbrahime adam onun sinirlendiğini gördükçe zevkten 4 köşe oluyordu.
Zerda ve Kerim nişan olana kadar çıkmadılar dışarı Zerda ailesini özlesede tatsızlık çıkmasın diye adım dahi atmadı dışarı.
İki gün sonra düğün olacaktı.
Araz Halil İbrahimin arabasına bindiğinde haline anlam veremedi.
"Bra ne oldu ne olduda böyle keyiflisin az önce aramızdan birinin boğazına yapışacak gibiydin."
"Hiç hiçbir şey" diyip gülümsedi Halil İbrahim.
Eve geldiklerinde kadınlar koyu bir sohbete dalmıştı.
Zeynep Hanım oğlunu evlendirmenin heyecanını yaşarken eltisi her şeye bir kusur buluyordu.
"Kızın bir kusuru var demek ki neden kapatsın suratını" dedi ortama attı bombayı.
Sinirle gerildi Zeynep Hanım. Söze girecekken müsaade etmedi Halime Nene
" Yok yok pek bir cevvaldir gelinimiz tam Halil İbrahime yakışır bir kız aldık yoktur kusuru" diyip susturdu gelinini.
Zeynep Hanım görümcesine dönüp "Abla görüyorsun değil hasedinden çatlayacak"
Dürttü Havva Zeynep Hanımı "Kız sus şunun sesini getirme bize bilmez misin huyunu"
"Bilirim bilirim en iyi ben bilirim elbet" diyip omuz büktü Zübeyde Hanım.
Sabah olmuştu. Düğün alışverişi için çarşıya çıkılacaktı.
"Sare uyan kızım alışverişe gidilecek"
"Siz gidin ne istiyorsanız alın"
"Keççe kalk deli etme beni nerede görülmüş gelinsiz alışveriş edildiği"
"Gelinin rızası olmadan evlendirmek nerede görülmüş ise orada daye orada" diye söylendi pikeyi komple çekti üstüne.
Annesi Zübeyde Hanım geldi çekti pikeyi "Keççe kalk vallahi sen delirteceksin beni"
"Delir daye delir benim zıvanadan çıkmama az kaldı nasıl olsa sende delir tam olalım"
Ayağındaki terliği çıkarır çıkarmaz Sare fırladı yataktan.
Annesi arkada Sare önde kovalamaca başladı. Sare koşup avluya adımladığı vakit Kerimi gördü hızla siper aldı önüne "Keççe gel buraya kaç yaşına geldin boyun posun devrilmeye gel buraya Sare vallahi sen bizi rezil edeceksin."
"Sizi rezil eden etmiş bak önümde duruyor onu da dövsene"
"Ablla ayıp oluyor amaaa" dedi Kerim gülerek.
Avkudaki seslere çıkıp olayı gülerek izleyen Zerda kıkırdıyor evin yardımcısı Elif te ona eşlik ediyordu.
Az sonra seslere çıkan İshak Beyin gür sesi yankılandı avluda.
"Zübeyydeee ne oluyor sabah sabah konu komşuyu başımıza toplamak niyetindemisiniz?"
"Gel İshak bey gel düğün alışverişine gitmem diye tutturdu gelde kızına laf anlat" diyip elindeki terliği yere atıp giydi kadın.
Kaşları çatıldı İshak Beyin Sare ye döndü "O alışverişe gidilecek lafımın üstüne laf etmeyin" diyip kestirip attı. Annesi "Hiihh senin hakkından ancak baban gelir" diyip yanından mutfağa doğru yürüdü.
Kahvaltı edildikten sonra hazırladılar. Az sonra Halil İbrahim annesi Halası ve Teyzesi ile birlikte geldiler.
Sare ise annesi ve yengesi ile gidecekti. İlk etapta Zerdayı gören Halil İbrahim gerilmiş Zeynep Hanım gelmemesini söylemesine rağmen Zübeyde Hanım gelinine sahip çıkmış "Kız bu evin kızıdır Zeynep Hanım yengesi olarak elbette gelecektir Zerda" diyip kestirip atmıştı.
Hal böyle olurken Sare Halil İbrahimin arabasına binmek zorunda kalmıştı.
Annesi ve yengesini Ali getirmişti.
İlk önce gelinlikçiye girildi. Sare az sonra Lalayı görünce sevinçle kucakladı onu.
"Ahh Lala sende mi geldin"
"Geldim geldim seni yanliz birakirmiyim hiç diyip kızın saçlarından öptü.
Sare annesine nispet yapar gibi sarıldı Lala ya" Hıh iyi ki geldin Lala bunlar dayak manyağı yapacak yoksa beni "
Lala söylenenleri ciddiye alınca Zübeyde Hanıma söylenmiş" Aaaa vallahi alirim geri kizimin kilina zarar vermeyesiniz diyip sarıldı hemen.
Zübeyde Hanım gözlerini devirip baktı kızına "Aman Lala bilmez misin sen bunu gelmem diye tutturdu ondan münakaşa ettik"
"Hadi gelinlikler bakalım Saremm" dedi Lala çoskuyla. Buruktu Sare hiç tanımadığı bilmediği bir adam ile olmanın burukluğu vardı içinde.
"Gerek yok denemek istemiyorum"
"Olmaz kizim kaynanamlara ayip olur" dedi Lala
Zorla bir kaç gelinlik deneyip içlerinden birini seçti.
Gerekli olan tüm şeyler için mağazaya girip herşeyi aldılar bu süre zarfında Halil İbrahim hiç bir magazaya girmemiş işleri bittikten sonra ödeme yapmak için girmişti.
Her şey alındıktan sonra iç çamaşırı mağazasına girdiler. Sarenin en son olrak istediği yerdi burası hele Halil İbrahimin iması aklına geldikçe kaçaçak gibi oluyordu.
Hanımlar içeri girdiğinde en son Sare girdi içeri tam o sırada kapıda duruyordu Halil İbrahim "Siyah" diye seslendi.
Sare alık alık döndü. "Anlayamadım" dedi.
Alayla güldü Halil İbrahim "Geceliği Siyah al diyorum ilk geceye özel" diyince Sarenin paraşüt ile inen jetonu düşmüş gözleri büyümüş peçenin altında ki yüzü kıpkırmızı kesilmişti.
"Hadsiz herif" diye söylenip sinirle içeri daldı.
Burnundan soluyordu.
Durumu fark eden Zerda yanına gelmiş "Kötü bir şey yok ya" dedi incecik sesiyle. Sare sinirle döndü "Kötü daha ne olabilir hep böyle Hadsiz Hudutsuz mudur abin"
Zerda kapıda duran abisine baktı. Onu kızdırdığını anlamıştı.
Güldü omuzlarına dokundu Sarenin "Seni sinirlendirmesine asla müsade etme abim esasen çok çok iyi biridir lakin o gün konakta ona silah doğrultmanın hesabını ödeyecek kadarda kincidir. Ve sanırım senı kızdırmanım yolunu bulmuş. Çünkü onun en iyi oldugu şey bu Sare" dedi.
Konuşma Lala nın şakıyan sesiyle bölündü.
"Saremi gel gel ipekler tüller neler neler kız bunları bir giysen adamın başını döndürürsün aşık edersin kendine" diyip güldü.
"Aman Lala bırak alma şunları kim giyecek hem"
"Aaa lazim olur caniimm deme öyle sonra dua edersin bize" diyip renk renk afilli afilli iç çamaşırlarını, gecelikleri aldı.
Sare el mahkum hiç bir şey demeden önünde duran 5 kadının seçtiği çamaşırları almak durumunda kaldı.
Çıktıklarında tüm her şey alınmıştı. Halil İbrahim eski Hana girdi.
"Usta paketim hazır mı"
"Hazır Halilim buyur Allah tamamına erdirsin" dedi. Tebessümle.
Halil İbrahim elindeki paketi alıp arabaya bindi Sare göz ucuyla dahi bakmadı ona camdan dışarıyı izliyor soru sorukmadıkça cevap vermiyordu.
Kayınvalidesinin sesiyle camdan çekti gözlerini "Kızım iki gün sonra olacak düğün biliyorsun resmi nikahtan sonra imam nikahını kıyalım yarın resmi nikah için merkeze gideceksiniz ona göre hazır olursun."
"Tabi nasıl isterseniz" dedi zarzor çıkan sesiyle.
"Kızım senle Halil İbrahim gideceksiniz malum herşey çok sıkıştı düğün telaşı olacak konakta aklına başka bir şey gelmesin sakın"
"Yok estağfurullah her şeyin ani olduğunun bende farkındayım" dedi.
Halil İbrahim arada bir göz ucuyla baktı Sareye iki kadının kısa konuşmasını dinledi.
Annesi ve Halasını konakta bıraktıktan sonra Sareyi konağa bırakmak için sürdü aracı.
Sarenin annesi ve yengesi onlardan önce varmıştı konağa.
Yol boyu sessizce devam ettiler. Bir ara Halil İbrahim telefonunu uzattı. "Numaranı yaz yarın seni almaya geleceğim nikah için ulaşabileyim sana" dedi kalın sesiyle.
"Telefon kullanmıyorum" dedi Sare olabildiğince kısa cevabıyla.
"Nasıl nasıl kullanmıyorsun bu yaşta ve bu çağda bir insan nasıl telefon kullanmaz"
Derin bir nefes çekti kız " Gerek bulamayınca kullanmıyor işte insan telefonum yok konağa ona göre gelirsin" dedi. İlk defa baktı adama.
Adam hayret etti ne tuhaf insan diye geçirdi içinden. Zengin bir ailenin kızıydı. Babası toprak ağasıydı lakin telefon kullanmıyor üstüne üstlük Kıras Fistan (Doğuda giyilen pullu uzun elbise modeli ) giyiyordu sürekli. Şimdiye kadar geleneksel dışına çıkmış değildi.
Camı açtı Sare. Kafasını koltuğa yasladı. Rüzgarın yüzüne değişini hissedip kapattı gözlerini rüzgarla birlikte Sarenin uzun sarı saçları Halil İbrahimin üzerine salındı. Miss gibi yasemin kokusu yayıldı burnuna. Farkında olmadan bu güzel tanıdık kokuyu içine çekti genç adam hafızasını yokladı bu tanıdık koku için ama hiç bir kapı aralanmadı.
Yol bitince Sare indi araçtan. Halil İbrahim bagajdaki eşyaları aldığında Sare uzandı almak için lakim "Ben hallederim" diyip önünü kesti adam.
Kıza avluya kadar eşlik edip elindekileri teslim etti.
"Yarın senı saat 1 gibi alacağım" dedi.
"Tamam" diyip arkasını döndü kız.
Halil İbrahim çıkıp gitti. Arabaya bindiğinde içeri dolan kokuya takıldı aklı nereden nereden hatırlıyorum bu kokuyu diye düşündü lakin bulamadı. Kafasını sallayıp sıyrıldı düşüncelerinden. Arabayı konağa doğru sürdü.
Ah! Benim deli kızım Sare. Halil İbrahimin hakkından anca böylesi gelirdi. Düğüne sayılı günler kaldı.:)