Az sonra kapı çalınmış nihayet Cihangir de gelmişti. Sofraya doğru adımlayınca Halime Nenesinin sesiyle durdu.
"Oğul hele mutfaktan şeker ilacımı getir"
"Tamam daye nerededir"
"Masanın üstünde öğlen içip oraya bıraktıp getir yemekten sonra unutmadan içeyim"
Cihangir mutfağa doğru adımladı. Nereden bilecekti yıllarca izini sürdüğü kadını burada bulacağını...
Geçmişin kapısını aralayacağını nereden bilebilirdi...
Aşkından yıllarca hayatına kimseyi almadığı kadının kuzeninin eşi olduğunu az sonra öğrenecekti.
İçeri girer girmez Sare döndü arkasını döner dönmez karşılaştılar. "Seenn" diye yukkundu Cihangir. Şaşırdı sevindi kalakaldı. Rüyada oldugunu düşündü. Çakılıp kaldı olduğu yere.
Sarede dağılmıştı karşılaşmak yüzleşmek beklediği şey değildi.
Elleri titredi elindeki sürahi kayıp yere düştü paramparça oldu.
O an hemen eğildi Sare cam parçalarını toplamaya başladı çıplak elleri ile onunla birlikte eğilen Cihangir şaşkınca inceledi Sareyi her zerresini özlediği bu kadına özenle ve dikkatle baktı. Büyümüş çocuksu yüzünün yerini bir kadının olgunluğu almıştı. Dolgun kırmızı dudakları beyaz çehresi... Adam hasretle ve özlemle her karışını inceledi. Sare ellerini kesen cam parçası ile kanamaya başladı. Gözlerinden damla damla yaşlar döküldü. Cihangir hemen ellerini tuttu.
İçi parçalandı adamın.
Avluda babası ve eniştesi ile oturan Halil İbrahim mutfaktan gelen gürültü ile anıden olduğu yerden kalkıp mutfağa koştu. Sarenin kanlı ellerini Cihangirin elleri arasında gördü.
"Ne oluyor burada diye kükredi"
"Sare aniden çekti elini Cihangirin ellerinden gözyaşlarını sildi elinin tersi ile
" Sürahi elimden kayıp düştü " dedi ağlamaklı sesiyle. Halil İbrahim ellini alıp suya tuttu.
" Baharrr ilk yardım cantasını getir diye bağırdı.
Cihangir herşey den habersiz şok olmuş vaziyette izledi onları. Ruhunda bir kıyamet başladı. Kalakaldı ne hareket edebildi nede konuşabildi. Yüreğinde kopan fırtına esir aldı her hücresini bu gerçekle yğzleşmiş olmamının ağırlığı altında ezildi.
Halil İbrahim Sarenin kanlı ellerini yıkadı Baharın getirdiği ilk yardım çantasından tentürdiyot ve gazlı bezi çıkardı kesikleri temizledi sonra gazlı bez ile güzelce sardı.
"Bir dahaki sefere dikkat et" dedi boğuk sesiyle.
Cihangir o an anladı sevdiği kadının kuzeni ile evli olduğunu o gün çarpıştıklarında gözleri tanıdık gelmişti fakat Halil İbrahimin gelmesiyle dikkati dağılmıştı.
Gözleri doldu adamın bir yumru oturdu bogazına yıllarca aradığı kadın onun değildi artık. Yüreği doldu. Ağlamamak için direndi.
Sarenin de ondan farklı kalır yanı yoktu. Geçmiş canlandı gözümde terkedilişi bir anda yüzüstü bırakılışı babasıyla olan kavgası ve gidişi...
Masaya geçti herkes Cihangir bir ceset gibi çöktü sandalyeye.
Aşkından öldüğü kadın aynı masada bir başkasını eşi olarak oturuyordu. Aklıma mukayyet ol diye geçirdi içinden. Bir yanı turp elinden gitmek istiyordu diğer yanı ise harekete geçemeyecek kadar çaresizdi.
"Bugün misafirler geldi gelin ziyaretine nazar değdi gelinime" dedi Zeynep Hanım.
"Maşallah gelin kızımız peri kızı gibi" dedi kızkardeşi.
Senin gelinin olacaktı... diye geçirdi içinden Cihangir.
Sare büyük bir sessizlik içinde zorla yedi yemeğini. Cihangir gözlerini ondan ayırmasada Sare zinhar bakmıyordu onun olduğu yöne.
Halil İbrahim bir ara Cihangirin bakışlarını yakaladı. İçini bir huzursuzluk kapladı. Tamam eşi güzeldi lakın böyle bakılması onun kabul edeceği türden bir şey değildi. İçi kıskançlıkla doldu.
Yemekten sonra Sare müsaade isteyip odasına geçti. Sarenin odasına geçtiğini gören Halil İbrahim ardından gitmek istesede misafirleri bırakamadı.
Bir ara boşluk bulup odaya çıktığında Sarenin ağladığını gördü.
Halil İbrahimin geldiğini gören Sare hemen toparlandı.
Gözyaşlarını sildi. "Kesik derin değil ufak bir kesik için bu kadar ağlayan kadınla bana silah doğrultan kadın aynı kadın mı?"
Sare doğruldu burnu ağlamaktan kızarmış gözleri kan çanağına dönmüştü. "Tamı tamına aynı kadın şüphen olmasın" dedi.
Adam bu halde bile dik durmaya çalışan bu kadına istemsizce güldü.
Karşısında gülen adamı gören kadın sinirlendi. "Ne diye gülüyorsun nedir bu kadar komik olan"
"Hiç sadece bu kadar farklı iki kişiliği içinde barındırman tuhaf o gün için blöf yaptıgını anlamalıydım"
Sare gözyaşlarını kolları ile sildi dimdik durdu Halil İbrahimin önünde " Bir dahaki sefere pencereler yerine göğsüne isabet ettiğinde anlarsın blöf yapıp yapmadığımı"
Halil İbrahim kafasını yana eğdi yavaşça yaklaştı Sare'ye elini avuçları içine alıp parmak uçlarından öptü. Bunu neden yaptığını kendine de bilmiyordu lakin acısını dindirmek istedi o an. Kafasını kaldırdı sonra gözleri kızarmış karısına baktı.
"Bir dahaki sefere elimden silahımı alman o kadar kolay olmayacak" dedi.
Bir süre bakıştıklar. Sare o an inceledi adamın yüzünü sert bakışları koyu kahveleri biçimli keskin yüz hatları...
Bir anda geri çekildi. "Görüşürüz"
"Görüşürüz" dedi Halil İbrahim ve çıktı odadan yavaşça. Merdivenleri inerken gülerek iniyordu. Cihangir onun bu halini görüp daha da kederlendi.
Çıktı konaktan hızla ne kalbi ne aklı almıyordu. Sevdiği kadını başka bir adamla olma düşüncesi gözlerinin önünde olması onu delirttiyordu.
Celil dayının mekanına gidip sabahladı.
***
O gün ki karşılaşmanın üzerinden 1 Ay geçti Cihangir ve Sare hiç karşılaşmadılar. Cihangir karşılaşmak için çabaladı lakin Sare o geldiği vakit ya kendi ailesindeydi ya da odasından çıkmadı.
Bu süre zarfında Halil İbrahim ile diyalogları her zamanki gibi rutin konuşmaları geçmiyordu.
O gün yine misafirler gelmiş Sare kahve yapmak için mutfağa geçmişti. Kahveleri taşırken misafir gelen küçük çocuk Sareye çarpmış kahveler oldugu gibi üzerine dökülmüştü.
Üzerini değiştirmek için odasına giden Sare kendi kendine söylene söylene giyinme odasına girdi. Gün ortasıydı yanlızdı.
***
Şirkete giden Halil İbrahim cüzdanını olmadığını fark etmiş eve dönmüştü. Konaktaki herkes misafirler ile meşgul olduğu için kimseye görünmeden odaya çıkmış giyinme odasında unuttuğu cüzdanını aramaya koyulmuştu. Bir anda Sare söylene söylene girdi içeri.
"Doğurup doğurup ortalığa salıyorlar. En sevdiğim elbisem mahvoldu geçmezde bunun lekesi"
Halil İbrahim kafasını kapıdan uzattığında Sarenin soyunduğunu gördü. Aniden geri çekildi Sare elbisesini olduğu gibi çıkarmış atleti leke oldugu için onu çıkarmak ile meşguldü. Halil İbrahim Sareyi bir anda yarı çıplak görünce çekilmiş lakin geri geri giderken sırtı açık dolap kapağına çarpınca ses çıkmıştı.
Halil İbrahim ufak bir küfür savurdu.
Hay anasını...
Sare bir anda sesi duyunca irkildi. İkinci bölmeye ilerler ilerlemez Halil İbrahim ile göz göze gelmiş korku ile çığlık çığlığa bagırmaya başlamıştı.
Sarenin çığlık çığlığa bagırmasıyla Halil İbrahim paniğe kapılmış kadını belinden sarıp diğer eli ile agzını kapatmıştı.
İkiside şaşkın vaziyette birbirine bakarken Halil İbrahim yavaşça elini indirmişti.
"Senin ne işin var burada diye" bağırdı Sare.
"Burası benim de odam cüzdanımı almak için döndüm" dedi
"niye ses çıkarmıyorsun ödüm koptu"
"Sen odaya girince seslenecektim lakin bir anda soyunduğunu görünce kalakaldım" dedi.
Sare hızla ellerini göğüslerine götürdü. Birşey görmediğini söyle.
Yutkundu Halil İbrahim "Görmedim desem yalan söylerim" dedi Sarenin gözleri büyüdü Halil İbrahimin gögsünü yumruklamaya başladı. "Seni ırz düşmanı"
"Şşşş ayıp oluyor ama kocanım ben senin"
"Kocammışş.. Hıhhhh. Ne diye sessiz sessiz izliyorsun benı"
Halil İbrahim kendisini töhmet altında bırakan kadına kızdı öyle bir adam değildi hele bir kadına kendi rızası dışında bakacak adam asla değildi. Değil bakmak göz ucuyla bakmaya bile tenezzül etmezdi. Yoksa böylesi bir güzelliğe el sürmemek için erkek olmamak gerekirdi.
Sinirlendi belini iki eliyle kavrayıp kendine daha da bastırdı. "Demek öyle ? Gözleri Sarenin dolgun gögüslerine değdi. Bakışları yoğunlaştı Sare tekrar kapattı gögüslerini adam burnunu burnuna değdirdi hafifçe dudaklarına yaklaştı belli belirsiz nefesleri karıştı birbirine Sarenin gögsü hızla inip kalkmaya başladı bir yandan belini saran ellere hakim olmak istiyordu lakin gögüslerinin açıkta olmasını yok sayamıyor kollarını indiremiyordu.
Halil İbrahim Sarenin dudaklarına yaklaştıkça yaklaştı milim kıpırdayamıyordu kadın. Adamın nefes alıs verisinin hızlandığını anlayabiliyordu yarı çıplak vaziyette kollarındaydı ve adam kadına doğru çekiliyordu. Dudaklarını dudaklarına değdirdi. Tam o sırada ikinci çığlık yükseldi. Sare bir anda Halil İbrahimin kollarından sıyrılıp Halil İbrahimin arkasına geçti anlını sırtına dayadı.
Kıpkırmızı kesildi
"Tövbe ya rabbilaleminn gündüz vakti." dedi Dicle.
Halil İbrahim bir anda dönüp sinirle bağırdı. "Kapı çalmak nedir bilmez misiniz"
"Yengem konağı ayağı kaldırdı bir şey oldu sandık. Hem sen bu saatte ne arıyorsun evde abi"
"Cüzdanımı unutmuşum" dedi Halil İbrahim sinirle.
"Tövbestagfurullah kudurmuş eniğin oğlu işi yarım kaldı diye nasılda kuyruğuna basılmış it gibi bağırıyor " diyen Halime Nene Dicleyi bastomuyla itip yürümesi için hareket ettirmişti.
Dicle kıkır kıkır gülerken "Babaanne artık abim ne yaptıysa nasılda bağırdı yengem"
"Keççe suss edepsizoğlu edepsiz çık dışarı çıkkk" diyip torununa bastonu ile vuruyordu.
"Aman babaanne baksana abim bu saatte eve mi gelir cüzdan diyor bir de nasıl özlediyse karısını koşa koşa eve dönmüş"
diyip Kıkırdadı.
Kapı kapandığında "Sare rezil oldum" dedi sesindeki utangaçlıkla. Halil İbrahim derin bir nefes aldı.
Bagırdı Sare "Sakın arkamı döneyim deme bu sefer kurşunu yersin anlının ortasına Halil İbrahim"
Adam güldü ilk defa ismiyle seslenmişti kadın arkasını dönmeden çıktı gitti Sare rezil olduğuyle kala kaldı ortada.
Halil İbrahim arabaya bindiğinde gözünün önünden gitmiyordu gözleri. İçinde bir yerler kaynamaya başladı gözlerini açıp kapattı lakin bir türlü odaklanamadı.
Gün boyu Sarenin iç çamaşırıyla kaldığı hali geldi gözünün önüne. Siyah dantel çamaşırlarından taşan iri göğüsleri düşündü durdu.
Arazı arayıp Celil dayının mekanına geçeceğini söyleyip haber verdi az sonra iki arkadaş kurulan rakı masasında buluştular.
Araz her zamanki neşesiyle karşıladı arkadasını lakin Halil İbrahim dalgındı.
"Bra bir sorun mu var"
Halil İbrahim iç çekti.
"Bilmiyorum yani bir sorun yok ama var gibi"
"Arkadaşı Halil İbrahimi ilk defa böyle görüyordu."
Ard arda sigarasını yaktı Halil İbrahim normalde çok içen bir adam değildi ama bir derdi olduğu anlaşılıyordu. Araz kaşlarını çattı.
"Evlilikle ilgili bir durum mu var"
"Ortada bir evlilik yok" dedi Halil İbrahim sinirle.
Araz şaşırdı.
"Naaıl yok oğlum"
"Ne anlıyorsan o Aaraz" dedi sinirle sigarasını çekerken.
"Neden peki sebep nedir"
"Oğlum kızla normal şekilde evlenmedik. İstemedi bende elimi dahi sürmedim."
"Sen sen nasıl bra" dedi Araz şaşkınlıkla.
"Oğlum kafan almıyor mu istemeyen birine nasıl dokunayım"
"Abi peki sen istiyor musun bu evliliğin gercek olmasını"
Sigarasından uzun uzun içti Halil İbrahim kül tablasında ezdi sigarayı.
Boşalan rakı bardağını doldurup kafasına dikti. Cevap vermedi.
Araz ilk defa onu böyle görüyordu 30 yaşını aşmış bu adamın agzından tek bir kadın ismi duymamış aşka dair hiç bir ize rastlamamıştı ama bu sefer farklı gördü arkadasını sanki onu harekete geçiren bşrşeyler vardı ilk defa bu masada Halil İbrahim bir kadın hakkında konuşmuştu.
"Braaa" dedi duraksadı Araz tereddüt etti konuşup konuşmamak arasında.
"Bra sen fena çarpılmışssın haberin olsun" dedi.
Halil İbrahim Arazın söylediği karşısında kaşlarını çattı cevapsiz kaldı başka bir konu açtı lakin ne konuşursa konuşsun aklı kadınında Sare deydi.
Saatlerce içti adam. Ömer Asaf abisini meyhaneden toplarken az sonra konağa varmışlardı adam fena halde sızmıştı.
Sare gece yarsını kapının çalınmasıyka uykusundan uyanmış hızla sabahlığını üzerine geçirmişti.
Kapıyı açıp karşısında Ömer Asafı görünce şaşırdı.
"Yenge rahatsız ediyorum kusura bakma abim sızdı arabada bir el at yukarı çıkaralım dedi.
" Geliyorum diyerek başına bir örtü geçirip aşağı indi Sare Ömer Asaf ve Sarenin ortasında odasına doğru götürülürken Sare içinden söylenip durdu.
"Küfe gibi olmuşsun be adam bide ağır"
Kapının önüne geldiklerinde "Bundan sonrasını ben hallederim diyip" Ömer Asafı gönderdi.
Zar zor yatağa kadar getirdi. Yatağa yatırdığı sırada onunla birlikte üzerine düşmüş hızla kalkmıştı.
Ayaklarını yatağa uzandırıp ayakkabılarını çıkardı. Çoraplarını çıkarıp üzerini örttü.
Elini yüzünü yıkayıp yattı yatağa.
Bir anda adamın koca eli belinden göbeginw inip kadını kendine çekti.
Boğuk sesiyle "Çok güzelsinn" diyip saçlarını kokladı. Sare elini çekmeye çalıştıysada başarılı olamadı.
Sabah Halil İbrahim feci halde bir baş ağrısı ile uyandığında gözleri ayna karşısında hazırlanan karısına döndü yatakta doğruldu oturdu. Aynadan izledi Sare onu. "Beni kim getirdi" diye sordu boğuk sesiyle.
Sare soru soran adama döndü "Ömer Asaf getirdi" dedi sadece akşam ona yardım ettiğinden bahsetmedi.
Halil İbrahim saçlarını havalandırıp ayagı kalktı banyoya girdi.
Çıkana kadar bekledi Sare. Sarenin gitmiş olacağını düşünüp altında havlusu ile dışarı çıkan adam saç havlusu ile saçlarını kuruluyordu. Havluyu çektiğinde Sareyi görünce bir anda şaşırdı ve olduğu yerde kalakaldı.
Halil İbrahim şaşırdı ne yapacağını bilemedi. İşin enteresan tarafı kadının utanmadan adamın çıplak vücuduna göz gezdiriyor olmasıydı.
Elindeki havluyu kenara bıraktı "Bir şey mi söyleyecektin" dedi. Halil İbrahim şaşkınlıkla.
Sare Halil İbrahimin üzerine doğru adımladı adımları adamın önünde durduğunda Halil İbrahim hayretle kadını izliyor ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu.
Sare gözlerini kocasının gözlerine dikip "Bir daha bu odaya sarhoş gelmeye kalkma Halil İbrahim" dedi uyaran ses tonuyla
Adam kaşlarını kaldırdı. Anlam veremedi söylediği şeylere. Sebebini anlayamadı.
Kaşlarını çattı burası benım de odam nasıl geleceğimin kararını ben veririm dedi.
Sare aralarındaki mesafeyi sıfırlayıp "Bir dahaki sefere sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın Halil İbrahim bir daha beni kendinle uğraştırmak zorunda bırakma sakın" dedi.
Adam kadının haline tavrına anlam veremiyordu.
"Ne demek o Sare" dedi sinirlenmeye başlayan sesiyle.
Sare aniden adamın çıplak bedenine sardı kollarını aradaki mesafe yok olmuştu. Halil İbrahimin kolları havada asılı kaldı aniden oyun oynuyordu adamla. Sare suratında ne olduğunu zerre belli etmeyen ifadeyle Ellerini sırtında gezdirmeye başladı "Beni istemediğim şeylere zorlama bir dahaki sefere hakim olmam kendime" dedi.
Halil İbrahim dün gece işe ilgili neler olduğunu yokluyor ama aklına en ufak bir anı gelmiyordu. Sırtında gezinen tüy misali eller içindeki fitili ateşliyor göz bebekleri büyüyordu.
Sare öyle çok eğleniyordu ki.
İleri gitti. "Sonra bir bakmışsın karın oluvermişim" dedi gözlerini gözleri ile dudakları arasında gezdirirken.
Erkek hali ile utandın Halil İbrahim ne diyor bu kadın diye içi içini yiyor ama aklında çoğalan belirsizlikler ne cevap vereceğini bilmiyordu. Söyledikleri karşısında erkekliği hareketleniyordu. "Ne vardı hiç bir şey hatırlamayacak kadar içecek" diye hayıflandı.
Tamam diyebildi sadece süt dökmüş kediye dönmüştü. Sare Halil İbrahime bakıp kıkırdarken adamın kaşları tekrar havalanmıştı.
Sare ellerini serbest bırakıp döndü arkasını "
Giyin aşağıya inmemiz gerekiyor kahvaltı hazır" dedi. Halil İbrahim hızla giyinip yanıma vardı Sarenin aşağı indiler Sare keyifliydi. Halil İbrahim hiç bir şey hatırlamıyordu ve ona dokunmanın cezasını kafasını karıstırarak vermişti.
Oh olsun dedi içinden. Öyle gelip sessiz sessiz izlerse onu olacağı buydu. Şimdi onu koca bir belirsizlik ile bırakmıştı.
Sofrada hiç konuşmadı Halil İbrahim aklı Sarenin dediklerinde kalmıştı.
Kahvaltı biter bitmez şirkete gitmek için ayaklandı. Sare onu kapıya kadar geçirmiş ardından "Hayırlı işler Kocacımmm" demişti. Onun duyacağı şekilde.
Adam şaşkınlıkla baktı. Kafasını salladı anlamsızca sorularsa doldu surat ifadesi Sare onu her defansında uğurluyordu ama ilk defa Kocacım diye seslenmiş adamın sorularla dolan aklıma bir yenisini eklemişti.
Yol boyu düşünceli görünen abisine döndü
"Abi Karadenize gemilerin mi battı neden böyle düşüncelisin"
"Yok birşey" diyip kestirip attı adam
"Yoksa yengemle mi kavga ettiniz seni odaya götürürken burnundan soluyordu" dedi.
"Nasıl beni Sare mi götürdü" dedi aniden Ömer Asafa dönerek.
"Evet Abe küfe gibi olmuştun mecburen çağırdım yengemi birlikte taşıdık sonra kapıda almadı beni içeri ben hallederim sonrasını dedi. Bende seni yengeme teslim edip odama geçtim" dedi.
Halil İbrahim direksiyonu sıktı çenesi gerildi. Tabi ya kalktığında üstünde dün ki kıyafetler vardı. Çıkan tek şey çoraplarıydı.
Bellii ki eve sarhoş gelmesine kızmış aklınca oyun oynamıştı. Direksiyona vurdu oyuna geldiği için Ömer Asaf "Ne oluyor abi bugun tuhafsın"
"Hiç olmadığım kadar iyiyim kardeşim" diyip güldü Halil İbrahim. Şimdi aklıyla oynayacaktı Sarenin ona oyun oynanmak neydi bedelini gösterecekti. Güldü yapacakları aklıma geldikçe keyiflendi madem böyle tehlikeli bir oyun oynamaya kalmıştı bedelini ödeyecekti.
* **
Bozbeyinin deli yürek kızı karşısında duran adamın kim olduğunu unutup oyun oynamıştı. Şimdi kendi oyununun kurbanı olacaktı...
Halil İbrahim ona kim olduğunu gösterecekti elbette. Geç bile kaldım dedi içinden sonra madem bu şekilde ilerlemek istiyor koca olarak üzerime düşeni yapacağım diye söz verdi kendi kendine. Şirkete girdiğinde onu gülerek görenler hayretler içerisinde bakarken bir anda duydugu ses ile eski haline döndü.