Yeni Üyelik
21.
Bölüm

Kader Kapısı

@dilefruz


Saat öğlene doğru geliyordu. Ömer Asaf gözlerini araladığında kendisine sarılıp yatan kadına baktı.

Giydiği elbise pijama beline kadar sıyrılmış beyaz bacakları yatağa serilmişti.

Yutkundu sertçe ve kokunu sakince kadının kafasının altından çekerek üstünü düzeltti.

Telefonu eline aldığında saatin 12 ye yaklaştığını gördü ve bir de 32 adet cevapsız aramayı.

Abisi aramış üstüne mesaj atmıştı.

"İtoğlu it aramayı görünce acil dön bana"

Adam sıkıntı ile iç çekti telefonu komidine bıraktı üstünü değişip banyoda elini yüzünü yıkadı.

Havlu ile yüzünü kurularken kadının yanına yaklaştı ve seslendi.

"Dilruba uyan sabah oldu" kadın kımıldandı ama uyanmadı.

Bir kaç seslenmeden sonra kadın sakince gözlerini araladı.

"Günaydın" dedi sakince.

Ömer Asaf kemerini beline geçirirken,

" Hazırlan saat 12 olmuş yola çıkmamız gerekiyor" dedi.

Kadın yataktan fırladı. "12 mi o kadar saat uyuduk mu yani ahh"

"Evet uyumuşuz evli bir kadın olarak ilk gün erken uyanırsın diye düşündüm ama yanılmışım" diyerek odadan çıktı adam.

Dilruba cevap vermeye fırsat bulamadan kapı üstüne kapandı.

Kadın kalktı gelinliği tekrar giyindi. Yatağı topladı içeri geçti.

Selma teyzenin neşe dolu sesi yankılandı. Elinde çaydanlık ile balkona geçen kadını takip etti Dilruba.

"Günaydınız çocuklar biz kahvaltımızı yaptık malum yaş ileri ilaç kullanıyor amcanız sizide rahatsız etmek istemedik buyrun kahvaltınızı yapın" dedi.

Dilruba "Günaydın" diyerek geçti masaya.

İkili sessizce yaptı kahvaltısını. Daha sonra Selma teyze ile vedalaşıp camiye geldiler. Hikmet amca ile vedalaşıp yola çıktılar.

Arabaya bindilerinde radyodan çıkan kısık müzik eşlik etti onlara.

"Neden kabul ettin benimle evlenmeyi hiç enini sonunu düşünmez misin sen" dedi Ömer Asaf yola bakarak.

"Sen beni düğünden kaçırırken düşündün mü.? Hem beni o adamdan kurtarmışken nasıl seni yarı yolda bırakırım" dedi.

"Seni kaçırmak için seninle yattığımızı söyledim" dedi Ömer Asaf saniyelik bir bakışla.

"Teorik olarak yanlış sayılmaz yattığımız doğru" dedi.

"Onu kastetmediğimi iyi biliyorsun Dilruba" dedi. Tekrar gözleri yola bakarak.

"O adam beni yanağımdan öperken bile ölmeyi diledim emin ol onun koynuna girmektense senin koynuna girmiş olmayı dilerdim" dedi.

Adam kadının söyledikleri karşısında şaşkınlık ve sorgulayıcı bakışlar içinde.

Kız yine sorgulamadı nereye gittiklerini telefonun çalması ile Ömer Asaf telefonu açtı.

"Efendim Ağabey"

"Oğlum niye açmıyorsun Ulan telefonu neredesin sen"

"Yoldayım"

"Nereye gidiyorsun"

"Ne oldu Ağabey."

"Babam kızıda alsın eve dönsün el öpmeye gelsin diyor eve dönün çabuk"

"Tamam ağabey yarın geleceğiz kapatıyorum"

"Tamam Allaha emanet olun"

"Sağol Ağabey sizde" diyip kapattı telefonu.

"Ne olacak şimdi" diye söze başladı Dilruba.

"Birşey olmayacak yarın el öpmeye gideceğiz" dedi Ömer Asaf

"İlk önce üstüne başına bir şeyler alalım diyerek kızın üzerindeki gelinliğe baktı. Bir süre sonra bir alışveriş merkezinşn önünde durdular. Bir kadın mağazasına girdiler. Dilruba için iç çamaşırı elbise ve bir çift babet alıp çıktılar.

Bir süre sonra bir otelin önünde durup giriş yaptılar ve odaya çıktılar. Ömer Asaf balkona geçti. Dilruba ise elindeki kıyafetler ile banyoya geçti. Fermarı açmaya çalıştı lakin saçına dolanan fermuar açılmıyordu.

Bir süre sonra banyodan çıktı. Sıkıla sıkıla Ömer Asaf In yanına gitti. Balkon demirine yaslanan adam kadına baktı.

"Bir sorun mu var"

"Evet fermuar açılmıyor saçım sıkışmış" dedi. Sıkılarak.

Ömer Asaf kadına baktı. "Eee yanii?"

"Yanisi açar mısın"

"Ben mi"

"Sen başka kim olacak"

"Tamammm" dedi ve eliyle ileri fırlattığı sigarayı atarak kadına doğru yürüdü. Dilruba arkasını döndü.

Ömer Asaf uğraştı fakat kızın saçı fermuarın içine dolaşmış sıkışmıştı.

"Açılmıyor" dedi sıkıntı ile. "Biraz daha uğraş açılması lazım"

"Olmuyor sıkılmış" diye çekiştirirken birden açıldı fermuar.

Ömer Asaf aniden arkasını döndü. Dilruba teşekkür edip banyoya ilerledi.

İşini halledip çıktı duştan. Üzerine giydiği yeşil elbise üzerine salınan siyah saçları ile ışıl ışıl olmuştu. Akşam yemeği için aşağı inen ikili yemekten sonra odaya geçtiler.

Ömer Asaf yatakta doğruldu.

"Dilruba" diyerek kadının kendisine dönmesini bekledi.

Kadın Ömer Asafa döndü oturur pozisyonda oldugunu görünce doğrulup oturdu.

"Konuşmamız gereken şeyler var"

"Dinliyorum" dedi kadın. O asi kadın oldukça itaaatkardı.

"Yarından itibaren gerçek karı koca olacağız ...

" Tamam "dedi kadın.

" Yahu neden niçin diye sormayacak mısın"

"Sormayacağım Ömer Asaf Allah katında karının zaten. Sen ne dersen öyle olsun. İster kocalık yaparsın istersen... Sen bilirsin."

Adam kadına döndü anlamak zordu nasıl böyle kolay kabullenmiş olduğunu aklı almıyordu.

"Seni yarın akşam koynuma alacağım anlıyor musun ne demek istediğimi" kadının yanakları al al oldu. Başı öne eğildi.

Kafasını diğer yöne çevirdi. Adam eğilip kızın yüzünü kendisine çevirdi.

"Dilruba oyun oynayacak yaşı geçtim. Seni alıp hiç bir şey olmamış gibi hayatıma devam edemem. Aynı yatakta yatıp uyurken sana dokunmamamı bir oyun sürdürmemide bekleme. Ben bunların adamı değilim o kadar insanın içinde benim kadınım dediysem öyle olacağı içindir. Eğer içinde en ufak bir şüphe ya da endişe var ise yarın dönmeyiz. İstanbula gideriz ve onsan sonra herkes kendi yoluna bakar. Seni gözetir kollarım yollarımız ayrı olur. "

Kadın kafasını çevirip adamın yüzüne baktı. Sonra gökyüzünü andıran gözlerine.

" Bennn... Ben evleneceğim seninle. Herşey olması gerektiği gibi olacak. Bazı şeyler düzgün başlamamış olabilir fakat düzgün ilerlemeli"diyerek adama baktı.

Ömer Asaf gülümsedi kadına. Yüzüne baktı. Kahverengiydi gözleri lakin bir okyanus gibi derindi...

"Uyu hadi yarın erken kalkacağız" dedi.

Kız usulca arkasını döndü. Kalbi öyle hızlı atıyordu ki nefesini düzenlemeye çalıştı lakin mümkün değildi.

Uykuya daldı.

***
Kepenekli konağında geçen günün ardından herkes odasına çekilmişti.

Sare dalgındı. Halil İbrahim karısındaki durgunluğu sofrada da farketmil sessiz kalmıştı.

"Sarem hayırdır dalgınsın bugun ne oldu" dedi.

Sare bir rüyadan uyanır gibi irkildi ve Halil İbrahimin göğsüne yattı.

"Hiç bugün Lala geldi"

"Eee sen neden durgunsun bunun için mi"

"Yok Lala ile konuşurken aklım geçmişe gitti"

Halil İbrahimin kaşları çatıldı. "Neden ne oldu" dedi merakla.

"Hiç.. Aziz abiyle at binerken bir çoban vardı o geldi aklıma birden" dedi.

Halil İbrahimin yüzü aydınlandı. Gülümsedi.

"Eeee"

"Esii aklıma geldi işte bir daha hiç görmedim hep aklıma gelirdi lakin uzun zamandır anımsamıyordum. Lala badem şekeri diyince... Aklıma geldi işte"

"Hımmm demek öyle."

"Neyse hem zaten uzun zaman oldu"

"Sare bir şey diyeceğim" diyip eşini göğsünden kaldırdı.

Karısının gözlerine dikti gözlerini. "O çoban... Ona karşı bir şey mi hissediyordun"
Dedi.

Kadın kızardı. Dudağını ısırdı.
"Çocukluk geçmişte kalan bir duygu..." dedi mahcubiyetle.

"Nasıl" dedi adam.

"Bilmiyorum hep uzaktan izledim ama sanki bir şeyler tanıdık gibiydik işte neyse boşver uyuyalım mı bugün çok yoruldum." diyip uzandı.

Halil İbrahim gözlerini eşinin üstünde gezdirdi.

"Uyumak için erken değil mi" dedi.

Sare kıkırdadı. Adam eğilip eşini öpmeye başladı. Her öpüş kadının tenine inen bir darbe gibiydi. Darmadağın ediyordu kadını.

"Beni yok edebilecek güce Sahipsin biliyorsun değil mi" dedi.

Sare adamın öpücüklerine karşılık verdi derin derin.

"Seninle varolmayı tercih ederim "dedi.

Adam hiç beklemeden kadının üstünü çıkardı dantel sütyeninden taşan göğüsleri görür görmez kendinden geçti.

Bakışlarını bir süre kadının göğüslerinde gezdirdi daha sonra gözlerine baktı. " Sana itiraf etmem gereken bir şey var " dedi yutkunarak. Sare anlamsızca baktı adama. Kaşları havalandı.

" Badem Şekerini verdiği o çoban... Benim " dedi bir anda.

Sare şaşkınlıkla adamın yüzüne baktı gözlerine em derinine. Sahi şu anda hissettiği o his o kalp çarpıntısı merak duygusu değil miydi geçmişte hissettiği ile aynı olan. Tanıdık samimi içten bir dost ile karşılaşmış gibi kucakladı tekrar o hisleri.

Yaşadığı duygusal yoğunluk çoğalarak arttı ve bir damla göz yaşı olarak süzüldü yanaklarından. Belli belirsiz gülümsedi. Burnunun ucu kızardı hemen.

" Sen tüm kalp kırıklıklarımın telafisi olarak yazılmışsın bana " dedi ve usulca gözlerini yumarak öptü eşini. Geçmişi geleceğine adımlamış hayatının merkezinde yer etmişti işte.

" Şükür şükür seni bana yazan Allah'a Sarem. Bu zamana kadar seni bekliyor muşum ben" dedi ve boyun girintisinden kokusunu içine çekerek öptü.


Ömer Asaf yola çıktığında güneş yeni yeni doğmak üzereydi. Aracı yavaşça sürdü. Yolculuk boyunca düşündü durdu. Hiç düşünmeden hayatını baştan aşağı değiştirmişti aldığı kararlar. Ne olacak bundan sonra nasıl ilerleyecekti oda bilmiyordu. Göz ucuyla dışarıyı izleyen eşine baktı. Beline kadar salınan uzun siyah saçlarına dokunmak istedi bir an ve kafasını silkeleyerek sıyrıldı düşüncesinden.

" Konağa adım attığımızda her şey ikimiz için bambaşka olacak. Olaki biri canını sıkar laf eder haberim olacak. Konağa varır varmaz resmî işlemleride başlatacağım " dedi kendinden emin bir şekilde.

" Tamam olur " dedi Dilruba.

Uzun yolculuk sessizlik içinde sürdü ta ki konağa varana kadar. Araç konak kapısının önünde park ettiğinde Dilruba sıkıntılandı. Ömer Asaf indi ve Dilruba'nın hemen yanına geçerek elini uzattı. Kadın ilk önce baktı sonra ise sımsıkı tuttu adamın elini.

Konağa adımladılar. Kalın demir tokmak kapıya değil Dilruba'nın yüreğinde yankılanıyordu sanki. Az sonra Bahar açtı kapıyı.

Kahvaltı sofrasında oturan ailesi ile gözgöze geldi. Bir anda ayaklandı herkes. Ömer Asafın hemen ardında omuzunun arkasında gizlenen kadın göz ucuyla baktı karşısında duran insanlara.

Mustafa Ağa usulca kalktı masadan oğlunun hemen önünde durdu. Gözlerine baktı. Ve bir anda okkalı bir tokadı oğlunun yüzüne geçirdi.

O ki şu zamana kadar tek bir evladına bir fiske vurmayan adam oğlunun yüzünde beş parmağının izi çıkacak şekilde vurmuştu oğluna. Dilruba korkuyla irkildi ve gözleri doldu. Karısının yanında tokatlanan adamın ise çenesi kasıldı gururu incindi. Tek bir laf etmedi.

Halil İbrahim dahil herkes şaşkınlıkla Mustafa Ağaya bakarken konuştu adam.

" Bu tokat duygularını geç kabul edip bunca şeye sebebiyet vermenden ötürü atıldı sana. Madem seviyorsun kızı arkasında duracaktın Ömer Asaf işler bu raddeye gelmeden engel olacaktın ki bunca rezillik yaşanmasın. Bir daha ki sefere bu denli hayatı konularda alacağın kararın önüne gururun geçmesin he eğer geçecek olursa oğul sana attığım bu tokat gelsin aklına gelsin ki geç kaldığında yüreğinde ki acının bundan beter olduğunu hatırlayasın" bir anda elini kaldırdı Mustafa Ağa

" Öp elimi bakalım " dedi herkes şaşkındı. Babası oğluna güzel bir ders vermişti işte. Ömer Asaf az önce ki gurur kırıklığını köşeye bıraktı ve elini öptü babasının. Mustafa Ağa oğluna güven vermek ister gibi sarıldı.

Az sonra tüm büyüklerinin elini öptü karı koca. Dilruba hiç beklemediği kadar iyi karşılanmıştı.

Hep beraber kahvaltı sofrasına geçtiklerinde Ömer Asaf oturması için yanındaki sandalyeyi işaret etti Dilruba'ya .

Herkes sessizce kahvaltısını ederken Mustafa Ağa konuştu. " Zeynep Hanım düğün hazırlığı için başlayın. İki güne düğün olacak " dedi. Ömer Asaf ve Dilruba birbirine bakarken Dicle'nin ve Baharın zılgıt sesleriyle sofra bir anda şenlendi.

İki gün çabucak geçti bu süre zarfında Dilruba Dicle ile birlikte kaldı. Düğün alayı kuruldu. Az sonra davul zurna eşliğinde gelin ve damat içeri girdi. Memur nikah aksini gerçekleştirdi ve resmi olarak karı koca oldular. Bir yanı buruktu Dilruba'nın halaylar çekiliyor davullar çalınıyordu lakin kendi ailesi yoktu ve içi buruktu. Ömer Asaf karışındaki durgunluğu farkedip usulca elini avuçları içine aldı ve sıktı destek vermek ister gibi.

Gözlerini yumdu kadın. Nihayet düğün bitti ve eve geldiler. Ömer Asafın odasına adımladı karı koca. Nefesini tuttu Dilruba besmele ile girdi eşikten ardından ise Ömer Asaf. Kadın gelinliğin eteklerini sıkarken öte yandan duvağın altından göz gezdirdi odaya. Bir müddet sonra eşine döndü. Tüm heybeti ile karşısında duran adama baktı. Ömer Asaf yaklaştı ve usulca duvağın eteklerinden tutarak kaldırdı ve Dilruba'nın anlından öptü.

Karı koca şükür namazı kıldı. Ve sonrasında yatağa geçtiler. Bir müddet sessizce tavanı izledi ikiside Dilruba geçen günkü konuşmaları düşünüp duruyordu. Gerçek anlamda karısı olmaya belkide dakikalar kalmıştı. Heyecan her tarağını sardı. Kısa sürede çekilmişti adama.

Ömer Asaf usulca yan tarafa döndü ve " Bana döner misin " diyerek Dilruba'nın kendisine dönmesini sağladı. Göz göze geldiler. Ömer Asaf defalarca okşamak istediği o siyah ve uzun saçlara uzattı elini ve hafifçe okşadı.

Eline yayılan yumuşaklık saçlarını okşadıkça yayılan lavanta kokusu doldurdu burnunu. Ardından eli kadının yanağında durdu ve işaret parmağının tersi ile kızarak yanaklarını tüy gibi okşadı ve güldü.

Dilruba şaşkınlıkla baktı adama. " Ne oldu neden gülüyorsun"

" Şeker pancarına dönmüş yüzün bu kadar çık mu utanıyorsun sen benden "

Kadın bir anda ateş alan yanaklarını avuçladı. Hakikaten yanıyordu. Kim bilir nasıl utanmıştı. " Ne olmuş yani utanıyorsam "
" Bir şey olduğu yok. Halbuki pek bir cesurdun beni alt etmeye çalışırken yatakta da aynı şekilde cesur olursun diye beklemiştim yanılmışım"

Bir anda içi öfkeyle doldu Dilruba'nın kadınlığına mı laf ediliyordu. " Şimdi görürsün sen Şam şeytanı seni" dedi içinden ve bir anda Ömer Asafın göbeğine oturup yüzüne yaklaştı.

" Kocacım ilk günden korkutmayayım dedim ama belli ki sen utangaç kadından hoşlanmıyorsun "dedi diklenecek. Saçları Ömer Asafın iki yanına dökülürken yayılan koku adamın ciğerlerini talan ediyordu. Üstelik karnının hemen üstünde iki yana serpilmiş çıplak bacakların sıcaklığını hissetmemek için aptal olmak gerekirdi.

Bir anda kadını bacaklarından kavrayarak sırt üstü yatırdı ve iki bacağının arasında yerini aldı.

" Sen haddinden fazla cesaretlisin kadın"

" Öyleyim" dedi Dilruba geri adım atmayarak. Ömer Asaf kadının yüzünün her karışını arşınladı kızaran dudaklarında durdu ve yaklaştı usulca nefesinde kayboldu yönünü kaybeder gibi sersemledi ve sarhoş oldu. Öptü sonra kırmızı yumuşak ve dolgun kiraz dudaklarından. Öpücüğüne karşılık beklemiyorlar kadının karşılığıyla ufak bir şok yaşadı hafifçe dudağı kıvrıldı.

Bir öpüşle tutuşturulan duygular yerini harlı bir ateşe verdi. Yıllardır birbirini tanıyan iki insan gibi seviştiler. İkisinin inlemeledi doldurdu odayı. Sevişmenin arzusu ile yoğrulurken duyguları kalplerinden alıp bir değerinin kalbine kilit vurdu mühürlenir gibi.

Sanki yıllardır bildiği tanıdığı istediği kişi gibiydi ikiside birbirine. Hasret kalmış vuslat son bulmuş gibiydi. Ömer Asaf camdan bir bedene sahip olur gibi özenle ilgiyle yaklaştı karısına kırmaktan korktu.

Teni tenine karıştı ikisinin ve karı koca oldular. İkisi için aralanan kader kapısı onları başka maceralara sürüklemek adına ardına kadar açıldı o gece…


Loading...
0%