Yeni Üyelik
19.
Bölüm
@dilefruz

Dilruba elindeki malzemeleri kenara bırakarak adamın hemen yanına oturdu.

Pamuğa alkolu döktü yanmayan yerleri sildi daha sonra ise tentürdiyot ile hafifçe baskı yapıp mikrop kapmasın diye silmeye başladı.

Ömer Asafın patlayan dudağı acıyla yanarken bir anda yüzü ekşisi. Dilruba bunu fark edince,

"Özür dilerim" diyerek üflemeye başladı dudağının kenarını.

Oldukça yakınlardı. Ömer Asaf bir anda kadının bu kadar yaklaşıp dudağını üflemesi ile irkildi içi titredi. Dudağının kenarından başlayıp bedenine yayılan his bir anda kızın elini tutup pamuğu alması ile sonlandı.

"Gerisini ben hallederim" dedi. Kız usulca kalktı adamın yanından.

Ömer Asaf birkaç dakika sonra kalktı ve tekrar yola koyuldu.

***

Sare sabah Halil İbrahimi uyandırıp işe uğurladı. Kadınlar okutulacak mevlüt için hazırlık yaparken ikindi vakti misafirler gelmeye başlamıştı bile.

Akşam erkekler ayrı yerde kadınlar ayrı yerde mevlüt okutulacaktı dede için.

Misafirler gelmeye başladıkça kalabalık artmaya başlamıştı kadınlar üst kata çıkarken erkekler için konağın avlusu hazırlamıştı.

Az sonra hoca gelip mevlüdü okumaya başladı. Mevlüt bittikten sonra yemekler dağıtılmaya başlandı. Osman hayvanları kestirmiş kesmiş 8 ini dağıtmış kalan ikisi gelen misafirlere yemek yapılmak için konağa getirilmişti. Osman da babası gelemediği için mevlüt bitiminde eve dönecekti.

Herkes yemeğini yerken Ömer Asaf girdi konak kapısından. Herkesle selamlaşıp yerine geçti. Abisi yüzünün halini sorunca "Sonra abi" diyip geçiştirdi.

Mevlüt okunmuş yemekler yenmişti. Ömer Asaf Devranı arabadan telefonu alması için göndermişti.

Az sonra konağın kapısı büyük bir hırsla açılmış Devran kolundan tuttuğu kadını zorla içeri sürüklüyordu.

Avluda kalan bir kaç aşiret büyüğü ve ailenin geri kalanları kapıdaki sese döndüler. Halil İbrahim aniden ayağı kalktı.

"Ne oluyor Devran" diyip aniden kadının ve Devranın önünde durdu.

"Ömer abim telefonunu almam için gönderdi arabanın arkasına saklanırken yakaladım ağabey" dedi.

Ömer Asaf aniden ayağı kalkıp abisinin ona dönmesi ile kadına baktı.

"S ss seennn" dedi şaşkınlıkla.

Halil İbrahim kardeşine döndü "Dilrubanın seninle ne işi var Ömer Asaf ne işi var arabanda" dedi kızı göstererek.

Mustafa Ağa ve diğer aşiret büyükleri şaşkınlık ile olayı izlerken "Ağabey sandığın gibi değil haberim yok kızdan"dedi alelacele kıza yaklaşarak.

" Söylesene kızım dilini mi yuttun " dedi kızın kolunu kavrayıp sıkarak.

" Bırak kızın kolumu Ömer Asafff! "diye bağırdı Mustafa Ağa.

Az sonra lavabodan çıkan Osman abinin görmeyi beklediği en son şey kız kardeşini konakta görmekti.

Gözleri Dilrubayı gördüğünde" Kızz senin ne işin var burada "dedi. Herkes kızın başına toplanmış hesap soruyor kız konuşmuyordu. Abisinin bağırması ile kendine geldi." Kaçtım ağabey" dedi kafasını kaldırarak.

"Ne demek kaçtım Ulan!" diyip okkalı bir tokat yapıştırdı kardeşime Osman.

Kız yere savruldu. "Ölürümde o sapık Ahmetle evlenmem ağabey"

Osman hiddetle kız kardeşine tekrar vuracakken Halil İbrahim Osmanın elini tuttu.

Sare eee!! diye bağırır bağırmaz Sare gelip kızı aldı yerden sve yukarı odaya götürdü.

"Ne oluyor Mustafa Ağa oğlun kız mı kaçırdı" dedi Karakeçi Aşiretinin Ağası Müslüm Ağa.

Mustafa Ağa homurdandı cevap vermedi.

"Mevlüt bitmiştir. Herkese hayırlı akşamlar" diyerek misafirlere gidin demişti.

Misafirler fısır fısır konuşarak çıktılar teker teker konaktan.

Mustafa Ağa Ömer Asafa döndü.

"Ulan utanmıyor musun sözlü kızı kaçırmaya" dedi sinirle.

"Baba vallahi ben kaçırmadım" dedi Ömer Asaf.

"Ulan kendinden haberin yok kız konağa kadar gelmiş arabanla"

"Baba vallahi farketmedim kızı tanımıyorum Remzi dayının kızı olduğunu bile iki gün önce öğrendim."

Mustafa Ağa sinirle homurdandı.

"Yahu Remzi benim kan kardeşim nasıl anlatacağım şimdi ben bu işi ona" dedi elini kaldırarak.

"Babam vallahi kızla bir ilgim yok inanmıyorsanız kıza sorun" dedi. Kaşlarını çatarak.

Mustafa Ağa Osmana döndü.

"Osman sen eve dön kızın bizde olduğunu söyle sizinkiler telaş etmesin. Ben yarın sağsağlim getireceğim Dilrubayı şu işin aslını astarını bir öğreneyim hele" dedi.

Osman "Tabi Ağam nasıl emredersin diyip geri döndü.

Mustafa Ağa, Osmanın gitmesiyle yukarı doğru çıktı. Arkasından onu takip eden ailesi ile birlikte odaya girdiklerinde kız korkuyla ayağı kalktı.

" Otur kızım oturr korkma bir kaç şey soracağım" dedi. Kız etrafındaki insanlara korku dolu gözlerini süzdürdü kafasını kaldırıp adama döndü.

"Bak kızım dümdüz soracağım bizim bu hayta mı kaçırdı seni"

Dilruba endişeyle kıpırdandı. Ömer Asafın çatık kaşlarına baktı.

"Yok Ağam o tam aksine bana yadım etti. Köyün muhtarı oğluna ister beni bende varmak istemem. Bu sabah babama geldi babamda olur verdi. Bende evlenmem diye dayatınca sözümden dönmem dedi babam bilirsin söz verdi mi vazgeçmez.."

Kafasını salladı Mustafa Ağa.

" Gizlice senin oğlanın arabaya bindim şehre kadar gelip başka yere gidip izimi kaybettirecektim lakin işler umduğum gibi olmadı özür dilerim hepinizden" dedi. Mahçubiyetle.

Mustafa Ağa derin bir soluk alıp konuştu. "Seni yarın evine götürmem lazım kızım. Oğlum ile geldiğini herkes gördü laf söz olursa önünü alamam" dedi.

Kız adamın önünde diz çöküp ağlamaya başladı. "Ne olur gönderme beni Ağam muhtarın oğlu ile evlenmek istemem" dedi Gözyaşları arasında.

Mustafa Ağa kızın başını okşadı baba şevkati ile "Ben yarın babanla konuşurum gerekeni kalk şimdi uyu hadi bizide kendinide üzme daha fazla.

Diyerek ayağı kalktı ve dışarı çıktılar. Dicle kendi odasında ağırladı o gece Dilrubayı.

Herkes odasına geçtiğinde Halil İbrahim ve Sare de nihayet yanlız kalmıştı artık.

Odaya girer girmez Halil İbrahim arkadan karısına sarılıp omuzunu öptü. Kadın aniden irkilip geri çekildi.

"Ne yapıyorsun sen"

"Karıma sarılıyorum haftalardır ayrıyız bırakta özlem gidereyim" diyerek kadının üzerine yürüdü. Sare gözleri kararan adamın ani değişimine anlam veremesede geri geri adımladı ve duvarın dibinde durdu adımları.

Halil İbrahim Sareyi kıskacı arasına aldı kadının kalp atışları kalbinde atıyordu.

Kadının yanağını öptü sonra boynunu sonra köprücük kemiğini. Fısıltı ile konuştu.

"Kokun... Ne çok özlemişim bu kokuyu...

Tekrar öptü boynumun girintisini" Seni seviyorum "dedi tekrar fısıltıyla. Sarenşn o an kalbinde kafeslediği kuş firar edip uçtu. Hıçkırık tuttu kadını.

Adam kafasını kaldırıp kadının gözlerine bakıp güldü." Pijamalarını giyip yatağa geç hadi "dedi ve adımlarını banyoya yönlendirdi.

Kadın koşar adım giyinme odasına geçip yüzünü yelledi. Doğrumu duymuştu." Seni seviyorum " demişti adam.

Elindeki pijamaları öyle sıkmıştı ki bir anda kendine gelip pijamaları üstüne geçirdi sonra onları hızla çıkarıp askılı şortlu geceliği üstüne giydi. Yatakta oturan adam kadına baktı ve aniden tekrar baktı.

Kadın buz mavisi gecelik takımının içinde bir periden farksızdı. Sarı saçları maviyi yeşille çerçeveleyen gözleri ile utangaç bir şekilde yaklaştı adama. Beyaz uzun bacakları pürüzsüz teni adamın içindeki ateşi tutuşturmuştu.

Pikeyi kaldırıp usulca yatağa geçti. Gözlerini tavana dikti. Adam kadına eğildi ve "Tehlikeli sularda geziyorsun kadın" dedi. Yutkunarak.

Kadın adama döndü ve dudaklarını yalayıp konuşmaya başladı. Bu hareket adamı tahrik etmeye yetmiş artmıştı hatta.

Kadının belini tutup kendine çekti ve arasındaki mesafeyi sıfıra indirdi. Burnunun ucuyla burnuna dokundu. Kadın gözlerini kapattı. İçini gıdıklayan bu hareket kanının hızlanmasına yetmişti.

Birbirine hasret kalan ikili sanki bu anı bekliyormuş gibi bir anda öpüşmeye başladı. Öpüşme hararetini gittikçe arttırıyordu ve ikiside iplerinden sıyrılmış gibiydiler. Sanki ikisinide engelleyen tüm engeller kaldırılmış gibiydi.

Bir kaç haftalık ayrı kalış aç susuz bırakmıştı ikisinide. Sare Halil İbrahimin alt dudağını dişleri arasında ezdiğinde boğuk bir inleme firar etti adamın boğazından.

Ani bir hareket ile kadını kucağına oturttu ve belini kavradı. Sare Halil İbrahimin kirli sakalından elini gezdirdi bir süre koyulaşmış gözler ile adama baktı. Adam kadının yanağını öptü ve boyun girintisine gömüldü. Boynunun her karışını öptü ve dudakları şah damarında takılı kaldı.

Kadını kalbi yüreğinden kopup fırlayacak gibi hızlı atıyordu. Pijamasının içine ellerini daldırdı ve beline sırtına dokunmaya başladı.

Sanki kor bir ateşe dokumuyordu çıplak elle. Kadının bedeni ateş gibi yanıyordu. Adam kadının tenine dokundukça saten bir örtü misali pürüzsüz bir şekilde teni parmak uçları arasından kayıyordu.

Adamın dudakları tekrar kadının dudakları ile birleşti ve büyük bir Açlık ile öpmeye başladı kadının elleri adamın geniş omuzlarını sımsıkı tutuyordu.

Sanki bir an bıraksa yüksek bir yerden yere çakılacaktı.

Halil İbrahim kadını öptükçe elleri başka yerleri keşfetmenin arzusu ile yanıp tutuşuyordu. Bir süre sonra gögüs altında dolanmaya başladı.

Sare dudaklarını adamdan çekip baktı adama lakın adam aksi yöne kadının atletini altından belirginleşmiş gögüs uçlarına bakıyordu. Bir süre sonra kadına baktı anlını anlına dayadı.

"Lütfen bana engel olma" dedi boğuk sesiyle.

Kadın sadece gözlerini yumup müsaade ettiğini belirten o bakışı attı ve adam dudaklarını diliyle ıslatarak keşif yapar gibi sakin ve büyük bir ustalıkla parmaklarını yavaşça göğüslerine doğru uzattı. Gözlerini kapattı ve baş parmağı ile hafifçe okşadı.

Gözlerini açtı ve kadının dudaklarını öpmeye başladı. Elleri sanki bir hazinenin kilidini açmış gibi ulaştı göğüslerine ve sağ eliyle belini sıkıca kavrarken öteki eliyle Sarenin olgun ve diri gögsünü okşamaya başladı.

Gögsünün hemen altında atan kalbi biraz sonra gögsünü yarıp eline düşecekti sanki.

Adam parmağı ile gögüs ucuna dokunduğunda kadın istemsizce kasıldı ve kendini adama kendini iyice yasladı.

Halil İbrahim erkekliğinden hissettiği sert baskı ile aniden iki elini kadının beline koydu ve sıkıca tutarak çenesini kastı.

Kadın korkuyla baktı adama.

"Özür dilerim canını acıtmak istemedim" dedi. tedirginlikle.

Adam zar zor yutkundu zar zor nefes aldı vee kadın tam kıpırdayacakken;

"Sakınnnnn!!" "Ahhhh!!! Sakın kıpırdama ve öyle kal Sareee." dedi.

Kadın adamın yanaklarına dokundu ve özür dilerim canını o kadar çok mu acıttım"dedi yüzünü ekşiterek.

Halil İbrahim dudaklarını ıslatıp güldü.

"Şuan erkekliğimin tam üzerinde duruyorsun ve ben kıpırdarsan kendime daha fazla engel olamam anlıyor musun" dedi zar zor nefes alıp soluklanarak.

Kadın kıpkırmızı kesildi. Ve kadınlığına hissettiği sertliğin sebebini o an anladı.

"Belki de..."

"Ne belkide"...

"Belkide kendine engel olman gerekmiyordur." dedi büyük bir şaşkınlık yaratarak.

Adam kadına baktı ve "Senn anladığım şeyi mi kastediyorsun"

Sare adama baktı "Niyetin beni utandırmaksa kıpkırmızı oldum zaten evet onu kastediyorum." dedi.

Adam kadını üzerinden kaldırıp altına aldı ve büyük bir ustalıkla üstünü çıkardı. Kadın adamın kaslı vucudunda gezdirdi gözlerini.

Derken aniden yükselen bir çığlık ile Halil İbrahim apar topar kalktı. Sare ile birlikte üzerine geçirdikleri sabahlık ile dışarı çıktılar.

Dışarı çıktıklarında Ömer Asafın odasından ses geldiğini farkedip oraya yöneldiler.

Ömer Asaf kapının önünde Dilrubanın kolundan tutmuş bağırıyordu.

"Ne işin var kızım benim yatağımda senin"

"Yahu bırak kolumu be delinin zoruna bak bilmeden gelmişim işte diyorum ne anlamıyorsun."

Ömer Asaf sinirliydi. Mustafa Ağa ve eşi Zeynep Hanım da gelmişti sesi duyup.

"Ne oluyor burada gecenin bu vakti"

Ömer Asaf sinirle döndü babasına "Yatağımda yakaladım. Gece bir kalktım bana sarılmış uyuyor" dedi.

Zeynep Hanım "Tövbeler olsun tövbeler olsun" diye söylenirken Halime Nine uykusu bölündüğü için huysuzdu.

"Ne bağırıyorsun alırsın nikahına olur biter bunun için mi böldün güzelim uykumu"

"Neneeee ne diyorsun Allah Muhammet aşkı için kızı yatağımda yakaladım diyorum yatağıma aldım değil"

Mustafa Ağa "Bırak bağırmayı" dedi Ömer Asaf a dönerek.

"Kızım senin ne işin var bekar adamın odasında" dedi sinirle.

"Vallahi bir suçum yok uyurgzerim ben gece bilmeden girmiş olmalıyım" etrafa utançla bakıyordu.

"Bak bir de yalan söylüyor" dedi Ömer Asaf kızgınlıkla.

"İyi madem yalan söylüyorum nenenin dediği gibi alırsın nikahına"

"Hasbinnaallah!" dedi Ömer Asaf.

Dicle öne atıldı. "Baba doğru söylüyor yatmadan uyurgezer olduğunu ve kapıyı kitleyip anahtarı almamı söyledi lakin ben 20 dk önce mutfağa indim su içmek için kapıyı kitlemeyi unutmuşum. O sırada çıkmış olmalı" dedi mahçup olarak.

"Tamam tamam yeter bu kadar tantana herkes odasına Dicle sende kapıyı iyi kilitle" dedi.

Kız hırsla çekti kolunu Ömer Asafın elinden.

Odaya yürüdü. Herkes odasına geçtiğinde Halil İbrahim küfür ediyordu. Tam oldu derken yarım kalmışlardı.

"Uyuyalım geç oldu" dedi. Halil İbrahim şekeri elinden alınmış bir çocuk gibi huysuzdu.

Sare ise şekeri elinden alan çocuk gibi neşeli.

Sabah olduğunda kahvaltısını yapan Halil İbrahim Ömer Asaf ve Mustafa Ağa Dilrunayı götürmek için yola koyuldular.

Yol boyu arkada Ömer Asaf ile oturan kız hiç ses çıkarmadı kucağındaki parmakları ile oynadı durdu. Dışarıyı izledi.

Ömer Asaf bir anlık gaflet ile Dilrubaya baktı.

Uzun siyah saçları uzun kirpikleri bembeyaz yüzü kavisli çenesi...

Dün geceye gitti bir an. Gözlerini ilk açtığında burnuna dolan o yumuşak lavanta kokusunu anımsadı. Gözlerini aralayıp çenesine düşen siyah saçları gördü ilk. En başta kendini rüyada sandı. Gözlerini iyice açtığında ise kızın açılan yakasından görünen bembeyaz gerdanına kaydı gözleri ve beyaz dantel sütyenin çevrelediği göğüslerini gördü.

Lavanta kokusunu bir kez daha içine çekti ve ne güzel rüya diye düşündü. Kollarında hissettiği kıpırdanma ile bir anda ayıldı ve kızın kollarında bedenine sarılmış vaziyette olduğunu gördü...

Kafasını sallayıp kendine geldi. İçten içe kızdı kendine. Hali hazırda nişanlanacak olan kızla ilgili düşünceleri onu kızdırdı.

Bir süre sonra araç durdu. Remzi Dayı kaşları çatık arabadan inen kızına bakarken kız kafasını bile kaldırmıyordu.

Mustafa Ağa dostuna sarıldı. Ve içeri geçtiler. Ayşe Hanım kızının kolundan tutup odaya soktu.

"Bir bu kalmıştı Dilruba bunu da yaptın ya kızım ne diyeyim sana" diye söylene söylene çıktı odadan.

Mustafa Ağa, oğulları ve Remzi dayı ile odadaki divanda oturuyordu.

"Remzi kız yapmış bir hata belli ki evlenmek istemiyor."

"Sen bu işe karışma Mustafa. Evlenecek söz verdim hele bu kaçma işinden sonra kimse almaz onu daha bu iş olacak"

"Yapma Remzi genç kızdır."

"Yoook herkes senin oğluna kaçtığını söylüyor" gözleri bir an Ömer Asafın üstünde dolandı. "Hem geçen gün de..." sustu.

"Yahu sende kız babasısın ben millete ne diyeceğim sen söyle. Evlenecek maden bu haltı yedi evlenip yuvasını bilsin çocuk seviyor hem."

Ömer Asaf yumruğunu sıktı. Geçen gece kızın yolunu kesmişti. "Ulan sevmek öyle mi olur" dedi. Ağzının içinden.

Mustafa ağa sessiz kaldı haklıydı adam.

"Sen onu bunu boşver 1 hafta içinde söz nişan düğün olacak senide ailen ile düğüne beklerim laf dolanıp duruyor gelinde milletin ağzı kapansın millete kız yardıma gitti mevlüt için dedim" dedi.

"Peki madem öyle olsun Remzi ama bu işe içime sinmez bilesin" dedi kahvesini içip ayaklandı.

Dışarı çıktılar ayak üstü yapılan muhabbet esnasında Ömer Asaf pencereden ona bakan kızı gördü. Uzaktı lakin ağladığı belli oluyordu yaralanmış pencereden onları izliyordu.

Sonra abisinin sesiyle gözlerini çekip arabaya yürüdü.

Arabaya bindiklerinde sessizdi Ömer Asaf.

"Baba ses etmedim ama kızın başını yakıyor Remzi dayı" dedi Halil İbrahim.

Mustafa Ağa sıkıntıyla iç çekti. "Bana da öyle geliyor lakin dediklerinde haksız sayılmaz."

"Tanırım o herifi puştun tekidir. Beş para etmez herifin teki" dedi kafasını sallayarak.

Her söz anlamsızca hançer gibi saplanıyordu Ömer Asafın kalbine. Hakikaten puşt herifin tekiydi yoksa gece vakti bir kızın yolunu kesip öpmeye çalışırmıydı.

Kaşları çatıldı adamın elini yumruk yaptı. Lakin ne gelirdi elden.

Şirkete geldiklerinde indiler araçtan.

"Oğlum yol boyu sessizdi hayırdır" dedi Halil İbrahim kardeşine.

Ömer Asaf abisine döndü "Abi şu işe takıldı kafam ben oradayken o herif yolunu kesti kızı yetişmesem zorla öpecekti"

"Yapar. Beklerim o ibneden"

"Canım sıkıldı şu işe"

Halil İbrahim elini kardeşinin omuzuna atarak yürüdü. "Yapacak bir şey yok oğlum elimizden bir şey gelmez" dedi dudaklarını olumsuz anlamda kıvırarak.

Ömer Asaf gün boyu şirkette konuşmadı.

Eve geldiklerinde masada bile konuşmadı. Öyle ki bu hali Sarenin bile dikkatini çekmişti.

"Ömer Asafın neyi var epey neşesiz görünüyor" dedi Sare sessizce.

"Boşver çok önemli değil diye geçirdi Halil İbrahim" yemek yendikten sonra Halil İbrahim Kenan ile buluşacağını söyleyip çıktı.

Sare işlerini halledip odasına geçtiğinde saat 10 a geliyordu. Telefonuna gelen mesaja baktı "Geç kalırım büyük ihtimalle kapıyı kitleme" diye yazmıştı Halil İbrahim. Mesajı cevaplayıp banyoya yürüdü.

Halil İbrahimin olmayışını fırsat bilerek kişisel temizliğini yaptı yıkanıp paklandı. Duştan çıkıp aynadaki yansımasına baktı. Yanakları sıcak suyun etkisi ile kızarmıştı. Islan saçlarımın nemini aldı iyice kuru bir havluya sardı. Vücuduna geçirdiği bornoz ile giyinme odasına geçti.

İç çamaşırı çekmecesine açtığı sırada elektrikler gitti bir anda. Arkasını döner dönmez sertçe bir bedene çarptı ve çığlık atacakken ağzına kapanan el onu durdurdu.

Korkuyla atmaya başlayan kalbi Halil İbrahimin sesiyle sakinledi.

"Korkma benim" dedi.

Ellerini Sarenin ağzından çekti. "Ödüm koptu Halil İbrahim sen geç gelmeyecekmiydin"

"Geç gelecektim lakin Kenan bir telefon ile acele kalkınca bende eve geldim duşta olduğunu farkedince pijamamı giymek için buraya geldim elektrik gidince ise banyoda korkarsın diye acele çıktım derken seninle çarpıştım farketmedim geldiğini." Elleri kadının belinde duruyordu.

Kadın ellerini göğsüne koyunca adamın üst kısmının çıplak olduğunu farktti elleri karıncalandı.

" Sareee... "

" Efendim Halil İbrahim "

" Sare eee!!! "

" Ne oldu Halil İbrahim "

" Çok! ÇOK! güzel kokuyordu"dedi derin bir nefes alarak.

Etraf karanlıktı. Lakin adamın bakışlarındaki ateş kadının yüzünü aydınlatıyordu.

Adam sakallarını kadının yanağında gezdirdi. Kadın bu hareketle boynunu yana kıvırdı. Adam kendisine açılan bu alana gömülüp öptü. Öpücükleri çoğaldı. Kadının köprücük kemiklerinde dolandı gerdanına kaydı.

Adam öptükçe kadın kavruluyordu. Karanlıktı lakin adam kadının her zerresini biliyordu sanki. Her zerresine hakimdi.

Adamın elleri belini yavaşça bırakıp bornozum ipinde durdu o sırada Öpüşleri göğsünün hemen üstünde dolanmaya başladı. Kadının ağzından firar eden inleme adamın ellerine emir vermiş gibi ipi çözdü ve ellerini çıplak beline doladı.

Kadının teni yumuşacıktı. Adam ise büyük keyif alıyordu bu andan.

Bir ten nasıl böyle yumuşacık olabilir diye düşündü. Elleri kadının sırtında belindeki gamzelerde dolandı. Dudakları kadını büyük bir şehvetle öperken kadının elleri adamın saçlarını okşuyor ve büyük bir açlıkla adama karşılık veriyordu.

Adam kadını kacakladı ve karanlığa inat yatağa taşıdı.

Kadını bir kuş tüyü gibi yatağa yatırdı ve altındaki Pijamasını çıkarıp kenara attı. Kadının üstündeki yerini aldı. Yanağını öptü ve ;

"Seni çok seviyorum Sare. Kokun aklımı başımdan alıyor" dedi.

Kadının boşta kalan gerdanını öpücükleri ile donattı elleri kadının belinden kalçasına doğru kayarken kadın farketmeden kalçasını kaldırıp adamın erkekliğine değdi. Adamı baştan çıkarmaya yeten bu basit hareket artık onu durdurmayacaktı.

Kadının bacaklarını araladı ve yerini aldı. Tek eliyle kalçasına dokundu ve iyice kendine çekti. Dudakları göğüslerinşn etrafında dolandı durdu. Kadın yanaklarının içini ısırıyordu.

Adam kadının yüzüne baktı ve hedefine geri döndü kadını tomurcuklaşan gögüs uçlarını öpmeye başladı. Sare adamın dudakları ile iyice uyarılmış kafasını keskin bir inilti ile geriye atmıştı ve adamın saçlarına yapışmıştı.

Halil İbrahim karısının arzusu karşısında kayıtsız kalamıyordu onu incitmek istemiyor ama içindeki ateşe de engel olamıyordu.

Bir eliyle eşinin gögsğnğ okşarken diğerini öptü ısırdı emdi doyasıya. Terlemişlerdi. Adamın anlında ki iki damla ter kadının göbeğine düşüp buharlaştı.

Adam kadının göbeğini okşadı eliyle elleri yavaşça yasaklı bölgeye doğru ilerledi. Elleri aşılmaz duvarları aşmak için yavaş ve kibar bir şekilde ilerlerken kadın heyecandan kasılmış merakla ilerlemesini bekliyordu.

Adamın içindeki ateş kadını kıskacına almıştı. Artık ikiside yanıp kavrulmuk ve dahi ateşte kül olma niyetindeydi.

Adamın eli kadının bacaklarında gezindi. Dokunuşları ilerlerken ara ara kadının yüzüne dudağına yanağına öpücükler kondurarak onu rahatlatmaya çalışıyordu.

Eli tüm sınırlarını aşıp kadınlığına ulaştı. Sare dudaklarını öyle sert ısırdıki kandaki Demir tadı ağzına bulaştı. Adam kadının kararan gözlerine baktı. Elleri hafifçe kadınlığını okşamaya başladığında sertçe yutkundu.

Sarenin başı dönmeye başlamıştı. Yabancı olduğu bu duygular onu bambaşka diyarlarda gezintiye çıkarıyor kalp atışları beyninde bir uğultu misali yayılıyordu.

"Sare aklımı kaybedeceğim o kadar güzelsin ki" dedi adam zar zor konuşarak.

Kadın ellerinin adamın sırtına kenetledi.

"Sana aşık oluyorum Halil İbrahim" dedi kadın nefes nefese.

Adam kadına bakıp anlını öptü. Ellerini kısa bir süre kadınlığından çekerek yanaklarını avuçlayıp tebessümle baktı gözlerine.

Gözleri hırçın bir deniz misali dalgalanıyordu. Aydınlanan yüzüne bakıp iç çekti. Kadın yaklaşıp öptü adamı dudaklarının arasından konuştu adama.

"Ben.. Ben senin olmak istiyorum" dedi tğm duvarları yıkarak. Adam altındaki iç çamasırını çıkardı ve kadının bacak arasına değen sertliği bir an kadının irkilmesine sebep oldu. Bu denli acemi ve korkak olan kadının onu nasıl böyle altüst ettiğine şaşırdı adam.

Adam büyük bir ustalıkla erkekliğini kavradı ve kadının sırılsıklam olan kadınlığına sürtünüp kendine yer açtı. Bu bile yetmişti kadının akıl sağlığı ile oynamaya. Adam kadını yeterince rahatlattıktan sonra erkekliğini kadının duvarlarına dayadı ve yavaşça içeri girmeye çalıştı.

"Siktir çok darsın" dedi Halil İbrahim ağzından fırlayan sözcüklerle. Kadının darlığı adamı bri afet misali darmadağın bırakıyor öte yandan ise kuşatıp kolluyordu sanki. İkici hamlede kadının ağzından fırlayan inilti adamı cesaretlendirdi.

"Ne yapacaksan yap artık dayanamıyorum" dedi kadın nefes nefese.

Adam son bir hamle ile erkekliğini kadının içine itti ve kadının içine girmesiyle kadın içindeki çığlığı bastırmak için adamın omuzunu dişledi.

Kadının bacak arasında oluşan sızı aynı zamanda büyük bir zevk dalgasını beraberinde getiriyordu ve acıyı hissiz bırakıyordu.

Adam kafasını kaldırıp kadının dudaklarına yumuldu. Ve hafif hareketler ile gelip gitti.

Erkekliği kadının kadınlığını gezerken ikiside teslim olmuştu içinde kopan fırtınaya.

Adam kadının içine tekrar girerken konuştu.
"Bu yaşadığım şey bambaşka bir şey Sare"

Kadın adama baktı karanlıktı ama sanki her apaydınlıktı adamın gözündeki ışıltı bu zifiri karanlıkta dahi görülebiliyordu.

Adam kendini tekrar kadına doğru ittiğinde Ahhhh!!! diye inledi kadın.

"" Çok mu acıttım "dedi Halil İbrahim.

Kafasını salladı kadın" Hh hayır ben bennn sadece... "adam kadının dudaklarını öpüp susturdu.

" Bende çok mutluyum "diye tamamladı kadını.

Bir kaç saniye sonra adam sonuna geldi ve kadının kulağına konuştu." Gelmek üzereyim ""

"Lütfen bekleme gel artık" dedi Sare zarzor konuşarak.

Adam bir kaç kere daha gelgit yaptı en sonunda kadının içine son raddesine kadar girdi ve geldi. Nefes nefese kadının boynuna gömüldü.

"Her saniyesiyle harika bir geceydi Sare teşekkür ederim" dedi ve tam kadının anlını öperken elektrikler geldi.

Kadının kızaran yüzüne dağılmış saçlarına ve hızla inip kalkan gögsğne baktı adam.

"Seni hak etmek için ne yaptım bilmiyorum lakin her ne yaptıysam çok iyi yapmışım" dedi. Gözlerinin içine bakarak. Kadın ellerini kaldırdı ve adamın başparmağı ile adamın dudağını okşadı.

"Bana hoşgeldin Halil İbrahim" dedi diğer eli saçlarını okşarken.

Adam iç çekti.

"Hoşbuldumm öyle güzel Hoşbuldumm ki Saremm Gönül soframın tek sahibi sensin artık"

Gülümsedi ikisi de birbirine...

Halil İbrahim erken konuşmuştu. Öyle kolay değildi o işler onun gönül sofrasına hiç beklemediği anda gelip konanl

Loading...
0%