Kadın hızla önünde duran kadının saçına yapıştı.
Kendini kaybetti. Delirdi işte şimdi öfkesine isabet edeni bulmuştu. Sare hırsla kadının saçlarını yoluyor Halil İbrahim ise Sareyi uzaklaştırmaya çalışıyordu.
"Sen sen benim kocamı nasıl öpersin he nasıl öpersin diyip üstünde tepindi kadına okkalı bir tokat attı. Tekrar saçına yapıştı."
"Bırak bırakkk beni" diye ciyak ciyak bağırdı kadın. Masadakiler dahil tüm restoran iki kadının kavgasını izliyor Halil İbrahim ise kadını panter gibi sarıp döven karısını kadının üstünden almaya çalıyordu.
En son Halil İbrahim Sarenin belinden sıkıca kavrayıp kaldırdı. Sarenin elleri kadının saçları ile doluydu. Makayel ise kadını tuttu.
Kadın bir taraftan ciyak ciyak bağırıyor öteki taraftan ağlıyordu. Sare kadının ciyaklaması ile daha da sinirlendi.
"Bak hala konuşuyor. Kocamı öpmenin bedelini ödetirim sana kadın."
"Ne kocası be boşanıyor senden adam" diye ciyakladı kadın.
Sare tam ağzını açmıştı ki Halil İbrahim "Yeterrr diye bağırdı"
Sare İbrahime döndü. Şimdi öfkesinin esiri İbrahimi. Kollarından kurtulup adamı göğsünden hızla itti ileri.
"Sen kimsin be sen kendini ne sanıyorsun he bunu nasıl yaparsın demek benimle boşanmayo bekliyordun AA pardon bekleyemedin"
Halil İbrahim sinirlendi.
"Boşanıyoruz yalan mı"
Sare histerik bir gülüş attı. "Henüz boşanmadık ve sen benden boşanana kadar davranışlarına dikkat edeceksin" dedi işaret barmağını adamın göğsüne bastırarak.
"Gözlerine baktı" Boşandıktan sonra istediğin haltı yersin ama boşanmadan müsaade etmem "dedi oldukça net bir sesle.
Halil İbrahimin ondan ayrı kalır yanı yoktu kadın boşanma dedikçe sinirleri altüst oluyordu.
" Biz boşanıyoruz ve ben istediğim her şeyi yaparım "dedi. Önündeki tüm mesafeyi kapatarak.
Kadın adamın gözlerine baktı ve bombanın pimini çekti artık ölüm vaktiydi hiç bir şet umrumda değildi.
" Madem istediğimizi yapabiliyoruz şimdi bu kapıdan çıkıp karşıma çıkan ilk genç adamın dudaklarına yapılmazsam babada Bozbeyi in kızı Sare demesinler." dedi ve hızla çıktı kapıdan.
Madem öyle kısasa kısastı.
Sare yapacaktı dediğini deli damarı tutmuştu işte. Ya adam öylece baktı ardından yapardı biliyordu. Bir kadının ihtimali olan gece de bile konağı ayağı kaldırmamışmıydı. Sare hızla çıktı kapıdan sağına soluna baktı ve tam arkasını döndüğü sırada Cihangir belirdi önünde.
Adama yaklaştı. Ve tam o sırada koptu kıyamet. Halil İbrahim Cihangire yumruğu geçirir geçirmez adam yere serildi. Hızla Sareyi sırtına aldı arabaya yönlendi.
Sare çığlık çığlığa kalsada umursamadı arabanın kapısını açıp kadını yan koltuğa attı. Kadın çırpındı lakin adam öfkeyle bağırdı.
"Rahat durrr yoksa kötü olacak. "
Gözleri karanlıktı.
Durdu kadın. İbrahim emniyet kemerini bağlayıp şöför koltuğuna geçti.
Öfkeyle soluyordu ikiside. Yol boyunca konuşmadılar.
En sonunda durdu araç. Halfetideki konağa gelmişlerdi.
İbrahim hızla indi araçtan. Kapıyı açdı.
Kükredi. "İn aşağııı"
"İnmiyorum hem sen değilmiydin isteyen istediğini yapar diyen"
"Sare gece gece rezil olduk daha fazla rezil olmadan in aşağı konuşacağız"
Sare büyük bir hısrla indi arabadan. Açılan evin kapısından içeri girdi. "Dinliyorum konuş" dedi Sare hızla. "Konuş senınle aynı ortamda kalmaya dahi tahammülüm yok"
İbrahim sinirle soludu. "Ben de meraklın değilim .Sen kim oluyorsun da başka adamı öpmeye yelteniyorsun hem de hemde eskiii..." durdu. Aklına geldikçe öfkesi kendisini ele geçiriyordu resmen.
"Sen nasıl yelteniyorsan bende öyle anladın mı madem isteyen istediğini yapar neden bu kadar umrunda istediğimi öperim hatta hatta istediğimde sevişirimmm"
Yok yok bu kadın bu gece adamı katıl edecekti. Yoksa ne haddine böyle laflar etmek. İbrahim hırsla kaldırdı kafasını öfke tüm doruklarına vardı. İpi koparılmış vahşi bir hayvan gibi Sarenin kollarını tutup göğsüne çarptı.
"Ne demek Ulan ne demek öperim sevişirimm sen hala benim karımsın"
"Sende benim kocamsın ama başka bir kadını pek tabi öpüyorsun hemde dudaklarından" dedi gözlerine bakarak zerre korku yoktu gözlerinde.
Adam ellerine geçirdiği parmaklarını daha da sıktı.
Dişlerinin arasından hırladı. "Ben kimseyi öpmedimmm"
"Ya öpmedin zor ayırdım sizi be"
"Sare ben kimseyi öpmedim diyorum sana o beni..." sözünü kesti kadın.
"Neyse ne bende öpecektim sonra senin gibi öpmedim ben diyip karşına geçecektim yaaaa o zaman anlatacaktın işte nasıl oluyor"
Halil İbrahim sert nefesini soludu hırlarcasıma konuştu. "Öpecektin öyle mi gelmesem Öpecektin"
Sare zerre tereddüt etmedi "Öpecektim hemde dudağından"
İbrahim daha fazla konuşmasına fırsat vermedi gözleri paramparça etti kadını. Ellerini bırakıp hızla yanaklarını kavradı ikinci bir kelime etmeden kadının kırmızı dudaklarına ulaştı. Büyük bir açlıkla öptü hayır hayır öpmek değildi bu öpmek böyle olmazdı. Kana kana içti.
Sare kalakaldı. Adam büyük bir özlemle hırsla öfkeyle kadını öpüyor dudaklarını ısırıyordu. Açlığı hiç dinmeyecek gibiydi.
Sare bir anda kendine gelip hızla uzaklaştırdı adamı kendisinden.
"Ne nneee yapıyorsun sen"
Halil İbrahim dudaklarındaki ıslaklığı eşinin tersi ile sildi. Dalga geçer gibi güldü.
"Öpüşürüm istediğim adamı öperim demedin mi sana yardımcı oluyorum işte senin için fark eder mi" dedi öfkeyle.
Sare sinirle saldırdı adama. "Senin beni öpmendense ölürüm daha iyi"
Halil İbrahim sinirlendi. Yere tükürdü "Seni öpen dudaklarıma lanet olsun" elinin tersiyle sanki pis bir şey bulaşmış gibi sildi dudaklarını.
Sarenin şaşkınlıkla dudakları o şeklini aldı gözleri büyüdü. Sinirleri bakışları yaydan çıkan ok misali adamı buldu. "Demek öyle"
Adamın iki yakasını aniden kavradı. Kendine çekti öptü dudaklarını. Madem tiksiniyordu kadından o zaman kusana kadar öpmeliydi onu.
Şimdi şok olma sırası Halil İbrahime geçmişti. Adam kızmasını sinirlenmesini ve hatta arkasını dönüp gitmesini bekliyordu lakin dönüp onu öpmesi en son ihtimal bile değildi. Kadın acıta acıta öptü adamı. Halil İbrahimin dudaklarını ezen dudaklar çok geçmeden bir savaşa girdi.
Öfke yerini tutkulu öpücüklere bırakmıştı. Sanki birkaç hafta değil yılların süren özlemi ve hatta tutkusuydu yankı bulan.
Az önce söylediği sözlere sinirlenmemiş gibi aşk'la öptü kadın. Ve adam sanki az önce tiksindiğini ifade eden o değilmiş gibi yanayakıla tutkuyla öptü. Öyle ki birbirine hasret kalmış dudaklar bu savaşı sürdürürken kalp galip gelmiş tutuşturulan ufak bir kıvılcım saç uçlarından parmak uçlarına kadar yakmıştı ikisinide.
Nefes nefese kalıp ayrıldılar. İkiside birbirinin yanaklarını avuçlamıştı ve alınları birbirine yapışıktı.
Nefes nefese konuştu kadın az önceki sinirinin aksine "Bana inanmadın"
"Benden sakladın" diye karşılık verdi adam.
"Yabancı bir kadını öptün" dedi gözünden bir damla yaş akarken.
Adam baş parmağı ile sildi gözyaşını "Ben sen gittikten sonra senin hayaline bile ihanet edecek tek bir şey yapmadım."
***
Birkaç saat önce,
Sare masadan kalktığı sırada Makayel sohbete devam ediyordu. Bir ara gözleri Halil İbrahimi buldu.
"Gerçekten unuttun mu" dedi.
"Neyi" dedi Halil İbrahim çatık kaşlarının ardından.
"Kepenekli her perşembe yanından at ile geçtiğimizde durup sana badem şekeri veren o kızı"
Geçmişin zorlu sayfaları aralandı. Halil İbrahim o kapıyı ağzına kadar açıp içeri girdi.
Sare konağı terk edip Lalanın yanına yerleştiğinde uzun bir süre kendine gelemedi.
Bir süre sonra Makayel ona at binmeyi öğreteceğini söyledi ve dediğini yaptı. Her perşembe Karlıtepe Yaylasına gittiler. Makayel Sarenin öğrendiği her gün için ona o çok sevdiği badem şekerlerinden alıyordu.
Uçsuz bucaksız yaylada rüzgara karşı atını savuran kadın iyileşti. Koskoca yaylada özgürlüğüne umutlarına yarınlarına hüküm sürdü.
Bir süre sonra yaylada onlara koyunları otlatan bir çobanda eşlik etmişti. Makayel ile arkadaş olduğunu bildiği bu adam her denk gelişte Makeyel ile selamlaşıyor ayak üstü sohbet ediyordu.
Sare uzun bir süre uzaktan katıldı onlara. Tüm heybetli ile kepeneğinin altına gizlenen bu adamın kahverengi gözleri her seferinde kendisi ile denk düşüyor genç kız ise utançla kafasını değiyordu.
Bir gün Makeyel ve Çoban hararetli bir sohbetin içinde kahkahalar ile gülerken Sare meraklandı. Atını durdurup indi. Yanlarına vardı. Gözlerinin içi gülen bu adam peçeli kızı karşısında görünce gülümsemesi durdu. Rüzgarın savurduğu saçlarından yasemin kokusu doldu burnuna.
Yeşille karışık maviliklere kaçamak gözler ile Makayele baktı sonra cebinden çıkardığı bir badem şekerini avuç içinde Çobana uzattı.
O an bu harekete şaşıran Aziz Makayel ilk defa kendisini iletişime açan kız için sevindi.
Çoban şaşkınlık ile kızın avucuna baktı Aziz ile göz göze geldi.
Aziz Makayel "Al çabuk yoksa birazdan vazgeçecek. Badem şekerini ilk defa biri ile paylaştığını görüyorum" dedi.
Çoban hızla elini uzaktı kızın avuçiçinden badem şekerini aldı. Parmak uçları kızın avuç içlerine değdiğinde içinde bir ürperti oluştu.
Kız hiç bir şey demeden arkasını döndü aynı ustalıkla ata bindi ve sürmeye başladı.
Kızın maviliklerinde nefessiz kaldı adam. Şayet ölmek denen şey olacaksa bu gözlerin içindee boğulup ölmeyi yeğledi.
Saçları arkaya savrulan sadece bir çift ahu göze vurulan bu adam atı süren kızın ardından mırıldandı.
"Şayet bir dilek hakkım var ise onu bana yaz Yarabbi..."
****
Halil İbrahim araladığı o kapıda geleceğini buldu. O badem şekerini aldığı o günden sonra bir daha görmedi o kızı.
O gün sondu. Aziz Makayel şehir dışına taşınacaktı ve son kez yaylaya inmişlerdi.
Aziz gittikten sonra Sare uzak olması sebebi ile bir daha adım atmadı o yaylaya. Araya uzun zaman girdi. Sonra anılar tozlu rafların ardında kaldılar. Elbette zaman zaman onda adama tanıdık gelen bir şeyler vardı lakin zihninin odalarını çoğu kez gezmesine rağmen bulamamıştı adam.
Yanlış yerde arayıp durmuştu. Zihnini değil kalbini yoklamalıydı oysa ki. O gün yüreğine düşen o his hayatına kimseyi almamasının sebebi olmuştu aslında.
Halil İbrahim Makeyelin söyledikleri karşısında derin bir şaşkınlık yaşadı masadan kalkıp Sarenin ardından gitti lakin hesaplamasını şey arkasından gelen kadındı.
Halil İbrahim Sareyi beklerken yanına yanaştı lisede kendisine aşık olan kadın. Şeyma...
Arkasınsan omuzuna dokundu ayaküstü sohbet ettiler. Kadın hisselerini yıllar sonra yineledi. Red cevabını alınca yıllarca beklediğini söyledi. Masada boşanacağını söylemişti adam ve kadın o cesaret ile Red edilmesine rağmen adamın hiç beklemediği bir anda kadın onu öpmüştü.
Halil İbrahim o an olduğu yerde çivi gibi çakıldı. Ani bir mide bulantısı başladı içinde. Bedenine yayılan huzursuzluk ile kadını itecekken Sarenin ortalığı ayağı kaldırması bir oldu.
***
"Ben senin hayaline bile ihanet etmedim"
Usul yumuşak bir buse kondurdu Sarenin dudağına.
"Konuşmamız gerek biliyorsun değil mi Sare"
"Biliyorum" dedi kadın adamın gözlerine bakarak.
Adam kadından ayrıldı. Kadın gözlerini silip toparlandı. İkili koltuğa geçip oturdular.
Sıkıntı ile iç çekti adam.
"O gece... O gece Cihangir ile karşılaştık ve eskiden sevgilin olduğunu hala sevdiğini söyledi. İlk başta sarhoş oluşuna verdim lakin..." duraksadı çenesi kasıldı. Bakışları değişti.
"Lakin o gün yatak odasında olduğunu söyleyince delirdim." dedi. Cevap bekliyordu.
Kadından milim ayırmadı bakışlarını. Nefesini tuttu. Merakla bekledi ne söyleyeceğini bir an ya seviyorsa hala diye düşündü ruhu boğulmaya başladı.
Kadın uzaklara bakındıpı gözlerini adama kaydırdı." Ne duymak istiyorsun"
"Olan her ne ise onu"
"Evet o gün odadaydı" dedi kadın. Halil İbrahimin içindeki ağırlık onu ezmeye başladı. Nefessiz kaldığını hissetti.
"Benim haberim yoktu senin geldiğini sandım lakin.. Onu karşımda görünce bende senin kadar şaşkınım..."
"Sonra hala daha beni unutamadığını söyledi..."
Adam zorlukla yutkundu. Sessiz kaldı. İçi içini yedi kadında seviyor muydu boşanma davasını o yüzden mi açmıştı...
Şakalarını sertçe sıktı. Elleri belli belirsiz titremeye başladı.
Bir süre sonra tekrar konuştu kadın" Onu kovdum... "
Adam duydukları karşısında biraz olsun rahatladı.
" Ne zamandır tanışıyorsunuz peki"
Kadın derin bir offf çekti. Sıkıntılandı.
Elleriyle yüzünü sıvazladı. Çok küçüktüm ve hayatındayım. Çocukluk aşkı de ya da başka bir şey... Sonra bitti. Bu kadar onu görene kadar aklımda dahi yoktu. İsteme günü gördüm sonrasında ise kuzen olduğumuzu öğrendim fakat bir şey anlatamadım. Hoş benim açımdan anlatılacak bir şey yoktu. Geçmişti çünkü ve üzerinde durup kafanı bulandırmak istemedim. "
" Seni aradığını söyledi bu ne demek oluyor peki "
Kadın histerik bir gülüş attı.
" Babam... Beni terziye kalfa verdi. Kimse Bozbeyinin kızı olduğunu bilmiyordu. Onunla terziye gidip gelirken tanıştım. Genç kız oluyordum ve biri tarafından beğenilmek hoşuma gitti belkide bilmiyorum... Sonra kabul ettim. Bir gün babasına anlatmış babası terzide kalfalık yapan kızı konağa gelin almam demiş. Bir gün buluştuk anladım birşey olduğunu. Olanları anlattı ve babasını ezip geçeyemeyeceğini söyledi. Ayrıldık. O gün biz çaybahçesinde otururken babam görmüş beni. Kavga ettik babamla beni dinlemedi ve uygunsuz laflar etti. "Eğlendi... Dedi Büyük kavga ettik. Ben söylenen lafları kaldıramadım. Üstüne yarı yolda bırakılmanın acısı derken konağı terk ettim Aziz babamın yanında çalışıyordu Seyislik yapıyordu. Lala ya gidip gelirdim hep at binmeyi öğrenmek isterdim. Derken konağı terkedince Lalanın yanına yerleştim. Bir süre sonra Aziz İstanbula gitti. Babam peşimden gelir diye düşündüm fakat... Gelmedi bende inadımdan dönmedim. Bu kadar "
Adam sonuna kadar tek kelime etmeden dinledi. Sonrasında ayağa kalktı bir bardak su getirdi kadına. Kadına uzattı kadın suyu yumdumladı.
Ağzımı silip konuşmaya devam etti." Onu kovunca sinirlendi. Ayrıldığımız o gün hemen pişman olmuş beni aramış ama ben o sırada konakta kavga etmiş şehri terk etmiştim. Bulamamış. Belki karşılaştık bilmiyorum ama peçeli olunca tanımamış olmalı. Kovdum ağır konuştum muhtemelen seni görünce içindekini kustu. Yani hiç bir şey sandığın gibi değil"
Adam soluklandı. "Özür dilerim... O gün konuştuğu şeyler yenilir yutulur cinsten değildi. Kaldı ki sen benim karımsın hazmedemedim ve öfkeme hakim olamadım"
"Sorun değil alışığım. Hem hiç bir şeyin önemi yok artık. Boşanacağız bunları anlatmamın sebebi kendimi ispatlamak değil bir ömür için içini yemesin diye" dedi ve koltuğa iyice yaslandı.
Adamın kaşları çatıldı. "Boşanmakta kararlısın yani"
"Evet" dedi kadın sesinde en ufak bir tereddüt barındırmadan.
Adam burnundan derin bir nefes aldı. "Peki madem öyle berdel bozulacak" dedi gözlerini kadına dikerek.
Kadın hızla kalktı koltuktan"Halil İbrahim ne diyorsun sen kardeşin hamile"..
"Evet öyle fakat madem sen boşanmaya kararlısın. Berdel bozulur ozaman yapacak bir şey yok" dedi acımasızca.
Kadın adamın yüzüne yaklaştı. "Saçmalıyorsun"
"Hayır saçmalamıyorum"
"Halil İbrahim kendine gel nasıl yaparsın böyle bir şeyi"
"Ben bir şey yapmıyorum. Olması gereken bu"
Kadın kederle baktı adamın yüzüne.
"Sen... Sen..." sinirle döndü arkasını.
"Düşün ver kararını sen bilirsin"
diyip döndü arkasını.
Kadın öylece arkasını dönüp giden adama bakakaldı.
Bu adam nasıl bir anda Nemrut kadar acımasız olabiliyordu böyle.
Sinirle gezindi durdu. En son mutfağa gitti saatler geçti ama adam yoktu.
Dolabı açtığında geçen seferden kalma bir şişe şarap olduğunu gördü. Eline aldığı gibi kafasına dikti. Sinirleri yıpranmıştı ve her şeyi unutmak istiyordu. İçti içti ve içti. Mutfaktaki yuvarlak masaya sızdı.
Saatler sonra geldi adam salona baktığında göremedi kadını. Gitmiş olduğunu düşündü. Hızla yukarı çıktı yukarıda da göremedi. Merdivenleri inip tam çıkacakken mutfaktan gelen ses ile mutfağa girdi. Kadının masada uyuduğunu gördü. Yanına yaklaştı usulca masadaki bardağı farketti. Sonra ayağına değen şişe ile yerde boşalan şişeyi gördü.
Kadını dürttü lakin sızmıştı. Birkaçkere daha dürttü ve Sare usulca kafasını kaldırdı. Toparlayamadığı dudakları ile gülümsedi.
"Ooo kocam beyefendi gelmişşşş"
Adam kadına baktı. Çatıldı kaşları. "Herkese gülümse bana gelinceeğ kaşlarını çat"
Adam kadının bu haline belli belirsiz güldü.
"Gül be adammm sen gülünce içimdeki buzlar eriyor" dedi. Ağzını yaya yaya. Arada bir gülüyor hıçkırıklarına engel olamıyordu.
Adam yaklaşıp kadını kaldırdı. Sarenin ayakları birbirine dolandı adamın göğsüne doğru yapıştı.
Ellerini adamın boynundan geçirdi. Gözlerine baktı hülyalı hülyalı. "Şşş rüya değil dimi şuan"
Adam kadına gülümsedi kafasını olumsuz anlamda salladı "Değil" dedi.
"Öpeyim mi ozaman" dedi kadın gözleri adamın dudaklarındayken.
Adam şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Hıhhhh öpmem başkası öptü hem bu dudakları" diyip adamın omuzuna geçirdi bir tane.
"Ya hu sen benden boşanmadan ki daha benim kocamsın benişmmmmm Sarenin İbrahimiiii"
Adam sadece izledi kadını "Sarenin İbrahimi" diye mırıldandı.
Kadın kafasını adamın omuzuna koydu. Bir süre sonra adamın gömleği ıslandı adam kadının o an ağladığını anladı. Sare usulca kafasını kaldırdı.
"Hadi ben açtım davayı sen ne diye boşanıyorsun benden sevmiyorum musun beni birazcık bilemi"
Adam kadına baktı. Kadın içince ne çok düşüyor çenesi diye düşündü. Boşanmak istemiyordu yani dedi kendi kendine.
"Davayı açan sensin"
Sare sinirle adamın omuzlarından itti. Yalpaladı tam düşecekken adam kolundan tutup kendine çekti ve belini sıkı sıkı kavradı.
"Ne olmuş yani olmaz boşamam seni dersen ölür müsün hem hem ben seni...
" Beni ne "dedi adam merakla.
Kadın adamın yüzünü avuçladı anlını anlına dayadı.
" Seni seviyorum " dedi dudakları dudaklarına değerken. Adam o an çakılı kaldı olduğu yerde kulaklarının duyup duymadığına emin olamadı bir an kalbi teklemeye başladı. Kadın iyice sokuldu yüzüne. Dudaklarına ufak buseler komdurmaya başladı... Nefes nefese konustu belli belirsiz “sende beni sevsene Halil İbrahim.... “
Gönülde olan dilin kıyısına vurdu.
Geceye Halil İbrahimi şaşkına çevirecek bir istek bıraktı Sare.
"Beni sevsene”