Sabah olduğunda Dilruba yatakta yarı çıplak uyuyan adamın sırtına utanarak baktı. Dün gece nasıl da yürek yemiş gibiydi ama. Üstelik adamın üstüne atlamıştı resmen.
Dün gece ki halleri aklına geldikçe kızardı bozardı en sonunda pikeyi başına kadar çekti.
“ Delisin tamam da bu kadar deli olmaya ne gerek vardı “ dedi kendi kendine kızarak.
Bir anda başını kapattığı pike aniden çekildi. Bir anda irkildi Dilruba. Ömer Asaf, Dilruba’nın kızarmış suratına baktı uzun uzun.
Dilruba, suratına ışık tutulmuş tavşan gibi Öner Asaf’a bakarken konuştu Ömer Asaf “ Deminden beri ne kendi kendine konuşup duruyorsun tavuk gibi “
Dilruba’nın gözleri bir anda büyüdü. “ Sen duydun mu konuştukları mı ? “ dedi şaşkınlıkla.
“ Deli olduğunu ziyadesiyle biliyorum lakin kabullenmiş olmanı takdir ettim “ dedi Ömer Asaf gülerek.
“ Allah seni taş etmesin Dilruba sen sesli mi düşündün yine “ dedi bu sefer içinden kızarak.
“ Ben en azından kendimin farkındayım. Ya sen sana sormalı asıl “
Ömer Asaf tek kolunun üstünde karısına eğilmiş vaziyette sordu. “ Ne olmuş bana”
“ Ben deliysem sen zır delisin be “
Aniden kaşları çatıldı Ömer Asaf’ın “ Nerem deli benim ben aklı başında bir adamın “
Aniden Ömer Asaf’ın yüzüne eğildi Dilruba “ Yaa tabi nikahtan kız kaçırmak akıl işiyse vay bizim halimize “ dedi.
Ömer Asaf kendisiyle yarışa giren üstelik söz konusu altta kalmamak olunca sınırlarını huzursuzca aşan bu kadına hızla çekiliyordu. Üstelik kendine engel olma ihtiyacı bile hissetmeden olduğu gibi kapılıyordu.
Dilruba’nın ılık taze nefesi adamın dudaklarına değerken bir anda karısının dün geceden kanlanmış dudaklarına asıldı. Uzunca ne istekle öptü karısını. Nefes nefese geri çekildi.
“ Dikkatli ol o zaman hatun zır delilerin ne yapacağını kestirmek zordur. “ dedi kararmış gözleriyle.
Dilruba kalbi ağzında atarken konuşamadı. Bu adam ondan daha deliydi. Zır deli hakikaten. Hızla kalktı yataktan ve banyoya koştu.
Kızarmış yüzüne dudaklarına baktı uzun uzun…
Parmakları dudaklarında dolandı. Güldü. Kızsada hoşuna gitmişti. Elini yüzünü yıkadı işlerini halletti. Kapının çalınma sesiyle çıktı banyodan.
Ömer Asaf hızla üstüne bir üst geçirdi ve açtı kapıyı. Az sonra yanda katlı halde duran çarşafı uzattı kapıda ki kişiye.
Kapıyı kapattığında Ömer Asaf ile göz göze geldiler. Bir anda ardı ardına çalınan zılgıt sesleri ile mevzuyu anladı Dilruba.
“ Sen giyin bende elimi yüzümü yıkayayım kahvaltıya inelim” dedi hızla. Yanından geçerek banyoya girdi.
Dilruba yeni gelin olması sebebiyle beyaz bir fistan giyindi ucu iğne oyalı bir örtüyü saçına geçirdi. Makyaj yapmasına gerek olmayan duru bir güzelliği vardı. Sadece koku süründü. Kendi eliyle yaptığı yazın taze toplayıp elde ettiği lavanta kokusunu bileklerine ve gerdanına süründü.
Ömer Asaf’ın odaya girmesi ile bir anda anıları canlandı. Günlerdir odasından gitmeyen onu bu deliğe iten kokuyu içine çekti uzun uzun.
Dolaptan çıkardığı pantolon ve beyaz gömleği üstüne geçirdi ve aynanın karşısında kendisine son kez bakan eşinin arkasına geçti. Dilruba, Ömer Asaf’ın aynadaki aksiyle göz göze geldi adam karısının iki kolundan tuttu ve boynuna gömülerek kokuyu daha fazla içine çekip ıslak bir öpücük kondurdu.
“ Bana tüm bu deliliği yaptıran şu kokuydu “ dedi fısıltı ile.
Kaskatı kesilen Dilruba hareketsiz kaldı bir müddet ve “ Hazırsan inelim “ demesiyle kendine geldi.
Ömer Asaf önde Dilruba arkada kapıdan çıktı. Merdivenlerden indikten sonra masadaki herkesin gözleri ikiliye döndü.
Tüm gözler üstünde olan Dilruba’nın gerilmesine sebep olmuştu bu olay. Ömer Asaf anlar gibi merdivenin ucuna geldiğinde Dilruba yanında belirmişti. Büyük küçük demeden herkesin olduğu avluda karısının elini avuçlarının arasına kenetledi ve masaya yürümeye başladı. Büyüklerin olması sebebiyle Dilruba elini çekmeye çalışsada Ömer Asaf müsade etmeyip sıkıca tuttu. Herkes şaşkınlıkla bakarken Ömer umarsızca “Herkese günaydın “ diyerek oturdu masaya. Dilruba sırtından akan soğuk terler eşliğinde yanına otururken bir anda Ömer Asaf’ın kendini bilmez yengesi konuştu.
“ Şimdiki gençlerde utanma namına bir şey kalmamış ne büyük tanırlar ne yaşlı “ dedi. Utançtan kafası daha da eğildi Dilruba’nın o lafın kendilerine söylendiği aşikardı.
“ Fatmaaaa!!!” diye uyarır tonda konuşsada amcası kadın dilinin zehrini akıtmıştı bir kere.
“ Bir adamın eşini sevip sayması ne zamandan beri saygısızlık oluyor yenge. Kadın benim kadınım elini tutmuşum kime ne” dedi ciddiyetle. Dilruba bir anda kafasını kaldırıp kocasına baktı . Ona sahip çıkışına kollayışına hayran kaldı.
“ Çık çık çık “ diye sesler çıkardı yengesi devam etti. “ Maşallah Zeynep iki oğlanda pek sevip sayıyor eşlerini öteki karsının çarşafını saklar göstermez bu desen atam var demez eşinin elini tutar ah ah neyse ki bu gelinin çarşafını alabildikte neyin ne olduğunu biliyoruz “ dedi ve koptu kıyamet. Ömer Asaf’a atmak istediği taş sekince Halil İbrahimi hedef alıp tam on ikiden vurmuştu.
Halil İbrahim’in ateşini fitilledi son söyledikleri. “ Dişlerinin arasından tıslayarak konuştu İbrahim. “
“ Yengeeee!!! Sen dua et amcama saygım var ben seni daha önce bu konuda uyarmadım mı “ sakin kalmaya çalışıyor lakin kalamıyor aksine gözlerinden ateş çıkıyordu. Üstelik ayağı zangır zangır titriyordu.
O sırada kapı çalındı ve Cihangir ile annesi girdi kapıdan. Konu o anlık dağılsada Halil İbrahim’in Cihangiri görmesiyle öfkesi ikiye katlandı.
Sare içinden dualar ederken Cihangirin delici bakışları ne yazık ki işleri kolaylaştırmıyordu.
“ Gel Berfin gel hoşgeldin bizde tam aile meselesini konuşuyorduk “diyerek devam edince Halil İbrahim’in teyzesi Berfin gayri ihtiyarı önemli bir konu sanıp “ Hayırdır inşallah Fatma abla “ demiş bulundu.
“ Çarşaf diyorum çarşaf yeni gelininkini aldıkta zılgıtlar şenlendirdi konağı hoş Sare ye yapamadık aynısını kapıya gittikte çarşaf yok deyip geri yolladılar hayır kaç ay oldu çocuk haberide gelmedi “ diyince Halil İbrahim’in kan beynine sıçradı.
Masanın örtüsünü tuttuğu gibi alaşağı etti bir anda. Masadaki her şey yerle bir olurken yere düşen bardaklar çanaklar epey gürültü çıkarmış mutfaktakiler bile korkuyla dışarı fırlamıştı.
“ Yahu sen ne utanmaz arlanmaz ne haysiyetsiz bir kadınsın ulan. Sen hangi sıfatla benim karımı benim soframda meze ediyorsun be kadın “ belindeki silahı çıkarıp yengesine doğrultmuştu.
O ana dek Halil İbrahim’in hiç görmediği bir yanını gördü Sare.
Mustafa Ağa bağırdı oğluna “ Bırak o silahı Halil”
“ Bir kere uyardım ikinciyi tekrar etmem demin baba!!! Kimse ama hiç kimse benim karımın namusunu ağzına sakız edip çiğneyemez et son duanı “
Fatma yengesinin korkudan beti benzi atmıştı.
“ Yapma İbrahim “ diyebildi titreyen sesiyle. O an İbrahim etrafındaki tüm seslere sağır olmuştu.
“ Sana son duanı et dedim ! “ diyerek kükredi. Korkuyla irkildi yengesi gözyaşıları içinde İbrahim’e bakıyordu tir tir titriyordu lakin zerre merhamet yoktu İbrahim’in içinde.
Bir anda silahın tetiğini çekti horoz kalktı tetik bir sınır noktasına geldi ve horoz düştü silah bir anda ateş aldı.
Sare bir anda İbrahim’in silah tutan koluna asıldı ve silahın yönü değişti.
Herkes korkuyla gözlerini aralarken mermi üst kattaki pencereye isabet etmişti.
Fatma denen kadın gözlerini araladı ve vurulmadığını görünce olduğu yere korkuyla yığıldı.
Sare gözyaşları içinde baktı İbrahim’e “ Sen sen ne yapıyorsun İbrahim benide mi düşünmezsin “
Öfkeyle karısına baktı İbrahim. “ Asıl sen ne yapıyorsun kadın. Koluma asılmak ne demek “
“ Öldürecektin kadını”
“ Ya ne yapsaydım he ne yapsaydım “
Sare İbrahim’in gözlerinin içine baktı ve sustu. Çok şey anlattı esasen bir tek Halil İbrahim anladı anlattıklarını. Hiç bir şey demeden hızla yukarı çıktı Sare. İbrahim ise hızla konak kapısından çıkarak tozu dumana katıp uzaklaştı.
“Toplayın şuraları “ diye bağırdı Mustafa Ağa mutfak kapısında bekleyenlere. Bahar ve diğerleri hızla koştular toplamak için.
Mustafa Ağanın kardeşi hızla eşinin yanına gitti ve ayağı kaldırdı. Kadın ayılıp bayılırken” Rezil ettin beni rezil bizi bir bu duruma sokmadığın kalmıştı Fatma o dilin en sonunda bunu da açtı başımıza. “ diye söylenerek tuttu ve abisine döndü.
“ Abi yenge hakkınızı helal edin biliyorum bunun affı yok bilirim lakin affet abi “ dedi kederle.
Mustafa Ağa hüzünle baktı kardeşine.
“ Helal olsun. Hadi eşini al evine git kardeşim daha fazla uzamasın tatsızlık” diyerek gitmesini emretti kardeşine.
Kardeşi kafasıyla onaylayıp eşinide alıp gitti. Huzurla başlayan kahvaltı herkese zehir olmuştu. Lakin olaylar bununla sınırlı kalmayacaktı…