“Çukurun dibinde olanlar zıplayıp yukarı çıktılar.”
“Kartalların eğri gaga yapısı avlarının etlerini söküp alır. Kaslı bacakları ve kilitlenebilen pençeleri sayesinde kendilerinden daha ağır avları bile uçarak taşıyabilirler.
Zira keskin bakışları ile avını çok uzaktan seçer ve ondan sonraki tek hedefi avını avlamaktır. O bir insan değilde bir hayvan olsa muhakkak bir kartal olurdu.'' dedi yaşlı adam tok ve taraklı sesiyle.
"Neden bir aslan değilde bir kartal?"
Yaşlı adam yavaşça doğruldu. Gülen yüzüne tezat çatık kaşlarının ardından kısa bir bakış attı ve "Bir efsaneye göre kartallar güçlenebilmek için kendilerini öldürür ve yeniden dirilir."
"Bundan ne anlamam gerekiyor?”
"İşte. İşte onun yaptığı şey tam olarak bu. O en güçlü olabilmek için kendini öldürdü ve yeniden dirildi. Ve bu diriliş aklının alamayacağı kadar güçlü."
"Ne kadar güçlü?"
"Onu alt edemeyeceğin kadar evlat. Türkiyedeki tüm kartelleri tanıyor ve hepsi arasında köprü görevi görüyor. O isterse işler yürür isterse yürümez anlıyor musun. Doğudan batıya kuzeyden güneye tüm yasadılı ağlara hakim ve inanılmaz bir zekaya sahip. Benden sonra masanın lideri olabilecek tek kişi tek potansiyel."
"Böyle zeki bir adamın önüne beni neden atıyorsun peki? Alt edilmesi zor ise ben nasıl alt edeceğim bu adamı üstelik neden bunu yapmam gerekiyor ikimizinde istediği şey ortada."
"Kendini küçümseme seni ben yetiştirdim ve o öylece gidip alt edeceğin türden bir adam değil" dedi tok bir kahkaha ile.
"Onuda sen yetiştirdin. Eğer yakalanırsam sonum olur biliyorsun değil mi İhtiyar"
Yaşlı adam ayağı kalktı ve üstü altın işlemelere sahip oymalı bastonunu yere vurdu.
"O zaman yakalanmamaya bak ve bu işi hallet onu isteyen sensin ve bedelini ödemelisin aksi halde senden istenenin dışına çıkmayacağına söz verdin bu senin ilk ve son şansın evlat şansını iyi kullan ikinci bir şansın olmayacak " dedi ve siyah takım elbisesinin ceketini silkeleyerek mekandan ayrıldı.
* * *
Restoran müdürü sıkıntıyla dolanıp durdu adamın etrafında. Yükselen ses ile bir anda irkilerek adımlarını masaya yöneltti.
"Ne söyleyeceksen söyle dikkatimi dağıtıyorsun" dedi, çatık kaşları ile adamın bedenini delik deşik eden gözler.
"Efendim. Ben" adam öyle büyük bir sinirle bakıyordu ki karşısında duran restoran şefinin ayakları titriyordu. Yaşına rağmen korkuyla geriliyor sırtından soğuk terler akıyordu.
"Efendim, aşçımız efendim bugün V.V. İ. P. konulardan birini dövdü de" dedi adam gergin bir vaziyette kıpırdanırken.
Adam elindeki kahve bardağını sertçe masaya çarptı. Masada yankılanan ses ile birlikte karşısında duran adam korkuyla irkildi ve bir adım geriledi.
"Efendim adam dava açacakmış ne yaptıysak özür de diletemedik aşçımız özür dilememekte ısrarcı adamda önümde diz çöküp özür dilemez ise mekanı mahkemeye vereceğini söylüyor" adam öyle çok korkuyordu ki ellerin içi terlemişti. Cebinden çıkardığı peçete ile anlından dökülen terleri sildi.
Karşısındaki adamın sesi yankı buldu tekrar.
'' Özür dilememek ne demek oluyor. Sen benimle dalga mı geçiyorsun be adam.”
Restoran şefi titreyen ellerini aniden kaldırdı ve '' Estağfurullah efendim. Şefimiz adamın onu rahatsız ettiğini iddia ediyor , adam ise iftira diyor biz ne yapacağımızı bilemeyince en son size geldik.”
"Tamam kes vızıldamayı '' diyerek bağırdı bir and. Karşısında oturan adama döndü ve ;
''Alparslan şu işin aslını astarını öğren gel hemen" dedi sert sesiyle. Yüzü bakışı duruşu bir insanı hiç bir şey yapmadan etkisiz hale getirebilirdi. Yanından geçenler ondan yayılan korku dalgasına kapılıyor kadınlar dahi yanına kolay kolay yaklaşamıyordu.
O isterse birine ulaşırdı onun dışında isteyipte ona ulaşabilmek mümkün değildi. Eğer işler duymak istediği gibi değilse büyük ihtimalle aşçının kafasını koparacaktı.
Az sonra Alparslan geldi "Abi görüntüleri izledim . Adam kadını ellemiş abi kadında adamı benzetmiş bir güzel." diyerek telefondaki video kaydını arkadaşına uzattı.
Adam kafasıyla önünde duran şefe gitmesi için işaret verdi.
"Görüntüler" dedi sadece sert sesiyle. telefonu tekrar uzattı Alparslan. KerimŞah görüntüleri izledi ve çenesi gerildi sinirle kaşları olabildiğince çatıldı.
"Kadın haklı ellemiş kadını kabak çiçeği gibide yaklanmış piç herif" dedi Alparslan.
"Adamı takip edin leşini yok edin kadına da bir maaş ikramiye verin" dedi net bir ifade ile. Alparslan dışarıda duran adamlara emir verdikten sonra adamın yanına geldi.
"Bu itlerin soyu tükenmeyecek"
Adam kasılan suratını bir şeyden iğrenirmiş gibi uzaklara dikti. Kafasını sallamakla yetindi.
"Akşam toplantı var. Necip ile Ali Tahir kavga etmiş yine"
"Sebep"
"Necip gece için Ali Tahirden kız almış kızlara toz kullandırmış. Ali Tahir de Necipin mekanını basmış"
"İkisininde taaa .... sikeyim" dedi çatık kaşlarını daha da çatarak.
Alparslan güldü. Yanağında ki gamzesi belirginleşti.
"Biliyorsun onlar hep böyle"
Nefeslendi karşısında buz gibi duran adam boğazlı kazağının yakasını hafifçe çekiştirdi. "Kalk. Kalk biri ötekisini vurmadan gidelim" Siyah araca binerek ilerlediler. Alparslan adama döndü. "Bu gece sevkiyat var" dedi yola bakarak.
Adam sert suratıyla ifadesizce yola baktı. Sigarasından son bir duman alarak izmariti açtığı camdan dışarı attı.
"Çocuklara söyle geçen sefer ki gibi bir problem olursa sorumluluk almayacağım." Keskin virajı dönen Alparslan son anda aracı toparlayıp ilerledi.
Bir süre sonra siyah demir kapı açıldı korumaların etten duvar olduğu bahçeye girdi araç. Koşarak onlara doğru ilerleyen korumalardan biri hızla aracın kapısını açtı ellerini ceketinin önüne bağladı.
"Hoşgeldiniz abi " dedi yanlarında beliren genç delikanlı.
"Herkes içeride mi" dedi Alparslan tok sesiyle.
"Evet abi Ali Tahir ve Necip abi birbirini vuracak birazdan"
Alparslan anahtarları önüne duran çocuğa verdi ve önünde yürüyen adamın arkasına takıldı. Beyaz’ ahşap’ oymalı belli kısımları cam olan ince bir işçilikle boyanmış kapı diğer iki koruma tarafından açıldı.
Buz gibi soğuk, demir gibi sert duran adam içeriye girdiğinde herkesin kafası adama döndü.
Yuvarlak masanın en başında yaşlı yaşına rağmen oldukça sağlam bir vücuda sahip adam oturuyordu. Kara kaşları ve gözleri ile yaşına meydan okuyan bu adam bulunduğu ortamın en güçlüsü olduğunu her hareketiyle belli ediyordu. Masanın sağ kısmında duran elinin altında işlemeli duran bastonu sıkıca kavranmıştı. Her an tetikte duran bedeni yaşlı olmasına rağmen masadaki herkese korku salıyordu.
Masanın beyni bel kemiği idi. Her şeyi kusursuzca yöneten zekasını alt etmek güçtü. Adnan Köroğlu. 60 yaşında eski bir istihbaratçı akan olan adam mesleğini devletin içindeki kirli yapılanmadan dolayı bırakmak zorunda kalmış örgüt ile savaşına bireysel olarak devam etmeyi seçmişti. Masanın kurucusuydu.
Masanın hemen solunda oturan sarı saçlı, mavi gözlü adam yaşına rağmen gür saçlarını yana taramıştı. Giydiği kahverengi deri ceketiyle geniş omuzları ortaya dökülmüştü. Elinde çektiği kehribar tesbihin ucuna iliştirişmiş mermiye bakıyordu. Cengizhan Karaaslan. Silahlara fısıldayan adam. Adnan Köroğlu ile ahbaplıkları eskiye dayanıyordu. Teşkilatta yer alırken kirli yapılanmanın karşısında durması sonucu iftiraya uğramıştı ve yola can yoldaşı Adnan Köroğlu ile devam etmişti.
Cengizhan Karaarslanın karşısında oturan adam, onun aksine kısa ve çelimsizdi. Gözünde duran gözlüklerin altından kaçamak bakışlar ile izliyordu insanları. Arman Lari! diğer namı Napolyon Arman. Para tutkunu değerli madem delisi adam. Masanın para işlerini hallediyor yönetiyordu. Ermeni kökenli olmasına rağmen Adnan Köroğlu onu yanıma almış uzun yıllar birlikte çalışmışlardı.
Armanın yanında oturan Vangoah Necip. Kemikli yüzü iri elleri ile sertçe karşısında duran adama bakıyordu. Tek kulağının yarısı yoktu ve kaşının üstünde önceden olduğu belli olan yarık onu korkutucu kılıyordu. Necip Hakyemez. Belirgin yaraları dışında aslında yakışıklı bir adamdı lakin bakışları ve tavrı insanı ürkütüyordu.
Karşısında oturan adam onun aksine yakışıklı denecek düzeyde iyi giyimli, uzun boylu bir adamdı. Üzerine giydiği özel tasarım takım elbise altındaki beyaz gömlek ile bir kaç metre öteden dikkat çekebilecek yeterliliğe sahipti. Ali Tahir Kaygısız. Hayasız Tahir.
Masadan ayrı oturan adam önündeki bilgisayarda hareketli şekilde tuşlara basıyordu. Beyaz gömleğinin üstüne giydiği süveter gözündeki gözlükler ile iyi bir öğrenciyi andırıyordu. OKB sahip takıntılı bir adamdı. Mesela yuvarlak masaya oturamazdı ve evine kimseyi alamazdı kolay kolay. Tako... Tekin Ağlamaz. Bilgisayar dahisi. Takıntılı deli.
Herkes adımlarını sertçe yere basıp ilerleyen adama çevirdi . Uzun boyu sert duruşu siyah boğazlı kazağının altından belli olan yapılı vücudu ile ilgi odağıydı. Kazağın üzerine geçirdiği İtalyan işi ceketi altına giydiği takıma ait olan pantolonu ve yapılı kısa saçları bir bütünlük içinde ilerlemesini sağlıyordu. KerimŞah Atmaca. Köroğlunun manevi oğlu.
Adımları Adnan Köroğlunun önünde durdu. Eğildi ve yaşlı adamın elini öptü. Yanında ayakta durdu.
Alparslan üzerine giydiği dik yaka bir sweet, koyu renk kargo pantolonu , askeri botları ile Cengizhan beyin yanına ilerleyip elini öptü. Başıyla oğlunu selamlayan adam baştan aşağı oğlunu süzdü. Kafasını yavaşça oğluna çevirdi. Sonra bakışları Adnan beye döndü eliyle oğlunu işaret ederek.
"Ula senun yanında duran da evlattur benim yanumda duranda evlattur. Senunkisi Allahın rahmetidur bizumki Allahun cezasidur" dedi sinirle.
"Rahat bırak çocuğu Cengizhan. İstediği gibi giyinsin" dedi Adnan Köroğlu. Cengizhan Karaaslan oldum olası oğlu Alparslanın giyimine laf ederdi. Eski bir asker olan oğlu ise böyle giyinmeye alışık olduğundan sürekli bu konu ile alakalı laf işitirdi.
Cengizhan Karaaslan tekrar oğluna baktı ve homurdanıp sustu.
"Herkes burada olduğuna göre toplantıyı başlatıyorum" dedi Adnan Köroğlu tok sesiyle. Herkes kafasıyla onayladığında toplantı başladı.
"Akşam büyük sevkiyat var" dedi ve bakışları Hayasızı (Ali Tahir) buldu.
"Ali Tahir etrafta devriye gezen polisler sende geçen sefer başımıza gelen talihsizlik sebebiyle devriye gezen polislerin sayısı oldukça fazla "
"Tamamdır.”
"Necip, adamlarından en sağlam olanları ayarla sevkiyat büyük gemiyi boşaltmak için adam lazım" dedi gözlerini dikerek.
"Tamamdır o iş bende."
"Arman ödeme sevkiyat sırasında gerçekleşecek ödemeyi hazırla sorun yaşamayalım"
"Tamam. Parayı kim teslim alacak.? "
"Alparslan sen parayı teslim alacaksın çıkışta Arman ile gidin"
"Cengizhan tır senin kemerburgazdaki depona gelecek oradan da dağıtım olacak" kafasıyla onayladı adam.
Adnan kafasını çevirip biraz uzağındaki masaya baktı.
"Tako sisteme erişebildin mi"
Adam gözlüklerini düzeltti cebinden çıkardığı mendil ile terini sildi ve "Evet siz giriş yaptığınız zaman tüm sistem etkisiz hale gelecek"
En son yanı başında duran adama baktı.
"Kerim Şah tırı depoya sen götüreceksin orada tırı boşaltmak için Necipin adamları orada olacak işinizi çabuk halledin. Kapıya Tako’nun verdiği düzeneği kuracaksın. İşini halledince haber ver" dedi.
Yanı başında duran adam duruşunu düzeltti ve cevap verdi.
"Tamamdır.”
"Şimdi gelelim ikinci meseleye diyerek Hayasız ve Necipin arasında gezdirdi.
Hayasız, Necipe ters ters bakarken Necip pis pis gülüyordu.
Bunu gören Ali Tahir ellerini sertçe masaya vurdu." Gülme lan piç "dedi kükreyerek.
Necip arkasına iyice yaslandı ve güzele yakın yüzüyle gülüşünü daha da genişleterek güldü.
Adnan Köroğlu araya girdi." Necipppp!! "
Necip anında düzeltti oturuşunu." Adamın kurallarını biliyorsun. O çalıştırdığı hiç bir kadına madde kullandırtmıyor ne diye gönderdiği kızlara madde veriyorsun!!" dedi kızarak.
Necip ellerini masaya koydu. "Ben kendimde değildim kız kullanmış bakıcı olmak için almadık ki kızı ne yapayım suçlu ben miyim" dedi burnunu çekerek.
Adnan bastonunu hafifçe yere vurdu iki kere Necip yalan söylemezdi. Çatık kaşlarının arasından baktı ikiliye.
"Ali Tahir , uzatma sende Necip yalan konuşmaz biliyorsun. Kız kendi kullanmış bir daha ki sefere ikinizde daha dikkatli olun sevkiyat öncesi başka problem istemiyorum" diyerek ayağa kalktı ve ilk önce Adnan Köroğlu ardından ise Cengizhan Karaarslan masayı terketti.
Masanın en yaşlı ikilisiydiler.
Onları Napolyon Arman takıp ediyordu 55 yaşında ardından ise Necip geliyordu 35 yaşında sonra Ali Tahir 33 yaşında onu KerimŞah takip ediyordu 33 yaşında Alparslan ise 30 yaşındaydı ve Tekin en gençleri 27 yaşındaydı.
Alparslan babasıyla yürüyüp arabaya kadar eşlik etti babasına.Napolyon ise kısa bedeniyle selam verip çıktı.
Masadan kalkan Necip ve Hayasız yan yana geldiğinde Necip Ali Tahirin boynuna sarıldı tek kolu ile.
"Lan! uzatma artık. Yemeyeceğim aynı boku bir daha.”
"Siktir pezevenk! Her seferinde başka sorunla geliyorsun'' dedi adamın karın boşluğuna dirseği ile vurarak. İkiliyi enselerinden izleyen KerimŞah belli belirsiz güldü.
" Pezevenklik senin işin oğlum ben torbacıyım "dedi Necip gözlerini Ali Tahire dikerek.
" Oğlum çekip vuracağım şimdi seni dua et akşama sevkiyat var. "dedi sinirle.
" Akşama sevkiyattan sonra bara gelin biraz kafa dağıtalım "dedi arkalarından gelen adam ikiside KerimŞaha dönüp kafasıyla onayladılar.
Onlar araçlarına ilerlerken Alparslan araçta Kerim Şahı bekliyordu.
Kerim Şah aracın yanına geldiğinde korumalardan biri hızla kapıyı açtı.
İçeri girdi koltuğa yayıldı bir sigara yaktı. "İyi birbirlerini vurmadan çıkmışlar" dedi Alparslan kafasıyla Necip ve Ali Tahiri göstererek.
KerimŞah yine belli belirsiz tebessüm etti. "Sevkiyat var yoksa durmazdı Ali Tahir dağıtırdı Necipi" dedi tok sesiyle.
"Alparslan aracı çalıştırıp büyük demir kapıdan çıktı. İlerlemeye devam ederken.
" Birbirlerinin canını okuyorlar yine de birbirlerinden kopamıyorlar. "dedi nefesini dışarı vererek.
" Aralarındaki bağ çok güçlü ondan "dedi sakince KerimŞah.
Sigarasını uzun uzun çekti ve dumanını dışarıya bıraktı.
Camdan gelip geçen insanları izledi." Beni eve bırak hazırlanmam gerek. Akşam sevkiyattan sonra barda buluşalım" dedi aynı düz ifade ile.
Biraz sonra bir köy yoluna girdi ormanlık alanda ilerledi ve küçük bir evin önünde durdu araç.
KerimŞah araçtan indi ve "Eyvallah" diyerek uzaklaştı araçtan.
Eve girip soğuk buz gibi suyun altına girdi.
Soğuk su onu diri tutuyordu. Elleriyle saçlarını geriye doğru taradı, siyah banyo havlusunu beline sardı ve odasına geçti.
Ayaklarının altında ezilen parkeler ayaklarında ki suyun nemi ile şekil alıyor anında kuruyordu.
Giyinme dolabının önünde durarak beyaz bir gömlek çıkardı lacivert bir pantolonuda yatağın üzerine bıraktı. İç çamaşırını giyip gömleği üzerine geçirdi ve pantolonu giydi. Gümüş renkli, sayıları Arapça yazılı olan saatini koluna taktı ve ceketini giyerek evin alt katına indi.
Garaja ilerledi ve siyah aracı çalıştırdı. Az sonra geminin geleceği limana vardı. O sırada Alparslan para dolu çantayı almak için Armanın ofisine varmıştı.
Arman, Alparslanın onu takip etmesi için eliyle işaret verdi ve Alparslan onu takip etti.
Koridorun sonundaki kapıdan geçtiler ve merdivenlerden aşağı indiler. Şifre ile giriş yapan Arman içeri adımladı. Alparslan içeri geçti ve bir tüneli andıran yapının önünde durdular. Ara ve yapılı koridorlardan geçerken bir kaç kapı şifre ile açıldı ve en son büyük yuvarlak bir kasa kapısının önünde durdular.
Arman şifre girişi yaptı gözlerini okuttu parmak izini okuttu ve yaklaşık bir metre çapı olan kapıyı itmek için Alparslanı çağırdı.
Alparslan ve Arman kapıyı ağır ağır ittiler ve yaklaşık 35 metrekare bir odaya girdiler. Yani Kasaya.
Alparslan kısa süreli bir şok yaşadı ve "Siktir" dedi seslice.
Arman adama baktı gözlüklerinin altından. "Vakit yok hızlı olmamız gerek. Dolar balyalarını bavula koy" dedi ve elindeki bir balyayı bavula koydu.
İkili hızla paraları bavula koydu. Bir süre sonra çıktılar.
Alparslan içi yüklü miktarda para dolu iki çantayı bagaja koydu. Torpidodan çıkardığı silahın mermilerini doldurdu ve susturucuyu takarak yanındaki koltuğa bıraktı.
Aracı sürmeye başladı hava kararmaya başlamıştı limanın yanına bir yere park etti aracı.
Saatler geçti ve tonluk yük gemisi limana yaklaştığında limanda bekleyen tüm adamların telefonlarına bildirim düştü.
Telefon ekranına bir amblem düştü.
Logo göründü ve ekranda belirdi.
Başlıyoruz!
Yazı silindi ve bir sayaç başladı.
30.00
29.59
29.58...
.
.
KerimŞah telefonu kenara bıraktı ve direksiyonu kavradı. Devriye gezen ekip onun bulunduğu bölgede iki tur attı üçüncü tur için sokağa girdiğinde Ali Tahirin gönderdiği kızlar yalandan bir kavgaya tutuştu.
İki kişilik devriye ekip araçtan indi ve kavganın olduğu bölgeye geldi.
"Hey hey hey ! diyerek yaklaştı kızlara. Birbirine giren kızlar kendilerine gelen polise aldırmadan saç başa girdikleri kavgayı sürdürdü.
Gelen iki polis kızları araca aldı ve nezarete götürmek için yola koyuldu. Bu onlara 20 dakikalık bir zaman kazandıracaktı ve gelen tır kolaylıkla içeri girecekti.
Ekip sokaktan ayrıldığında. Tekrar bir yazı belirdi ekranda.
00.00 sayaç bitti ve yeni bir sayaç başladı.
20:00
19:59
.
.
.
Tüm güvenlik devre dışı bırakılmıştır. KerimŞah indiği tırdan evrakları kapıdaki görevliye uzattı. Taktığı şapka ve giydiği ceket kendisini kamufle ediyordu.
Adam belgelerin girişini yaptı ve onay aldıktan hemen sonra tırın limana girmesi için bariyeri açtı.
Tır geminin hemen önünde durdu. Adamlar hızla tahta kasaları tıra yükledi. KerimŞah saatte baktı ve
4:59...
Yaklaşık 5 dakikaları vardı. Kısa bir sürede yükleme yapıldı. İri kalıplı bir adam Rusça konuştu;
Деньги готовы?
Den'gi gotovy?
"Para hazır mı"
Да
Da
"Hazır" dedi Alparslan.
Elindeki iki bavulu adamın ayağının dibine attı. Adam ağır ağır eğilip parayı aldı ve arkasını döndü. O sırada iki el silah sesi duyuldu...
Alparslan bir anda elinde çanta olan adamın yere yığıldığını ve kanlar içinde olduğunu gördü. Yakasındaki mikrofona konuştu hızla. '' KerimŞah plan değişti teslimatı alan adam vuruldu dikkatli ol. '' O sırada kolunu sıyıran kurşunla aniden kaçtı ve güvenli bir yere sığındı. Az sonra hemen ileride duran keskin nişancıyı farkettiğinde tek bir kurşunla etkisiz hale getirdi ve adamı öldürdü.
Tır çıkmak için hareket ettiğinde 2 dakikası kalmıştı. İki dakika içinde limanı terketmesi gerekiyordu. Aksi halde güvenlik sistemi devreye girecekti. Tako sisteme girmeyi başarsada kısa süre halledebilmişti çünkü üst düzey bir sistem ile korunuyordu liman.
KerimŞah kapıya geldi. Güvenliğin değişmiş olduğunu gördü. Aniden duyduğu silah sesiyle saliselik arkasına baktı. bişeyler ters gidiyordu.
"Aşağı in" dedi güvenlik. KerimŞah huzursuzca kıpırdandı ve saate baktı. Son 30 saniye aşağı indi güvenlik elindeki evrakı uzattı adama "Az önce evrakınızı almamışsınız" dedi. Alparslanın sesini duydu aniden kulağındaki kulaklıktan. Kapıdaki adam silahını doğrultmak için hamle yaptığında adamın anlından geçen kurşun ile bir anda sıçrayan kanlar KerimŞah’ın üstüne sıçramıştı. Anlından vurduğu adamı öylece bıraktı ve son 5 saniye kala tır limandan çıkış yaptı. KerimŞah çıkar çıkmaz şapkasını kenara fırlattı ve ceketini çıkardı.
Aniden telefonu aldı ve Alparslanı aradı. '' Neler oluyor her şey yolunda mı?”
'' Her şey yolunda Ruslardan biri öldürüldü. Pusu kurmuşlar ödemeyi teslim alan adamlar Zabar ile işbirliği yapmışlar. Lakin Zabar’ın aç gözlülüğünü hesap etmemişler. ''
'' Sen neredesin ''
'' Dimitri ile görüştüm ödemeyi teslim etmek için otele geçiyorum leşleri Necip ve Ali Tahir halledecek barda görüşürüz bir sorun yok patron''
'' Tamamdır'' dedi KerimŞah ve derin bir nefes aldı.
Tır bir süre ilerledi ve Kemerburgaz daki depoya malları indirdi.
Hızla depoya yerleştirildi. KerimŞah içlerinden bir kasayı açtı ve silahlardan birini beline koydu.
Kapağını kapattı. Ardından deponun kapısını çekip Tekin’in hazırladığı güvenlik anahtarını taktı ve devreye soktu.
Cebinden çıkardığı bir dal sigarayı içip bitirdikten sonra "Burada işimiz bitti" diyerek adamların araca binmesini sağladı ve bara doğru yola koyuldu.
Telefonunu eline alarak girdiği uygulamadan mesaj yazdı" İş tamam"
Tırı yanındaki adamlardan birine teslim edip kendi aracı ile mekanına geldi. Işıklı yoldan ilerledi ve önünde "KOR" yazan mekana giriş yaptı.
Mekanın sol kısmında oldukça elit ve şık bir restoran yer alırken sağ tarafıda oldukça büyük bir bar yer alıyordu.
Yüksek müziğin olduğu yere doğru ilerleyip V. V. İ. P. locaya geçti.
Necip, Ali Tahir, Tako ve Alparslan ondan önce gelmişti.
"İyi akşamlar " diyerek selamladı yüksek müziğe rağmen.
Herkes kafasıyla işaret edip selamladı adamı.
İçeri giren tecrübeli bir garson sipariş aldı ve iki şişe viski ve bir portakal suyunu masaya getirdi.
"Ulan madem içmeyeceksin ne diye geliyorsun Tako" diye sitem etti Necip.
Tako gözlüğünü gözleri üzerinde doğrultup konuşmaya başladı. "İçmeyi sevmiyorum"
"Siktir lan iç bak hoşuna gidecek" diyerek doldurduğu bardağı uzattı lakin Tako korku dolu gözler ile KerimŞah’a döndü ve yardım bekledi.
KerimŞah Necipe döndü ve "Rahat bırak çocuğu" diyerek uyardı onu.
"Ehhh sen bilirsin muhallebi çocuğu seni" dedi ve elindeki bardağı kafasına dikti.
Cebinden çıkardığı zıvana kağıdına çıkardığı tütünü koydu ve sardı diliyle ıslatarak kapattı. Dudaklarının arasına alıp yaktı sonra.
"İyi işti herkesi tebrik ederim" dedi Ali Tahir elindeki kadehi kaldırırken. Herkes yavaşça kadehi kaldırıp sessizde tebrikleri kabul etti. Az sonra Ali Tahirin çağırttığı kızlar girdi içeri. Uzun bacaklı sarışın ve birbirinden güzel 5 - 6 kız locaya girdiğinde KerimŞah’ın kaşları iyice çatıldı.
Ali Tahir "Oğlum tadımızı kaçırma" diyerek konuşmasını engelledi.
"Bence de kardeşim tadımızı kaçırma" diyen Alparslan kızlardan birini kucağına oturmuştu bile.
Tako herkesten uzak portakal suyunu içerken yanına yaklaşan kadını kesin bir dille uzaklaştırmış boşta kalan kadını Necip yanına çağırmıştı.
"Buraya gel güzelim ben ikinizde yeterim" dedi. Eliyle kızı çağırarak.
Kız Necipin yanına oturdu. İki kadının elleri adamın göğsünde ve boynunda dolanıyor Necip kadınların bacaklarını okşuyordu.
"Bana şu dünyada bir şu kadınlar bir de kafamın içini hoş tutan şu sigara geliyor" dedi elindeki sigarayı havaya kaldırarak.
KerimŞah’ın yanına yaklaşan kadın adamın boynunu öpüyor dokunuyor lakin adam bir heykel gibi hareketsizce içkisini yudumluyordu.
Necip, Ali Tahire yaklaştı ve "Oğlum sikememek dünyanın en kötü şeyi olmalı ama senin için bu gece durmayacağım" dedi.
"Ulan bana bak diye yumruğu Necipe geçirecekken" Alparslan onu durdurdu.
"Dur Ulan kafası yerinde değil görmüyor musun"
"Ulan karıyı değil onu sikeceğim az kaldı" dedi. Ali Tahir.
Necip kızların ellerinden tutarak yalpaladı "Beylerr bana müsaade işim çok uzunnnn" dedi yanındaki kızlara bakarak. Kızlar şen kahkahalarla kıkırdarken Necip arkasını döndü ve çıktı locadan.
Alparslan ve Ali Tahir ayaklandılar "Ağabey bizde çıkıyoruz" diyerek KerimŞaha baktılar. KerimŞah kafasıyla kapıyı işaret edince kalktılar.
Locada Tako kız ve KerimŞah kalmıştı.
Kız arsızca Kerim’in boynunu emerken adam kızın kolundan tutup kendinden uzaklaştırdı ve "Sende çık" dedi sert bir biçimde.
Kız konuşacak olsada adamın sert bakışları ile sustu ve çıktı.
Tako ve KerimŞah odada kaldılar. KerimŞah 3. Bardağını kafasına dikerken Tako konuştu.
"Ben gidiyorum işim uzun Necipin banka hesaplarını boşaltmam gerek" dedi.
Güldü KerimŞah "İntikam alacaksın yani"
"Kinlenmek adetim değil ama intikam almak kanımda var" dedi ve gözlüğünü düzelterek dışarı çıktı.
Adam çıkan adamın arkasından baktı ve kafasını çevirdi gülerek.
Az ileride doğum günü kutlaması yapılan masaya takıldı gözü ve yüzündeki gülümseme soldu.
Doğum günü kutlanan genç adama baktı yanındaki kadına kadının onu öpüşüne...
İçindeki yara kanamaya başladı. Yara kanadıkça adam acıdı. Bir viski söyledi ve içti içti içti. Bir milim kıpırdamadı gözleri. Kırılmadı. Gözleri bir insanın bedenini delik deşik edecek güçteydi. Suratı sert ve korkunç görünüyordu nefes alışverişleri sıklaştı ve elindeki bardağı yere fırlattı. İçeri hızla giren garson korkuyla baktı adama.
KerimŞah bağırdı "Bir şişe daha getir" adam o anı unutmak ve yok olmak için sonuna kadar içti.
Yüzünü sıvazlayıp ayağı kalktı. Yalpalayarak çıktı dışarı. Garson bir an tutmaya çalıştı fakat sertçe ittirdi adamı.
"Çek Ulan ellerini üstümden rahat bırak beni" dedi.
Ağır aksak indi merdivenleri başının içinde filler tepiniyordu sanki. Yavaş adımlar ile yürüdü dışarı çıktı temiz hava almak için.
Dışarı çıkıp bir müddet ilerledi. İki genç önünü kesti.
Biri elindeki çakıyı KerimŞaha uzattı ve "Çıkar cüzdanını" dedi. Ayakta zar zor duruyordu KerimŞah.
Müdahale bile edebilecek güçte değildi. Müdahale etmeyi isteyecek güçtede değildi. Adamlardan biri boş bir yumruk salladı ve KerimŞah yere düştü. Üzerine çullanan iki adam hızla ceplerini aradı ve cüzdanı buldu açtı. Birbirlerine baktılar.
"Oğlum bekledik ama değdi hasılat bak amına koyayım" dedi gözleri parlayalarak.
"Ne oluyor burada" diye bağıran sese doğru döndü iki genç...
Ve arkalarını döner dönmez çenelerini aldıkları darbe ile yere yığıldılar.