Onu sevmek nefes almak gibiydi..."
Alparslan kıyılacak imam nikahı için hazırlanırken kapının çalması ile Necip ve Ali Tahir içeri girdi. Necipe Firuze Hanım ve Nazlı da eşlik etmişti.
Salona geçip oturdular. Elif giydiği beyaz elbise içinde oldukça zarif görünüyordu. Güzeldi ve saf duru bir güzelliği vardı. Oldum olası Alparslanı sevmiş ona gönül vermişti. Ne çok dua etmişti onun olmak için. Öyle ki her kandil camide lokum dağıttırmış üstüne not iliştirmişti. "Dua edin sevdiğim adam benim kaderim olsun" diye.
Hatta bir süre sonra kuran okumayı öğrenmiş defalarca hatim indirmiştide Allahtan dilemişti. Şimdi nihayet Allah huzurunda karı koca olma zamanıydı...
Daha ilkokul yıllarında kesişmişti Elif ve Alparslanın yolu. O yıllarda Alparslan annesinin başka bir adama kaçması ile okulda zorbalığa maruz kalmış gitgide içine kapanan bir çocuk haline gelmişti.
Çocuklar acımasızdı. Bazı şeyleri akıl süzgecinden geçirecek kabiliyetleri olmadığı için yaptığı zorbalıkların arkadaşlarına ne denli zarar vereceğinin farkında değillerdi belkide. Alparslanın annesinin başka bir adam ile kaçtığı duyulmuş akibeti hakkında kimse bir şey öğrenememişti.
Yıllar önce beden eğitimi dersinde futbol oynayan çocuklar kendi aralarında anlaşarak ona hiç top atmamıştı. Öyle ki Alparslan hırsla oynarken bir ara topu kapıp gol atmış bunu hazmedemeyen rakip oyunculardan biri onu iterek yere düşürmüş ve "Yosmanın oğlu" diyerek tekmelemişti.
Sonrasında çocukların çember halimde etrafında dönerek onunla dalga geçmeleri ile belkide o gün hayatımın en acımasız gününü yaşamıştı.
Elif okulun erkek fatmasıydı. Yıllarca erkek çocuk isteyen babası en son Elifte kız olunca onu erkek gibi büyütmüş haliyle kız korkusuz yaramaz bir çocukluk geçirmişti. Lakin bir müddet sonra yaramazlığı tüm köylüyü canından bezdirmişti.
Alparslan ile aynı sırayı paylaşıyorlardı lakin Elif okuldaki diğer kızlardan farklıydı. Kısacık kesilen saçları ve etek yerine pantolon giymesi ile erkek çocuğu gibiydi. O aşık aşık Alparslanı izlesede sıra arkadaşı ona hiç pas vermiyordu.
Yaptğı yaramazlık sonrası müdürün odasında azar işitirken bahçeden gelen ses ile pencereye kafası çevrilmiş çocukların Alparslan ile alay etiğini onu dövdüklerini görüp fırlamıştı odadan.
Müdürün konuşması yarıda kesilmiş bakakalmıştı kızın arkasından hızla kalabalığı aşıp Alparslanı yerden kaldırmıştı. Ardından onu yere itip tekmeleyen Celal adındaki çocuğun suratına kafayı indirdiği gibi çocugun burnunu kırmıştı. Acıyla kıvranan çocuk çığlık çığlığa ağlarken olaya müdahil olan müdür küçük kızı kulağından çeke çeke odasına götürüp babasını aramıştı.
O gün bitti Elifin okul hayatı. Müdürün odasına giren babası utançla renk değiştirdi.
"Yok muhterem erkek çocuğundan beter. Dün sınav kağıtlarını çalmış odaya çağırdım ikaz ediyordum ki pat diye koşarak çıktı odadan arkadaşının burnunu kırmış. Şu çocuğun haline bak anne babasını zor ikna ettik. Bir değil iki değil baş edemiyoruz" dedi hiddetle.
Elifin babası tüm konuşmaları sakinlikle dinledi ve çıktı kızıyla odadan.
Eve geldiğinde ise koptu kıyamet bir daha göndermedi okula. Evden ders aldı.
Yazın Alparslanın babasıyla İstanbula gideceğini öğrenmiş evde verilen dersi ortasında terk ederek Asiye Nenenin evine koşmuştuda yetişememişti vedalaşmak için.
Saatlerce kapının önünde ağladı Alparslanı bir daha göremeyeceği için.
Sonraları kızı ne anası ne babası alamadı kapı önündende Asiye Nine seni Alparslana gelin alacağım diyince kızarmış yaşlı gözlerini hızla silerek ayağı fırlamıştı.
Asiye Ninenin kızı eylemek için söylediği bu yalan zamanla kızın her hafta sonu gelip teyit etmesiyle başka bir hal aldı.
Yıllar geçti böyle. Elif her hafta sonu Asiye Ninenin evine oma yardım etmeye gelir tam kapıdan çıkarkende "Sözünü unutmayasun" diyip hatırlattı. Bigün yine ayni fasıl gerçekleştiğinde kızın büyüyüp serpil iş olduğunu gören Asiye Nine daha iyi gelin mi bulacağım diyip Alparslanın başını yemeye başladı ve iki senenin sonunda zorla ikna etti.
Elbette Cengizhan Beyi ikna etmek zor olmadı. Oğlunun çocukluk arkadaşıydı. Elifin babası da yakın dostuydu ve oda uygun görüp hemen kabul etmişti.
Yıllar sonra biraraya geldiklerinde Alparslan geçmişe dair hiçbirseyi hatırlamazken Elif tüm anlarını detaylarıyla hatırlıyordu.
Yanında duran adam için o gün babasından ilk defa dayak yemişti oysa ki...
Herkes yerini aldığında imam , nikah akdine başladı. Necip ve Ali Tahir nikah şahidi olarak yer aldı nikahta.
İmam Elife mehir hakkını sorduğunda kız sadece üç talak hakkından birini talep etmişti.
Alparslan şaşırdı lakin ses etmedi.
"Yaz hoca 5 kilo altın ve bu evi mehir hakkı olarak verdim" imam mehir hakkını yazdıktan sonra nikah akdini tamamladı.
Artık Allah huzurunda karıkocaydılar. Geriye sadece düğünü yapmak kalmıştı. İki genç büyüklerinin elini öperken Alparslan Necipin de elini öptü. İlk etapta engel olmak istedi Necip lakin Alparslanım ısrarı ile izin verdi Alparslan Necipe sarılırken kulağına konuştu.
"Üzerimde hakkın çok sen benim Abimsin" dedi.
Necip Alparslana sıkıca sarılırken "Allah tamamına erdirsin kardeşim inşallah" dedi.
Elifin Nazlıya sıkıca sarılması elbette Necipin gözünden kaçmamıştı. Nazlıyı o kadar mutlu görünce gözleri kaydı kadına. İzledi.
"Darısı başına" dedi Ali Tahir usulca yanına yaklaşarak.
Necip Ali Tahire döndüğünde Nazlıya baktığını görünce ne demek istediğini anlamış "Siktir lan" diyip bozmuştu.
Asiye Nine ve Firuze Hanım sohbet ederken Firuze Hanım kaygıyla konuştu.
"Ahhh Necipin mürüvvetini de bir görsem" dedi.
Asiye Nine Firuze Hanımın bacağını sıktı eliyle "Vuuu bacumm kismetun ayağuna gelmuşdur arama da uzaklarda." dedi Nazlıya göz gezdirerek.
Firuze Hanım baştan aşağı süzdü Nazlıyı "Ay olurmu dersiniz Asiye Hanım"
"Firuze Hanum olur da çok iyi olur "
"Ay hadi inşallah Asiye Hanım"
Bir süre sonra herkes dağıldı ve evine geçti. Misafirleri yolcu eden Alparslan kapıyı kapatıp içeriye geçti.
Asiye Hanım başımdaki şalı eline aldı ve
"Yoruldum da çok şükür ha bu işuda hallettuk"
"Çok şükür" dedi Elif usulca.
"Uyuyacağumda geç oldi hayde paçi uyumaya" dedi ve Elife yolu gösterdi.
O sırada Alparslan Elifin elinden tutarak yanına çekti hızla ve "Madem artık karimdur benumlan yatacak " dedi.
"Vuuuu!!! Ne deysun da aklinumi kaçirdun bok yiyenun evladiii" dedi Elifin diğer kolunu çekerek.
"Babone Aklim yerundadur. Madem nikah ettuk kari benum karimdur. Allah katindada bir mahsuri yoktur da" dedi Elifin hızla yanına çekerek.
"Ula azdun mi fişki burak ula kizi"
"Hee babaonee azdumm. Bu gece yatacağum karımla alimallah engel olani vuracağum da." dedi ve Elifi hızla sırtına alarak odasına çıkmaya başladı. Elif ters dönmüş vaziyette Asiye Hanıma bakarken Asiye Hanım.
"Ula bokyiyenun evladını paçi korkacak ula" diye arkalarından bağırıyordu.
Alparslan umursamadan odasına çıktı ve kapıyı kilitledi. Asiye Babaanne hızla arkalarından koşşada kapının kilitli olduğunu farkedince baştı küfürü.
"Ula bide nikah etmeyacağum dedunda bokyiyen aç ula kapuyi gece korkacak ula kız senden alışık değildur da senin hallerune "
" Eyi da işta alışsın ula yavaş yavaş bizi rahat bırak babone karimi koynima alacağumda utanayi kız sen kapidayken" dedi.
Asiye Nine el mahkum göt gardiyan söylene söylene indi aşağı.
Elif odanın ortasında dikilirken Alparslan güldü. Bir anda karısı ile göz göze geldi.
"Korkma sana hiçbirsey yapmayacağım" babaannemi kızdırmak için seni getirdim odaya dedi.
Elif hızla salladı kafasını. Elifin canına minnetti. Onun heyecanı başkaydı.
Alparslan üzerindeki gömleği Elife aldırmadan çıkardı. Kız utançla kafasını çevirdiğinde Alparslan güldü ve altına eşofmanını girdi. Elindeki üst ile Elife yürüdü ve ensasinin dibinde konuştu
"Sen giyinmeyecek misin karıcım"
Elif ensesinde hissettiği nefes ile irkildi. Kapıya adımlayacakken Alparslan önüne geçti "çıkarsan babaannem alır senı" dedi ve kendi dolabından alt üst takım verdi giyinmesi için.
Elif elindeki kıyafetlerle banyoya gitti. Üzerini değiştirdi. Ufak bedenine büyük gelen kıyafetlerin içinde kaybolmuştu.
Yeri süpüren paçalarıyla birlikte odaya geçti. Yatakta uzanan Alparslan sağ taraftaki battaniyenin ucunu kaldırdı ve gelmesi için yer açtı.
Ürkek adımlar ile yatağa adımlayıp uzandı ve boynuna kadar çekti battaniyeyi.
Heyecanlıydı. Artık benim kocam diyerek kendini rahatlatmaya çalıştı.
Alparslan karısına çevirdi bedenini elini kafasının altına koyup izledi Elifi.
"Artık evliyiz" dedi.
Elif kafasını çevirdi yavaşça "Evet" dedi sakince.
"Tanımadığın bir adamla evlenmek zor olmalı"
Gülümsedi genç kız "Belkide tanıyorumdur"
Güldü Alparslan "Ben köyden çıkalı yıllar oldu. İmkanı yok"
"peki öyle diyorsan" dedi elif sakince.
Alparslan doğruldu ve "Korkmuyor musun benden"
"Kocamsın artık korksam neye yarar"
"Güldü adam doğru doğru söylüyorsun."
"Senin gönlün var mıydı bu işe"
Nefes alıp verdi genç kız aniden oturur hale geldi ve sırtını yatağa yasladı.
"Bilmem. Evleneceksin dediler tamam dedim" diye yalan söyledi.
Alparslan da doğruldu ve sırtını yatak başlığına dayadı "Belki de sevdiğin biri vardı neden kabul ettin" dedi sakince.
Elif adama dönüp baktı.
Be adam kaç hatim indirdim uğruna. Sensin sevdiğim
dedi içinden
"Olsa ne olur evliyim artık"
Alparslan duyduğu cevapla kitlenip kaldı. Ne yani sevdiği biri mi vardı. Aniden kızı kendine çekti kolundan tutarak "Ne demek ula... Sevduğun var midur yok midur"
Elif kendisine bu kadar yakın olan adamın kararmış gözlerine baktı. "Bırak kolumi"
"Bırakmam ula karim değilmisun. Cevap ver delirtma ula beni gece gece"
Hızla kolunu çekti Elif " Verecek cevabim yoktur da çek elini üstümdan"
Alparslan sinirle altına aldı kadını "Çekmeyrum da Allah katinda karimsun yaparum gönlumun istediğuni"
Elif Alparslanın kararmış gözlerine bakarken adamı sinirlendirdiğini anlamıştı.
Elleriyle gögsünden itmeye çalıştı. Alparslan Elifin ellerini başının üstünde birleştirerek karısına baktı. Yüzü öfkeyle karısının çehresini tavaf ediyordu. Hızla eğilip sertçe bastırdı dudaklarını karısına yavaşça eğilip kulağına fısıldadı.
"Artık benumsun. Geçmişi unut. Kalbinde benden başkasına yer ettuğuni hissedersem kalbini kendi elumle sökerum bilesun" dedi korku salan sesiyle.
Kafasını kaldırıp baktı karısına tekrar. Hiç altta kalırmıydı Elif ;
"Bağa bak Alparslan. Geçmişte ne fışki yedunsa başımla beraber. Lakin bugunden itibaren başka kariları koynuna alurda gönül eğlendurursen gözümü kırpmadan vuracağum seni sende bunu bilesun!!" dedi korkusuzca.
Alparslan agüldü karısına. Karısının kolay lokma olmadığını ilk günden anlamıştı. Lakin altında böyle korkusuzca konuşması onu etkiliyordu.
Alparslan eğilip karısının boynuna üfledi nefesini ve sıcacık öptü.
" Başka karıları koynuma almama müsaaden yok madem bağa kariluk edesun doyumsuz adamimdur ben" dedi alayla.
Elif boynuna üflenmesiyle huylanıp boynunu yana atmış boynu olduğu gibi açılmıştı. Alparslan bu görüntü ile kendine engel olabilecek gibi değildi.
Kadının boynunu süsleyen inci kolye narin boynunu arzulatıyordu.
Nefesini içine doldurarak kadının boynuna gömüldü Alparslan. Ufak buseler halinde başlayan öpücükleri sıklaşarak devam etti.
Öpücükleri bir müddet sonra yoğunlaşmış boynunu emmeye başlamıştı. Elif Alparslanın öpüşleriyle kendinden geçerken kurtulmaya çalışıyor lakin adamın elleri bunu mümkün kılmıyordu.
Elifin kıvaranması ile bacakları yana açılmış Alparslan iki bacağının arasındaki yerini almıştı. Boynunu öpen dudakları kafasını kaldırarak kadının dudaklarına vardı. Karısının küçük dudaklarını öpen adam kadının onu karşılıksız bırakması ile deliriyordu.
Elleri karısının göğüslerine gitti ve Tshirtinün üstünde kadının iri ve dolgun göğüslerine dokundu. Bir yandan kadının dudaklarını talan ederken öte yandan elleri ile kadını göğüslerini yoğuruyordu.
Elif kasıklarında hissettiği baskı ile yanıp tutuşurken ıslanmıştı bile. Alparslanın eli kadının pijamasından içeriye daldı ve kalçalarını sıktı.
Aniden kadının beline uzandı ve ellerini kitleyerek kadını oturur hale getirdi ve hızla dönerek kucağına oturttu. Nefes nefese adamın kucağında kalan kadının elleri kocasının boynunda asılı kalırken kalkmaya yeltendi lakin Alparslanın belini sıkıca kavraması ile olduğu yere çakılı kaldı. Karısının şişen dudaklarına baktı. Kararan gözlerine.
Utançla kafasını eğdi Elif. "Benim karımsın artık utanma benden" dedi net bir ifade ile.
"Öyle öyle lakin düğün etmedik" dedi Elif kocasının yüzüne bakarak.
Alparslan kadının yanağını avuçlayarak okşadı hafifçe.
"Tamam tamam düğün gecesini bekleyelim lakin o gece hiç bir bahane kabul etmem bilesun gelin hanum" dedi tebessümle.
Elif adama tebessüm ederken Alparslan kadının minik burnuna bir öpücük kondurarak belindeki ellerini gevşetti ve yanına yatması için müsaade etti.
Elifin kalp atışları hızla atarken heyecandan ölüp gidecek gibiydi. O gece sabaha kadar şükür etti. Dualarla istediği adam yanıbaşında onu arzuluyordu.
Huzurla daldı uykuya. Sabah üstünde ağırlık ile uyandı. Alparslan kafasını kadının boyun girintisine gömmüş kadını belinden kavramış derin derin uyuyordu. Gözlerini açtığında adamın küçük bir çocuk gibi kendisine sarıldığını gördü. Elleri istemsizce adamın saçlarına gitti ve saçlarını okşadı.
Kapının hızla vurulması ile yerinden sıçradı Alparslan. Elif hızla yerinden kalkarak açtı kapıyı.
"Bokyiyenun evladi kalk ula kalk" diyerek Alparslanın battaniyesini çekiştirdi.
"Babone ne geleysun alacakli gibi"
"Kalk dedum ula madem karıyi aldun koynina düğün edecağuk bir haftaya"
Alparslan yataktan kalktı ve banyoya ilerledi. Elif ayakta elleri önünde bağlı beklerken yaşlı kadın göz ucuyla çarşafa bakıp derin bir nefes aldı.
Beklediği olmamıştı. Torunu onu kızdırmak niyeti ile almıştı Elifi odaya anlamıştı.
"Paçi sende elini yüzüni yıkayasun kahvaltu edecağuk da de hayde hayde" diyerek söylenerek çıktı odadan.
Necip akşam eve geldiğinde akşam annesi uyumak için odasına geçmişti. Nazlı ile konuşmaya fırsat bulamayan adam kadının kapısına gelmiş ama defalarca kapıyı tıklamak istesende emin olamamıştı.
Kapıda kaç dakika durup volta attığını saymamıştı bile.
Tekrar tüm cesaretini toplayıp kapıya vuracakken birden bire kapı açıldı ve Nazlı ile göz göze geldi. Kız adamın kapı önünde olmasına şaşırmış anlamını çözmek ister gibi adama bakmıştı. Necipin gözleri kadının yüzünde ve saçlarında dolandı. Uzun salık saçlarından yayılan koku adamın içini ürpertiyordu.
Bir anda çözüldü. "Ayağın nasıl oldu merak ettim" dedi.
Nazlı ayağına eğilip baktı ve gülümsedi. Kafasını yana eğdiğinde bir sorun olmadığını anladı Necip ve "Peki iyi geceler" diyerek odasına geçti. Genç kız elinde su bardağı ile aşağıya inerken Necip
yatağına geçmişti.
Turnanın matem günü...
O gün o kara gün... Yaşamamayı dilediği çoğu zaman yok saydığı gerçeklik.
Çantasını aldı ve birkaç parça eşya koyarak yola çıktı. Otobüsün camından dışarıyı izlerken geçmişe dalıp gitti.
Yıllar önce çıktığı bu yolculuk en sevdiklerini koparmıştı hayattan.
3 saatlik yolculuktan sonra Kuşyayla kasabasına vardı. Sahil kesiminde yer alan bu yer küçük bir tatil beldesi idi. Ayarladığı butik otele yerleşti ve kısa bir duş alıp yemek yemek için dışarı çıktı.
Her zaman geldiği esnaf lokantasında yemeğini yedi ardından büfeden aldığı içkilerini sırt çantasına koyarak yamaçtaki sahile indi. Kimseler yoktu. Hava hafiften kararmak üzereydi. Topladığı odun parçalarını tutuşturarak ufak bir ateş yaktı. Şalını kumlara sererek üstüne oturdu. Rüzgar saçlarını hafifçe savuşturuyordu. Soğuk değildi lakin gece hafiften esen rüzgar ile birlikte hissettiriyordu etkisini. Açtığı bir şişe birayı içmeye başladı.
Bir iki üç derken hafifçe başı dönmeye başladı. Sessizce uzağı dalgaları izledi.
Hava kararmıştı ve geceyi aydınlatan Turnanın yaktığı ateş ve aydan başkası değildi. Kendini kumlara bıraktı kadın. Uzandı. Gökyüzü gözlerinin önünde dönüyor yıldızlar ufalıp küçülüyordu.
Birden birde tepesinde duran kişiye baktı. Boyu uzun olan adamın yüzünü seçmek mümkün değildi. Ellerinden destek alarak oturur hale geldi. Kafasını kaldırarak "Sen kimsin?" diye sordu.
Adam dizlerini kırarak kadınla aynı hizaya geldi "Başbelan" dedi.
Turna karşısında duran adama baktı dikkatle birden bire yanaklarını avuçladı.
"Haaaa sen geldin demek! Bende nerede kaldığını merak ediyordum" dedi. Gülerek.
"Kalk hadi hasta olacaksın burada" dedi Kerimşah kadının kolunu kavrayarak.
Turna hızla çekti kolunu "rahat bırak beni ailem gelecek birazdan" dedi.
Kerimşah anlamaz gözlerle kıza bakarken Turna bir anda kafasını tersi yöne çevirdi ve "Nerede kaldınız ya hu bakın bugün tek gelmedim" dedi.
Kerimşah kadının ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken kadın Kerimşahı eliyle işarat ederek "Bu benim baş belam" dedi.
Sarhoştu. Hemde fazlasıyla. Kerimşah sessizce yanında oturdu kadının.
"Anne biliyor musun ilk öpücüğümü çaldı hemde iki kere dedi" ve ağlamaya başladı.
Birden kafasını kaldırdı ve Kerimşaha döndü. "Madem beni öptün evlenmek zorundaymışsın babam öyle söylüyor" dedi.
Kerimşah kızın bu haline içten içe gülerken "Babana söyle seninle evleneceğim" dedi.
"Benimle evlenecekmiş duydunuz mu kızma sende baba evleneceğim diyor işte" dedi elini savuşturarak.
Birden bire ayağı kalktı ve "Ahh demek gidiyorsunuz" diyerek tuhaf hareketler yaptı.
Sonra KerimŞahın yanına oturdu. Kafasını dizlerine koyarak ağlamaya başladı.
"Neden ağlıyorsun şimdi"
Sulu gözlerini ve akan burnunu silerek konuştu Turna "Benim bir kaçık olduğumu düşünüyorsun değil mi"
"Evet" dedi adam.
Turna azönce ki halinden birden bire sıyrıldı ve "Madem öyle neden geldin be adam"
"Babana söz verdim seninle evleneceğim o yüzden sana gözkulak olmam gerekiyor"
"Aaa evet evlenecektik biz beni öpmesem buna gerek kalmazdı"dedi sarhoş haliyle.
" Benimde evlenme yaşı gelmişti zaten bir bakıma iyi oldu "dedi KerimŞah.
Turna yavaşça Kerimşaha yaklaştı ve" Bir şey soracağım "dedi fısıltı ile.
" Dinliyorum"dedi KerimŞah tok sesiyle.
"Sevişirken de öpüştüğün kadar iyi misin" dedi gözlerini büyüterek
Kahkaha attı adam.
"İyi öpüşüyorum yani" dedi tek kaşı havada.
Kızardı Turna. Yanaklarını balon haline getirdi ve nefes verdi.
"Çok çok güzel öpüyorsun ." dedi.
Kerimşah kadına yaklaştı ve çenesinden tutarak yüzünü yüzüne çevirdi.
"Yanlış bir şey söylemedin evleneceğin adam karşısında istediğin soruyu sorabilirsin." dedi. Gözlerini Kerimşahın gözlerine diken kadın dudaklarını yaladı diliyle. Kuruyan boğazını ıslatmak istercesine yutkundu.
Yanı başında yanan ateş ayaklanıp içine girmişti sanki. Adamın iri dudaklarına açlıkla baktı ve bir anda eğilip öpmeye başladı. Sanki içindeki ateşi söndürecek suyu taşıyordu o dudaklar.
Açlıkla öptü adamı. İlk etapta kadının sarhoş olması ile tepkisiz kalan adam kadının onu şehvetle öpmesine karşılıksız kalamadı ve karşılık verdi.
Turna aldığı karşılık sonrası içinde dizginlemeye çalıştığı kadını serbest bıraktı ve Kerimşahın kucağına oturdu.
Adamın alt dudağını emerek öpmeye başladı. Kerimşah kadının öpüşüyle kendinden geçerken kadının belini iri elleri ile kavrayarak kendine daha çok bastırdı.
Adamın alt dudağını öpen kadın bir anda dudağını dişlerinin arasına alarak ezmeye başladı. Kerimşahın dudağından dökülen kesik bir inilti Turnayı daha da cesaretlendirmiş dilini adamın aralanan ağzına itmişti.
Kerimşah kadının dilini emerken Turna kasıklarında hissettiği sertlik ile adeta kendinden geçmişti.
Adamın dudaklarından kurtulup boynuna ve köprücük kemiğini öpmeye koyuldu. Kerimşahın elleri kadının belinden kalçalarına doğru ilerleyip kalçalarını avuçladı ve sıktı. Kalçalarının sıkılmasıyla bir anda öne doğru kayan kadın altındaki sertliğin kadınlığına baskı yaptıpını farketti.
Kadınlığına baskı yapan sertlik onu daha da çıkılmaz bir yola sokmuştu. Kalçasını hafifçe hareketlenirken KerimŞah şaha kalkmış erkekliği üzerinde hissettiği sıcaklık ile hırlamış ve dudakları kadının boynuna hücum etmişti.
Boynunun girintisine bıraktığı sıcak öpücük ile kafasını geriye atan kadın adamın omuzlarına sıkıca tutunmuştu.
Geri çekilip kadının anlına samimi ve içten sıcak bir buse kondurdu. Kalçalarından kavradığı kadını kucağından kaldırarak yana indirdi.
Turna sarhoştu ve KerimŞah kendine engel olamayacağının farkındaydı.
Turnayı elinden tutarak kaldırdı ve az sonra kaldığı butik otele gelerek odaya girdi. Ayakları birbirine dolanan kadın yatağa doğru yürürken birden bire yatağa düştü. Kerimşah yaklaştı ve ayakkabılarını çıkardı. Ardından ceketini çıkararak yatağa yatırdı.
Üstündeki gömleği ve altındaki pantolonu çıkararak boxerı ile yatağa geçti.
Turnanın üstünü örttü yanağını öperek uykuya daldı.
Kerimsah otel odasında Turnanin yanına uzandı sarhoş olan kadin bir süre sonra uyudu. Sessizce tavanı izleyen adam ilk defa onu en savunmasız hali ile görmüştü.
O anlar geldi gözlerinin önüne. Birden bire yanağında hissettiği el ile Turnaya döndü. Belli belirsiz gözlerini açan kadın Kerimsahi izledi.
"İyi ki geldin" dedi boğuk bir ses ile.
Kerimsah sadece kadını izledi. "Kim olduğumu bilsen yüzüme bile bakmazsın" dedi Turna fısıltı ile.
Gülumsedi Kerimsah. "Sarhoşken gerçek seni tanıma fırsatım oldu " dedi sakinlikle. Turna sakince izledi adamı yavaşca yaklaşti gözlerini yumdu ve dudaklarını sıkıca öperek geri çekildi. Gözlerini yumdu ve kendini uykuya teslim etti.
Sabah Turna yoğun bir baş ağrısı ile uyandı.Yavasca araladı gözlerini zorlukla açarak ovdu.
Ellerini saçlarından geçirerek başını ovdu. Kendine gelmeyi beklerken bir anda belinde hissettiği el ile korkuyla hareketsiz kaldı. Hafifçe yatağın diğer tarafına döndü ve yanına yatan adamın kafasına kadar battaniyeyi çekmiş olduğunu gördü.
Siktir kim bu adam diye kendi kendine söylenirken bir an da battaniyeyi kaldırdı ve iç çamaşırı ile olduğunu gördü. Tokat yemiş gibi açıldı gözleri.
Ne yaptım ben... dedi endişe ile.
Titreyen ellerini yavaşca yanında duran adamın battaniyesine attı ve yavaşca kaldırdı. Yanında yatan adam kafası dönük yüzü kolunun altına saklanmış vaziyette yatıyordu.
Derken battaniyeyi kaldırır kaldırmaz adamın üstünün çıplak olduğunu farketti.
İçini kaplayan korku yatağında tanımadığı bir adam...
Bunu yapmış olamam diye geçirdi içinden. Güneş ışığı adamın yüzüne vurmaya başladığında yanında duran adam homurdandı ve "Çek şu perdeyi" dedi boğuk sesi ile.
Kirlenmiş vaziyette adama bakan Turna adamın yavaş hareketlerini izledi.
Kerimsah birden birde kafasını kolunun altından kaldırdı yani başındaki telefondan saatine baktı ve Turnaya döndü "Sabah saat 8 neden bu kadar erken uyandın "dedi boğuk sesiyle.
Kerimsahi görmesi ile şok olan bir yanıda rahatkayan kadın bir anda ayağı kalktı ve "Senin burada ne işin var "
Kerim Şah istifini bozmadan baktı karşısında duran kadına. Kaşları havalandı. Karşısında iç çamasırı ile duran kadını baştan aşağı inceledi.
Kadının pürüzsüz ince beline takıldı gözleri ardından yüzüne baktı kadının.
"Gündüz gözüyle çok daha iyi görünüyorsun" dedi gözlerini ovuşturarak.
Turna bir anda kendine baktı ve aniden yatağa girerek üstünü örttü.
"Seennn ssen bana ne yaptın"dedi sinirle.
Kerimsah tek kaşını havaya kaldırarak "Dün geceyi hatırlamıyor musun"
"Hayır hatırlarsam neden sana sorayım "
"Yazık olmuş "dedi ve yatağa uzandı.
Turna aniden Kerimsahin yüzüne doğru eğildi ve "Ne oldu söylesene ve biz..."
Güldü Kerimsah "Benim için oldukça keyifli bir geceydi "dedi gülerek.
Turnanin suratı renkten renge girerken Kerimsahin karnına sağlam bir yumruk attı.
Bir anda acıyla kıvrılan adam "Böyle sert olmana bayılıyorum "dedi acıyla gülerek.
Turna kıpkırmızı bir suratla karşısında duran adama bakarken huzursuzca kıpırdandi.
"Konuşsana neden bu haldeyim ne yaşadık sen neden buradasın"
Aslında Kerimsah da şaşkındı gece kız kıyafetiyle uyumuş sabah iç çamaşırı ile uyanmıştı.
"Kendini kollarıma atan sendin. Şimdi bana hesap mı soruyorsun"dedi sakinlikle.
"Yahu söylesene be adam "
"Neyi"
"Delirtme be adam birlikte olduk mu olmadık mı. Ben niye iç çamaşırıylayım"
Derin bir nefes aldı Kerimşah ve yataktan kalktı" Belli uyutmayacaksın sen beni ben bir duşa gireyim "diyerek kalktı ve banyoya girdi.
Turna sinirle arkasından söylendi lakin adam gülerek girdi içeri. Egleniyordu kadınla.
Kerimşah duşunu alırken Turna hızla giyindi. Kerimşah belinde havlu ile dışarıya çıktı ve elindeki havlu ile saçlarını kurularken kadına kıyafetlerinin olduğu yere ilerledi.
Karşısında kusursuz duran adamı gören Turna yutkundu. Kusursuz fiziği geniş omuzları kemikli kolları ile tanrıça gibi görünen bu adam kadının gözleri önünde ona bir şölen sunuyordu.
Kerimşahtan gözlerini ayırmayan kadın adamın sırtını izledi bir süre. Adam sandalyenin üzerinde duran pantolonuna elini uzattı ve bir anda belindeki havluyu çekmesi ile Turna tiz bir çığlık atarak arkasını döndü. Kafasını omuzlarının üstüne çevirerek kadına bakan adam güldü kadının bu haline.
Halbuki altında iç çamaşırı vardı. Üstinu giyindi saçlarını elleri ile geriye taradi ve Turnanin arkasında belirdi.
"Utanmana gerek yok yabancısı değilsin "dediğinde Turna adeta kıpkırmızı kesilmişti.
O kadar içtiği için kendine türlü küfürler ediyordu içinden.
Kerimşah kadını arkasında bırakarak yürümeye başladığında Turna da hızla çantasını alarak onu takip etti.
Otelin dış kapısına geldiklerinde aksi yöne yürüyen kadına baktı ve "Heyy nereye gidiyorsun "dedi tok sesiyle.
"Nereye olacak terminale gidiyorum "dedi Turna gözlerini devirerek.
Bir anda yanında beliren adam kadının kolunu tuttu ve sürüyerek aracın yanına getirdi. Kapıyı açtı ve içine soktu hızla. Sürücü koltuğuna geçti ve "Dün gece yaşananlardan sonra ayrı gitmemiz saçmalık "dedi.
Ağzı açık adama bakan Turna hiç birşey diyemedi.
Usulca kemerini taktı yol boyu sallanan ayağına dudaklarını kemirmesine gülmemek için direndi adam.
Aklından geçenleri tahmin edebiliyordu Kerimşah. Her konuşmasının ucunu öyle açık bırakmıştı ki kadın hatirlamadikça deliriyordu.
İçinde sessiz yaşadığı savaş ise farkında olmasan dışına yansıyordu.
Bir süre sonra kafasını cama yaslayıp uyuyakaldı Turna. Yol boyu uyudu...
Sizce KerimŞah ciddi mi yoksa dalga mı geçiyor. Şuraya KerimŞah bırakıp gideyim ben :)))