Yaklaşık iki hafta gibi bir zaman geçti. Bu sırada Atıf gelip Serçeyi istedi. Nişanlandılar.
Parmağına taktığı yüzük değil prangaydı canı acıya acıya bir inat uğruna taktı yüzüğü. Kalbi canı Ali Tahir diye sayıklarken diri diri gömdü kendini kara toprağa. Yıkıldı Ali Tahir.
Gururunu kenara koyup yapma gitme diyemedi. Boşu doluya koydu dokuyu boşa lakin iki dirhem ağır geldi gururu...
Serçe belki herşeyi affederdi lakin gözünün önünde başka kadını öptüğünü gördüğü an ölüp gitmek istedi. Kaldıramadı. Kızdı o kızgınlık ikisinide çıkılmaz bir yola soktu...
Günlerce evden çıkmadı Ali Tahir. Kimse ile görüşmek istemedi. Kerim ve Necip dayanamayıp zorla çıkardılar. Necipin mekanında buluştular. Ne onlar birşey sordu ne de Ali Tahir konuştu...
Ölü gibi dolaştı durdu. Savdı herşeyi...
Tüm bunlar olurken kaçırılan gemi el konulan silahların akıbeti hala sonuçsuzdu.
Tek sorun bu da değildi... Alparslan sıkıntıyla oturdu masaya.
"Abi ciddi bir sorun var" dedi sıkıntı ile...
"Boran... İki haftadır tehdit mesajları alıyorum." dedi sıkıntı ile.
Nişancı ...Hesabını vereceksin. Hiç ummadığın bir anda hiç beklemediğin bir anda karabir bulut gibi üstüne çökeceğim. Ciğerini sökeceğim senin. Sen nasıl ki benim olanı aldıysan bende en kıymetlini söküp alacağım nefessiz bırakacağım seni Nişancı "diye kükredi kaba sesiyle Boran.
Geçmiş yıllarda Alparslanın askerlik yaptığı yıllarda terör saldırısına hazırlanan bir grup militanın mevzisine saldırı yapılmış Alparslan orada şuan kırmızı bülten ile aranan Boran Kekrenin kendi gibi terörist olan eşini anlından vurmuştu... And içti Boran aynı acıyı yaşatmadan ölmeyecekti.
"Emin misin" dedi KerimŞah.
Sıkıntıyla iç çekti Alparslan "Eminim eminim. Başkası olamaz. Eğer evlendiğimi öğrendiyse... Yumruğunu sıktı.
" Tamam tamam sakin ol. Elifi ürkütme sensiz dışarı çıkmasın bir de yanlız çıkma sende. Bekleyelim bakalım... "diyebildi sadece.
O gün Alparslan yatağa geçtiklerinde sımsıkı sardı Elifi.
" Çok özledim seni "
Kıkırdadı kadın." Her gece yanımdasın Alparslan "dedi gülümseyerek.
" Yanındayken bile özlüyorum seni be kadın. Beni sensszi bırakma sakın çok alıştım sana... "dedi ve karısının boynunu öptü sımsıkı.
Elif tamamen Alparslana döndü ve yüzünü avuçladı." Allah şahidim olsun Allah istemedikçe ben gitmem kendimi sensiz seni bensiz bırakamam Alparslanı"dedi ve öptü eşini. Sıcak bir dalga bertaraf etti adamı ve karısını altına aldı.
" Aklımı alıyorsun be kadın. Bir öpücükle mahvediyorsun beni... "dedi. Eşinin gerdanını boynunu yanaklarını hızla öperken.
Boynu her öpüldüğünde gıdıklanır kahkahalarla güldü kadın o her güldüğünde güçlendi adam. Sonrası uzun bir gece geçti doyumsuz arzu dolu uzun bir gece...
...
Tüm olayların üstünden yaklaşık bir buçuk ay geçti. Turna, Nazlı ve Elif buluşmaya karar verdiler.
İlk önce Nazlının kontrolu için hastaneye gidecek ardından yemek yiyeceklerdi. Serçeyi aradılar lakin müsaitliği olmadığı için gelemedi.
Hastanede buluştu üç kız Nazlının karnı iyiden iyiye belirgindi artık 5 aylık olmuştu bebek. 3 boyutlu ultrason için muayene olmaya gelmişti.
Nazlı muayene için odaya girdiğinde Elifin kıpırdanıp durması Turnanın dikkatini çekti.
"Elifimm... Nedir bu hal dökül bakalım kıpırdanıp duruyorsun sabahtan beri" dedi gülerek
Elif bu soruyu bekler gibi atladı "Turna ben... Ben hamile olduğumdan şüpheleniyorum." dedi capcanlı bakan gözleri ile.
Turna heyecanlandı. "Eee madem öyle ne duruyorsun kalkkk hemen kan alsınlar hazır hastanedeyiz"
"Öyle mi dersin"
"Tabi ki madem böyle bir şüphen var beklemeye ne gerek var kalk hadi" diyerek bankodan sıra aldı ve kan aldırdılar.
O sırada elinde kağıtla çıkan Nazlı kızlara koştu. "Kızlar baksanıza kime benziyor" diyip elindeki 3 boyutlu ultrason fotoğrafını uzattı.
"Allahım bu ne bu minik şekillenmiş bile babaya benziyor Nazlı bu..." dedi Turna.
"Hakikaten öyle bosuna dememişler kız babaya benzer diye" dedi Elif gülümseyerek.
Derken Elifin durumundan bahsettiler. Sonuçlar çıktı. Doktor odasından çağrıldı Elif. Eli yüreğinde girdi odaya...
"Tebrik ederim 4 haftalık hamilesiniz buyurun ultrason ile kontrol sağlayalım" dedi doktor hanım.
Kalbi gümledi Elifin şok vaziyette uzandı sedyeye... "İşte kesimiz burada... Herhangi bir sorun görünmüyor. İlk aylar ekstra özen gerekiyor ilk 3 Ay cinsel ilişki önermiyorum Elif hanım önümüzdeki ay kontrol için randevu oluşturun kalp atışlarını dinleyelim" dedi ve ayaklandı. Elif karnını silerken gözleri doldu. İçinde bir can canımdan öte canımdan bir parça diye geçirdi içinden...
Dolu gözlerle çıktı kapıdan. Gülerek koşar adım geldi kızların önüne. Ağlamaya başladı...
"Anne oluyorum Allahın izniyle" dedi.
Nazlı ve Turna sevinçle sarıldı Elife. Hastane kapısından çıkarken sevinçle Alparslana nasıl söyleyeceğini anlattı durdu.
Kapıdan çıktılar. Tam o sırada Elif sıkıştığı için kızlara arabada beklemelerini söyledi ve geri döndü. Nazlı ve Turna ilerlerken Elif lavaboya geçti.
Turna ve Nazlı sıcak olduğu için aracın dışında beklerken Elif hastane kapısından çıkarak yaklaşık 3 metre ileride duran kızlara doğru adımlamaya başladı. Bir anda önünde duran araçtan iki kişi inerek Elifi yaka paça araca sokmaya çalıştı. Elifin çığlığı ile bir anda arkasını dönen kızlar Elife doğru koşarken, Nazlı hamile olduğu için geride kalmıştı lakin Turna aracın kapısında Elifi içeri sokmaya çalışan adamlarla bir müddet boğuştu. Adamlar dikkat çekmeye başlayınca iri yarı olan Turnayı da araca sokarak kapıyı sertçe kapattı.
Kısa sürede gözden kayboldu araç.
Nazlı korkuyla olduğu yere yığıldı kaldı etraftaki insanlar hızla Nazlının başında toplanırken can havliyle telefonuna sarıldı Nazlı.
"Necip... Nefes nefeseydi..
" Gülüm ne oldu kötü bir şey mi var
"Yetiş yetiş çok kötü çokk kötü bir şey oldu dedi ağlama krizine girerek.
" Bebeğemi bir şey oldu Neredesin Turna nerde yanında değil mi "diye fırladı bir anda.
" Hastanedeyim koş gellll “ dedi ve daha fazla dayanamayarak bayıldı.
Kanaması olmuştu. Acil müdahale edilirken Kerimşah Alparslan Ali Tahir ve Necip hızla geldi hastaneye.
Acil serviste Nazlının başında toplandılar.
Gözleri kan çanağına dönmüş kadını görür görmez kötü bir şey olduğunu anladılar.
"Ne oldu kızıma bir şey mi oldu"
Hıçkırıklara boğuldu Nazlı kafasını salladı hayır anlamında.
"Bebeğimiz iyi.. Elif... Turna.. Biz birlikte geldik hastaneye çıkarken bir araç geldi kaçırdı Elfii Turna kurtarmaya çalışırken onuda aldılar.” dedi zarzor.
Alparslan ve Kerim çakılı kaldı yerinde. Alparslan yalpaladı başı döndü.
İlk başta Kerim geldi kendine ve hızla fırladı.
Alparslan fırladı ardından. "Boran boranın işi olmalı...
***
Elif araçta korku ile ağlarken Turna aksine adamlara öldürücü bakışlar atıyordu. Öte yandan kendi aralarında konuşan adamların konuşmalarına kulak kabartıyordu.
Bir süre sonra izbe bir yerde durdular ve bir depoya götürüldüler yaka paça.
Sandalyede elleri kolları bağlandı iki kadınında. Az sonra bir adam belirdi tepelerinde. Uzun saçlı çirkin yüzlü sol elinde yüzük ve serçe parmağı olmayan yüzünde boydan boya uzun bir çizik bulunan bir adam...
"Sonunda sonunda..." diye soludu nefesini...
"Demek Nişancının eşi sensin" dedi taraklı sesiyle. Elife dönerek.
Elif korkuyla baktı adama cevap veremedi...
"Pekte nazenin bir şeysin yazık olacak..." dedi kalın taraklı sesiyle...
Elindeki sigarasını ezdi ayaklarının altında.
Burnunu sümkürüp yere tükürdü. "Selimmmm!!! kadının çantasını getir..." dedi bağırarak.
Elifin çantasındaki herşeyi boşalttı ayak ucuna. Yere düşen telefonu eğilip aldı ve Alparslanı aradı.
"Nişancı uzun zaman oldu" dedi kahkaha atarak.
"Bırak Ulan karımı..."
Çirkin bir kahkaha attı adam. "Bırakacağım bırakacağım lakin aldığım gibi değil... Kalbin katran olacak acıyla yorulacaksın intikamım acı olacak demiştim bir ömür unutmayacağın bir acı yaşatacağım sana" dedi ve çat diye kapattı telefonu.
Ayaklarının altına alarak kırdı...
Acımasızdı Boran 13 yaşından beri dağlardaydı... Kötülük yer etmişti yüreğinde.
Çoluk çocuk dinlemezdi yaşlı ya da genç.
Çektiği sandalyeye kızların karşısına oturdu ve izlemeye başladı.
Tako görüntülerden ve sinyalden ulaşmaya çalışıyordu. Alparslan gelen telefon ile dağılmıştı. Kerim metanetli durmaya çalışsada onunda Alparslan dan farkı yoktu...
"Hadi oğlum biraz çabuk ol" Dedi Kerim Takoya.
Alparslanın yüreğinde biçilmez bir yara açmıştı bile Boran. Boğazı düğümlendi ilk defa böyle hissediyordu.
"Çözün şunu yanıma getirin. "dedi Boran.
İki adam hızla Elifi çözdü ve adamın dibine getirdi.
Adam kızı zorla kucağına oturttu. Direndi Elif. Lakin adamın güçlü kollarından kaçmak mümkün değildi. Düğüm düğüm oldu boğazı. Titreyerek ağlamaya başladı.
Adam pis suratıyla gömüldü kadının boynuna ve derin bir çekti..
"Ammada güzel kokuyorsun diyip göğsünü avuçladı."
Turna bileğindeki iplerden kurtulmak için çabalıyordu.
Elif bir kendisini elleyen adamın karın boşluğuna dirseğini geçirdi hızla. O sırada Elifi kucağından hızla atan adam boylu boyunca yere serilen kadına baktı.
Elifin elleri karnına gitti annelik iç güdüsüyle aniden hızla ayağı kalktı Boran.
Kadına baktı karnını tutan ellerine , biraz önce boşalttığı çantasından düşen bir kağıt parçasını ayağının dibinden eğilip aldı ve dikkatle süzdü.
Az önceki sinirinin aksine kahkahalarla güldü.
"Demek nişancının piçini taşıyorsun he!" dedi ve Elifin üzerine yürüdü. “ İşte bu daha çok işime yarar “ dedi ve,
Acımadan sağlam bir tekme geçirdi karnına. Acıyla inledi Elif kalkan oldu kolları karnına lakin Boran hiç acımadan tekmeledi kadının karnını yüzünü sırtını.
Turnanın bağırışları Elifin inleyişleri doldurdu koca depoyu. Durmadı acımasızca öldüresiye tekmeledi Elifi.
Turna iki parmağını kırarak bileğini hapseden kelepçeden çıkardı elini ve çözdü hızla ellerini. Bir anda adamın üstüne atladı ve suratına uçan tekme attı.
Ancak öyle durdu Boran. Elifin bacaklarından sızan kan beton zemine yayıldı.
Turna kırık parmaklarına rağmen saldırdı adama. Onu durduran Boranın adamlarından birinin Turnayı omuzundan vurması oldu.
Silahla yaralandı Turna.
O sırada hızla diğer adam girdi içeri. "Yerimizi tespit etmişler..." dedi
Boran kanayan burnunu sümkürdü ve kadını alın gidiyoruz diyerek dışarı adımladı.
"Diğeri..." dedi adam
"Onunla işim yok artık. Kalsın. Kızı alın hızlı olun gidiyoruz" dedi hızla.
Yaka paça aldılar Turnayı. Elifi buz gibi depoda bırakarak araca binip uzaklaştılar.
"Hızlı sür abi..." dedi Alparslan sesi titreyerek... Az sonra belirledikleri deponun önünde durdu araç. Etrafta kimse yoktu. Temkinli adımlarla depoya girdiler heryer karanlıktı zifiri karanlık.
Kerim Alparslan ile depoya girerken Necip Ve Ali Tahir adamlar ile birlikte dışarıyı kolacan ediyordu. Karanlıkta bir anda Alparslanın ayağı bir şeye takıldı.
El fenerini ayaklarının dibine tuttu ve sonrası Alparslanın cehennemi oldu.
Dünyası başına yıkıldı. Yüzü kandan seçilmeyen. İki büklüm olmuş beyaz elbisesinin ardından süzülen kana basarken buldu kendini. Hızla silahını bırakarak korkuyla eğildi.
"Elifffff... Elifffff diye bağırdı. Cevap vermiyordu kadın Kerim hızla Alparslanın yanında bitti. Nabzını kontrol etti.
" Nabzı çok yavaş hastene ye yetiştirmemiz gerekiyor "dedi.
Alparslan kanlar içinde kalan karısını kucakladığı gibi dışarı çıktı. Damla damla bacaklarından dökülen kanlara aldırmadan hızla araca koştu.
Necip ve Ali Tahir koşarak geldi.
Gözyaşları içinde ağlayan adam hızla kucağında karısıyla araca bindi ve araç hızla hastaneye doğru yola çıktı...
Turna dan bir iz yoktu... Elif dışında haber alacak kimsede yoktu. Diğerlerinde hızla hastaneye yetişti.
Kerimin içinde büyüyen korku gittikçe çoğaldı. Turna yoktu...
Alparslan hastanenin kapısından feryat figan girdi ve sedyeye yatırdı karısını. Acil müdahale için doktorlar sedyeyle birlikte içeri aldı Elifi.
Saatler geçti. Hemşileren içeri girip çıktıkça Alparslanın yüreği pare pare oluyordu.
Kan çanağına dönen gözleri ile baktı. Kimse bir şey diyemiyordu... Ne söylense boştu işte... "Koruyamadım seni Efuli" diye söylendi kendi kendine.
Haberi duran Cengizhan Bey Asiye hanım doldurdu hastaneyi.
"Gelinum nerededur Alparslan" Dedi hızla koridorda koşan Asiye Hanım.
Gözleri kan çanağına dönen torununu görünce içine bir karabasan çöreklendi.
Hemşireler içeri girip çıktıkça korkuyla yoruldu Alparslanın yüreği. Hop oturup hop kalktılar.
En sonunda çıktı doktor...
Alparslan ve diğerleri hızla doktorun etrafını sardı.
"Eşim eşim iyimi dedi Alparslan..." titreyen sesiyle.
Ameliyathaneden çıkan doktor gözlerini yere indirdi.
"Çok fazla kan kaybetmiş elimizden geleni yaptık lakin…
Yalpaladı Alparslan kulağı uğuldadı...
" Elif hanımın sağ ve sol kaburgasında kırıklar mevcut vücudunun çeşitli yerlerinde ezilmeler var iç kanamayı ancak durdurabildik bir süre gözlem altında kalacak fakat tüm bunlara rağmen
" ne doktor söylesene be adam" diyip doktoru kollarından sarstı Alparslan.
"Anne iyi lakin bebek... Ne yazıkki ölmüş buraya getirdiğinizde çoktan ölmüştü gebeliği sonlandırmak zorunda kaldık “ dedi .
Alparslan ne dediğini anlamadı bir an... Bebek diyordu gebelik diyordu çlmüş diyordu ne bebeği dedi kendi kendine.
"Eşiniz bir aylık hamileymiş Alparslan bey. Bugün hastanemizde kan testi yaptırmış lakin ne yazık ki müdahale için çok geç kalınmış geçmiş olsun" dedi. Ve ileri adımladı.
Alparslan olduğu yere çivili kaldı. Kulakları uğuldadı kıyameti koptu ve Alparslanın kulakları parçalayan feryadı koptu hastanede. Dizlerinin üstüne çöken adam feryat figan ağladı... Kendine vurdu dakikalarca "Olmaz olamazzzzzzzzz" diye bağırdı hastanenin tüm katlarında yankılandı acı dolu inleyişi.
Asiye Hanım köşeye çöküp ağladı. Necip gözleri dolu halde hızla Nazlının yanına gitti.
Ali Tahir ve Kerim ise dolu gözlerle yerden kaldırmaya çalıştı Alparslanı lakin koca adam un çuvalı gibi darmadağın oldu. Haberini dahi öğrenemeden ölüm haberini aldı evladının.
Ağır bir sakinleştirici iğne ile ancak zapt edildi.
Daha evladına kavuşamadan evlat acısı yaşamıştı... Körpecik karısı kendinden bir can taşımış lakin gecenin laneti gelip çökmüştü üzerlerine. Nasıl hesap verecekti Elife ne diyecekti nasıl teselli edecekti....
Necip Nazlının yanına gelip başını öptü.
"Alparslanın sesini duydum kötü bir şey oldu söylemiyorsun bana" dedi ağlamaklı.
"Şşşt.. Hepsi iyi sinir krizi geçirdi" . Dedi ve karısının karnını öptü yutkunarak.
"Kızımıza iyi bak sakin ol herşey yolunda güzelim" dedi dolu gözlerle.
"Kızım yorma kendini kanaman anca durdu bebeğide kendinide yorma dinlen hadi annem..." dedi Firuze Hanım.
"Annem doğru söylüyor Nazlım. Bebeğimize iyi bak üzme beni" dedi Necip. Kafasını salladı Nazlı ve elleriyle gözyaşlarını silerek uykuya daldı.
Günler geçti. Elifin durumu iyiye giderken Alparslan üzüntüden çökmüştü adeta. Sabah olduğunda Elif zarzor araladı gözlerini. Kafasını yatağa dayamış elini tutan kocasına baktı.
Eli saçlarına gitti lakin acıyla inledi. Alparslan hemen açtı gözünü ve karısına baktı.
Kafasını eğdi Alparslan. Af dilercesine... Konuşmadılar. Ne adam konuşmaya cesaret etti ne de kadın duyacaklarına.
Her şey birbirine girmişken acil toplantı çağrısı yapıldı...
Adnan Köseoğlu sert adımlar ile girdi içeri ve bastonunu sertçe vurdu yere.
"Kasa.... Kasa daki herşey ama herşey boşaltılmış." dedi sertçe.
Masadaki herkes şok olmuş vaziyette baktı birbirine.
"Ne demek ne demek kasa boşaltılmış."
"Arman herşeyi alıp kaçmış üstelik Zabarın parasını kasada saklıyormuş burnumuzun dibinde..."
"Nasıl olur bu" diye fırladı KerimŞah.
"Olmuş işte adam gözümüzğn içine baka baka bizim kasamızda kendi parasını saklamış üstelik kasadaki herşeyi boşaltarak gitmiş siz ayakta uyurken adam elini kolunu sallaya sallaya gitmiş" dedi korku salan sesiyle.
"Her şeyimi" dedi Necip son bi umut.
"Yok olur mu canım düşünmüş hepimizi" diyip avucundaki 1 lirayı masaya fırlattı.
"Hepinize birer lira bırakma zahmetinde bulunmuş"
"Nasıl olur bu bunca zaman içimizdeki adam...
" Evet içimizdeki köstebek demek daha doğru olur... Armanın paraya düşkünlüğünü bilirim lakin lakin sizin son zamanlarda ki halleriniz görüp cesaret almış olmalı. Şimdi hiçten farkımız yok... Bitti herşey bitti duydunuz mu beni" dedi ve bastonunu sertçe yere vurarak sinirle çıktı salondan.
Herkes olduğu yerde kalakaldı... Herşey herşey bir anda bitmişti...
Tako Armanın yerini öğrenmeye çalıştı lakin bir neticeye ulaşamadı. Öte yandan Kerimin Turnayı arayışı Alparslanın Elif ile ilgilenmesi Ali Tahirin Serçe meselesi hepsini bir yere savurmuş konuyla ilgilenmelerine müsaade etmiyordu.
Turnayı aramadık yer bırakmadı Kerim lakin izine bile rastlamadılar. Hikmet Dede ve Hayriye Hanıma yurtdışına Cemin yanına gittiği söylendi.
Alparslan sakince yatakodasına girdi. Elifin başparmağı karnını okşuyordu.
Gözleri doldu. Alparslan sessizce oturdu yatağa. Kafasını eğdi boğazı düğüm düğüm oldu.
Elifin gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Lakin konuşamadı. Alparslan zarzor çıkan kısılmış sesiyle fısıltı halinde konuştu.
"Özür dilerimmmm" Elif kafasını cama döndü bakmadı adama...
Karısının omuzuna gömdü Alparslan kafasını ve hıçkırarak ağlamaya başladı... Kaç dakika ağladı bilinmez Elif ne konuşabildin ne de eşini sakinleştirebildi.
Karı koca dakikalarca birbirinin omuzunda ağladılar.
O sırada Ali Tahir hem Serçe den sebep hemde yaşananlardan ötürü berduş gibi dolanıyordu etrafta.
Serçenin düğün günü geldi çattı. Bembeyaz gelinliği ile yatağına oturup bekledi. Giydiği gelinlik değil kefeniydi... Bedeni ruhuna dar geliyordu. Kaçkere ölmeyi yok olmayı istedi kim bilir. Geri dönüşü yoktu artık.
Derken dolan gözlerini silmek için lavaboya girdi. O sırada gelin alayı gelmiş Atıf Serçeyi görmek için odaya geçmişti.
Kapıyı tıkladı ve içeri adımladı. Lakin kimse yoktu. Bekledi odada gelmedi Serçe. Odada dolaşırken masanın üstündeki deftere ilişti gözü ve gayrıihtiyarı aldı eline defteri heyecanlıydı... Serçe güzeldi içi ısınmıştı.
Defteri araladı... Bir daha bir daha bidaha. Serçe odaya girdiğinde hızla Atıfın yanına gelerek aldı elinden defteri.
"Ne yapıyorsun sen" diye hiddetle söyledi.
Atıf baştan aşağı süzdü kızı... Boğazına takıldı cümleler. "Başkasına aşıkken benimle mi evlenecektin.." dedi çatık kaşları ile.
Serçe kalakaldı. Birşey diyemedi mahçubiyetle baktı Atıfa.
"Ben benn özür dilerim" diyebildi sadece.
"Şimdi mi şimdi özür diliyorsun Serçe. Nasıl yaparsın bunu ikimize başkası varken.... Ahhh! Kafayı yiyeceğim nasıl anlamadım. Durgunluğunun sebebi buydu demek ki düğün stresi sanmıştım ne aptalım ama..."
"Ben istemedim. Babam zorladı karşı koyamadım çok çok özür diliyorum senden..." dedi sesi titreyeeek.
"Bitti Serçe. Bu iş burada bitti. Ben başkasını sevdiğini bildiğim halde evlenemem seninle karım diye gezdirmem."dedi ve hırsla kapıyı açarak aşağı indi.
Atıfın aşağı koşar adım indiğini görenler şaşırdı.
Serçenin babasına dönerek" Bitti bu iş düğün müğün yok diye bağırdı "ve ailesini aldı çıktı gitti.
O anın hırsıyla yukarı çıkan adam Serçeyi gördü odada omuzlarından tutarak sarstı." Ne yaptın ne yaptın Sennn!!! "diyerek bağırdı..
Serçe sessiz kaldı elindeki deftere sımsıkı sarıldı. Sarsılmanın etkisiyle defter yere düştü ve sayfalar gözler önüne serildi.
Babası eğildi ve defteri yerden aldı. Beyninden vurulmuşa döndü.Her sayfada Ali Tahirin başka bir resmi çizilmişti.
"Demek demek bu yüzden hee" diyerek okkalı bir tokat indirdi Serçenin bembeyaz tenine. Dudağı patladı. Yüzünde kalın parmakların boğumları çıktı.
"Kendinden 8 yaş büyük bir adamla he demek bunuda yapacaktın benim şerefini beş paralık ettin Serçe" dedi ve hırsla belindeki kemeri çıkararak acımadan vurdu kızına. Kapıda ikizi Serdar ve Annesinin bağırışlarına sağır oldu.
Dakikalarca kemerle vurdu. Sırtı açık gelinlikten aldığı kemer darbeleri ile vücudu morardı. Kan topladı. Bazı yerlerde kemer kesikleri oluştu.
Öyle bir dövdü ki Serçeyi kuş kadar canıyla inim inim inledi kız ama babasının gözü dönmüştü.
En son yoruldu da durdu...
Hırsla yerde çömelmiş duran kızı kolundan kavradı ve kapının kilidini açarak sürükleye sürükleye merdivenlerden indirdi. Serdar ve annesi engel olmaya çalıştı ama namümkün...
Kapıyı açtı ve bir paçavra gibi dışarı attı. "Senin bir evin bir ailen yok artık. Şimdi defol nereye gidersen git..." dedi ve kapıyı kapattı.
"Yapma baba.."
"Yapma bey kurban olayım yapma" diye ayaklarına kapandı karısı lakın adamın sinirden damarları çatlayacak gibi atıyordu.
"Onun adı anılmayacak artık bu evde!! Eger aranızdan birinin yardım ettiğini duyarsam sonununuz aynı olur!" diye gürledi ve bacağına yapılan karısını yana fırlatıp odasına çıktı.
Hizmetliler kapıdaki görevliler acıdı kızın haline lakin kimse korkudan birşey yapamadı...
Serçe zarzor kalktı ayağı.
Yürüdü yürüdü. Her yeri mosmordu gelinliğine süzülen kanlar vücudundaki patlaklar acıyla yalınayak yürüdü durdu. Bir müddet sonra acıya daha fazla dayanamayarak bir elektrik direğinin yanına yığıldı kaldı. Az sonra yoldan geçen çöp toplayıcı çocuklar farketti onu.
Yanına vardılar. “ Abla abla iyi misin “ dedi içlerinden biri kafasını eliyle kaldırmaya çalışırken. Tam o sırada Serçenin başı diğer yana düştü ve yüzü göründü. Kısa olan hemen tanıdı Serçeyi.
“ Abi abi bu bu kız Ali Tahir abinin kız arkadaşı daha önce görmüştüm yanında “
“ Emin misin lan “
“ Eminim abi eminim vallahi de billahide o “
“ Kaldır ulan kaldır çabuk yükle arabaya”
İki çocuk Serçenin bedenini çöp arabasına yükleyip hızla çekmeye başladılar. Alparslan düzenli olarak sokaktaki çocuklara yardım ettiğinden hemen hepsi evini biliyordu ve arabayı Alparslanım evine doğru sürmeye başladılar.
Kapının sesiyle Asiye Hanım hızla çıktı mutfaktan..
"Geldum geldum da." diye kapıya koştu.
Az sonra karşısında duran çocuğa baktı. “ Kimsun ula sen”
“ Alparslan abi evdemidir “
“ Hee ne oldi “
“ Acil çağırsan ona söylesem tanır beni “
“ Bağa söyla da ben babonesiyum uşağum”
“ Gel benimle o zaman “
Asiye Nine hızla çıktı kapıdan çocuğun peşine takıldı. Dış kapıdan geçtiğinde çöp arabasının içinde kanlar içinde kalan kadını gördü.
"Vuuuuu!!!! Başıma gelennn Halitttt koş koş oğlum" diyerek güvenliklerden birine seslendi.
Halit koşarak geldi ve kızı gördü bir anda çöp arabasında.
"Ha bu kimdur Asiye ana" dedi Halit.
"Tanımayrumda. Ne olmişidu buna Halitttt kizun hali hal değul da ara hemen Alparslanumi çikalu çoh olmadi ara ula ara çocuk tanır dedu da.
Halit hızla Alparslanı aradı.
" Ağabey acil gel "
" Ne oldu Halit"
"Yenge iyii gel başka durum varidur."
Alparslan sapaktan hızla döndü yaklaşık 10 dakika içinde eve vardı. Hızla girdi içeri.
"Babone ne oldida nedur acil olan"
"Gel ula gel kendin gör. Kapi çaldi ha bide bakdum şu uşak bide gittim ki arabasında bu Paçi... Hali hal değul Alparslan kimdur bu"
Alparslan eğildi ve yüzü saçları ile örtülü kızının yüzüne baktı. Kanlar içinde kalan yüzünü görünce dehşete kapıldı...
"Serçe..." diye inledi.
"Kimdur ula bu kız"
"Ali Tahir abenin yavuklusudur babone dur dur" dedi ve hızla Ali Tahiri aradı. Acil gelmesini söyledi.
O sırada Serçeyi misafir odasına taşıdılar ve doktor çağırdılar.
Ali Tahir geldiğinde "Ne oldu" dedi telaşla.
"Sakin olacaksın tamam mı"
"Tamam lan ne oldu söylesene"
"Gel yukarı çıkalım." dedi Alparslan.
Ali Tahir yukarı çıktı odaya girdi doktorun arkası dönük sırtını gördü ve yaklaşınca yüzüstü gelinliği ile yatırılan kıza çarptı gözleri sonrasında açıkta kalan yanlız heryeri mosmor olan kan toplamış yeryer uzun çizikler dolmuş sırtına bakakaldı
Korku kapladı içini elleri titremeye başladı.
Doktor kontrolu sağladı ve "Acıdan bayılmış. Çok fazla ezik ve yara var ağrıkesici yaptım. Yazdığım ilacı sabah akşam alsın. Ayrıca kantaron yağı ile yaraları temizletin iyi gelecektir." dedi ve ayağı kalktı.
Ali Tahir odamın ortasında dururken Alparslan doktoru yolculamak için çıktı.
Asiye Nene,
" nedur bu halın be Paçi ah ah... Eli kirulasıca her kimduse "diye söylenerek kızın yüzündeki saçları yana aldı. Serçenin yüzü serildi Ali Tahirin gözleri önüne öylece kalakaldı. Rüya olmalı kötü bir kabus Serçeyi böyle görmeye dayanamazsı Ali Tahir ölürdü.
Kim neden yapmıştı.... Dünyası başına yıkıldı.
Minik Serçem zalim babasının eli kırılsın Ahhh Demir Türkiye'de olsa müsade eder miydi hiç.
Ali Tahir bak gör gururun nelere