Herkes keyifle muhabbet ederken Nazlının keskin çığlığı bir çığ gibi masanın ortasına düştü bir anda...
"Aaaaahhhhhğğğğğğğp"!!!!
"Ne ne ne oluyorrr" diyerek bir anda ayağı fırladı Necip ve masadaki diğer herkes.
Nazlı elini karnına götürdü ve "Bebeeekkk bebebkkk geliyorrrr aağğğğhhh" diye çığlık çığlığa kaldığında Necip telaşla kapıya koştu sonra geri geldi bir daha kapıya koştu bir daha geldi bir daha koştu tekrar Nazlının yanına geldi heyecandan.
Onu durduran Turna oldu. "Sakin ol!!" Serçe olanlardan korkuyordu. Elif ise yaşadığı hadise sonrası yaklaşamadı Nazlıya.
Turna, Nazlının yanına yaklaştı ve yavaşça koluna girdi ve ayağı kaldırdı.
Diğer koluna hızla Necip girdi ve Kerimşah ise hızla aracı çalıştırmak için araca koştu...
Nazlı sakince arka koltuğa oturtuldu. Kerimşah şöfor koltuğuna geçti. Yanına Necip oturdu Nazlının yanına ise Turna oturdu.
Diğerleri araçları ile arkadan gelirken Kerimşah hızla aracı en yakın hastaneye sürmeye başladı. Önündeki araçlara ıslarla korna çalıp yol istediğinde Nazlının acı çığlıkları daha da hızlanmasına sebep oluyordu.
"Aaaağhhh geliyorrrrrrr"
"Derin nefes al Nazlı lütfen derin nefes al çok az kaldı... Hadi güzelim hadi..." diyerek Nazlının anlında biriken terleri siliyordu.
Ağlamaya başladı Nazlı. "Erkennnn daha erken ohhh ahhhhh!!! Bir şey birşey olmayacak değil mi"
"Hayır hayır hiçbirşey olmayacak ikinizde çok iyisiniz Nazlım." diye teselli verdi Turna.
Necip sürekli arkaya dönüp baktığında Nazlının en son söylediği şey ile içini dolduran korku gerilmesine sebep olmuş KerimŞaha hızlı sürmesi konusunda sürekli baskı yapıyordu.
Bir müddet sonra Nazlının çığlıkları azalmaya başladı. Bacakları arasından süzülen kan yavaşça akmaya başladı.
Bilincini yitirmeye başladı ve gözleri kapanmaya başladı.
"Nazlı!! Nazlıııı!! Kendine gel çok az kaldı güzelim lütfen kendine gel diyerek Nazlının yanaklarına hafifçe vuran Turna koltuğa süzülen kana eli bulanınca telaşa kapıldı.
" İyi mi iyimi Turna bir şey mi oldu neden konuşmuyor!! "diyerek telaşla soran Necipe bakınca Turnanın ellerine bulaşan kanı gördü adam ve korkusu onu esir edip diz çöktürdü.
" Şu siktiğimin arabası daha hızlı gitmiyor mu "diye gürledi Kerimşaha.
"5 dakika içince oradayız" dedi Kerimşah lakin o beş dakika Necipin hayatındaki en uzun 5 dakika oldu. Geçmedi bitmedi...
Nihayet hastaneye vardıklarında hızla araçtan indirilip sedyeye taşındı Nazlı. Başındaki hemşire hızla konuştu.
"Tansiyon çok düşük bilinç kapalı doğum başlamış acilen doğumhaneye!!!" diyerek sedyeye yön verdi.
"Eşim iyi mi" diye onlarla birlikte koşan Necip sedyede yayılan kanı görünce kala kaldı ve daha fazla gidemedi.
Kerimşah ile göz göze geldiler. Denizi kaybettiği günki acısını gördü Necipin gözlerinde. Aynı korku aynı keder aynı çaresizlik.
Diğerleri hızla Necip ve Kerime doğru geldiklerinde Necipin beyaza çalan suratını görünce korktular.
Tako ve KerimŞah Necipi lavaboya götürdü.
Herkes doğumhanenin kapısında beklerken dışarıya her çıkan hemşireyle hop oturup hop kalktılar...
Necip duvarın dibine çökmüş kafasını ellerinin arasına almıştı. Kerim duvara yaslanmış ayaktaydı. Serçe Ali Tahire sarılmıştı. Tako ve Turna ise bankta oturmuş omuz omuza vermişlerdi... Herkes umut ve korkuyla beklerken Elif ve Alparslan korkuyla gelememişti. Elbette onlarında tedirgin bekleyişi evde devam ediyordu.
Bir müddet sonra tiz bir ağlama sesi duyuldu... "Innngaaaaaaaağğ" Necip elleri arasındaki kafasını kaldırarak ayaklandı. Herkes hızla doğumhanenin kapısına doğru yürürken kapı açıldı ve çığlık çığlığa ağlayan bebek hemşirenin kolları arasında pembiş kıyafetleri ile dışarı çıktı.
Necip olduğu yerde kalakaldı o dakika... Ne bir adım ileri ne bir adım geri gidebildi.
Hemşire "Babası kim" diye sorduğunda. Herkesin gözleri Necipi buldu. Kadın Necipe doğru kucağında bebekle ilerledi ve önünde durdu. Necipin ilk sorduğu şey "Eşim nasıl" demek oldu...
Hemşire gülümsedi ve "Eşinizin durumu oldukça iyi bebekte gayet sağlıklı." dedi kucağında çığlıkla ağlayan bebeğe bakarak. Necipin gözleri o an hemşirenin kucağında çığlıklarla ağlayan kımıl kımıl olan küçük bedene döndü gözleri doldu. Hemşire bebeği sakince Necipe uzattı ve Necip tedirginlikle aldı kollarına. O ortalığı tiz sesiyle dolduran ufaklık babasının kucağına alınır alınmaz sustu.
"Tebrik ederim Allah analı babalı büyütsün. Şimdiden babacı olduğu belli baksanıza nasıldı da sustu" dedi hemşire gülerek.
Necipin gözünden bir damla yaş düştü. Kucağındaki ufacık bedene baktı...
"Babacım hoşgeldin. Sefalar getirdin gönlüme yüreğine yuvama"
Gözlerini kaldırdığında bakışları onu izleyen arkadaşlarına döndü ve Gözyaşları ardımsıra döküldü. Babaydı artık minicik bir kız babası... Ah bir bilse kız babası olmak ne güzel şey. Bu ufaklık onu parmağında oynatacak canından öte olacak daha önce baba olmaya niyetlenmezmiydi.
Nazlıyı doğumhaneden çıkarıp odaya aldılar. Necip kucağında kızıyla odaya geçti ve bebeği Nazlının kucağına bırakarak eşinin anlını öptü...
Evde haber bekleyen Elif haberi alır almaz hastaneye koştu Alparslan ile.
Teker teker herkes odaya girdi minik bebeği gördü. Hepsinde aynı tebessüm aynı mutluluk.
Serçe Ali Tahirin elini tutup girdi içeri "Ali Tahir şuna bakar mısın minicik elleri..."
"Amcammm sen ne güzel bir şeysin yahu" diye uzaktan sevdi Ali Tahir.
Turna ve KerimŞah girdi sonra. Turna ilk Nazlıya sarıldı. Kerim ise bebeğe baktı ve "Oğlum bu inanılmaz güzel. Ben şimdi amca oldum değil mi" dedi sevinçle.
"Oldun tabi ki bende teyze oldum" dedi Turna bebeğe bakarken.
Tako odaya girdiğinde Necipin telefonuna bildirim geldi 1 milyon dolar hesaba aktarılmıştı.
"En sevdiği amcası ben olacağım" dediğinde Necip Takoya bakıp güldü.
"Kızımın aklını parayla çelemezsin. Kimi isterse onu sevecek."
"İhtiyar sen öyle san en genç benim onun dilinden enyi ben anlarım değil mi amcam değilmi güzelim benim" dedi bebeğe gülümseyerek.
Elif ve Alparslan odaya girdiğinde daha duygusal bir hava vardı. Elif bebeğe adımladı lakin tedirgindi.
"Kucağına almak ister misin" dedi Nazlı. Elifin gözleri Alparslanı buldu ve eşi kafasıyla onayladı. Elif yavaşça eğildi ve kucağına aldı ufaklığı. Gözleri dolmuş vaziyette baktı eşine ve bebeği kokladı. Alparslanın ondan farklı kalır yanı yoktu lakin daha metanetliydi.
Herkes tebrik ederek ayrıldı odadan. Karı koca başbaşa kaldılar... Necip eğildi ve kucağında bebeklerini emziren eşini saçlarından öptü.
"Size bir şey olacak diye aklım çıktı Nazlımm. Bir kez daha sensizliğe mahkum olacağım diye aklım çıktı. "
Bebeğini izleyen kadın yavaşça kaldırdı gözlerini" Biz buradayız seninleyiz acıya dayanamadığım için bayılmışım sadece... Bir daha böyle şeyler düşünme geçmişi bırak. Bırak önümüze bakalım korkularını sal gitsinler birtanem. Bak canözümüz kucağımda biz yanyanayız. Çok mutlu olacağız artık kötü olan herşey geride kaldı..."dedi Necipin elini tutup öperken.
İçtenlikle gülümsedi Necip. O sırada içeri giren Firuze Hanım duygusallık sevinç karmakarışık adımladı onlara doğru. Elindeki mendili gözlerine götürürken ufak bir hıçkırık firar etti dudaklarından. Oğlunu bebeğiyle aile olarak görmüş olmanın mutluluk gözyaşlarını döküyordu...
Sevinçle yaklaştı ve "Geçmiş olsun güzel kızım..." dedi.
"Nazlı kucağındaki bebeği kayınvalidesine uzatırken" Teşekkür ederim annem bak torunun biraz erken geldi ama çok şükür ikimizde çok iyiyiz. "dedi.
Firuze Hanım bebeği yavaşça aldı kucağına. Sevkatle kucağında uyuyan bebeğe baktı.
" Babaannesini balbademi hoşgeldin güzel kızımmmm"dedi gülümseyen yüzüyle...
Nihayet sabah oldu ve eve geçtiler. Bebek her ağladığında Necipin telaşla kalkması bir ara Nazlıyı sinirlendirmiş" Yeter Necip bebek bu ağlayacak elbette el kadar bebeğin maskarası oldun iyice" diyince,
"Güzelim sen kızını mı kıskanıyorsun bana mı öyle geliyor" dedi Necip bıyık altından gülerek.
"Aman canım ne kıskanacağım baba-kız maşallahınız var. Küçücük götüyle bilir gibi senin kucağında susması yok mu bide. Sen bir yandan kızın bir yandan iyice dışladınız beni" dedi yalandan kaşlarını çatarak.
"Nazommmm nazlı gelin.. Gel bakayım sen kocanın kollarına. Aramızda kalsın sen başkasın şimdi o bebek kontenjanından faydalanıyor" dedi eşine sarılarak.
"Valla ben bilmem. Şimdiden benim tahtın ayakları deprem olur gibi sallanıyor alınıyorum" dedi Nazlı yalandan bir kızma ile. Necip karısının ciddiyetini anlamak için suratına baktığında kahkahalarla güldü Nazlı ve Necipin kahkahalar eşlik etti eşine...
Nihayet eve geçtiklerinde Nazlı da yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştı. Henüz bir isim düşünmemişlerdi... Hep beraber oturduklarında Firuze Hanım gelinine dönerek "Kızım bir isim düşündünüz mü" diye sordu. Necip eşine bakarken Nazlı Necipin elini tuttu ve "Düşünmedik anne" dedi.
"Olur mu kızım ezanını okuyup akide kurbanını kesmek gerek" dedi Firuze Hanım.
"Anne ikimiz el birliğiyle nur topu gibi torunu verdik kucağına isminde sen koyuver" dedi Nazlı.
Firuze Hanım ilk önce şaşırdı. Sevindi sonra. "Olur mu ki kızım ilk çocuğunuz daha bilemedim ki"
"Olur annem olur Necipte bende böylesinin daha uygun olduğunu düşünüyoruz hem daha ilk bu diğerlerini biz koyarız." diyince Necip "Diğerleri" diye şaşkınlıkla baktı eşine.
"Evet kocacım diğerleri... Koskoca Necip Hakyemezin bir çocuğu mu olsun yani en az 3 bence" diyince Necip Nazlının dalga geçtiğini anlayıp güldü. "Nazlı gelin bakıyorumda kocanla iyiden iyiye dalga geçmeye başladın. İyileş gösteririm ben sana" diyince Firuze Hanım öksürdü yalandan.
"Eee anne anlaştık bence" diyip gülümsedi Nazlı.
"Akşam Hikmet dedeler gelecek hem ezanını okur kulağına sen düşün o zamana kadar diyince.
" Tamam peki madem "dedi Firuze Hanım mutlulukla.
Serçe ve Ali Tahir birlikte çıktılar hastaneden. Serçe Nazlının doğum sahnesinden sonra içindeki duvarları yıkmış Ali Tahirin önündeki seti kaldırmıştı. Birlikte Ali Tahirin evine geldiklerinde neden buraya geldik diye sormadı Serçe.
Aksine eve girdiklerinde Ali Tahire özlemle sarılan Serçe oldu. Bir anda afallasada büyük bir yükten kurtulmuşcasına karşılık verdi adam.
"Hala kırgınım sana ama sevgim kırgınlığımdan daha büyük" dedi Serçe kafasını Ali Tahiri gögsğne yaslarken.
"Söz veriyorum tek bir kırgınlık kırıntısı bırakmayacağım" dedi Ali Tahir.
Ali Tahir Serçeyi bacaklarından kavrayarak kucağına aldı ve koltuğa oturdu.
Serçenin anlından öptü ve yüzünü avuçladı.
"Sana anlatmam gerekenler var" dedi yüzüne düşen gölgeye...
Telaşlandı Serçe. "Kötü bir şey mi var" dedi Serçe ve kollarını Ali Tahirin boynuna sardı. Bir müddet kaldılar o şekilde.
Ali Tahir Serçenin kollarını çözdü ve "Benimle ilgili bilmen gereken bazı şeyler var... Nefes verdi zorlukla ve devam etti.
" Eğer bu ilişkiye devam edeceksek bunları bilmen gerek benden duyman gerek... "dedi Serçenin gözlerine bakarak.
Kara bir bulut çöktü sanki üzerlerine... Serçe ilk defa bu kadar ciddi görüyordu Ali Tahiri konuşamadı.
Ali Tahir Serçenin saçlarını okşadı." Ben son sözü söyleyene kadar sözümü kesmek soru sormak yok. Son ana kadar beni dinleyeceksin ve eğer duyduklarındsn sonra benimle devam etmek istemezsen...
" ALİ Tahirrrrr korkutma beniiii" dedi. Titrek bir sesle.
"Şşşşşhhh sakin ol beni dinle. Bu benim kadar senide ilgilendiren bir konu kesme sözümü tamam mı güzelim"
Kafasını olumlu anlamla salladı Serçe ve konuşmaya başladı Ali Tahir.
"Çok küçükken yurda verildim... Çocuk esirgeme kurumunda geçti hayatım bir kısmı.." Yutkundu. Çocuktum güzel bir çocukluğum vardı. Yurtta bir bekçi vardı sürekli bana çikolata alır sever... "dudaklarını ısırdı ALİ Tahir.
" Bir gün tüm çocuklar uyurken buldu beni ve çikolata aldığını vermeyi unuttuğunu çikolatanın kulübede olduğunu söyledi... Durdu. Nefes alış verişi hızlandı. Zorlandı devamını getirmeye lakin yutkunarak devam etti.
"Ben küçüktüm bazı şeyleri anlayamayacak kadar bekçi kulubesine gittik. İlk başta çok iyi davrandı... Tabureye oturttu çikolatamı verdi... Sonra..." Derin bir nefes aldı tekrar
"Dokundu... Ve.."
"Sus su devam etme Ali Tahir" dedi Serçe boncuk boncuk dökülen Gözyaşları içerisinde hıçkırarak. Bu gerçek bir hançer gibi gelip saplandı Serçenin gögsüne. Nefesini çeke çeke hıçkıra hıçkıra ağladı. Adam ağladı kadın ağladı... İkiside dağıldı.
"Şşşşhh devam etmem lazım bunu seninle paylaşmanın zorluğunu anlatmama gerek yok bugun konuşamazsam başka hiç bir zaman konuşamayacağım" dedi sertçe yutkunarak..
Serçe yanaklarını sarmaladopı adamın yüzünü her yanını öptü. "Anlatma Ali Tahir anlatma duymak istemiyorum..." dedi Serçe.
Ali Tahir Serçenin ellerini tutarak kucağına indirdi ve kafasını eğdi. "Zor olduğunun farkındayım... Daha fazla yıkma beni dinle cesaret edebiliyorken bu kadar anlatmışken sonuna geleyim...
Devam etti...
" Zorladı... Lakin amacına ulaşamadan Necip ve KerimŞah yetişti... Boğuşma oldu. Kurtuldum. Kurtuldum lakin etkileri kaldı...
Derin zor bir nefes aldı. Aldığı her nefes bir bıçak gibi göğsünü keserken acıyla döküldü dudaklarından kelimeler.
" Ben biriyle birlikte olamıyorum Serçe. Yani bir yere kadar ondan sonrası yok. Yapamıyorum. Doktora gittim sağlığımla alakalı bir durum değil psikolojik olduğunu söylediler. Ben ben tam anlamda bir birliktelik yaşayamıyorum ve bir erkek olarak evlendikten sonra ihtiyaçlarını karşılayamayabilirim.” dedi son cümleler ağzından dökülürken. Bu Serçenin en doğal hakkıydı. Elbette bazı şeyler yaşanmalıydı ve Serçenin bebeğe olan bakışlarını görünce ezildi Ali Tahir.
Eğer devam edecekse bilmek hakkı dedi kendi içinde. Dedi dedi lakin en çokta kendine zordu ya... Bıraksa yapamam dese ne diyebilirdi ki.
Serçe Ali Tahiri kucağında kafasını adamın omuzuna koydu ve hıçkıra hıçkıra ağladı.
Çenesi kasıldı adamın dişlerini hiç olmadığı kadar sıktı belkide. Kirpikleri titredi. Elbette zordu bir erkek için bunu konuşmak dahası sevdiği insana bunu anlatmak anlattığı enkazın altında kaldı cem çekişti adam...
"Bir şey söyle" dedi titreyen sesiyle.
Serçe kafasını kaldırıp baktı kucağında oturduğu adamın gözlerine... Enkazın altında yardım dilemeye utanan bakışlara rastladım...
"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum Ali Tahir yani böyle bir durum karşısında ne söylenir bilmiyorum..." dedi hıçkırıklarının arasından.
Ali Tahir Serçeyi kucağından indirmek için hamle yaptığında engel oldu Serçe. Bedeniyle kendini Ali Tahire bastırdı.
"Ne yapıyorsun Ali Tahir" dedi göz yaşlarını sikerek...
"Daha fazla zorlaştırma ben anladım seni Serçe kızmıyorum haklısın..." diyebildi zarzor çıkan sesiyle.
"Ne diyorsun sen Ali Tahir seni bırakmak istediğimi mi düşündün" dedi şaşkınlıkla.
"Sen dedin ki..."
"Bir şey demedim daha Ali Tahir. Deli misin sen divane misin... Benim seni böyle bir nedenden ötürü bırakacağımı nasıl düşünürsün sen. Ben sadece bunca zaman tek başına bu yükle kalmış olmanı kaldıramadım..."
Derin bir nefes aldı ve toparladı kendini.
"Seni bırakmaya niyetim yok. Sensiz kaldığım süre zarfında sensizliğin ruhuma ne kadar zor geldiğini gördüm. Ölmekten farksızdı... Mümkünse önümüzdeki bi yüzyılı seninle geçirmeye niyetliyim" dedi gülerek. Ali Tahirin gözünden dökülen bir damla yaşı düşmeden öptü Serçe.
Güldü. Sonra hiç düşünmeden dudaklarını öptü Ali Tahirin. Adam söylenenleri ilk başta sindiremedi sonra ılık ve yumuşak bir öpüş onu gerçekliğin ortasına bıraktı. Gözyaşları içinde dudaklarına kenetlenen kadına karşılık verdi Ali Tahir.
"Seni çok seviyorum seni çok ama çok seviyorum"
Gülümsedi Serçe. "Ben sana aşığım Ali Tahir..." dedi ve tekrar öptü yumuşak ılık ve al dolu busesi kondu adamın dudaklarına.
Sonra sımsıkı sarıldı adama. "Biz bize her anlamda yeteriz. Yeter ki birlikte olalım" dedi ve elleriyle adamın saçlarını okşadı.
Gündüz öğlene doğru Hikmet dede Hayriye Teyze Turna ve KerimŞah ile birlikte bebek görmeye Neciplere geçtiler. Diğerleri de geldiğinde bebeğin ismini okumak için bebeği kucağına aldı Hikmet dede.
"Yahuuu bu pek güzel birşey. Turna kızımmm sizinde vaktiniz geldi sanki hehe" diyerek şen bir kahkaha attı. Kerimşah Turnanın belini sıkarken Turnanın utançla yanakları kızardı.
Firuze Hanıma döndü "Eee babaannesi ismi ne olacak bebeğin"
Herkes merakla Firuze Hanıma baktığında yaşlı kadın boğazını temizlerdi ve "Necipin evliliği hayalken şimdi torunuma isim koyuyorum. Hayat hakikaten sürprizlerle dolu. Bu bebek bize çok çok iyi geldi. Hayatın anlamını yeniden tatmamı sağladı. İlk doğduğu andan itibaren cennetten bir kuşum firar edip yuvamıza konduğunu düşündüm hep. Öyle güzel öyle masum... O yüzden ismi HÜMA olsun" dedi.
"Cennet kuşuu.. HÜMA..." diye mırıldandı Nazlı.
Hikmet dede sesli bir biçimde bebeğin kulağına ezanı okudu ve tekrar etti üç defa "Senin ismin HÜMA"
Ezan okunduktan sonra kucaktan kucağa dolaştı Hüma.
Kerimşah kilosu kadar altın taktı bebeğe 3 kilo 756 gr.
Alparslan ve Elif ise bir balya dolar ile gelmişti. 3 kg 756 gr
Ali Tahir ve Serçe akülü bir Mercedes ve yaklaşık 3 kilogram ağırlığında altın taktı.
Herkesin kucağında ağlayan bebek bi babasını birde Takonun kucağımda suspus oluyordu.
Bebek Takonun kucağından mışıl mışıl uyurken Necip araya girdi. "Ver Ulan kızımı alıştırma kendine"
"Bırak yeğenimi bak nasılda amcasının kucağında uyuyor kimi seveceğini iyi biliyor tabi" diyerek kaşlarını çattı vermedi.
Herkes Necip ve Takonun takışmasına gülerken Nazlı söyleniyordu.
"İyice kucağa alıştıracaksınız el kadar çocuğu sonra soracağım size"
"Yengemmm ben emrine amadeyim 7/24 arayabilirsin küçüğümle ilgilenirim ben" dedi Tako Hümanın sırtını sıvazlarken.
Tako, Necip ve Nazlıya laf yetiştirirken Kerimşah ve Turna hava almak için dışarı çıkmış koca iğde ağacının altında geceyi izlemeye koyuldu. Arkadan beline sarılan adamın kollarına sarıldı Turna.
Ensesinde hissettiği sıcak nefes kadının tüm yükünü alıyor gibiydi. Gecenin sessizliğini böldü Kerimşahın sesi "Evlenelim" dedi birden bire.
Şaşkınlıkla adamın kollarından sıyrılıp yüzüne baktı ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.
Kerimşah sakince cebinden kadife kutuyu çıkararak açtı ve tektaşı kadına uzattı. Turna ağzı açık halde adama bakarken ;
"Doğru diz çökmem gerekiyordu" dedi ve diz çöktü.
"Artık seninle uyuyup seninle uyanmak hayatımın geri kalanını seninle geçirmek istiyorum eğer sende istersen..."
"İsterim evet isterim!!" diye atıldı Turna...
Güldü Kerimşah. "Bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim.
Omuzuna vurdu Turna." Heehh. Senelerdir bekleyen sen değilsin konuşmak kolay. "dedi yalandan bir sinirle ve elini uzattı.
Turnanın ince uzun parmağına taktı Kerimşah yüzüğü ve yüzünü avuçlayarak anlını öptü...
Anlını anlına yasladı."Seni çok seviyorum" diye fısıldadı...
Biraz sonra içeri girdiklerinde herkes muhabbete dalmıştı. Kızlar mutfakta kahve yaparken Turna yanlarına gitti ve elleri arkasında kızları izledi.
Serçe Turnaya döndü ve "kahve yapıyoruz içer misin sende" diyince. Turna gülümsedi.
"Neler oluyor sende bir haller var" diye atıldı Elif.
Bir anda ellerini arkadan çözüp havaya kaldırdı Turna ve yüzüğü gösterdi.
Kızlar yüzüğü görür görmez çığlık çığlığa kaldılar. Serçe sevinçle zıplarken erkekler içeriden gelen çığlığa kafalarını çevirmiş Serçenin mutfaktan zıplayarak çıkışıyla herkes şaşkınlıkla bakmıştı.
"Evleniyor evleniyor!!!" diye zıplarken Ali Tahir sevdiği kadına gülümseyerek bakıyordu.
Bir anda yanıma gitti ve zıplayan kadını durdurdu. "Sakinn ol neler oluyor."
Serçe bir anda kendine geldi ve "KerimŞah abi ve Turna evleniyor evlenme teklifi etmiş" dedi.
Islıklar tebrikler havada uçuşuyorken beyler Kerimin üstüne atlamış dövüyordu.
Seven sevdiğine sevdiğini söylesin...