Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@dilefruz

Doğru yolu bulmak kaybolmaktır"

KerimŞah, üzerindeki gömleğin düğmelerini açarken Alparslan konuştu.

"Neredeydin abi sabahtan beri seni arıyoruz aklımı kaybedecektim" dedi hararetli bir şekilde.

"İyiyim bir şey yok sen şu seni aradığım numarayı Tako’ya ilet araştırsın bana dönsün" dedi ve arkasını dönerek ofisin içinde bulunan banyoya ilerledi.

Alparslan Tako’yu aradı ve tam konuşacakken "Hemen hallediyorum" dedi Tako.

Alparslan "Ulan Tako korkutmaya başladın iyice" dedi. Tako güldü ve kapattı telefonu hızla. Araştırmaya başladı.

O sırada KerimŞah duştan çıktı ve elindeki havlu ile saçlarını kurulamaya başladı.

"Ne olduğunu anlatacak mısın neredeydin dün gece telefonu da burada bırakmışsın" dedi soru soran gözlerini adama dikerek.

Derin bir nefes aldı KerimŞah ve sigarasını yakıp koltuğa oturdu derin bir nefes çekerek dumanı dışarıya soludu.

"Bir kadının evinde uyandım."

"Hangi kadın"

"Bende bilmiyorum dün gece çok sarhoştum ve gasp edildiğimi ve yardım ettiğini söyledi."

"Eeee abi"

"Esi sabah seni aradığım numara kadının numarası bilerek aradım kadın kim biri mi yolladı biri bir şeyler mi planlıyor gerçek mi değil mi öğreneceğiz" dedi sigarasının dumanını içine çekerken.

"Sen kolay kolay sarhoş olmazsın neden içtin o kadar"

Gözleri uzağa daldı KerimŞah’ın "Bir şey yok içmek istedim sadece" dedi ve kestirip attı.

Az sonra Alparslan çalınan telefonu ile ortamdan ayrıldı. Telefonla hararetli bir şekilde konuştu ve kapattı telefonu.

Sıkıntı ile içeri girdi. "Ne oldu lan suratın sirke satıyor" dedi KerimŞah.

"Babaannem, şu evlilik meselesi yine düşmüyor yakamdan" dedi sinirle.

Güldü KerimŞah. "Oğlum şansını zorlama Asiye Anadan bahsediyoruz o kafasına koyduğunu yapar biliyorsun" dedi.

"Sus yahu zaten canım burnumda evlilik kim ben kim "

"Ben bilmem diyerek" ellerini havaya kaldırdı KerimŞah.

Kapının tıklatılması ile Tako içeri girdi.

KerimŞah olduğu yerden ayağı kalktı ve "Geldin mi buldun mu bir şeyler" dedi merakla.

"Buldum. Ama çok ilgini çekeceğini sanmıyorum" dedi gözlüklerini düzelterek.

Bilgisayarını açtı ve masaya koydu. Parmakları bilgisayarın tuşlarına sertçe basarken birden kapı hırsla açıldı ve Necip ile Ali Tahir içeri daldı.

Necip hırsla Tako’ya yöneldi ve yakasından tuttuğu gibi ayağı kaldırıp arkasındaki duvara sertçe çarptı.

"Ulan piç sen yaptın değil mi"

"Tako Necipin aksine gülerken Necip köpürüyordu."

KerimŞah, Necipi Takodan uzaklaştırırken Tako boynunu ovuyordu.

"Ne oluyor ulan sakin ol" dedi sinirle.

"Ulan hesabımdaki 5 milyon dolar buhar olmuş 1 lira bile yok" dedi.

KerimŞah’ın çatık kaşları düz bir hal aldı.

"İbne kendi hesabına aktarmış hepsini simdi ben bunu öldürmeyeyim de ne yapayım Ulan" dedi tekrar Tako’nun üzerine yürürken.

Bu sefer Necipi durduran Alparslan oldu.

"Hakkettin" dedi Tako ifadesizce.

"Ulan hala konuşuyor musun piç!!"

"Özür dile geri göndereyim" dedi Tako tekrar bilgisayarının başında bir şeyler yaparken.

"Ne diye senden özür dileyeceğim ulan köpeklik yapma gönder paramı"

Tako omuz silkti.

KerimŞah Necipi durdurdu ve "Şu an sırası değil acil öğrenmem gereken bir durum var sonra öldürürsün" dedi ifadesizce.

"Sahi sen neredeydin tüm gece seni aradık cevap vermedin" dedi Ali Tahir.

"Bende şu an onu öğrenmeye çalışıyorum" dedi bilgisayara gözlerini dikerek. Beş adam bilgisayarın arkasına dikilmişti. Tako en sonunda bilgi dolu bir sayfa açtı.

Sonunda dedi. Ve enter tuşuna bastı. Tavandan aşağı inen projeksiyon üzerine aktarıldı görüntü.



Ekranda bir kadın fotoğrafı belirdi. Kestane renginde saçlara mavi gözlere sahip bir kadının yüzünde beliren çilleri, biçimli burnu yüzüne orantılı dudakları ile Ay parçası gibi görünüyordu.

"Turna KALKAVAN!" dedi Tako.

"27 yaşında. Tek çocuk. Anne babası trafik kazasında ölmüş. Dedesi ve anneannesi ile yaşıyor. İleri seviye whushu uzmanı. Hatta olimpiyatlara gidecekken finalde elenmiş.

Gastronomi mezunu. Sıradan biri. Dedesi eski keskin nişancı.

Hikmet Beyin fotoğrafı göründü ekranda.



"Hassiktir" dedi Alparslan.

Herkes ona bakarken. "Nişancıların piri ulan bu adam Hikmet Kalkavan bunun yetiştirdiği adamlar uluslararası nişancılar hep en son yetiştirdiği öğrencisi Putinin korumalığını yapıyor " dedi hayretle.

"Aynen eski keskin nişancı uzun dönemler Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışmış sonra özel korumalık yapmış o dönem yapılan bir suikaste engel olmaya çalışırken sağ bacağından yaralanmış o yüzden baston kullanıyor ve o olaydan sonra emekli olmuş. Şimdi ise emekliliğinin tadını çıkarıyor. Eşi ev hanımı" dedi.

"Bu kadar mı" dedi KerimŞah.

"Değil dahası var. Dün gece seni kurtarmış kadın" dedi ve ekranda dün geceye ait bir video belirdi.

5 adam kadının iki genci yere serip adamı arabaya koyduğu videoyu izlediler.

"Siktir kurtarıcı meleğini bulmuşsun" dedi Necip. KerimŞah öldürücü bakışlarını adama dikerken. Tako onları böldü.

"Kızla karşılaşmam nasıl bir tesadüf peki bunu nasıl açıklayacaksın gecenin bir vakti bara yakın yerde beklemesini aklım almıyor" dedi KerimŞah tek kaşı havada.

"Onunda bir açıklaması var elbette."

Hepsi merakla Takoya bakarken ;

"Kız burada çalışıyor" dedi.

Herkes birbirine şaşkınlıkla bakarken "İyi de biz bu kadını neden hiç görmedik" dedi Ali Tahir.

"Doğru böyle güzel bir çalışan muhakkak dikkatimi çekerdi" dedi Necip.

"Öyle, bu kadın benim bile dikkatimi çekerdi lakin kadın mutfak bölümünde çalışıyor ve bayılarak yediğimiz o yemeklerin ustası. Baş açımız." dedi elleri ile ekranı göstererek.

"Haasssiktir doğru gözüm bir yerden ısırıyor diyorum bende geçenlerde müşterinin suratını paçavraya çeviren kadın bu" dedi Alparslan hayretle.

KerimŞah’ın kaşları havalandı şaşkınlıkla.

"Kız gece işten çıkıyor. Taksiyi bekliyor o sırada sen çıkıyorsun ve sarhoş halde yürüyorsun sonra olayı görüp müdahale ediyor." Videoyu ileri sarıp yakınlaştırdı.

"Kızın sırtına da bir güzel kusmussun" dedi. Herkesin suratı tiksinti ile bulanırken KerimŞah hayretle ekrana bakıyordu.

"Kız sıradan biri abi endişelenecek bir durum yok" dedi. Ve KerimŞaha döndü.

"Nereye götürdü seni. Geceyi sana unutturacak kadar aklımı başından aldı demek" dedi Ali Tahir adama bakıp gülerek.

KerimŞah masanın üstündeki zımbayı adama fırlattı lakin Ali Tahir ani refleksi ile eğilip kurtuldu kafasına isabet edecek zımbadan.

"Sandığınız gibi bir şey yok!! Çok sarhoş olmuşum sadece uyudum o kadar! Bu konuyu açıp dalga geçen olursa fena olur ona göre." dedi sinirle parmağını arkadaşlarını üzerinde gezdirerek.

Bıyık altından gülen Alparslan görünce acımadı ve "Hem beni bırakın Asiye Ana aradı evlendiriyor Alparslanı" diyip bombayı ortaya bıraktı.

Herkesin odak noktası değişirken Alparslan KerimŞaha sinirle bakıyordu. Diğerleri Alparslanı kıskacına alırken KerimŞah sandalyeye yayılıp oturarak arkadaşlarını izlemeye başlamıştı.

Kapının çalması ile bir garson içeri girdi ve Ali Tahirin kulağına bir şeyler söyledi.

Ali Tahir arkadaşlarımı bırakıp çıktı kapıdan.

Adımları seri halde ilerlerken otoparka çıktı ve karşısında duran genç kız ile göz göze geldi. Kız hayat dolu gülümsemesi ve heyecanlı adımları ile koşarak Ali Tahirin yanına geldi.

"Merhaba teşekkür edememiştim o yüzden geldim" dedi. Şen şakrak sesiyle. Toplasan 20 li yaşlarında anca vardı bu kız. Lakin küçük yaşına rağmen her adamın ilgisini çekecek cinstendi. Eteklerinin altından uzanan uzun beyaz bacakları ayak bileklerine geçirdiği tozlukları ile bütün halinde görünüyordu.

Ali Tahir ifadesiz bir biçimde baktı kıza. Soğuk ve tek bir ifade belirtmeyen suratı kızın yüzünde dolandı hatırlamak için. "Kimdi bu kız?" diye düşündü.

Kız adamın yüzünde tek bir ifade yakalayamadı. "Hatırlamadınız tabii kendimi tanıtmadım ki Serçe ben geçen gün aracınıza alıp sınava yetiştirmiştiniz" dedi bir çırpıda.

"Yani" dedi Ali Tahir dümdüz ve erkeksi sesiyle. Çenesini yukarı kaldırdı. Gözleri kızın üzerinde dolandı. Serçe huzursuzca sırt çantasına attı elini ve bir kap çıkardı.

"Aceleden teşekkür edememiştim dedim ya. Bende teşekkür amaçlı kek yaptım size siz olmasanız o gün sınavı kaçıracaktım" diyerek renkli kare kutuyu iki eliyle adama uzattı.

Ali Tahir kadına baktı sonra kutuya baktı kız adamın tepkisizliği karşısında aniden kek kalıbını açarak bir dilim havuçlu Cevizli keki çıkarıp adamın dudaklarına uzattı.

"Kendim yaptım. Beğeneceğinize eminim" dedi gözlerinin içi gülerek.

Ali Tahir karşısında sanki dünyadaki tüm enerjiyi kendine hapsetmiş bu kadına anlamsızca baktı.

Şimdiye kadar yaptığı hiç bir şeyin karşılığını beklememişti. Dahası kimse onun iyiliğini ödüllendirmek içim şahsi bir çaba içine girmemişti.

Adam kızın elini elinin tersi ile iterek indirdi.

Kızın bakışlarına hüzün çöktü. Keki tekrar kutuya koyup kapattı başı öne eğildi. "Bbe bbenn rahatsız etmek istememiştim özür dilerim" dedi. Sanki o an tüm o neşeli hali gölgelenmiş bir anda hüzün çökmüştü her yerine.

Adam kadının aniden solan yüzüne baktı. Kız tam adımlarını dönüp gidiyorken Ali Tahirin sesi duyuldu.

"Kutumu ver!!" dedi.

Kız aniden neşeyle arkasını döndü ve kuyuyu olabildiğince büyük bir neşe ile Ali Tahire uzattı.

"Afiyet olsun" dedi. Omuzlarını havaya kaldırarak. Kızın bu hali tavrı Ali Tahir'in komiğine gitmişti.

Ali Tahir gülmemek için yanaklarını ısırdı. kutuyu alıp kısaca teşekkür edip arkasını döndü ve kızı arkasında bıraktı.

Serçe arkasından seslendi" Adını söyleseydin bari"

Ali Tahir adımlarını hızlandırıp uzaklaştı. Elinde kutu ile içeri girdi ve aşağıda oturan arkadaşlarının oturduğu masaya ilerledi.

Kendisine bir çay söyledi ve çay gelene kadar parmağı ile kutuyu okşadı. Gülümsedi. Hayatında ilk defa böyle bir hediye almıştı.

Dahası biri onun için özenerek farkında olmadan en sevdiği keki yapmıştı.

Çocukluğuna gitti bir anda okul sırasında arkadaşının annenisinin mis kokulu kekini anımsadı. Gülümsedi. Ta çocukluğunda biri benim için de yapar mı diye dilediği şey yıllar sonra kabul olmuştu.

Garsonun çayı masaya bırakması ile anılarından sıyrıldı ve kutuyu açtı kokuyu içine çekip gözlerini kapattı.

Bir dilim keki çıkarıp ağzına götürdü ve küçük bir oğlan çocuğu gibi gülümsemesi yayıldı yüzüne.

"Ne yiyorsun lan sen o kutu neyin nesi" dedi Necip kafasıyla kutuyu göstererek.

"Hiç altı üstü kek" dedi lokmasını yutarken.

Necip masanın ucundan atılıp kutuyu aldı ve madem altı üstü kek bir dilimde kardeşlerinle paylaş "dedi. Gülerek.

" Necip kutuyu ver piçlik yapma "dedi Ali Tahir. Sinirle.

" Sadece bir dilim alacağım ne bu cimrilik oğlum"

"Kutumu geri ver" diye kükredi Ali Tahir. Masanın diğer ucundan.

Necip bir anda yükselen adama anlam veremedi. "Al Ulan al altı üstü kek bizden kıymetli amına koyayım" diyip masaya attı kutuyu.

"Benim için özel yapıldı sıradan bir kek değil" diyip masadan kutuyu aldı ve Necipi umursamadan kekini yemeye devam etti.

Necip Ali Tahirin siniriyle Takoya döndü.

"Sende gönder lan paramı geri piç herif" dedi.

Tako ağır ağır cebindeki telefonu çıkardı ve bir bildirim düştü Necipin telefonuna.

"Ulan piç 1 milyon dolarım eksik"

"Şansını zorlama özür hediyesi olarak aldım" dedi Tako.

Necip dişleri arasından konuştu "Oğlum sen sek orospu çocuğusun" telefonu masaya bıraktı.

Masadakiler ile muhabbete daldı tekrar. KerimŞah’ın gözleri uzaklara daldı. Dün geceye dair bir şeyler hatırlamak için yokladı aklının her köşesini. Aklındaki anılar sis bulutunun ardından el salladı. Belli belirsiz bir şeyler canlandı gözlerinin önünde lakin sis perdesi tam aralanmadı.

Sıkıntı ile iç çekti. Sabah ki durumu değerlendirdi bir şey yaşanmamıştı. Tek gecelik ilişki yaşayacak türden birinede benzemiyordu.

Birden aklına gelmiş gibi doğruldu. "Necip şu çocukları bul dün beni gasp edenleri."dedi.

Necip telefonunu aldı bir yeri aradı ve arabasına doğru yürüdü. Şöförü Ahmet açtı kapıyı hızla Necip arkaya geçip yayıldı.

" Tarlabaşına "dedi.

Cebinden çıkardığı tütünü kağıda sardı ve dudaklarına götürüp tüttürmeye başladı.

İzbe sokaklara girdi araç. Sokakta yalın ayak gezen çocuklar aracın etrafını sardı. Necip araçtan inerek saçlarını parmakları ile geriye taradı. Sigarasından aldığı son dumanı temiz havaya bıraktı ve izmaritini havaya atarak fırlattı.

Kuru bir öksürüğün ardından önünde duran kahvehaneye doğru yürümeye başladı.

Kahveden bir iskemle alarak kapının önüne oturdu ve sırtını duvara yasladı. Tek ayağını dizinin üstünde birleştirip oturdu.

Az sonra kahvenin çırağı tavşan kanı bir çay ile koşarak geldi. "Hoşgeldin Necip Ağabey tavşan kanı çayını getirdim" dedi bir nefeste.

Necip çocuğun yanağına ufak bir şaplak atarak sevdi "Aferin lan" dedi gülümseyerek.

Sokakta yalınayak gezen çocuklara çöp toplayan toplayıcılara kapı kenarına oturmuş muhabbet eden kadınlara değdi gözleri. Az ötede çocuğunu sarıp sarmalayan kadına ilişti gözleri ve buruk bir tebessüm yayıldı yüzünde. Geçmişin tatsız izleri gelip geçti bir anlık. Evlatlık alındığında mutlu bir yuvası olacağına inanmıştı lakin çok geçmeden gerçekler yüzüne sağlam bir tokat olarak inmiş onu dünyanın acı gerçekleri ile baş başa bırakmıştı. Yüzüne değen rüzgar ile kendine geldi. Biraz sonra gelen telefon ile ayaklandı.

Cebinden çıkarlığı yüzlük banknotu çay bardağının altına koydu ve dar sokağa doğru ilerledi.

İlerideki küçük eski su deposuna girdi ve iki genci gördü.

Ağır adımlar ile çocuk yaşta denecek iki adamın karşısında durdu ve eğilip gözlerine baktı. Gözleri çocukların üzerinde gezerken kafasını kaldırdı ve "İkisini de ofise getir" dedi ve çıktı depodan.

Arabaya doğru yürümeye başladı. Işığı bir yanıp bir sönen sokakları arşınladı ayakları. Sokağın köşesini dönerken göğsüne aldığı ani darbe ile yalpaladı. Çarpmanın etkisiyle öne doğru savrulan kişiyi hızla tuttu kalın kolları.

Kendisine çekip son anda düşmekten kurtardığı bedenin bir çocuğa değil bir kadına ait olduğunu göğsünde hissettiği göğüslerin sertliği ile anladı. Kadının ılık nefesi hızla adamın boynuna dolandı. Kesik ve hızlı atılan her nefes Necipin boynuna dolanan görünmez ipi sıkıyordu sanki.

Karanlıkta seçemediği yüzüne baktı lakin belli belirsiz bir bakış yakaladı sadece.

Göğsüne dokunan küçük eller hızla onu göğsünden ileriye doğru itti ve hızla koşmaya başladı.

Yanıp sönen ışıkların ardında korkuyla koşan kadına baktı adam. Kadın hızla geri çekilirken adamın avuçlarında kaldı kadının boynundan sıyrılıp düşen fular.

Adam karanlıkta eline düşen bez parçasına baktı lakin seçemedi. Hızla cebine koyup arabaya ilerledi.

Arabaya binip ofise geldiğinde Kerimşah açık olan projeksiyondan Turnanın fotoğrafına bakıyordu.

Öyle ki Necipin içeri girişini bile farketmedi. Necip kendini deri koltuğa bırakıp konuşana kadar gözlerini kadının yüzünün her yanını arşınladı.

"Güzel kadın" Necipin sesiyle kendine geldi KerimŞah.

"Bir şey var ama çözemiyorum" dedi.

"Fazla paranoyaksın. Bir şey olsa Tako muhakkak bulur. Cehennemin dibine gömülse o piç ne yapar ne eder o bilgiye ulaşır" dedi.

KerimŞah elini yüzünden çekerek "Haklısın" dedi.

"Çocukları buldum aşağıdalar" dedi. KerimŞah ayağı kalkıp aşağı ilerledi. İki gencin karşısında durdu.

Gençler hemen tanıdı adamı. Başlarını öne eğdiler.

KerimŞah bir sandalye alarak ters çevirdi ve oturdu.
"Param nerde" dedi. Oldukça yumuşak bir sesle.

İki çocuk birbirine baktı ve "Affet abi vallahi ihtiyacımız olmasa çalmazdık" dedi.

"Param nerede Ulan" diye kükredi KerimŞah.

"Abi evin ihtiyaçlarını aldık " dedi kısa olan. Uzun olana baktı KerimŞah.

Yüzüne ne oldu dedi düz bir sesle. Çocuk kafasını kaldırdı ve konuşamadı kısa olan cevap verdi.

"Dün gece seni kurtarmaya çalışan abla yaptı"

KerimŞah tek kaşını havaya kaldırdı ve çocuğa baktı kafasını yana eğerek.

"Dilin yok mu lan" kısa olan cevapladı. "Var var abi varda abla öyle bir tekme attı ki dişlerini kırmış konuşamıyor ki adam akıllı" dedi gülerek.

"Fena benzetmiş" dedi Necip. Kısa olan hemen atıldı. "Sorma abi hemde tek bir tekme ile öyle sıradan düz bir tekme değil haa uçan tekme attı" dedi gözlerini pörtleterek.

"Adın ne lan senin" dedi KerimŞah.

"Adım Cengaver Ağabey buda kan kardeşim Efe"

"Çalışmak varken niye çalıyorsun" dedi gözlerini kısa olana dikerek.

"Sabıkam var Ağabey kimse iş vermiyor verende ne sigorta yapıyor nede adam akıllı ödeme yapıyor bakmak zorunda olduğum bir ailem var. Babam zebaninin teki tek derdi para. Anam desen bronşit hastası. Küçük kardeşim var mecburum" dedi.

Peki ya arkadaşın "Ağabey onun anası babası yok tek tabanca takılıyor o işte bana yardım ediyor çok zorda kalınca" dedi bir çırpıda.

"Söyle bakalım ne ceza vereyim size" dedi KerimŞah.

Gençler birbirlerine baktı cevapsız kaldılar. "Ahmet çek vur uzun olanı" dedi KerimŞah kükreyerek.

Ahmet hiç düşünmeden belinden silahı çıkarıp elini tetiğe götürdü ve basar basmaz Cengaver Efenin önüne geçti. Kuru sıkı tabancanın sesi boşlukta yayılırken Efe hızla arkadaşına baktı korku dolu gözlerle. Elleri ile yokladı lakin Cengaverde hiç bir yara emaresi yoktu. Hızla arkadaşına sarıldı.

KerimŞah hızla sandalyeden kalktı ve "Aferin kan kardeşliğin hakkını veriyorsunuz" dedi arkasını dönerek.

Necip olanlara kahkahalar ile gülerken gelip kısa olanın kafasını okşadı.

"Ahmeti takip edin size gerekeni söyleyecek" dedi ve arkasını dönüp çıktı.

Efe ve Cengaver birbirine baktı şokla. Korku tüm bedenlerini sarmışken karşılarında duran adamın konuşması ilr kendilerine geldiler.

"Yarın akşam saat 6 da burada olun işe alındınız"

"Ne işi Ağabey" dedi Cengaver gözlerinin içi parlayarak.

"Bar bölümünde komi olarak başlayacaksınız her şey usulüne uygun olacak" dedi ve cebinden çıkardığı bir deste parayı çocuklara fırlattı.

"Şununla arkadaşının dişlerini yaptır. Üstünüze başınıza adam akıllı bir şeyler alın gecikmeyin sakın" dedi uyarır tonta.

"Tamamdır ağabey sen yeter ki emret" dedi Cengaver Neşeyle.

İki adam neşe ile sarıldı birbirine. Umut hiç beklemedikleri anda hiç beklemedikleri bir adam tarafından verilmişti kendilerine.

Hayatın garip cilvesi dönüp dolaşıp bulmuştu kendilerini... Bundan sonra başka bir dünyanın kapıları aralanacaktı iki genç için.

Ali Tahir eve gelip üzerini değiştirdi ve ılık bir duş aldı. Ne zaman duşa girse uzun süre kalamıyor işini çarçabuk halledip çıkıyordu. İşini bir çırpıda halledip çıktı duş kabininde. Ne zaman bu buraya girse göğsü bir bilinmezlik çukurunda savrulup debeleniyor sonra o çukura hapsoluyordu.

Bir kaç dakika uzun kalmak demek onun sonu demekti. Panikliyor ve atak geçiriyordu. Elbette geçmişinin derin izleri vardı bunu yaşamasına sebep olan. Her seferinde bıkmadan usanmadan kirli olan geçmişi tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriliyor ve onu boğuyordu.

Boynuna dolanan aklını sarmalayan geçmişi belki de onun en karanlık ve en kirli yönüydü. Ne kadar yıkanırsa yıkansın kendini kirli ve daha da kirlenmiş hissediyordu. Hızla kendini dışarı attı.

Nabzı yükselmişti. Beline sardığı havlu ile birlikte yatağa attı kendini zar zor. Elini göğsüne götürüp kesik kesik nefes aldı ve düzene girmesi için bekledi bir süre sonra komidinin üstünde duran kutuya ilişti gözleri o an bir el gelip onu o kirli ve karanlık diyardan aldı ve güneşli ve temiz bir diyarın tam da ortasına soktu.

Güzel yüzü aydınlandı gözleri ışıldadı bir anda. Yüzünde engel olamadığı bir gülümseme peyda oldu.

Kafasına duran nemli saçlarını elleriyle savurdu ve ayaklanıp kendisi için temiz kıyafetler seçti. Üzerine geçirdiği bir jean ve temiz bir üst ile oldukça göz kamaştırıcı görünüyordu. O eşsiz parfümünü sıktı. Rolex marka saatini koluna taktı ve dışarıya attı kendini.

Diğerlerinin aksine tek başına hareket ediyor şöför kullanmıyordu.

Sitenin bahçesinden çıktı ve otoparktaki arabasına binip galeriye doğru ilerledi. Büyük galerinin önüne geldiğinde arabasını park etmesi için çocuklardan birine verip hızla içeri girdi.

Kulaklarına ilişen sesi tanıdı ve bedeni ani bir hızla sesin geldiği yöne döndü. Bir süre bakakaldı. Tüm neşesi ve mutluluğu ile güneş gibi aydınlanıp dükkanın içine dolan o ses bir şarkı gibi can buluyordu kulaklarında.

Genç kız son model şık arabalardan birine dayandığı elleri ile son derece mutlu görünüyordu. Uzaktan ne konuştuğu belli olmayan hali ile oldukça keyifli bir an içinde olduğu belliydi.

Hızla arkasında duran adam dönüp uzun ve yakışıklı sayılabilecek o adamın boynuna atıldı ve yanağından öptü. O an Ali Tahirin sinirle çenesi seyirdi.

Anlındaki damarlar belirginleşti. Yanına hızla yetişen eleman onu bu tufandan çekip aldı.

"Tahir Bey hoşgeldiniz bir emriniz var mı" dedi yanında el pençe duran çalışan.

"Yoook"! dedi Ali Tahir ve sinirle ofis katına çıktı. Yukarıda tutunduğu demir pervazdan ikiliyi buldu tekrar gözleri. Kızın sıcak ve neşeli halleri adamım kızın belini sıkıca kavrayıp yanağına kondurduğu sıcak öpücük...

"Ne oluyor lan sana bir kek yaptı diye kendini özel mi sandın" dedi içindeki kötü köpek.

"Evet" diye karşılık verdi iyi olan.

"Siktir lan! Altı üstü teşekkür etti özel anlamlar yükleyip ne havaya girdin piç" dedi yine kötü olan.

İyi olan köşeye sindi ve cevapsız kaldı. Adam Demir pervazı öyle sıkıyordu ki ellerindeki boğumlar beyazladı kanı çekildi. Zar zor çekti ellerini ve kendini deri koltuğa atıp kafasını geriye yasladı.

Cebinden telefonu çıkarıp Necipi aradı ve kısa bir süre sonra çıktı

 

Loading...
0%