Ali Tahir'in bakışları yumuşadı bir anda gülümsedi ,gözlerinin içi parıldamaya başladı. O an içinde oluşan sarılma iç güdüsüne engel oldu zar zor.
Dilefruz, yüreğine ve hatta ruhuna tanıdık gelen bu adamı dikkatlice süzdü. Bir yerden görmüş olabileceği ihtimalini tarttı fakat çıkaramadı.
Ardından İbrin'e döndü. " Anlat hadi! Daha abinin canını alacağım " dedi kaşlarını çatarak.
O sırada burnuna tampon yapan adam güldü.
Necip köşede acıyla kıvranırken Nazlı başında durmuştu. "Ahhh!! İyi ki bir çocuk yapmışım Nazlı. Aldığım darbeden sonra çocuk olur mu bilmiyorum " dedi acı içinde kıvranırken.
Nazlı eşinin haline acırken sarıldı ve göğsüne yasladı Necip'i.
İbrin, Ali Tahir'e baktı. Sonra bakışları Dilefruz'a döndü. " Hani bana bu bilekliği emanet etmiştin hatırladın mı?" dedi elindeki bilekliği göstererek.
Dilefruz bilekliğe baktı bir kaç saniye "Hatırladım ne oldu" dedi sonra.
" Bu bilekliğin bir eşi var. " dedi İbrin.
Dilefruz anlamayan gözlerle baktı. " Saçmalama Bala'm. Bir tane var ondan o da sende öteki eşi yok oldu. Hem sen nereden biliyorsun bir eşi olduğunu " dedi birden.
İbrin bir anda Dilefruz'un ayaklarının önünde diz çöktü ve ellerini dizlerine koydu.
" Balam! Bilekliğin diğer sahibi odur" dedi Ali Tahir'i göstererek. Dilefruz'un bakışları bir anda Ali Tahire döndü.
Baştan aşağı süzdü. Yüreğine tanıdık gelen adamın siması tanıdık geldi sonra. Bir an bakışları sol kolundaki bilekliğe kaydı.
Yüreği hop etti. Kanlı canlı karşısında duran adam rahmetli babasına ne çok benziyordu oysa. Yüreğinin odaları her türlü ihtimali aradı taradı ama aklına düşen gerçeklik o odaların tüm kapılarını suratına vurdu.
Kalbi sıkıştı o an. Ruhu bedenine dar geldide canı çıkmadı sanki. Bir ateş peyda oldu gözlerinin önünde. Yanan bir ev. Evden çıkan cesetler. Bir an çok kısa bir an aklını yitireceğini sandı. Nasıl derdi yangının kendisi yüzünden çıktığını. Nasıl anlatırdı anne babasının ölümüne sebep olupta onu yetim öksüz bırakanın kendisi olduğunu.
Sonra aklı benliği reddetmeyi seçti. Olamaz dedi içinden benim kardeşim öldü. Öleli yıllar oldu. Kabullendim. Kabulleneli çok oldu.
Bir anlık öfke ve hışımla İbrin'i itti ve ayağı kalktı. " Saçmalarsın! Aklımla dalga geçersin benim!" dedi öfke saçan gözlerini İbrin'e dikerek.
" Doğruyu söylerim Dilefruz dinle." dedi İbrin yalvarır vaziyette.
Dilefruz hızla ayağı kalktı.
" Can çiçeğim dedim sana! Sen dalga geçersin benimle. Ölmüş kardeşimi anma sakın bir daha. anma ki karşılığı olarak abinin canını bağışlayayım. Lakin anarsan konuşursan kardeşimi affetmem" dedi Dilefruz öfkesine yenik düşerek.
" Ali Tahir senin kardeşin. Bileklikte tarih bile yazıyor. Oyun ettik sana gelmen için. Çok aradı seni, dönebilmen için oyun oynadık sana evlilik falan yok! " dedi İbrin bir anda.
" Kesss!!! Anma dedim sana sus dedim anlamaz mısın sen beni. "
Hızla doğruldu. " Sen benim yüreğimi sevgimi oyununa alet mi ettin!!! Bundan böyle can çiçeğim öldü duydun mu beni öldü! Sakın bir daha çıkma karşıma" dedi öfkesini taşırarak.
Dilefruz arkasına dahi bakmadan geldiği kapıya döndü. İki yanında titreyen ellerini yumruk yaptı. Tırnakları avuç içlerini yaralarken sırtında taşımakta güçlük çektiği bir yükle ileriye adımlamaya çalıştı. Neredeyse düşüp bayılacaktı.
Ali Tahir'in her yanı hüzün kaplanırken sol gözünden bir damla yaş döküldü. Serçe yutkunarak tuttuğu elini sıktı. Destek olmak istedi fakat yanında ki adam neredeyse devrilmek üzere olan bir ağaçtan farksızdı. Aradığı, beklediği kadın, yüzüne bile bakmamış sorgulama gereği bile duymadan kesip atmıştı.
Ali Tahir'in yüreği çöreklendi. Katran oldu.
Abla!!!" diye yankı buldu Ali Tahir'in sesi. Bağırmak ki ne bağırmak. Feryat gibi, acı gibi ağır biri bir "Abla " çıktı Ali Tahirin titreyen dudaklarından.
Dilefruz duraksadı. Dönüp sarılmak istedi içini çeke çeke ağlamak af dilemek istedi. Yapamadı. Gerçekleri konuşmak ağır geldi. Hiçbir şey demeden çekti gitti. Ablasının ardından dizlerinin üstüne çöken koca adam çocuk gibi ağladı. Hıçkırıkları her birinin kulağını delip geçti. Yüreğini hançerledi. Serçe , Ali Tahir'in önünde diz çöküp ağlarken öte yandan elleri ile ağlayan adamın gözyaşlarını silmeye çalışıyordu.
Dönüp giden kadının arkasından baktı. Bir anda koştu ve ablasının önüne geçti. Omuzlarını tuttu. " Abla!! Gözlerime bak ! Tanımadın mı beni"dedi hüzün dolu sesiyle.
" Çekil yolumdan benim kardeşim falan yok!" dedi Dilefruz.
Ali Tahir hızla gömleğinin kolunu sıyırdı. Kolundaki doğum lekesini gösterdi. " Bunuda mı hatırlamıyorsun!" dedi sitemle.
Dilefruz yüzüne baksa bile gözlerine denk gelmemek için kaçtı adeta.
" Sana çekil git derim be adam kardeşim falan yok benim duydun mu!!" diye bağırdı.
" Abla!!" " dedi Ali Tahir. Gitmeye yeltenen kızı tuttu. O sırada dirseği ile Ali Tahirin dudağını patlatan kadın onu kenara iterek ilerledi.
Dilefruz arkasını döner dönmez gözyaşlarına boğulmuştu. Gözlerinden sicim gibi akan yaşları durdurmaya gücü yetmedi.
Ali Tahir'in gözünden düşen her bir damla yaş, taş olup Serçe'nin yüreğine oturdu.
" Ağlama! Dur artık Ali Tahir öleceğim yoksa" diye feryat etti Serçe.
Ali Tahir yaşlı gözlerinin arasından Serçeye baktı ve kafasını Serçe'nin göğsüne kapatarak ağladı. Serçe göğsünde yatan adamın saçlarını okşadı. KerimŞah geldi ve Ali Tahirin çöktüğü yerden kaldırdı.
" Kardeşim kalk artık " diyebildi. Ali Tahir kalktı ve Serçenin elini tutarak hiçbir şey demeden çıktı gitti.
Dilefruz araca bindiğinde hıçkırıklara boğularak ağladı. Şöfore durmasını söyledi ve az sonra durduğu köprünün ucuna gelerek avazı çıktığı kadar bağırdı.
Günler gelip geçti. Ali Tahir içine kapanada Serçe'nin yanda olması ile daha kolay geldi üstesinden ve bir daha ablası hakkında konuşmadı. Kimsede konuyu açmadı bir daha.
Devran Karadeniz'e kıyısı olan şehirden uzak taş eve doğru sürdü aracı. Az sonra kapıyı açtı ve seri adımlar ile evin içine adımladı. Arkası dönük halde elindeki fırça ile tali boyayan kadın adamın gelişini fark etmeden boyamaya devam etti. Devran arkası dönük kadını bir müddet izledi. Kadın elindeki fırçayı kenara bıraktı ve yanında duran alkol dolu şişeyi başına dikti. Ayağı kalkarak geriye adımladı ve tamamladığı resme baktı. Ali Tahir'in eşsiz ve güzel yüzü tuvali boydan boya kaplamıştı. Kanlı canlı bir insan gibi karşısında duruyordu. Tek bir kusur bulmak mümkün değildi. Dilefruz resme baktı ve şişeyi tekrar kafasına dikti. Şişenin içindeki alkol bittiğinde yenisini almak için arkasını döndü ve Devra'nın koca bedenine çarptı. Devran sarhol olan kadının yalpalamasıyla bir anda sırtından kavradı ve tuttu. Devranın kendisini tutması ile kaşlar çatıldı Dilefruzun. " Ne işin var senin burada evlenmiyormuydun sen " dedi kızarak.
Devran mor yüzü kabuk bağlamış dudağı ile zar zor gülümsedi. Dilefruz kendisine gülen adamın güldüğünü görünce sinirle kollarından kurtulmaya çalıştı. " Bırak beni !
" Bırakmam. Ben kendimi sensiz yaşamaya alıştırmıştım ama sen çıkıp geldin. Bırakmam, bırakamam artık. "
" Bırak diyorum be adam bırak sen bana ihanet ettin!"
" Şhhh! Asla. Seni ömrümün sonuna kadar bekleyebilirim kadın"
" Beklemedin. Gelmesem evlenecektin"
Devran usulca eğildi ve sardığı kadının başından öptü. Dilefruz tek bir öpüşle dağılırken Devran tekrar tekrar içine çeke çeke öptü ve iç çekti. " Bırak beni hile yapıyorsun" dedi. Fısıltı ile az önce ki öpüşü kastederek.
Devran Dilefruz'un çenesini tutarak gözlerine baktı. " Eğilip dudaklarından öptü. " Dilefruz'un kendisine karı koyamayacağını çok iyi biliyordu. Gözleri yumuldu kadının.
Dilefruz kendisini ele geçiren adama kızdı ve öptüğü sıra hızla Devranın dudağını ısırdı. Devran acıyla bağırdı. 'Ahhhhhhhh!' Yetmedi mi kadın yetmedi mi verdiğin zarar"
" Beter ol !"
Devran yan taraftan duran yatağa oturdu zar zor. Bir anda karnını tuttu ve yüzü acıyla kasıldı. Zar zor konuştu. ' Dilefruzzz'
" Bir şey oluyor. Ben Ben iyi değilim " dedi acıyla kasılarak.
Dilefruz adama baktı. Devran'ın acıyla kasılan yüzü titreyen elleri ile bir anda adama yürüdü. " İyi misin " dedi merakla. Devran karnını tuttu ve " Ahhhhhhhhh!! " diye bağırdı. Acıyla haykıran adamın hemen yanında bitti ve omuzunu tuttu. " Ne oluyor Devran iyi değilsin" dedi ve adamın yüzünü görmek için eğildi.
Eğildiği sıra Devran, Dilefruu hızla tuttu ve yatağa yatırarak üstüne yattı. Kadının hareket alanı kısıtlandığında az önce ısırılan dudağını yaladı ve gülümsedi."Mənə oyun oynadın, burax məni"
“ Bırakamam bırakmam ay yüzlüm. Sen beni bir kere bıraktın ama ben bırakıp gidemem aldım bir kere kokunu çektim içine seneler sürer alışmak sensizliğe kaybedecek vaktim yok anlamıyor musun ”
“ İyi o zaman ben almadım canını ama babam alır “
“ Sensiz olduktan sonra ölü ya da diri olmanın bir faydası yok anlamıyorsun değil mi? Öldürsün ! Öldürsün sende kurtul bende o vakit. Hatta babana beni sen teslim et!”dedi Devran ciddiyetle. Kafasını çevirdi kadın. Yüz yüze gelmeye korkuyordu. Kendide biliyordu gözlerine baksa kendine engel olamaz.
Kafasını çevirmesi ile gerdanı ve yanağı olduğu gibi gözlerinin önüne serildi Devran’ın zorlukla yutkundu. Bu kadın onu ihtilaliydi biliyordu. Kalbi hızlanmaya başladı. Eğildi ve usulca öptü yanağından. Yavaş yavaş sindire sindire yılların özlemini hissettirir gibi öptü.
Nefes alış verişi hızlandı. Bir saniye kadar durdu ve sıcak gerdanına uzun ve baskın bir öpücük kondurdu.
Ardından kulağına doğru eğildi ve fısıldadı. “ Beni sensiz bırakma her gün ölürken yaşamaya çalışmak çok zor…” nice sitem ve özlemi içinde barındırıyordu o ses ı fısıltı.
Dilefruz adama döndü bir anda. Bakışları dolandı adamın yüzünde ve elini kurtarıp yaralı dudağında gezdirdi parmağını.
“ Çok mu acıyor” dedi yaralı dudağına bakarken.
“ Acıyan orası değil Dilefruz. Kalbimin acısı tüm acılarımın önüne geçiyor bilmiyorsun”
Bir damla yaş süzüldü Dilefruz’un gözünden bir damla yaş süzüldü. “ Biliyorum. En çok ben biliyorum. Deli gibi yanarken çekip gitmenin acısı bir kambur gibi yüreğimdeydi. Ağırlığı altında ezildim durdum. Ben sana değil kendime ihanet ettim. Seni bırakıp gitmek kendime yaptığım en büyük ihanetti. Kalbime aklıma ruhuma ihanet ettim. Hepsi ayrı ayrı terk etmek istedi beni. Seni gördüğüm ana kadar farkında değildim o kadar lakin ne zaman ki gözüm sana değdi o an bedenim yaşam çanlarını çalmaya başladı. Şimdi sen söyle bundan sonra ne yapsın Dilefruz. Bunca acıyla nasıl yaşasın.?” Devran Dilefruz’un diğer gözyaşı düşmeden dudaklarıyla tuttu.
Dilefruz, bir müddet gözlerini yumdu.
“Sensizlik yüküne alıştırdım kendimi. Ya kardeşim canım dediğim o adam onun yükünü nasıl taşırım ben “ dedi ve gözyaşları yoğunlaşmaya başladı.
Devran yavaşça kalktı ve Dilefruz’u oturur hale getirdi. Kucağına aldı ve sardı. Dilefruz bir bebek gibi sokuldu Devrana.
“ Alışma! Alışmaya çalışma bunca zaman sonra buldunuz birbirinizi sende biliyorsun kardeşin olduğunu. Bakışını bilirim ben senin. “
“ Olmaz yapamam “ dedi Dilefruz.
“Nice ay yüzlüm niye! Neden kendine zulğm ediyorsun?” dedi Devran sitemle.
Dilefruz usulca kalktı Devranın kucağından arkasını döndü. Pencereye adımladı nefes alabilmek için. Uzakları izledi bir müddet. Sonra arkasını döndü. Kanlanan gözleri ile baktı Devrana.
“ Benim yüzümden öldüler. Ben sebep oldum ölmelerine. Nasıl söylerim nasıl anlatırım affetmez. Affetmeyeceği gibi bir de bu acı yük olur ona. “ Acıyla haykırdı her sözcüğü.
Devran yanına adımladı. Sarıldı ve saçlarını okşadı. Öptü sonra anlını. “ Küçüktün çiçeğim, çok küçüktün. Kim ister ailesine zarar vermeyi. “
“Kimse kimse istemez ama ben bunu ona anlatamam. Ne yaşadığı ne zorluklar gördü kim bilir. Hepsi benim yüzümden yüzüne bakmaya yüzüm de yok yüreğimde. “
“ Dilefruzzzz !! Senden sonra daha çok dağıldı. Böylesi daha mı iyi söyle. İkinci defa yaşadı aynı acıyı. Yapma yapma ne olur. Kendine de ona da bu kötülüğü yapma. “
“ Ben senin gibi güçlü değilim. Sahip çıkamam söyleyemem ona gerçekleri. Ya benden daha çok nefret ederse. Böylesini unutur. Ama öteki türlü affetmez urgan gibi dolanırım ben onun boynuna.”
Devran sıkıntı içinde iç çekti daha fazla üstüne gitmedi sarılmakla yetindi.
Tako, İbrin’in evde yalnız olduğunu bildiği için evine gitti. İbrin kapıyı açar açmaz Tako ile karşılaşınca önce kısa bir şok yaşadı. Ardından mahallelinin dedikoducusu Hatice Abla seslenince Tako’yu gömleğinden tutar tutmaz içeri aldı.
Tako kadının telaşlı haline gülerken İbrin Hatice Ablayla konuşuyordu kapıda.
“ Kız İbrin bak bu sefer ki çok iyi talip hem çocuğuda kabul ederim demiş gel he de şu işe “
İbrin sıkıntı ile kapıyı tuttu. “ Abla yok istemiyorum ben evlilik falan sağol hem abimde istemez”
“ Kız turşunu mu kuracak yalnız geçer mi hayat. Kız bana bak sende konumunu sıcak tutan bir adam istemez misin kız gençsin güzelsin valla el üstünde tutar seni. Uzaktan görmüş pek beğenmiş yakışıklıda. “
Tako duyduklarıyla öfkelendi ve bir anda kapının kolunu kavradı. O sırada İbrin eliyle engel oldu kapı arkasında kalan adama.
“ Sağol abla müsadenle işim var hem abim gelecek kurban olayım yüz göz etme beni”
“ Tamam tamam sen bir düşün taşın ben yine uğrarım “ dedi ve arkasını dönerek gitti. Tako’nun eliyle kapıyı sertçe itip İbrin’i kapı ile arasına alması beklenilen şey değildi. Az öncekinin aksine öfkeyle soluyordu.
“ Az önce sana biri talip mi oldu bana mı öyle geldi” dedi Tako sinirle.
“ Yok yani mahallelik yerde olur böyle şeyler Hatice Abla işte her zaman ki hali “
“ Nasıl her zaman ki hali!!! Sana sürekli talip mi çıkıyor yani”
İbrin bir anda yaptığı gafın farkına vardı.
Cevap vereceği sırada kapı çaldı hızla.
“ İbrin kızım aç kapıyı”
İbrin telaşla Tako’yu kolundan tuttu ve odasına soktu. “ Sakın tek kelime etme ve beni bekle” dedi.
Kapıya doğru gittiğinde ise telaş içindeydi…
Bizim kız deli çıktı. Hemde zır deli yeni karakteri beğendiniz mi