İbrin çalınan kapının telaşıyla Tako’yu odasına sokarak hızla kapıyı kapattı. Telaşla çalınan kapıyı açmak için koştu.
Nefesini bir an düzenleyerek kapıyı açtı. Kayınpederini karşısında görünce derin bir nefes aldı.
“Buyur Baba Hoşgeldin “ dedi gülümseyerek.
“ Yok kızım gelmeyeyim. Peri babaannesi ile uyuyacağım diye tutturdu. Müsaden olursa bu gece bizimle kalsın.” dedi yaşlı adam.
“ Olur tabi. Sen yarın sabah okula bırakırsın değil mi”
“ Hay yaşa! Bırakırım bırakırım kızım sen merak etme. Bir durum olursa ararım ben. Annenle konuşurken bitti şarj geçerken söyleyeyim dedim “
“ İyi yapmışsın. Bir kahve yapsaydım?”
“ Yok yok ben daha Peri ile vakit geçireceğim. Burada vakit kaybetmeyeyim hadi selametle. “
İbrin giden adamın arkasından kapıyı kapatacakken Devran bir anda görüş alanına girdi ve kalbi korkuyla atmaya başladı.
***
İbrin’in eşinin ölümünden sonra kayınpederi ve kayınvalidesi olayın iç yüzünü öğrendiklerinde evlatlarının ölümüne üzülemediler. Oğlu yıllarca anne babasına eziyet etmiş çektirmişti. Anne babası dini bütün iyi insanlar olmasına rağmen evlatları ne yazık ki onlar için sınav olmuştu.
Kayınpederi, oğlunun gelinini sattığını duyduğunda gelininin ellerini tutup helallik istemişti gözyaşları içinde.
Peri’nin doğması ile desteğini hiçbir zaman esirgemedi gelininden. Devran cezaevinden çıkana kadar sahip çıktı. Çıktıktan sonra yatırım için aldığı evi torununun üstüne yaptı ve oturmalarını söyledi. Aile oldular.
***
İbrin korku ve şaşkınlıkla abisine bakarken “ Abi hoşgeldin “ dedi kekeleyerek.
“ Ne oldu kız. Yüzün sararmış “ dedi Devran.
İbrin ellerini yüzüne götürerek yanaklarına dokundu ve “ Aaa yok iyiyim ben babam geldi. Peri onlarda kalacak bu gece”
“ Cimcimeye bak sen “ güldü İbrin.
“ Sen nereden geliyorsun böyle?”
Devran bir an durdu. “ Dilefruz’un yanından geliyorum”
İbrin şaşırdı. “ E hayattasın hala “
Devran kahkaha attı. “ Kızım yüzümün halini görmüyor musun sen “
“ Öyle öyle de… Nasıl durumu iyi mi “
“ Değil. Dağılmış durumda. “
İbrin üzüntü ile Devranın yanına oturdu.
“ Ne olacak peki abi böyle Ali Tahir nasıl kötü oldu görmedin mi”
“ Gördüm. Dilefruz’un ondan farkı yok İbrin sebepleri var “ dedi Devran kederle.
“ Ne sebebi abi insan kardeşine sırt döner mi yapma Allah aşkına “
Devran derin bir iç çekti. Yüzü kederlendi.
“ Ne oldu söyle bir şey olmuş bilirim bu bakışı” dedi İbrin parmağını abisine doğrultarak.
“ Bana bak kimseye bir şey anlatmayacaksın duydun mu beni “
İbrin işaret parmağını orta parmağına doladı. “ Söz anlatmayacağım “
“ Dilefruz’un ailesinin yangında öldüğü gece varya “
“ Eeee”
“ O gece yangın Dilefruz yüzünden çıkmış “ dedi Devran.
İbrin idrak etmeye çalışarak konuştu. “ Nasıl nasıl yani?”
“ Doğum günüymüş o gün çocuk aklı ile pastasını erkenden üflemek istemiş. Kibriti yakmaya çalışırken bir anda yangın çıkmış büyümüş işte. Sonrası…”
“ Sus sus anlatma kaldırmaz yüreğim “
“ Çocuk İbrin çocuk! 8 yaşında daha. Elini yakınca yaktığı kibrit fırlayıp çiçeğe düşmüş bir anda alev almış heryer o sırada dışarı koşmuş akıl edememiş evdekileri uyandırmayı. Yardım istemiş fakat geç kalmış işte…”
“ Bunca sene bu acıyla nasıl yaşar insan demek o yüzden doğum gününden nefret ediyor”
“ Nasıl olacak bilmiyorum. Yüzüne bakamam benim yüzümden yetim öksüz kaldı dedi durdu tüm gün”
“ Haksız sayılmaz”
“ Yapma İbrin. Seneler sonra bulduğu kardeşine sarılamadı. İçindeki suçluluk duyduğu yüzünden. Kim ister böyle bir şeyi “
“ Abi elbette kimse istemez. Bak onu suçlamıyorum ama kendini suçlaması çok normal yani bu tepkiyi vermeside normal ama belki konuşşa…”
“ Sakın!!! Kendi isterse konuşur. Duydun mu beni “
“ Tamam duydum. “ dedi İbrin ve kederle oturdu.
Saatler geçti. Akşam yemeği yediler oturup çay içtiler. Sonra uyumak için odasına geçti Devran. İbrin ise etrafı toparladı ve odasının kapısını açtı.
Tako’nun karşısına çıkması ile bir anda ufak bir çığlık attı ve elini ağzına atarak susturdu kendini.
“ İyi misin “ diye bağırdı Devran.
“ Evet abi böcek gördüm yok birşey” diyerek hızla konuştu.
Ardından Tako’ya döndü. Tako çatım kaşlar ile bakıyordu İbrin’e ili elini beline koydu ve “ Saatler oldu seni bekliyorum!”
“ Ben ben çok özür diliyorum. Abim geldi konuşurken kafam… kafam öyle doluydu ki unutmuşum çıkmış aklımdan çok özür dilerim” dedi utanç ve mahcubiyetle.
“ Ne hoş eşya mıyım ben unutulacak !”
İbrin dudaklarını kemirdi. “ Çok özür diliyorum” diyebildi sadece…
Aklı abisinin anlattıkları ile dolup taşmış koca adamın varlığını unutmuştu.
“ Abim uyudu ben çıkarayım seni sessizce “
Tako kaşlarını kaldırdı ve geri geri giderek kendini İbrinin yatağına bıraktı. “ Bu kadar saat burada kaldım. Yorgunluktan öleceğim. Beni hiç bir güç çıkaramaz buradan” dedi ciddiyetle.
İbrin şaşkınlıkla yatağında yatan adama baktı. Yanına yaklaştı ve kolundan tutarak kaldırmaya çalıştı. “ Kalk ne olur abim görürse ne olur biliyor musun sen ?”
İbrin Tako yu çekiştirirken Tako bir anda kolunu çekince İbrin Tako’nun üstüne düştü.
İbrin siyah uzun saçları Tako’nun yüzüne düşerken heyecanla atmaya başladı kalbi. Yanaklarının kızardığına emindi. Hemen kalktı Tako’nun üstünden.
Üstünü başını düzeltti. Tako uzandığı yataktan kalkarak ayaklarını yataktan indirdi ve ellerini yana koydu. İbrinin utanan haline güldü içten içe.
İbrin derin bir nefes alarak konuştu. “ Her neyse sen yatakta uyu bu saatte çıkaramam artık seni sabaha karşı kimse görmeden çıkarsın “ dedi hızla.
“ Olur “ dedi Tako. İbrin dolaptaki yer yatağını çıkararak yere serdi ve pijamalarını alarak Tako’ya döndü.
“ Arkanı dön “
Tako İbrin’i baştan aşağı süzdü ve sessizce arkasını döndü. İbrin hızla giyinirken Tako arkası dönük halde konuştu.
“ Bazı şeyleri netleştirmemiz gerekiyor “ dedi sakince. İbrin pijamasının üstünü hızla kafasından geçirerek saçlarını ensesinden kavrayarak pijamasının içinden dışarı çıkardı. Nefeslenerek yer yatağına oturdu ve bağdaş kurarak sırtını dolaba dayadı. Tako yavaşça döndü arkasını doğruldu ve yer yatağının diğer tarafına oturdu. Aynı şekilde bağdaş kurarak ellerini kucağına koydu.
Gözlerini İbrin’e dikerek baktığında İbrin kıpırdanıp yüzüne düşen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı.
“ Konuşalım o zaman “ dedi fısıltı ile gözlerini kaçırarak.
“ Biz, bizi konuşmamız gerek”
İbrinin yanakları kızardı bir anda. “ Seni dinliyorum “ dedi gözlerini kaçırarak. Tako eğildi ve İbrinin çenesini tutarak kendisine çevirdi. O an aralarındaki yakınlaşma sebebiyle ikisinin de kalbi hızla atmaya başladı.
Tako bakışlarını İbrin’in dudaklarına değdirdi. Derin bir soluk aldı ve geri çekildi. “ Dürüst olacağım. Senden etkileniyorum ve içimde harekete geçen bir volkan var. Üstelik hayatımda öptüğün ilk kadınsın. Tam da bu sebepten seni bırakamam artık. Bana dürüst olman gerek belirsizlikler bana göre değil “ dedi bir çırpıda.
İbrin şaşkınlık içinde bu denli açım yüreklilik ile konuşan adama baktı. Tüm söyledikleri arasında ilk defa onu öpmüş olduğu gerçeğine takılmıştı aklı. Kalbinde bir yerlerde denizler çağlarken Takonun kelimeleri aklını defalarca dolaşıp durdu.
Tako kendisine şaşkınlıkla bakan kadına eğdi kafasını.
“ İyi misin “. dedi yüzüne daha da yaklaşarak. O sırada bir an irkilerek geri çekildi İbrin.
“ Ben , ben senden büyüğüm. Sen gençsin üstelik benim bir kızım var “ dedi mahcubiyet içinde. O an elleri fazlalıktı sanki. Bir yanı deliler gibi etkileniyor öte ki yanı ise korkuyordu. Gitmesin kabul etsin diyordu. Tako gençti ve İbrin bir an kendini yakıştıramadı genç adamın yanına.
İçi sıkıntıyla doldu taştı. Tako dudaklarını yaladı ve gözlerini yumdu. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. “ Tüm bunların farkındayım ve hiç biri umrumda değil. Seni her halinle kabul etmeye hazırım ben sen yeter ki tamam de bana “
Bir an çok kısa bir an düşündü İbrin lakin hiç bir anlamda yanına uymuyor gibiydi. Kendini küçümsedi hatta.
“ Gençsin. Yolun uzun. Üstelik ben dul bir kadınım. Daha iyisini hak ediyorsun. Sana karşılık verdim. Vermemem gerekirdi biliyorum ama …” bir anda elini kaldırdı Tako.
“ Sus tamam ben anladım seni “ dedi ve birden bire ayaklandı.
İbrin şaşkınlıkla baktı Tako’ya. Tako ayaklandı ve arkasındaki kadının ona engel oluşunu umursamadan çıktı kapıdan. Dış kapıyı gümbürdetip çıktı.
İbrin demir kapının ardına yaslanıp kaldı hüzünle. Gözleri doldu o an. Göğsünü tuttu acı içinde.
“ Ne oluyor ne bu ses “ diyerek gözlerini ovuşturup ona bakan abisinin sesiyle kendine geldi.
“ Yok bir şey abi kapıyı kitlememişim de” diyerek hızla odasına adımladı.
Tako sıkıntıyla çıktığı evden hızla ilerledi ve aracına binerek Necipin mekanına gitti. Aracı park ederek Necip ve diğerlerinin oturduğu masaya ilerledi.
Sandalyeyi çekti ve oturdu. Herkes şaşkınlıkla ona bakarken eşini boş olan kadehe uzatarak doldurdu ve kafasına dikti. Necip hızla eğildi ve Tako’nun elindeki bardağı kaptı.
“ Ulan tadilat yeni bitti! Bir daha mekanımı dağıtırsan bende seni dağıtırım !” dedi elindeki kadehi masaya bırakırken.
Tako kaşları çatık halde baktı Necip’e ve tekrar eğilerek aldı bardağı. “ Adam akıllı içeceğim bırak !” dedi sitemle.
Necip kaşları çatılmış bakarken Alparslan girdi araya “ Dertli belli ki bırak içsin” dedi.
Ali Tahir masada sessizliğe bürünmüş halde içkisini yudumlarken KerimŞah arkadaşına baktı uzunca.
“ Ali Tahir. Biraz daha iyi misin ?” dedi yumuşak bir ses tonuyla.
Ali Tahir alayla güldü. Derin bir nefes aldı. Arkasına yaslandı ve yayıldı oturduğu sandalyeye.
“ Değilim. Ben hiç iyi değilim “ dedi acıyı barındıran sesiyle.
KerimŞah iç çekti ve ensesini kaşıdı. Susmakla yetindi. Kimsenin Ali Tahiri teselli edecek bir cümlesi yoktu. Kendilerini teselli edemeyecek kadar güçsüzdü hepsi.
Tako kadehini ardı ardına doldururken Necip Tako’ya her seferinde engel olmaya çalışıyor, Alparslan ise onların atışmasına gülüp duruyordu.
“ Aşığım ulan! O beni istemiyor ! “ diyerek hızla yumruğunu masaya vurdu.
O sırada masadaki tabakların bazıları masa örtüsünü kirletirken Necip hızla Takonun kafasına geçirdi. “ Kendine gel lan başlayacağım aşkınada sanada ulan bana bak Tako edebinle iç yoksa alacağım seni ayağımın altına. “ dedi sinirle.
KerimŞah Necip’e gülerken” Abi aşk acısı çekiyor çocuk ayıp değil mi destek olacağın yerde şu yaptığına bak “ dedi bıyık altından gülerek.
Necip ayağı kalkan Tako’yu ensesinden tutup sandalyeye oturturken “Ulan bu kafayı yemiş baksana bunun aşk acısının faturası hep bana kesiliyor! Ulan bu değil mi kadını öpen ne oldu şimdi!!!” dedi sitemle.
KerimŞah ve Alparslan gülerken Necip o sırada hala Tako ile uğraşıyordu. Ali Tahir ikisinin atışmalarına belli belirsiz gülerken keyfi biraz olsun yerine gelmişti.
Tako sandalyeye çöktü ve “ Ulan Tako yine yaptın yapacağını Ali Tahir bile keyiflendi sayende” dedi Alparslan.
Tako gözlerini ovuşturarak baktı Ali Tahire.
“ Ooo sende mi buradaydın “ dedi sarhoş halde.
“ Yaaa bende buradaydım” dedi Ali Tahir gülümseyerek.
“ Ha şöyle ya gül yahu değmez bu dünya. Hem ablan seni seviyor “
“ Ya bilirim sevgisinden ardına bile dönüp bakmadı. “
“ Yok yahu! O iş öyle değil bilmediğin şeyler var” dedi Tako.
“ Ulan bunun hem çenesi düşüyor içince hemde sapıtıyor.” dedi Necip.
“ Bırak. Bırak konuşsun baksana inanmış işte ablamın beni sevdiğine bırak konuşsun “ dedi Ali Tahir gülerek.
“ Seviyor tabi. Vicdan azabı çektiği için bakmamış yüzüne” dedi bir anda Tako.
Ali Tahir duyduğu şeyle bir anda doğruldu ve ciddiyete büründü gülen yüzü. “ Ne saçmalıyorsun lan sen”
“ Doğruyu söylüyorum. Gece İbrinin evindeydim. “
“ Siktir lan. Ulan bu mu aşk acısı çekiyor ! İte bak dün öptü. Bugün evine gitmiş “ dedi Necip.
“ Yahu beni öpmek istememiş yapmamalıydım dedi” Tako sitemle. Gözleri doldu ve kafasını kollarının arasına alarak eğildi.
Masa sessizliğe büründü bir anda. Necip omuzuna dokundu. “ Tamam kalk kendine gel oğlum. Her şey olacağına varır”
“ Her şey olacağına varmasın! Ben ilk defa aşık oldum eğer bir şey bir yere varacaksa İbrin bana varsın “ dedi kafasını omuzuna eğerek. Bir çocuktan farksızdı.
“ Tamam lan oda olur kendine gel. Dükkanında istediğin gibi dağıt! Şöyle yavru kedi gibi durma karşımda “ dedi Necip.
Güldü Tako sonra kederle baktı. “ Abi benim içim acıyor ben onsuz yaşayamam gibi geliyor ben bunun üstesinden gelemem “ dedi ve önünde duran şişeyi açarak bardağa doldurdu ve kafasına dikti.
Kimse engel olmadı. Sızana kadar içti.
Nazlı bebekle ilgilenirken Necip omu akma etmek için konuşup duruyordu.
“ Ben yeniden baba olmak istiyorum “
“ Necip!!! Hüma daha çok küçük büyümesi gerek”
“ Ben anlamam. Hem bak Alparslanın iki bebeği olacak benim kızım kardeşsiz mi kalsın!”
“ Necip çocuklaşma lütfen. Onların bebeği ikiz”
“ Bizimde ikiz olur belki hem bak bu sefer bile isteye olur özeniriz “ diyerek Nazlının omuzundan öptü.
“ Olmaz Necip olmaz “ dedi Nazlı sitemle.
Alpaslan akşam sofrayı hazırlarken kapının çalınmasıyla Alparslan kapıyı açmak için kapıya yöneldi. Kapıyı açar açmaz boynuna sarılan kadınla olduğu yere çakılıp kaldı.
“ Hayatım nerelerdesin seni çok özledim” dedi ağzını yaya yaya.
Mutfaktan çıkan Elif kocasına sarılan kadını görür görmez beyninden vurulmuşa döndü.
“ Alparslan!!” diyerek bağırması ile kadın kollarını gevşetti.
“ Hayatım kim bu yeni temizlikçi mi “ demesiyle Elif ikinci bir şok yaşadı. Alparslan bir yanındaki kadına bir öfkeden burnundan soluyan karısına baktı.
“ Elif dur açıklayabilirim “ dedi hızla.
“ Ayol neyi açıklayacaksın. Temizlikçiye hesap mı veriyorsun birde sevgilim”
Elif son sözcükle sabrının taştığını ve içinin köpürdüğünü hissetti. Hızla konsol çekmesinde ki tabancayı alarak ateşledi. Kadın çığlıklarla bağırıp dışarı kaçarken Alparslan karısının ona yürüyerek ateş etmesiyle kapıdan kendini zor attı.
O sırada tabanca sesiyle dışarı çıkan Asiye Nine gelininin torununu koca bahçede kovaladığını gördü. Elif hem Alpaslan kovalıyor hemde ateş ediyordu.
“ Gel ula buraya bok yiyen demek metresin var demek üstüme gül koklarsın. Öldürecağum ula seni gel ula Alparslan gel kaçma !!!” diye bağırıyordu.
“ Vuuu ha bu gelin ne der ula. Ne aldatmasi be karisi!” dedi dizlerine vurarak. Yanında duran koruma cevapladı.
“ Doğru der yengem. Sabah garinin biri geldu Alparslanın sevgilisiyum dedi ha bu sefer fışkıyı yedi abim”
“ Ne dersin ula sen vay bok yiyen!!! “ dedi Asiye Nine sitemle.
“ Valla doğru derim “
“ Ula yedim seni Alparslan “ diyerek hızla içeri girdi ve duvarda asılı olan tüfeği aldı Asiye Babaanne.
“ Kaçma ula bok yiyen yedum seni Alparslan! Utanmaz demek bunu da edecaktın ula bok yiyen gel ula kaçma!!!” diyerek Elifle birlikte Alparslanı kovalamaya başladı.
“ Durun ula dinleyun iki gari bir oldunuz canima kastiniz var ula” diyerek kaçmaya devam etti.
Kavradı ve karısından koşan torununu kalçasından vurdu.
“ Yandum ulaaaaaaa yandummmmmm” diyerek kalçasını tuttu Alparslan”
Serçe sıkıntı ile evde otururken sosyal medyada arkadaşının evlenmiş olduğunu görerek içerlendi.
“ Millet patır patır evleniyor ben hala teklif bekliyorum “ diyerek söylendi.
O sırada Ali Tahir’in banyodan çıkması ile sinirli bakışlarını karşısındaki adama dikti. “ Bir şey mi oldu “ dedi Ali Tahir şaşkınlıkla. Serçe ayağı kalktı ve hızla elindeki tableti Ali Tahir’in karnına doğru atar vaziyette uzatarak sinirle “ Var bir şey!!! Hala soruyor ya “ diyerek söylendi ve çıktı odadan.
Ali Tahir Serçenin arkasından bakakalırken kucağına fırlatılan tableti yatağın üstüne bırakarak giyinme dolabına ilerledi.
Turna, KerimŞaha akşama doğru İbrin’e gideceğini ve Ali Tahir için bir şeyler öğrenip öğrenemeyeceğini haber verdikten sonra akşam saatlerine doğru İbrin’in evine doğru yol aldı.
KerimŞah çalan telefonla Alparslanın vurulduğunu öğrenir öğrenmez diğerlerine haber vererek hastaneye koştu.
Dört adam hastaneye gittiğinde doktorla görüşüp odaya girdiler.
Yüzüstü yatan Alparslan arkadaşlarının odaya girmesi ile kafasını kaldırdı. “ Ulan vuruldu diyince ciddi bir durum sandım meğer adamı kaportadan vurmuşlar “ dedi Necip gülerek.
“ Gül abi gül! Ahhh zaten canım acıyor!”
“ Ulan Alparslan! Şu halini kime anlatsan inanamaz” diyerek Necipe destek verdi Ali Tahir.
“ Yalnız vuran da keskin nişancı belli baksana tam isabet “dedi Tako”
“ Kim yaptı lan bunu ne bu halin “ dedi KerimŞah”
“Ah ulan ahh! Bahtsız kaderim!! Kim vuracak Elif kovaladı babaannem vurdu ula”
“ Nasıl ne oldu lan iki kadını delirtecek ne yaptın” dedi Ali Tahir.
“ Yahu ben bir şey yapmadım. Sabah senin kızlardan biri dayandı kapıya. Sevgilim sevgilim diyip durdu. Ulan sen ne diye operasyon için çoklu kişilik bozukluğu olan kızı seçiyorsun lan”
Ali Tahir güldü. “ Siktir lan. Leyla mı dayandı kapıya!”
“ Leyla ya leyla! Hastaneden kaçmış evi bulmuş nasıl bulduysa. Kapıyı açtım karşımda bide atlamaz mı boynuma sevgilim diye. Oda iyi Elife hizmetçi muamelesi yaptı”
“ Eeee sonra “ dedi Necip merakla.
“ Ulan sonrası mı var görmüyor musunuz halimi. Elif tabancayı aldığı gibi kovalamaya başladı. O sırada babaannem çıkmış kapıya şu aklı kıta ne oldu diye sormuş “ dedi korumalardan Ercanı göstererek.
“ Eeeee “
“ Buda sevgilisi geldi yengem delirdi diyince babaannem rahmetli dedemden kalma tüfeği aldığı gibi bir de o kovalamaya başladı. İki atış ikiside tam isabet!!!” dedi kalçasını göstererek.
Odadaki herkes kahkaha ile gülerken herbiri bir tarafa oturmuş gülmekten karnını tutuyordu. Alparslan gülen arkadaşlarına gülerken bir yandan canı acıyor öte yandan “ Susun lan susun gülmekten dikişlerim patlayacak “ dedi.
“ Nasıl adamsın be Alparslan nasıl bir şans oğlum sende ki”
“ Ulan hep bu piç yüzünden “ dedi Ali Tahiri göstererek.
“ Benim ne suçum var kızı sevgilin rolü yapsın diye ayarladık ulan ne bileyim sana takıntılı aşık olacak”
“ Abi kız raporlu gözünü seveyim hiç mi araştırmadın “
“ Ne bileyim lan. Sana kadar gayet normal biriydi. Ne olduysa senin aşkından “ diyerek alaya aldı Alparslan.
“ Her neyse ulan Elif beni boşayacak kararlı ne yapın edin anlatın durumu daha çocuklarımı kucağıma almadım ben “
“ Tamam lan çıkalım hastaneden konuşuruz “ dedi KerimŞah.
Turna İbrinin evine girerken bir anda telefonu çaldı.
“ Alo “
“ Turna nerdesin “ dedi Elif ağlamaklı.
“ Ben İbrin’e geldim sen iyi misin nerdesin”
“ Yok değilim. Konum atar mısın ? “
“ Tamam tamam canım “ diyerek kapattı telefonu ve konum attı.
“ Ciddi bir şey yok değil mi” dedi İbrin.
“ Yani bende bilmiyorum ama buraya gelecek sorun olur mu”
“ Hayır sorun değil gelsin lütfen”
O sırada tekrar çaldı telefon bu sırada arayan Nazlıydı. “ Efendim Nazlı. “
“Buluşalım mı konuşmak istiyorum “ dedi Nazlı.
“ Nazlı ben şuan dışarıdayım ama Elifte yanıma gelecek attığım konuma gel istersen “
“ Tamam olur “
Derken telefonu çantaya koyacağı sırada tekrar çaldı telefon.
“ Galiba kabul günüm” dedi Turna gülerek.
İbrin gülümseyerek karşılık verdi ve açtı telefonu. Arayan Serçeydi ve onada konum göndererek telefonu çantasına koydu.
Bir müddet sonra kapı çalındı. Elif girdi içeri gözü yaşlı.
Turna telaş yaparken Elif koltuğa oturdu. İbrin hızla bir bardak su getirdi.
Elif soluklandığı esnada Nazlı ve Serçe kapıdan içeri girmişti bile.
Elif olanları anlattı. Kızlar Alparslan’a söverken Turna Nazlıya döndü.
“ Sana ne oldu.”
“ Bunaldım! Necip çocuk diye tutturdu kızlar ikiciyi istiyor “ dedi sitemle.
Kızlar Nazlı’nın haline gülerken Nazlı sitemle konuşmaya devam ediyordu. O sırada çalınan kapı ziliyle herkes kapıya döndü.
“ Birini mi bekliyordun “ dedi Turna.
“ Hayır “ dedi İbrin ve ayaklanarak kapıya yöneldi.
Sizce kim geldi!?