Yeni Üyelik
38.
Bölüm

38. Bölüm

@dilefruz

 

Dilefruz MirAlinin dalga geçtiğini sandı ilk önce sonra elini abisinin kalbine götürdüğünde gözleri büyüdü.

“ Aşık oldum!” diye haykırdı MirAli.

Ali Tahir uzaktan izledi Dilefruz ve MirAli’yi. Bir kıskançlık duygusu sardı dört bir yanını. Öz olan kendisiydi ama Dilefruz üvey abisi ile oldukça samimiydi. Üstelik gerçek kardeşler gibi didişiyorlardı.

Dizinin üstündeki elini sıktı ve ardından bir sigara alıp yaktı. Çatık kaşlar ile izledi MirAli ve Dilefruz’un didişmelerini.

“ Az sonra yerinden kalkıp öldürecekmiş gibi bakıyorsun adama Ali Tahir “ dedi KerimŞah.

“ Öz olan benim! “ dedi Ali Tahir sinirle. KerimŞah güldü. Ali Tahir sinirle Dilefruz’a bakarken göz göze geldiler. O an MirAli bir şey söyledi. Gözlerini kaçırdı Dilefruz.

Ali Tahir ise kızgın bakışlarını çekmedi. Biraz sonra Dilefruz ayaklanarak Ali Tahire doğru yürüdü.

“ Ben bu gece abimle kalacağım “ dedi. Ali Tahir’in çenesi kasıldı. Gözü seyirdi.

“ Siz baş başa kalmak istersiniz diye” dedi Dilefruz.

Sert bir ses tonuyla “ Tamam “ dedi Ali Tahir. Sonrasında ayaklanarak hava almak için dışarı çıktı. Üçüncü sigarasını yaktığında MirAli hemen yanında durup sigarasını yaktı.

“Hayırlı akşamlar” dedi net bir ifade ile.

“ Sana da “ diyerek kestirip attı Ali Tahir.

MirAli alayla güldü ve sigarasını ağzına aldı. “ Senden sakladığı şeyler var. Kaçıyor senden “ dedi MirAli önünde gelip geçen kalabalığa bakarak.

Ali Tahir yavaşça MirAliye döndü ve çatık kaşlar ile kendisi ile konuşan adama baktı.

Sorgulayan gözleri MirAli’nin üstünde dolandı. “ İşin doğrusu görüşmemeniz işime gelir. Her ne kadar kan bağım olmasa da biz kardeşiz ve ben kardeşimi paylaşmaktan hoşlanmıyorum. O içeride ki herifle bile!!!” dedi Devranı kastederek.

Derin bir nefes aldı ve devam etti. “ Ama… Ne olursa olsun Dilefruz’a kıyamıyorum. Bize geldiğinde henüz çok küçüktü. Benim sevgisiz ve asi yönümü yok sayıp sevdi ve yüceltti sevgisiyle. İçi içini yiyor biliyorum. Yapmayacak ama gelip konuşmayacak o yüzden eğer sen hala bir ablaya sahip olmak istiyorsan onunla konuş. “ dedi ve biten sigarasını ayağının altında ezerek söndürdü. Hemen sonra arkasını döndü ve Denizin “ İyi Akşamlar “ diyerek mekandan ayrıldığını gördü.

Ali Tahiri orada bırakarak hızla otoparka yürüdü ve Denizi takip etmeye başladı.

Deniz aracına binip hareket ettiğinde oda araçla uzaktan takip ediyordu. Yaklaşık yarım saat yolculuktan hemen sonra indi araçtan ve yürümeye başladı. MirAli uzaktan izlemeye koyuldu. Arkadan yaklaşan bir adam senlendi. “ Deniz!!!”

Deniz arkasını döndü ve bir korku yerleşti yüzüne. Adam tuttuğu silahı Denize doğrulttu. “ Benden kurtulacağını mı sandın he!!! Benden boşanmak ne demek ödeteceğim sana! “ dedi bağırarak.

“ Biz boşandık Semih! Üstelik beni aldatan sendin! “

“ Hataydı” dedi karşısındaki adam.

Güldü Deniz. “ 3 sene 3 senedir beni aldatıyorsun Semih bu hata olmanın çok ötesinde değil mi!”

“ Her şeyimi kaybettim her şeyimi beni bu halde bırakmanın bedelini ödeyeceksin “

“ Senin hiç bir şeyin yoktu Semih. Seninle babamı karşıma alıp evlendim. Ve senden tek beklentim bana sadık bir eş olmandı. Sen ne yaptın! Gördüğün ilk boşlukta beni en yakın arkadaşım ile aldattın. Sahip olduğunu sandığın her şey benimdi zaten!!! Bunu o küçük beynine sok! Sen aciz bir adamsın. “ dedi bağırarak.

MirAli sıkıca kavradı direksiyonu ve indi araçtan. O sırada Semih duyduklarını hazmedemeden hızla Denizin üstüne yürüdü. Beş parasız ortada kalmak üstelik aldattığı kadının onu terk etmesi gururuna dokunmuştu.

Denizin üstüne yürüyerek silahın kabzası ile kafasına vurdu. Deniz aldığı darbe ile bayılırken Semih arkasından kükreyen adamla bir anda arkasına döndü.

MirAli ipinden kurtulmuş bir hayvan gibi kükreyerek yürüdü Semih’in üstüne.

“ Laaannnnnn! “ diyerek bağırdı. Semih arkasını döner dönmez burnuna inen kafa darbesi ile yere savruldu.

MirAli yere düşen adamı paçavra gibi yakasından kavrayarak havaya kaldırıp yere çaldı. Evire çevire Semih’i döverken Semih yere düşen silahı alıp titreyen eliyle MirAli’ye doğrulttu.

MirAli öfkeli bakışlarla korkusuzca Semih’in üstüne yürüdü. Ateş aldı silah ve MirAlinin kolunu sıyırdı. MirAli aldırmadan yürüdü Semih’in elindeki silahın ucunu tutarak çekti. MirAli güçlü ve oldukça heybetliydi. Üstelik orantısız bir gücü vardı. Silahı kolaylıkla kaptı Semih’in elinden ve ters çevirerek kabzası ile kafasına geçirdi.

“ Piç herif! Bak bakalım nasılmış acısı” diyerek bayılan adamın üstüne tükürdü.

Telefonu eline alarak bir arama gerçekleştirdi ve Semih’i bulunan yerden almaları için adamlarına haber verdi.

Hala baygın olan Denizi kucaklayarak arabaya yerleştirdi ve aracı sürmeye başladı.

Ali Tahir, MirAlinin anlattıklarından sonra kafasında soru işaretleri ile içeri geçti. Uzaktan izledi durdu ablasını. Ondan uzak durmasını sağlayan sebep neydi?

Gece saatin epey ilerlemiş olması ile yavaş yavaş son bulmaya başladı. Kadınlar büyük bir mutlulukla masaları terk ederken Serçe körpe bir ceylan gibi seke seke bindi arabaya. Durmadan yüzüğüne bakıp kendi kendine “ Evet “ diyordu.

Direksiyon başındaki Ali Tahir, yanındaki kadının bu sevimli heyecanına içtenlikle gülümsedi. Kolay olmayan hayatına verilen en büyük hediyeydi ona göre. Ali Tahir için Serçeden öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılıyordu. İçinden büyük bir minnet ve şükran duydu.

KerimŞah ve Turna eve girdiklerinde alkolünde etkisiyle karısına olan arzusu daha da artmıştı KerimŞahın. Boynunun köküne kondurduğu sıkı ve sıcak öpücük isteğinin başka bir biçimde dile getirilişiydi. Turna öpücük karşısında nazlı bir edayla kıkırdadı. KerimŞah eşinin beline sarılarak aradaki mesafeyi sıfıra indirdi. Ardından burnunun ucunu öptü. Sonra çenesini ve son olarak dudaklarını. Turnanın dudakları Kerimin ateşine dökülen benzinden farksızdı.

“ Özledim” dedi mırıldanarak. Turna kollarını KerimŞahın boynuna doladı ve gözlerine baktı. İçini yumuşatan ona tüm olumsuzlukları unutturup hayatın en güzel yerinden bakmasını sağlayan o bir çift kara göze derince baktı…

“Seni seviyorum! Seni çok seviyorum KerimŞah Atmaca…” dedi mırıldanıp burnunun ucuyla eşinin çenesine dokunurken.

KerimŞahın kemikli elleri Turnanın saçlarını okşadı nazikçe ve bir tutamını tutarak dudaklarına götürüp kokladı ve ardından öptü.

Turna doğruldu ve “ Kerim dedi” tutuk bir sesle.

“ Efendim güzelim “
Yutkundu Turna zorlukla ve ardından “ Baba olamayacağın için senden özür dilerim… “ dedi başını öne eğerek. Şüphesiz bu gece Kerimin Hüma ile delice ilgilenmesi ve gözlerini bir an olsun ondan alamaması Turnanın kalbine saplanan bir mızrak gibiydi.

Sert ve acımasız görünüşüne rağmen bir çocukla ilgilenirken tüm gardını indiriyor ve bambaşka bir adama dönüşüyordu. Turnanın boğazında biriken acı dolu düğüm gözlerinin dolmasına sebep oldu. Kafasını Kerimin omuzuna dayadı… Yüzünün aldığı ifadeyi görsün istemiyordu.

Kerim omuzuna kafasını büyük bir mahcubiyet ile koyan karısına hüzünle baktı. Onu bu denli çaresiz bırakan ve suçlu hissettiren bu olay hiç şüphesiz KerimŞahın omuzlarında koca bir yüktü. Olanları engelleyememiş olmanın suçluluğu içini kavururken yine güçlü durması gereken kendisiydi.

İki kolunu kaldırarak sımsıkı sarıldı eşine. “ Turna benden hiçbir şey için özür dileme lütfen! Biz bize yeteriz… Bu şey sana olan sevgimden zerre eksiltmedi eksiltmeyecekte. Kafanı kaldırıp gözlerime bak. Bana hayatımın ikinci şansımı veren kadını gözlerinin içinde gör . Benim için anlattığın tüm şeylerden fazlasısın sen. Olmuyorsa olmaz bırak. Ben seninle varım işte. Seni seviyorum seni çok ama çok seviyorum…

Turnanın gözünden akan bir damla yaş KerimŞahın omuzunu ıslatırken, KerimŞah titreyen çenesine hakim olmak için zorlukla yutkundu ve nefes verdi.

Kendiside en az karısı kadar üzgündü ama yapacak bir şey yoktu… Bir noktada baba olamayacağı gerçeğini kabullenmesi gerekiyordu…

O gecenin sonunda Devran, Dilefruz ile birlikte taş eve gitti. Dilefruz kapıyı açarak içeri adımladı ve Devran gireceği esnada kapının eşiğinde durarak geçişini engelledi.

Devran kaşlarını çatarak baktı eşine. Dilefruz tek kaşını havaya kaldırdı ve “ Söyle bakalım asıl şarkını “ dedi ciddiyetle.

Devran dudaklarını yalayarak gülümsedi. Dilefruz’u dağıtan bu küçük hareket bir anda Devranı öpme isteği işe taşırdı onu ama kendine telkin verdi engel olmak için.

“ Söylemeden içeri almayacak mısın “

“ Almayacağım” dedi Dilefruz kollarını birbirine bağlayarak.

Devran bir adım attı ve kollarını Dilefruz’un beline sararak kendine çekti ve bedenini göğsüne yapıştırdı. Dudakları dudaklarına değdi ama öpmedi. Dilefruz heyecandan bayılacak gibi olsada kendine engel olmaya çalışıyordu.

Yavru bir kuştan farksız olan bedeni Devranın kolları arasında titrerken engel olduğunu sansada heyecanına engel olamayacak kadar çok seviyordu kocasını.

Devran dudaklarını bir milimlik mesafede durarak hareket ettirdi ve bir şarkı mırıldanmaya başladı…

“ Seninle her şeye varım ben…, ardından Dilefruz’u hafifçe yukarı kaldırarak eşikten geçti.

“ Sen benim uğurlu yolumsun. Yıldızlara yürürüm senle…” arkada açık kalan kapıyı ayağıyla kapattı ve içeri doğru bir adım daha attı. Gece dışarıdaki ışıkların ve ayın aydınlattığı eve bir adım da atarak mırıldanmaya devam etti.

“ Sen iste canım senin olsun “ dedi ve Dilefruz’u yere indirerek dudaklarını öptü. Hasret, özlem dolu bu öpücük ikisininde ateşini fitillemişti.

Sakin başlayan o öpücük yerini tutku dolu bir sevişmeye bırakmıştı. Ne ara yatağa geçip sevişmeye başladılar ikiside farkında değildi.

Sevişmenin tam ortasında nefes almak için bir an dudaklarını geri çekti Dilefruz ve tutkuyla kendisine bakan adammış gözlerine baktı.

“ Devran ben bunca sene nefes almadan hayatta kalmışım” dedi.

Devran Dilefruzun saçını kulağının arkasına sıkıştırarak konuştu. “ Ben sen gelene kadar yaşıyorum sanıyor muşum. Sen giderken ruhumu kendinle götürmüşsün kadın” dedi. Fısıltı ile.

Bu kısa konuşma hemen ardından yerini şehvet dolu bir sevişmeye bıraktı. Gece boyu birbirine olan özlemleri dinmedi. Aşk dolu cümleler kelimeler asılı kaldı taş duvarların dört bir yanında vuslat bitti. Ruh bedenine kavuştu nefes aldı…

Ali Tahir elini yüzünü yıkayıp banyodan çıktığında elinde pike ve yastığı olan Serçeye baktı kaşlarını havaya kaldırarak.

“ Ne oldu “ dedi anlamaya çalışarak.

“ Düğün olana kadar benimle uyuyamazsın” dedi Serçe.
“ Şaka yapıyorsun değil mi “

“ Hayır ! Ciddiyim. Düğün olana kadar ayrı uyuyacağız. “ dedi Serçe ve pikeyle yastığı Ali Tahir’in kucağına itti.

Ali Tahir’in kaşları çatıldı hızla. “ Hiçbir güç senden ayrı yatmamı sağlayamaz ! Ölürümde senden ayrı uyumam. Duydun mu beni” dedi elindeki pike ve yastığı yere fırlatarak. Serçe ağzı açık halde çocuk gibi kızıp yatağa giren Ali Tahire baktı.

Hızla tepesine dikildi ve ellerini beline koydu. “ Sana evlenmeden aynı yatakta yatmayacağız dedim Ali Tahir!”

“ Bende sana ölürümde senden ayrı uyumam dedim”

“ Çabuk kalk Ali Tahir. “ dedi Serçe sesini yükselterek. Ali Tahir Serçeyi belinden kavrayarak yatağa yatırdı ve kolları arasında sıkıştırdı.

“ Sana söz üç gün içinde istediğin yerde istediğin gibi bir düğün yapacağız. Yeter ki senden ayrı uyumamı isteme benden yapamam. Uyuyamammmm!!!”

“ Ben o kadar süre içinde nasıl gelinlik beğeneceğim saçım başım düğün yeri kolay mı sanıyorsun”

“ Serçe! Senden ayrı uyumak benim için ne demek biliyor musun sen! “

“ Ne demekmiş” dedi Serçe munzurca.

Ali Tahir kendisini parmağında oynatan kadının çenesini öptü ve “ Ölüm demek ölüm! “

“ Ağzımdan yel alsın Ali Tahir nasıl konuşmak o öyle “ dedi Serçe sitemle.

“ Kızım ciddiyim ben. Bana bak sen beni göndersen bile ben sen uyuduktan sonra gelirim yanına engel olamazsın. İstediğin yerde , istediğin şekilde , bu işi en iyi yapan organizasyon şirketini ayarlayarak hallederim tüm isteklerini 3 gün! 3 gün içinde Serçe Kaygısız olacaksın duydun mu beni. Şimdi müsadenle huzurlu bir uyku uyumak istiyorum. “ dedi ve kendini yana atarak her gece olduğu gibi Serçeyi kendine çekerek burnunu boyun köküne yaslayarak yumdu gözlerini .

Serçe zafer kazanmanın sevinci ile gülümsedi. “ Sana küçük hanım demekle haksızlık ediyorum. Sen beni parmağında oynatıyorsun farkında değilim sanma sakın.”

“ Hiçte bile sen kendin dedin üç gün içinde düğün olacak diye “

“ Ahhh dua et hoşuma gidiyor bu durum “ dedi ve Serçeyi daha da çekerek derin bir uykuya teslim etti kendini.

Tako İbrini eve bıraktığında istemeye istemeye ayrıldı kapıdan. Arkasını dönüp gidecekken İbrinin seslenmesi ile ona doğru döndü.

“ Karını öpmeden mi gideceksin “ Tako kafasını kaşıyarak tebessüm etti ve İbrin’e doğru adımladı. Anlını öperek geri çekildi. “ İyi geceler” dedi ve zorlukla ayrıldı. İbrin iyi geceler dileyerek kapattı kapıyı.

Sabah Serçe şarkı söyleye söyleye uyandığında Ali Tahir hala uyuyordu. Uyanır uyanmaz gelinlik modellerine bakmaya başlamıştı bile.

İbrin uyanarak gerindi ve ekmek almak için kapıyı açtığında Çınar ağacının altındaki sedirde uyuyan Tako’yu gördü.

Şaşırdı ve koşarak ilerledi. “ Tekin” der demez Tako boynunu tutarak uyandı.

“ Sen tüm gece burada mı uyudun” dedi şaşkınlıkla.

“ Ahhh evet her yerim tutulmuş “ dedi Tako.

“ Sen delirdin mi bu ayazda burada uyunur mu! Hasta olacaksın. Hay Allah. Olacak iş mi “ diye söyleyen İbrin’e hayranlıkla baktı Tako.

“ Karım evde tek başınayken arkamı dönüp gidemezdim “

İbrin bir anda söylenen cümle ile duraksadı ve söylenmeyi bıraktı. Ağzı bir karış açıldı söylenen şeyle. Tako elini uzatarak çenesini alttan itti ve kapattı ağzını.

“ Sinek falan kaçacak neden şaşırıyorsun o kadar”

İbrin keyifle gülümsedi. “ Karın olduğunu senin ağzından duymak nasıl desem, mutlu ediyor beni” dedi saçlarının uçlarıyla oynayarak.

Tako içinde bulunduğu hale gülerken Devranın ıslık çala çala bahçeye girip onları görmeden eve girmesine ikiside şaşkınlıkla baktı.

Birbirine bakıp kahkahalara güldüler.

“ Sanıyorum abin güzel bir gece geçirmiş benim aksime “ dedi Tako.

İbrinin yanakları utançla kızardı. Neyi kastettiğini anlamıştı. Tako yerinden kalktı ve “ Ben gideyim halletmem gereken işler var. Resmi nikah için gün almam gerek. “ dedi ve ayrıldı.

MirAli Denizi baygın halde kucaklayarak odasına taşıdı ve yatağa yatırdı usulca. Kafasındaki yarayı temizledi ve sardı. Aşağıdaki hizmetçiyi çağırarak üstünü değiştirmesini emretti. Denize daha rahat bir şeyler giydirildi. Hizmetlinin odadan çıkması ile kurşunun sıyırdığı kolunu temizlemek için gömleğini çıkardı.

Kolunu sildi temizledi ve sardı. Ardından üstüne geçirdiği atletle yatağın karşısındaki koltuğa yayılarak uzandı ve Denizi izlemeye başladı. Bakışları Denizde dolandıkça daha önce tanıdık olmayan midesini bulandıran dengesini şaşırtan o his bedenini ele geçirmeye başladı.

Elini kalbine götürerek kalp atışlarını dinledi. Bunca zaman varlığından haberi dahi olmadığı kalbi senelerin intikamını alır gibi hızlı atıyor ben buradayım beni yok sayamazsın artık diyordu.

Bir anda doğrularak Denizin başucuna geldi. Elinin tersiyle yanağını okşadı ardından dudaklarına değdi parmakları. Bir anda geri çekti parmaklarını. Parmak uçlarında başlayan o küçük kıvılcımın onu esir edeceğini biliyordu. Hızla doğruldu ve odada bir iki volta attı.

O dudaklara dokunma isteğine ket vuramadı. Tekrar diz çöktü ve baş parmağı ile dudaklarına dokundu bir tüy gibi.

Parmak uçlarında başlayan kıvılcım koca bir ateşe döndü. Birden bire onu etkisi altına alarak dudaklarında büyüyen bir alev topuna dönüştü.

Dudaklarını yaladı ateşi söndürmek ister gibi. Kalp atışlarının sesi kulaklarında yankılanırken eğildi…

Denizin dudaklarına doğru yaklaştıkça kor ateşlerde yanan dudaklarının ısısı arttı. Sanki Denizin dudaklarına değse suya değecektide sönecekti ateşi…


“ Aman Allah, məni bağışla” diyerek dudaklarını Denizin dudaklarına değdirdi. Suya değip söneceğini sandığı o ateş daha da harlandı. Dalga dalga tüm bedenine yayıldı. Gözlerini yumdu ve bu ateşte yanıp küle dönmek istedi.

“ Hansı mükafata dəyərsən “ ( Sen hangi sevabımın bedelisin” diye geçirdi aklıda kalbinde.

Kendine göre iyi bir adam sayılmazdı. Üstelik asi sinirli gergin ve kavgacıydı da. Herkes çekinirdi. Sevdiği insanlar bir elin sayısını geçmezdi mesela. Öyle çok iyi biri miydi? Kendince değildi…

Tüm yaşını toplasan olmadığı kadar mutluydu. Kuş tüyü kadar hafifti ilk defa. Sevmek buysa sevilmenin ne denli güzel olduğu hayaline daldı. Deniz tarafından sevilmenin hayaline.

Derken yüzüne inen okkalı tokatla bir anda gerçek hayatın tam içine düştü. Gözleri bir anda açıldı ve karşısında ona pençelerini çıkarmış öfke korku ve kararlılıkla bakan kadınla göz göze geldi…

 

Hadi Bakalım MirAli el mi yaban Bey mi!

Loading...
0%