Aile olmak için kan bağına gerek yok"
Günler akıp geçerken Cengaver ve Efe barda işe başlayalı yaklaşık iki hafta olmuştu.
Kader beş adam için farklı senaryolar yazarken onlar yapılan sevkiyat sonrası için toplantıya doğru yol alıyordu.
Zehir zemberek geçen yıllar ziyadesiyle katı ruhsuz ve tehlikeli adamlara çevirmişti hepsini.
Çocukluklarını yaşayamadan büyük adam olmaları elbette hepsi için ayrı ayrı zordu. Kötülüğün içinde yorulan ruhları elbette nasibini almıştı tüm yaşananlardan. Yolları farklı zamanlarda çakışan adamlar birbirine yoldaş can olmuştu.
Zira aile olmak için kan bağına gerek yoktu. İşte bu beş adam aralarında olmayan kan bağına rağmen aynı anadan doğan kardeşlerden daha kardeşti. Yaşanılan hiç bir olay bu bağı sarsamazken hayat onları elbette başka şekilde sınayacaktı.
Hayatın mevsimleri vardı ve bu adamlar gözünü karakış ile açmış yıllar boyuda tek mevsim ile hayat sürmüştü. Hepsinin kendi benliğinde oluşan yaralar yalnız kalınca kanıyor sızlıyor yaralarında oluşan irin canlarını acıtıyordu. Hiç biri istemezdi bu yollardan geçmeyi lakin bir şekilde enselerinden sürükleye sürükleye onları bu çalkantılı hayatın tam da merkezine oturmuştu kader denen şey.
Öldürmeyen acı onları fazlasıyla güçlendirmiş hepsi kendi piyasasında güçlü adamlar haline gelmişti. Hepsi teker teker indi araçtan ve toplantı salonuna doğru ilerledi.
Masanın başında Adnan Köroğlu ve Cengizhan Karaaslan koyu bir sohbete dalmışken Arman ise hesap makinası ile hesap kitap yapıyordu.
Necip ve diğerleri selam vererek yerine oturdu.
Adnan Köroğlu söz aldı. "Beyler sorunsuz geçen sevkiyat için herkese teşekkür ediyorum. Silahlar satıldı. Akşam mallar depodan alınacak."
KerimŞah numune olarak aldığı silahı Cengizhan Karaaslana uzattı. İhtiyar adam yavaşça doğruldu ve silahı kontrol etti.
Havaya kaldırdı ve" Bu en iyisi böylesini bulmak çok güç "dedi.
" Akşam saat onbir de sevkiyat olacak çok dikkatli olmak gerekiyor Zabar sevkiyatı engellemek için elinden geleni yapacaktır. "dedi Adnan Köroğlu tok sesiyle.
" Zabar bu aralar çok sessiz kaldı bu kadar sakin kalması şaşırtıcı muhakkak bir şeyler planlıyordur "dedi. Necip.
" Belkide hayata geçirmiştir bile "dedi KerimŞah.
Necip sandalyeden doğruldu ve öne eğildi.
" Ne demek lan o " dedi soru soran sesiyle.
KerimŞah yüzünü sıvazladı ve konuşmaya başladı.
"Malları limandan aldığımız gece takip edildim. Mallar depoya yüklendiğinde arka kapıdan giren adamlarımız kasaları boşaltıp içine kaldırım taşlarını yükledi. Tabi anlaşılmaması için kapının girişindeki kasayı orada bırakmak zorunda kaldım. Zabar bizden hemen sonra adamları ile depoyu boşalttı. Muhtemelen silahların teslimatı için şu sıralar pazarlık yapıyor "dedi saatine bakarak.
" Bizim silahlar nerede peki" dedi şaşkınlıkla.
KerimŞah sandalyeye yayıldı ve "Güvenli bir yerde" dedi sakince.
"Nasıl fark ettin takip edildiğini" dedi Necip tekrar.
"Limanda yaşadığımız olayı muhakkak birileri gözlemlemiş haber uçurmuştur be takip edildim " dedi.
"Nasıl anladın lan " dedi Ali Tahir.
" Salaklar her şeyi hesaplamışlar lakin beni ZBR adlı bir plaka ile takip ettiklerini hesaplayamamışlar.
Depoya vardığımızda adamların çıkması için fırsat verdim. Öncesinde ise Necipin gönderdiği adamlar deponun arkasında bekledi. Yani biz önden malları depoya yüklerken onlar arkadan boşalttı kasaları. "dedi.
" Sen Tako’dan bile tehlikeli olmaya başladın."dedi Necip.
"Tamam. Tamam herkes olaya hakim ise akşam ki sevkiyatı konuşalım. Malları sen teslim edeceksin Necip. KerimŞah başka bir tır ile çıkacak lakin mallar senin tırında olacak. Adamlar muhtemelen KerimŞah’ı tekrar takip edecek ." dedi Adnan Köroğlu.
Kafasıyla onayladı Necip.
Necip ve Ali Tahir Malların olduğu tırı teslim etmek için yola çıkarken KerimŞah ise depoya gidip boş kasaları aldı.
Herkes kendisine verilen görev için dağılırken Cengizhan Karaaslan, Alparslanı konuşmak için yanına çağırdı.
Alparslan ne konuşacağını bildiği için sıkıntıyla geçti babasının yanına. "Buyur baba" dedi. Ellerini önünde birleştirerek.
"Ula bağa bak Alparslan uşağum demem vurirum anlınun çatisundan evlenecesun ula duydun mi beni kopeliiii"
"Zorla güzelluk edeysunuz baba" dedi Alparslan sitemle.
"Sus ula fişki! Alacasun o kizi. Beni zor kullandırtmayasun Alparslan ne dedumsa o olacak" dedi sinirle.
Alparslan sinirle soludu nefesini.
"Sus ula of puff ne gari gibi üfleysun kaç ay oldi merağ etmağ karanlukta hepsi aynidur ula" dedi daha sakin bir tonda.
"Kizu bir kere bile görmedumm nasıl alayım koynuma nasil karim diyeyum baba" dedi Alparslan kızgınlıkla.
"Zamanla seversun koynuna aldiğun tüm kariları tanirmisun ula bok yiyenin evladii bak tansiyonim çıkayi senin yuzunden şu işten sonra gideceğuk kendini hazır edesun daha da sözümün üstüne söz söylama" dedi ve arkasını dönüp çıktı.
Alparslan yaslandığı pencere camından giden babasını izledi. İstesede istemesede kaçınılmaz sonu yaklaşıyordu.
Toparlanarak çıktı.
KerimŞah ve Necip ayrı tırlar ile yola çıktığında KerimŞah aynadan kendisini takip eden araca baktı. Biraz sonra tırı ormanlık alana doğru sürmeye başladı. Kendisini takip eden siyah araç aynı sekilde ormanlık yola girdiğinde takip edildiğine emin oldu.
Aracı durdurdu ve aşağı indi. Tekerleri kontrol etme bahanesiyle eğildiğinde ensesinde hissettiği namlunun soğuk yüzü kasılmasına sebep oldu.
"Zabarın selamı var sakin ol tırı alıp gideceğim" dedi arkasındaki ses.
KerimŞah ağır adımlar kollarını havaya kaldırdı ve ayağı kalktı ağır ağır.
Karşısında duran adam kısa boyu ve uzun saçları dimdik duruyordu karşısında. Göz ucuyla hemen sağından aynı şekilde silahı kendisine doğrultan adama göz ucuyla baktı.
Nefesi sıklaşırken kaşları çatıldı ve ani bir hamle ile önünde duran adamın elindeki silahı alarak boğazını sıktı ve silahı kafasına doğrulttu.
Nefes almakta zorlanan adam kıpırdandıkça daha da sert sıktı KerimŞah.
"Silahı bırak yoksa arkadaşın ölür" dedi sert sesiyle.
"Şu an umrumda olan tek şey tırı almak istediğini yap" dedi karşısında duvar gibi duran adam.
"Sizin kardeşliğinizi sikeyim" diyerek adamın bacağına sıktı ve ileriye attı. Adam bacağını tutup acı ile kıvranırken ötekisi milim kıpırdamamıştı. İki adam birbirine silah doğrulturken kısa olan bileğinden çıkardığı bıçağı KerimŞah’ın omuzuna fırlattı.
KerimŞah bir anlık dalgınlıkla sağa dönerken önünde duran adam tekmesiyle silahı yere düşürdü. Önünde duran adamın üstüne atlaması ile yalpalasa bile düşmedi ve doğrulup sağlam bir yumruk geçirdi adamın çenesine. Önündeki adam bir an dağılır gibi oldu lakin hemen toparladı.
KerimŞah’ın yakasına yapışıp kaşına attığı kafa kaşının yarılmasına ve yere düşmesine sebep oldu.
Yere düşmesiyle elinin altında hissettiği silahı hızla alarak adamın bedenine ateşledi ve adam olduğu yere yığıldı.
"Sahibine söyle bir daha karşıma çıkmasın yoksa beynini kargalara yem yaparım" dedi ve hızla tıra binerek tırı otoparka götürdü.
Tırı park ettikten hemen sonra aracına bindi ve araçtan aldığı gömleği keserek bıçağı yaraladığı kesiği sıkıca sardı.
Kaşındaki yarığa baskı yaparak kanamayı durdurdu ve aracı restorana doğru sürmeye başladı.
Restoranın kapanma saatleriydi. Araçtan inerek hızlı adımlar ile içeri girdi.
Masaları toparlayan garsonlara aldırmadan mutfak bölümüne geçti ve buzlukta buz aramaya başladı. Buz ararken arkasından seslenen sese doğrulup baktı.
"Heyy buraya personel dışında kimse giremez"
Aldırmadan işine devam ederken o ses daha da yaklaştı ve elini omuzuna atacakken ani bir refleks ile dolap ile KerimŞah arasında kaldı kadın.
Adamın sert bakan gözleriyle buluştu gözleri ve "Sseeen"
KerimŞah kadının yüzüne baktı ve hızla kenara itti. Bulduğu buz parçasını alarak ilerlemeye başladı. Adamın omuzunda ki ve kaşındaki yarığı gören Turna aniden kolundan tutup durdurdu KerimŞahı .
"Dur nereye gidiyorsun müdahale edilmezse enfeksiyon kapar o da ateş yapar" dedi hızla.
KerimŞah çatık ve sert ifadesiyle kadını baştan aşağı süzdü. Kestane rengi uzun saçları toplanmış üzerinde yemek artığı bulaşan önlüğü vardı.
Hızla çekti kolunu. Turna adamın önünde durdu ve elini tutarak ilerlemeye başladı. Adamın soğuk avuçları kor bir parçayı avucuna almış gibi terlemeye başladı. Çekiştire çekiştire bir odaya soktu iki kişinin zar zor sığdığı odada gerekli peçete ve temizlik ürünleri yer alırken tekli bulunan sandalyeye adamı hızla oturttu.
Uzanıp raftan aldığı ilk yardım çantasını açıp yere indirdi. Adamın ayaklarının dibine eğilmiş gerekli malzemeleri ararken tepeden izledi onu KerimŞah.
"Sonunda buldum düzenli koyun diyorum her seferinde dağınık bırakıyorlar" diye sitem ede ede ayaklandı ve adamın kolundaki sargıyı çözdü ve yaraya baktı.
"Gömleğini çıkarmam gerekiyor" dedi ve elleri adamın düğmelerine gitti. Aniden eliyle kadının elini tutan KerimŞah kadının bu hareketini durdurdu ve düğmelerini kendi açarak gömleğini çıkardı. Kolunun acısıyla bir an yüzü ekşidi.
Adamın kaslı vücudu ve geniş omuzları gözler önüne serildi. Pürüzsüz teni kadının yutkunmasına sebep olurken Turnanın bu halleri KerimŞah’ın dudağının kıvrılmasına sebep oldu.
Islattığı pamuk ile kanlı yerleri iyice sildi ve temizledi. Ardından tentürdiyot ile iyice temizledi ve üzerine sıkı sıkı bastırdığı pamukla baskı yaptı. Gazlı bez ile sıkıca sarıp bağladı.
"Burasıyla işimiz bitti şimdi kaşına bakalım" diyerek kaşını temizlemeye başladı. Kaşındaki yarığı sildi ve tentürdiyot ile silerken yanmasını önlemek için üflemeye başladı. Ilık nefesi adamın kaşından yüzüme yayılırken içinde bir şeyler hareketlendi.
Gerdanı boylu boyunca adamın gözlerinin önünde dururken kadının önlüğünü arasından görünen göğüslerine arsızca baktı KerimŞah. Hemen sonra yaptığı ayıbın farkına vararak gözlerini kaldırıp kadının yüzüne odaklandı. Kavisli çenesi biçimli kaşları beyaz teni kısa süre ilgisini çekti yüzünde yayılan çillerine baktı.
Kaşına bir bant yapıştırarak orayıda halletti ve "Tamamdır ağrı kesici almayı unutma omzundaki kesik derin görünüyor hastaneye gitsen iyi olur" dedi. Adam ayakta ona bakıp konuşan kadına baktı sessiz sedasız. Turna hızla eğildi ve ilk yardım çantasını toparlayarak uzanıp yerine koydu. Uzanırken yukarı kalkan önlüğünden hafifçe tenine çizilmiş dövmesini gördü . İçten içe merak etti kadının tenindeki dövmeyi adam. Kadın arkasını döndü aniden ve tam çıkacakken kapı ön taraftan hızla açıldı ve KerimŞah ayağıyla sağlam bir tekme atarak kapının tekrar kapanmasını sağladı.
"Müsait değil" dedi gür ve sert sesiyle. Kapının önünde duran kişinin adımları hızla uzaklaştı.
Kapının aniden açılması ile dar alanda olan Turna KerimŞah’ın kucağına oturur vaziyette buldu kendini. Aniden üzerine gelen kadını düşmemesi için belinden kavrayan adamın eli kadının tamda göbeğinin üstünde duruyordu.
Turnanın kalçaları KerimŞah’ın erkekliği üzerine sertçe düşerken adam da sertçe yutkundu.
Turna sırtında hissettiği adamın çıplak teninden yayılan sıcaklık ile daha da sıcakladı ve yanakları al al oldu. Bir kaç saniye put gibi kaldı ve aklını başına toplayarak yüzünü kucağında oturduğu adam döndü ve "Özür dilerim" dedi kısık sesle.
Aralarındaki mesafe yok denecek kadar azdı ve kadının ılık nefesi konuşurken adamın yüzünün her yanını yalayıp geçiyordu. KerimŞah erkekliği üstünden hissettiği ağırlık ile çenesini kastı ve yutkunurken adem elması belirginleştikçe belirginleşti.
Kadının gözlerine baktı ardından usulca dudaklarına indi bakışları. Kendisini içine hapseden çekime karşı koyamadı sanki biri onu görünmez ipler ile yönlendiriyordu elini kadının boynuna götürdü ve belini kavrayan eliyle kendisine daha da bastırıp dudaklarında nefeslendi.
O an dünya birkaç saniyeliğine durdu... Adamın buzdan farksız dudakları kadının nar tanesini andıran sıcak dudaklarında eridi o an. İkiside farkında olmadan gözlerini yumdu. Yavaşça içten içe kendisini kavuran bir merakla dudaklarını kıpırdattı KerimŞah.
Kadının dudakları adamın dudaklarında yoğrulurken Turna bambaşka alemlerde gezintiye çıkmış kalbi dört nala koşuyordu. Dudaklarında hissettiği soğukluk öyle güzel ve öyle yumuşaktıki bir anlık gaflete düşüp gözlerini yumdu.
KerimŞah kadının gerdanını okşadı ve öpüşünü daha da sıklaştırdı. Öptükçe daha da yoğunlaştı öpüşü. Kadının alt dudağını dişleri altında ezip tadına varırken Turnanın bir yanı geri çekilmek istiyor öteki yanı dehşetle kal diyordu. KerimŞah’ın dudakları Turnanın dudaklarını açlıkla öperken bir an alt dudağını hafifçe ısırması ile irkildi Turna.
Bu hareket ile kadının beyninde çakan şimşekler ile aniden gözlerini açtı ve kendisinden geçmiş gibi onu öpen adamın kucağında olduğunu anımsadı ve hızla ayağı kalktı. Şaşkınlıkla baktı etrafına ve elleri dudaklarına gitti.
"Sse ssennn ne yaptığını sanıyorsun be"
"Seni öpüyorum" dedi KerimŞah tüm soğukluğu ile. Sıradan bir olaymış gibi bahsetmesi Turnanın sinirlerini alt üst ederken kadının midesinden yayılan yaylım ateşi tüm bedenine yayıldı ve içindeki kızgın kurt hırlamaya başladı.
"Sen kim oluyorsun da öpüyorsun beni sana bu hakkı kim veriyor be adam" dedi KerimŞah’ın göğsünden hızla iterken.
"Kucağında oturan adam olarak buna hakkım olduğunu düşünüyorum ve tadın çok güzel" dedi büyük bir hayranlıkla.
"O benim ilk öpücüğümdü be! Haydut!! Birde karşıma geçmiş normal bişeymiş gibi konuşuyor musun gerçekten bu ne aymazlık be." dedi sinirle tüm bedeni titriyordu.
KerimŞah’ın kaşları çatıldı iki kaşı şaşkınlıkla havaya kalktı. "Şşşh sesini kıs biraz ayrıca seni öperken gözlerini kapatan ben değilim bağırıp çağırmak yerine anı yaşasan buradan daha mutlu ayrılabilirdin " dedi dalga geçtiği belli olan ses tonuyla. Aslında dalga geçmiyordu. Sadece kadının bu halleri ile eğleniyordu.
İşte tüm bu sözler Turnanın sabrını taşıran son damla oldu ve hırsla okkalı bir tokat yapıştırdı KerimŞah’ın kemikli suratına.
" Senin yol geçen hanı olmuş dudakların dudaklarımı kirletmişken daha fazlasına müsaade edip beni kirletmene müsaade edeceğimimi sanıyorsun"dedi sert şekilde.
Gözleri dolmuş şekilde hızla kapıyı açtı ve sert bir şekilde çarparak çıktı.
KerimŞah yediği tokatla dumura uğrarken kapanan kapıya sağlam bir yumruk atıp kapıda göçük oluşmasına neden oldu.
Mutfağa geçen kadın hızla önlüğünü çıkarıp yere fırlattı ve soyunma odasına geçti. Ardından gelen adamı farketmeden soyunmaya başladı. Bir yandan ağlıyor bir yandan giyinmeye çalışıyordu.
KerimŞah giyinme odasının kapısında dikildiğinde kadının çıplak olduğunu görüp duraksadı ve aniden arkasını döndü. Külot ve sütyenle kalan kadın hırsla dolaptan aldığı kazağı üstüne geçirdi ve kot pantolonu giyerek doğruldu. Gözyaşlarını silerken hırsla dolap kapısını çarptı ve oturarak ayakkabılarını giyinmeye başladı.
KerimŞah vazgeçip ofise doğru adımladı ve yürürken "O tokatı hesabını fazlasıyla ödeyeceksin kadın" dedi korku salan sesiyle. KerimŞah kadını bertaraf etmeden durmayacaktı. Kadının sözleri içindeki kötü ruhu uyandırmıştı. Karşısında ona tokat atan bir kadın değil adam olsa muhakkak kendi elleri ile öldürürdü. Ofisten temiz bir gömlek aldı ve Necipin mekanına geçti.
Masaya oturdu ve sinirle yanına gelen garsona sipariş verdi. Vaktinde eski bir tapınak olan bu yer eski bir yapı olması sebebiyle zamanla terkedilmişti.
Necipin satın alıp onarması ile bir meyhane halini almıştı.Taş duvarları küçük pencereleri pencerelerden sarkan dantel perdeleri tavanda yer alan eski döneme ait resimleri ile insanı bambaşka bir diyara götüren bu mekan zamanla bu 5 adamın durağı olmuş ne zaman can sıkıcı bir mevzu yaşansa hepsi soluğu burada almıştı.
KerimŞah masaya gelen rakıyı yudumlarken Ali Tahir ve Necip mekandan içeri girip arkadaşlarını farkedince sessizce masaya kuruldu. Onlar için de servis açan garson Alparslanın gelişi ile yeni bir servis açıp uzaklaştı masadan. Hiç biri birbirine bir şey sormuyor sadece rakıyı yudumlayıp sarhoş olmayı bekliyordu.
İşin raconu buydu. Ayıkken kimse konuşmaz lakin sarhoşken hepsi birbirine içini döker sabah kimse bir şey hatırlamazdı. Dört arkadaş ağır ağır içti ve bir an önce sarhoş olmayı diledi.
Alparslan "Babamla nenem koymuş kafaya evlendirecek beni" dedi çaresizce. Derin derin uzaklara daldı.
"Ulan en azından başında birileri var ve yuva kuracaksın fena mı?? Ya bizim gibi piç olsaydın" dedi Ali Tahir Necipin omuzuna elini atarak.
Necip güldü "Doğru söylüyor"
"O işler öyle değil tanımıyorum kızı kimdir nedir"
"Zamanla tanırsın" dedi Ali Tahir.
"Yahu öyle şey mi olur belkide içime sinmeyecek istemeyeceğim oğlum tek gecelik bir ilişki değil hayatın boyunca yanında olacak kadından bahsediyorum" dedi açıklayıcı olmaya çalışarak.
"Haklısın lakin babam vazgeçecek adam değil biliyorsun ne kadar kolay kabullenirsen o kadar kolay olur" dedi Ali Tahir.
" Ula Sikeyim böyle işin ebesini" dedi ve bardağındaki rakıyı kafasına dikti.
"Oğlum ben ne yapayım peki aranızda en çok aile kurmak isteyen benim ve baba olmak isteyende ama..." sözleri düğüm oldu Ali Tahirin ve konuşamadı.
Necip "Ulan hemen duygusala bağlama o işler belli olmaz biri gelir oluverir işte oğlum" dedi erkekliğini işaret ederek.
Ali Tahir elinde rakı bardağını iyiden iyiye sıktı.
KerimŞah bu gece masada en sessiz olandı. Alparslan Kerimşaha döndü.
"Ulan belli ki hepimizden daha dertlisin herkesten önce gelmişsin yediğin dayak ağır geldi bu sefer herhalde" dedi gülerek.
"Fena benzetmişler bu sefer" dedi Necip kahkaha atarak.
"Gülmeyin lan siktirmeyin belanızı" dedi KerimŞah bağırarak.
Konuyu dağıtan tekrar Ali Tahir oldu. "Biri var" dedi.
Herkes pür dikkat baktı Ali Tahire. Sözlerinin devamını merak ediyor öte yandan doğruluğunu tartıyorlardı.
"Geçenlerde ışıklarda dururken genç bir kız camı tıklattı. Sınava geç kalmış bırakır mısınız dedi atla dedim okulun önüne bıraktım" dedi ve kadehte kalan yudumu sona kadar içip yenisini doldurdu.
"Sonra KerimŞah’ın ofisinde şu kızı araştırırken garson girdi içeri biri sizi soruyor dedi. Çıktım tanımadım ilk sonra kendini tanıttı teşekkür etmek istemiş bide kek yapmış lan bana" dedi burukça gülümseyerek.
"Vay piç vay demek o yüzden paylaşmadın bizimle"
"Oğlum hayatımda ilk defa biri benim için bir şey yapmış tadını çıkarmak istedim yoksa size canım feda" dedi kafasını omuzuna yaslayarak.
Alparslan masaya iyice yaklaştı ve "Bana yardım etmeniz gerek" dedi fısıltı ile.
"Oğlum bizi bulaştırma kabul et bir şekilde olacak bu evlilik bir sabah uyandığında kadını koynunda görmek istemiyorsan paşa paşa kabul et işte hem belki kız istemeyecek seni"
"Doğru. Doğru söylüyorsun belkide beni beğenmeyecek" dedi Alparslan omuz silkerek.
Az sonra çekilen sandalyeye oturan Tako tüm dikkatleri üstüne çekmişti.
Herkes gözlerini dikmiş ona bakarken "Birinin arabayı sürmesi için ayık olması gerekiyor lakin görüyorum ki hepiniz fazlasıyla alkol sınırını geçmiş görünüyor." dedi omuzunu silkerek.
Ardından KerimŞaha döndü ve çenesini tutarak yana çevirdi. KerimŞah hızla adamın eline vurarak uzaklaştırırken Tako" Fena vurmuşlar Zabarın adamları"dedi sakince
KerimŞah hızla nefesini soludu ve kafasını kaldırdı." Ulan onlar bir bok yapmadı "dedi sinirle. Yediği tokatın acısı hala daha yanağını sızlatırken sinirle içti içkiyi.
" Ne Ulan o zaman bu halin suratını bu hale çeviren kim "dedi Necip.
KerimŞah ciğerlerindeki tüm nefesi boşalttı ve gözlerini kapattı sertçe yutkundu.
" Turna denen kadın vurdu"dedi. Sakinliğini korumaya çalışarak. Ne kadar sakin kalmaya çalışırsa çalışsın kendi gölgesi ile kavga ediyor resmen masa da bakışları ile kıyameti koparıyordu.
Herkes şaşkınlıkla KerimŞaha bakarken kimse ne diyeceğini bilemedi. Tako güldü ve "Yapmıştır inanırım kadın fena halde benzetiyor bugun videolarını izledim. Asla hafife alınacak bir kadın değil inanılmaz iyi dövüşüyor ileri bir tekniğe sahip" dedi hayranlıkla.
KerimŞah’ın delici bakışları onu izlerken bir anda göz göze geldi ve Tako aniden sustu.
"Yaşıyor mu peki" dedi Ali Tahir umursamaz ca. Masadaki herkes KerimŞah’ın bunun hesabını soracağını elbette biliyordu lakin kadın oluşu hesapları bozuyordu elbette.
KerimŞah dişlerinin arasından tok sesiyle cevap verdi. "Canını bağışladığım için bin pişman olacak. Ölümü dileyecek benden ve ben onu öldürmeden lime lime edip bunun hesabını soracağım" dedi. Aniden ayağı kalktı ve dışarı doğru yürümeye başladı.
Diğerleri ardından masayı terk ederken Tako’nun getirdiği geniş araca bindiler ve Tako’nun şöförlüğünde evlerine bırakıldılar.
Yarın Tako hariç hepsi tüm konuşulanları utunurken beklenmeyen gelişmeler hayatlarına dahil olacak ve hayat onlara daha önce tanıdık olmadığı bir oyunla karşılık verecekti.
O zaman hayat bildiği gibi gelsin...