Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@dilefruz

Ali Tahir, arkadaşlarından ayrıldıktan sonra eve geldi ve ılık bir duş alıp yatağa uzandı.

Başucundaki gece lambası bir süre daha uyanık kalmasını sağladı.

Telefonuna gelen mesajla doğruldu ve mesajı tıkladı. Serçenin hala numarasını kaydetmemişti lakin numara ezberindeydi.

0542999...: "Merhaba"

Ali Tahir : Merhaba. Gece gece neden rahatsız ediyorsun beni.

Serçe bir süre gelen mesaja baktı. Kaşları çatıldı.

0542999...: Sana yazmamdan rahatsız mı oluyorsun.

Ali Tahir : Evet!!

0542999...: Peki. Özür dilerim. Bir daha yazmayacağım.

Ali Tahir ekrana baktı ve telefonu kapattı. Sağına dönüp elini yanağının altına koydu. Bekledi bekledi bekledi ve yazmadı Serçe.

Aslında bir yanı genç kızla konuşmak için kavruluyor öteki yanı ise çocuk olduğunu söyleyip bu düşünceyi savuşturuyordu.

Huzursuzca dönüp durdu kendine kızdı az biraz.

"Neden o kadar büyük bir tepki verdim ki" diyip kendine kızdı.

Yarım saat sonra telefonu çaldı. Hiç ekrana bakmadan telefonu kulağına götürdü ve boğuk sesiyle "Alooo" dedi.

Telefonun ucundaki kız kıkırdamaya başlayınca bir anda telefonun ekranına baktı.

"Serçeee"

"Benimmm"

"Ss ssenn neden aradın" dedi sesindeki şaşkınlığı gizlemeyerek.

"Yazma dedin seninle başka türlü nasıl konuşacaktım ki bende aradım. Arama demedin hem sakın kızma".

Adam gülümsedi.

"Tamam. Tamam ne diyeceksin dinliyorum senı" dedi Ali Tahir en anlayışlı haliyle.

"Bir şey demeyeceğim sesini duymak seninle konuşmak istedim. Sebebini sorma çünkü açıklamalarımı ciddiye almıyorsun"

Ali Tahirin konuşmak isteyen yani ağır geldi.

"Peki tamam bugün izin veriyorum sana" dedi ılık sesiyle.

Sessizlik...

"Eee konuşmayacak mısın. Yoksa kapatıyorum" dedi Ali Tahir.

"Durrrr!" diye bağırdı kız.

"Konuşacağım da nereden başlasam diye şey ettim"

"Başla işte bir yerden"

"Ali Tahir..."

"Efendim"

"Seninle olma ihtimalim hiç mi yok"

Ali Tahir telefonu kulağından çekip anlına yasladı gözlerini kapatıp açtı.

Yutkundu ve "Yok!" dedi ciddiyetle.

"Ben çirkin miyim"

Durdu adam pek ala güzel bir kızdı hatta olağanüstü güzellikteydi.

"Değilsin"

"O zaman hali hazırda bir sevgilin var"

"Hayır"

"Ozaman hala bir şansım var"

"Serçe... Bak... Sen çok gençsin hissettiğin şey bir hayranlıktan ötesi değil. Önünde yürüyeceğin kocaman bir yol var ve dahası beni tanımıyorsun ne iş yaptığımı bilmiyorsun. Hem belki kötü biriyimdir. Üstelik senden çok büyüğüm"

Durdu Serçe söylediklerini sindirmeye çalıştı.

"Ali Tahirrrr. Yaşımın küçük olduğu doğru lakin bir insanı yaşıyla değerlendirmek doğru mu.? İnsan hayatı yaşıyla değil yaşadıkları ile değerlendirilmeli ben bu şekilde bakıyorum ve bu haliyle yaşım yaşına o kadar denk ki. Hayranlık dediğin şeyin ne olduğunu bilecek yaşta ve olgunluktayım.

Bak mesela abim var hayranım çok iyi biridir ona baktığımda yaptıklarını izlediğimde gururlanırım. Ama hiç birir içinde kelebekler uçuşturmuyor. Ya da onları gördüğümde kalbim dört nalada koşmuyor. Ya da gelecek planlarımın merkezine onları da koymuyorum.

Önümde kocaman yol var dedin doğru hemde çok doğru. Lakin söylesene yoldaş bulmadan yol neye yarar ki...

Ben ancak kendime sinen bir yoldaş bulabilirsem yürüyebilirim o uzun yolları. Yoksa o yol olmuş olmamış neye yarar. Hem yalnızlık Allaha mahsus değil midir.?

Seni tanımıyorum... Ama sende seni tanımam için fırsat vermiyorsun. Seni tanımaya çalıştıkça sen önüme setler örüyorsun. Ama bilmiyorsun ki ben yorulmam kurduğun her yeni seti yıkmam sana açtırır öyle geçerim.

Küçük yaşımı küçümseme. Ben yüreğimin ne istediğini bilecek yaştayım ve yüreğim senden başkasını anmıyor. Ali Tahir sen kabul et ya da etme ben seni seçtim. Ve senin uğruna herşeyi yapabilecek cesarete ve deliliğe sahibim şuan.

Kötü olmanda umrumda değil şayet kötü biri isen seni kötü olmaya zorlayan şartlar neler onları daha çok merak ediyorum. Zira benim gözlerine baktığımda gördüğüm şey kötülük değil... hem hangimiz saf iyiyiz ki..."

Sustu...

Nasıl söylemişti bu kadar şeyi kendiside şaşırdı lakin kalp dile gelince böyle oluyordu demek.

Ali Tahir küçük dediği kızın böyle olgunlukla konuşmasıyla adeta şok olmuştu. İçini gururunu okşayan bu sözler... Onu mutluluğun ötesinde bir yere taşıdı. Kız kendisinden küçük olmasına rağmen çok çok cesaretliydi ve kızın cesareti karşısında ezildi.

Yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu ve hemen soldu.

"Uyumamm gerek " diyebildi sadece.

"Tamam. Tamam uyu. Dediklerimi unutma. İyi geceler" dedi.

İkiside yataklarına uzandı ve tavanı izledi. Ne şans ama diye düşündü adam güldü. Sonra kabuğuna çekildi. Gözleri daldı.

Olabilme ihtimalini düşündü. "Olsa ne olacak ki ne bekliyorum ona tam anlamıyla iyi bir aday olamayacakken..." sinirle kalktı yerinden.

{***}

Turna Kerimşahın karşısında açıklama beklerken nihayet söze girdi adam.

"Tamam anlatıyorum lakin sözünü bölme." dedi ama aralarda Turna savuşturduğu küfürlerle bölüp durdu.

Anlattı olanları Necipin kızı kurtardığını ve geri kalan tüm detayları.

" Kızı eve götüremez annesine bunu açıklaması gerekiyor. Güvenli bir yerde kalması gerekiyor ve bırakabilecek kimse yok. Sadece bu gecelik burada kalabilir mi"

Turna kaşları havada adama baktı. "Bana nasıl güveniyorsun peki"

"Ben burada kaldım ve başıma hiç birşey gelmedi" dedi KerimŞah tok sesiyle.

"Sevgiline bırak ya da diğerlerininkine"

"Hepimiz bekarız. Alparslan hariç. Nişanlı lakin onunda ailesi Rize de"

"Tamam peki " dedi Turna sabırla.

"Tamamdır. Teşekkür ediyorum"

"Önemi yok içeri geçelim ayıp olmasın" dedi Turna.

İçeri geçtiğinde herkesin sessizce oturduğunu gördü.

"Kusura bakmayın bir anda karşımda görünce Hoşgeldiniz diyemedim." dedi.

Cem, Kerimşah Bey patronum. Yakın arkadaşı Necip Bey ve.... kızın ismini bilmediği için sustu.

Sahi kızın ismi neydi.

"Adın nedir" diye sordu Turna. Necip o ana kadar kızın ismini bilmediğini farkketmemişti.

Kız şaşkınca Turna ya baktı konuşmadı. Masanın üstünde duran kağıt kalemi aldı ve karaladı.

"İsmim Nazlı " yazılı kağıdı havaya kaldırdı. Herkes şaşkınlıkla kıza bakarken o an anladılar kızın konuşmadığını. Duyuyor ama konuşamıyordu. Turna şaşkınlıkla Kerimşah ve Necipe bakarken ikisininde bu durumu şimdi farkettiğini anladı.

"Buda Cem" dedi Turna kısaca tanıştırarak. Kerimşahın ölümcül bakışları Turnanın üzerinde dolaşırken sadece bakmakla yetindi.

"Tamam sorunu halletiğimize göre siz gidebilirsiniz beyler" dedi.

Necip ayağı kalkarken Kerimşah Cemi gösterdi ve "Peki o burada mı kalacak"

"Evet"

"Neden"

"Onun evi burası çünkü" dedi.

Kerimşah sinirle kapıya çıktı ve Necipi beklemeden aşağı indi. Necip ise Nazlı ya döndü ve
"Yarın seni alacağım tamam mı" dedi. Kız kafasıyla onayladı ve Neciple kapıya kadar yürüyüp uğurladı.

"Ne oluyor Ulan sana" dedi Necip KerimŞaha dönerek.

"Yok birşey" dedi sinirle gaza yüklenirken.

"Var birşey birincisi sen bu kızın evini nereden biliyorsun belli ki daha önce kalmışsın ikincisi Cem denen adamı gözlerinle öldürüp gömdün. Ve üçüncüsü adamın orada kalması seni neden bu kadar ilgilendiriyor"

Kerimşah hızla sürdüğü aracı aniden frene basarak durdurdu. Araçta bağırmaya başladı. Deli gibi bağırdı.

"Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaağğğğğ"



KerimŞah Atmaca.
Arabanın direksiyonunu yumruklamaya başladı. Ve indi aniden araçtan Necip şaşaladı. Kerimşah aracı sinirle tekmelerle. gövdesinden kavradı ve araçtan uzaklaştırdı. Ve yumruk attı.

Yediği yumrukla kendine gelen adam gözleri dolu şekilde arkadaşına baktı ve o an farkına vardı ne yaptığının

" Sakin ol sakin ol lan korkutma beni ne oluyor" dedi arkadaşına sarılarak.

Kerimşah dolan gözlerini hızla sildi ve soğuk havayı içine çekti.


Arkadaşından uzaklaşarak kaldırıma oturdu. Ellerini dizlerine koydu.

"Ona benimsin dedim ve şimdi evinde bir adam var onu ilk ben öptüm o bana ait o adamın o evde ne işi var şu hayatta neden bir kerede benim istediğim olmuyor" dedi arkadaşına kederle bakarak.

Necip acıyla baktı arkadaşına. Burukça gülümsedi ve elini omuzuna attı.

"Oğlum kız sadece ismini söyledi kim olduğunu bile bilmiyorsun" dedi.

"Bir adam gecenin bir vaktı neden bir kadının evinde kalır ki"

"Dur oğlum ne diye hemen pes ediyorsun bekle belki sandığın gibi değildir."

"Sikeyim böyle işi yahu Sikeyim böyle işin belasını..."

Derin bir nefes aldı. "Kalk hadi gidelim boşver" dedi ve silkelenip aracın şöför koltuğuna oturdu.

O gece Necip Kerimşah ile birlikte ona geçti.

Gece yarısını çoktan geçmişti saat. Kerimşah içki dolabından çıkardığı viskiyi bardağa doldurdu. İçmeye başladı.

Necip sigarasını sarıp içerken pencereden dışarıyı izledi. Tüm gece olanları düşündü.



"Onu seviyor musun" dedi Necip sessizliği bozarak.

"Hayır" dedi Kerimşah.

"Ne ozaman oğlum. Neden bu kadar tribe girdin?"

Kadehteki tüm içkiyi kafasına dikti Kerimşah ve sertçe masaya bıraktı.

"İlk öpücüğünü aldım. Nasıl desem daha önce öptüğüm hiçbir kadına benzemiyor... Tuhaf. İyi geliyor demek daha doğru. Değişik bir tadı var... Kafamdan atamadım. Sonra kullandığı rujun tadıdır diyip kandırdım kendimi hatta bir kaç kadınla birlikte oldum öpüştüm ama yok üstüne üstelik midem bulandı.. Sonra ikincisi oldu. İlkinde şaşkınlık dedim ama ikincisinde de itmesi beni. Dakikalarca öptüm onu karşılık vermedi ama öpmedide. Ama ben öptükçe içim fazlasını istedi. Madem ilk ben öptüm benim o zaman. Ben ilk defa sahip oluyorum böyle bir şeye sende biliyorsun insanların artıkları ile geçti yıllarımız.

Şimdi söylesene ilk defa benim dokunup öptüğüm ilk defa benim hissettiğim benim olmasın mı? Ben benden sonra onu başkasının öpecek olma ihtimalini bile düşününce delirecek gibi oluyorum ve belkide o adam... "sözlerini bitiremedi.

Necip buruk bir gülümseme ile baktı arkadaşının gözlerine. Hiç bir yorum yapmadı omuzunu sıkmakla yetindi. Gece boyu içti en son sızdı Kerimşah. Necip arkadaşının üstünü örterek yan koltuğa uzandı.

Necip bir ara Nazlıyı görmek için eve uğradığında Cemi görmedi. Aldığı bir kaç parça kıyafeti kapıdan bırakıp evin yolunu tuttu.

Firuze Hanım sevgiyle karşıladı oğlunu.

Necip annesinin elini tutarak oturttu koltuğa ve gözlerine baktı. "Anne seninle konuşmam gereken bir şey var" dedi.

"Buyur oğlum önemli bir şey yok ya"

"Yok yok anne. Bir arkadaşım var. Kız kardeşini bir süre bana emanet etti. Bir süre burada kalacak. Soru sorma sadece kıza iyi bakmanı istiyorum işi bitince alacak kızı" dedi.

Annesi oğlunu sessizce dinledi. Necip aklı basında bir adamdı. Firuze Hanım hiç bir zaman oğlunu sorgulamamıştı. Yine aynısını yaptı ve vardır bir bildiği diyerek onayladı oğlunu.

Turna izin gününün bitmesi ile Nazlı ile birlikte iş yerine gitti.

Necip gelirken onuda getirmesini rica etmiş alacağını belirtmişti.

Turna seri adımlar ile Nazlıyı Kerimşahın odasına çıkardı. Oda boştu. Yaklaşık onbeş dakika sonra Kerimşah ve Necip içeri girdi.

Necip şaşkınlıkla iki gün önce getirdiği kızı süzerken bir yanlışlık olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

Nazlı, Necipi görür görmez koşarak yanına geldi ve her zaman yaptığı gibi serçe parmağını tuttu.

Adam hayranlıkla izledi kadını. Solgun yüzü renklenmiş şekilli kaşları pespembe dudakları giydiği kayık yaka diz altı elbise ile inanılmaz zarif duruyordu. Saçlarını düzgünce toplamış yüzü aydınlanmıştı.

Turna Necipin beğeni dolu bakışlarını farkedince "Kızkıza biraz bakım yapmak istedik" dedi ve gülümsedi.

Necip kafasını kaldırdı ve "İyi yapmışsınız ikinizde çok güzel görünüyorsunuz" dedi.

Kerimşah Turnayı es geçip koltuğuna oturdu ve selam bile vermedi. Bu anlamsız tavrı anlamayan kadın şaşırsada belli etmemeye çalıştı ve içinden söylendi. "Dengesiz"

Odadan çıktığında hırsla söylendi. Mutfağa geçti ve güne başladı. Akşama doğru Necip Nazlıyı eve bırakmak için çıkmış Kerimşah ise Alparslan Tako ve Ali Mahir ile yeni iş üzerine konuşuyordu. Üç adam konuşmayı bitirip yemek için restoran bölümüne indiler ve masaya kuruldular.

...

Garsonun teki hızla gelip Turnayı buldu mutfakta ve "Abla acil dışarı gelmen gerek" dedi telaşla.

Turna elindeki işi hemen teslim etti ve dışarı çıkar çıkmaz kapıda Cemi anneannesi ve dedesini gördü.

Hikmet beyin aklı yine gidip gelmişti ve bağırıyordu. "Nerede o damat denen herif hani gelip seni isteyecekti!!!" diye gürledi.

Turna dedesini susturmaya çalıştıkça adam daha da hiddetleniyor Cemin ve anne annesinin telkinleride sonuçsuz kalıyordu.

"Eehhhh Çekil kandırıyor musunuz siz beni bana bak Turna yoksa seni ortada mı bıraktı o herif hee o yüzden mi hiç gelmiyor söyle bakalım" dedi tekrar bağırarak. Turna rezil vaziyette etraftakilere bakarken dedesi susmak bilmiyor bağırdıkça bağırıyordu.

En son ses içeri kadar gelmeye başladı.

"Ne oluyor dışarıda" diye sordu Kerimşah sinirle yanında duran işletme müdürüne

"Kerimşah Bey. Turna hanım ile ilgili bir sorun var ama hallediyor" dedi korkuyla. Kerimşah elindeki kumaş peçeteyi kenara fırlattı hızla ve dışarı çıktı.

"Ne oluyor burada" diye bağırdı yüksek sesle.

Turna ve Cem yana ayrılınca Hikmet Bey Kerimşah ile göz göze geldi ve vurgun yemişe döndü.

"Turnaaa! Damadım madem burada ne diye sabahtan beri eveleyip geveliyorsun!! Çekil önümden!" Diye gürledi ve merdivenleri çıkıp Kerimşahın yanına geldi.

" Neredesin Ulan sen kızı bırakıp gittin sandık" dedi daha yumuşak bir ses tonuyla.

Kerimşah Turna ile bakıştı ve Turna sadece kafasını salladı.

Olayı anlayan Kerimşah eğilip adamın elini öptü ve "İçeride konuşalım kapı ağzında kalmayın" dedi ve içeri buyur etti. Arkadaşlarının olduğu masaya gelince hepsi birlikte ayağı kalktı ve "Arkadaşlar Hikmet Dede" dedi. Hepsi hızla adamın elini öptü. Elbette hepsi kim olduğunu biliyordu. Araştırma esnasında tanışıyorlardı.

Hikmet Bey güldü ve masanın başına oturdu. Eşi ve Cem ise yanına geçti. Kerimşah Hikmet Beyin karşısına geçti.

Ali Tahir Tako ve Alparslan ise masanın ucuna oturdu.

Turna arkasını dönüp gidecekken "Turna!!" diye gürledi yaşlı adam. "Otur!" diye emretti.

Turna hızla masaya yürüdü ve tam oturacakken adam bastonunu kaldırıp onu engelledi.

"Kerimşahın yanına geç bakayım sen" dedi çatık kaşlarıyla.

El mahkum göt gardiyan geçip Kerimşahın yanına oturdu Turna çalışanlar dahil herkes şaşkınlıkla olanları çaktırmadan izliyordu.

"Evet söyle Bakalım evlat nerelerdesin sen hani gelip isteyecektin kızı ne arıyorsun ne soruyorsun ortada mı bırakacaksın sen benim torunu yoksa"

"Yok yok olur mu öyle şey" dedi Kerimşah.

"Bırak bana martaval okuma delikanlı"

Kerimşah Turna ya baktı arkadaşları ile göz göze geldi hepsi gözleri ile alay ediyordu.

"Ben yurtdışındaydım bugün geldim" dedi bir çırpıda.

"Öyle desene yahuuu bende bizim hanıma bizim kızı ortada bırakacak diyip duruyorum sabahtan beri"

"Aferim aferim gelir gelmez de Turnayı görmeye geldim demek"

Kerimşah elini kızın bacağına attı. Bu hareketle irkilen Turna elini adamın eline atıp sıkıca tuttu. KerimŞah parmaklarını Turnanın parmaklarının arasından geçirerek sımsıkı tuttu ve çekmesine izin vermedi.

"Eee eevet dede beni çok özlemiş" dedi. Kerimşahın gücüne karşı koymak mümkün değildi elini çekmedi. Üstüne üstelik gözlerini Ceme dikti. Hikmet Bey tanıştırmadığını anlayınca Ceme döndü.

"Buda küçük torunum Cem oda yurtdışından döneli bir hafta oldu bir kaç güne geri dönecek " dedi.

Kerimşahın karşısındaki adama bakışları bir anda yumuşadı. Demek kuzeniydi.

Rahatladı gülümsemesi yayıldı. Turna "Tamam dede sorunu çözdüğümüze göre siz eve geçin" dedi hızla.

Kerimşah "Yok olmaz yemek yemeden bırakmam hem bizde tam yemeğe oturacaktık iyi oldu" dedi hızla. Turna Kerimşaha sinir dolu bakarken o o yöne bakmayıp hızla garsonu çağırdı ve siparişleri verdi.

"Ne iyi oldu oğlum geçen sefer çok görüşme şansımız olmadı Turna da konuşmuyor pek" dedi yaşlı adam.

Kerimşah elini arkaya attı ve Turnayı belinden kavrayıp kendine çekti. "İyi ya bu gece bol bol sohbet ederiz" dedi.

Turna geri çekilmeye çalıştıkça Kerimşah izin vermiyor yaklaştıkça yaklaşıyordu.

Yemek sırasında Turnanın tabağına yemek koyması hiç kimsenin dikkatinden kaçmadı. Arkadaşları bile şaşkınlıkla izleri KerimŞahı.

Hikmet bey eşiyle keyiflenirken arkadaşları adamın tavırlarına anlam veremiyordu. Alparslan ve Ali Tahir göz göze geldiler Ali Tahir bilmiyorum der gibi dudaklarını büktü. Necip bıyık altından gülerken Takonun kaşları havalanmıştı şaşkınlıktan. KerimŞah normal şartlarda bile kadınlarla bir arada olmayan hayatına gerçek anlamda birini almayan tek adamdı aralarında.

Yemek faslı bitti ve çay kahve faslı başladı. Hikmet dede askerlik anılarını anlatırken kahkahalar masada havada uçuşuyordu.

"Bir gün operasyon için dağa çıktık çatışma başladı. Yanımdaki arkadaş bir süre sonra hareketsiz kaldı yığıldı. Kendine getiremedik dakikalarca. Neyse çatışma durdu. Öldü diye mezar kazdık mezara koyduk tam üstüne toprak atıyoruz canlanmazmı komutan dahil her birimiz bir yere kaçıştık korkudan meğer adam bayılmış korkudan nabzını da tam alamayınca bizde ölmüş kabul ettik diri diri görmüyorduk az kalsın" herkes Hikmet dedenin anısına gülerken Turna Kerimşahı kaldırdı ve uzaklaştı masadan.

Biraz sonra koridorda konuşurken insanların gelip geçmesi ile adamı temizlik malzemelerinin olduğu odaya hızla soktu ve kapıyı kapattı.

"Ne yapmaya çalışıyorsun"

"Yardım ediyorum işte tam tersini mi yapsaydım"

"Hayır tabi ki ama yemeğe kalın demek ne demek"

"Buraya kadar gelmişler zaten ne olacak hem uzun süre seni idare eder bu durum"

Turna anlını kaşıyıp "Haklısın doğru" dedi. Bir anda kafasını kaldırdı.

"O yakınlaşmalar neydi öyle bir daha elini üstümde görürsem gebertirim seni duydun mu" dedi ve hızla dışarı çıktı. KerimŞah arkasından gülümsedi sadece.

Masaya geçtiğinde kahveler gelmişti.

Herkes kahvesini içerken Kerimşah ve Turna yerine geçti. Kerimşah Turnanın kulağına yaklaştı ve "Beni tehdit etmenin bedelini bu gece ödeyeceksin" dedi hırıltıyla.

Turna kaşlarını çatıp adama baktı. En sonunda Hikmet dedeleri yolculamak için ayağı kalktılar ve kapıya kadar geldiler.
Kapıda Kerimşah Turnanın belini tuttu ve sıkıca kendine yaklaştırarak burnunu yanağına değdirdi. Sulu bir öpücük bıraktı yanağına. Turnanın ailesi mutlulukla bu aşk dolu çifte bakarken Turnanın içinde alarmlar çalıyordu.

İlerleyen araca el sallayan Turna aracın gözden kaybolmasıyla Kerimşahın kollarından hızla çıktı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun be haydutmusun sen"

Kerimşah kızın yüzüne yaklaştı ve "Özür dilerim ailenin yanında dudaklarından öpülmek istemezsin diye düşündüm" dedi. Turna sinirle adamın kaval kemiğine sağlam bir tekme geçirdi ve içeri geçti. KerimŞah acıyla kıvranırken geride kalanlar gülüyordu.

" Hakettin " dedi Necip gülmeye devam ederken.

" Yalnız çok sağlam geçirdi he" diye Alparslanın omuzuna vurdu Ali Tahir.

Birden gülmeye başladı KerimŞah. " Sert çok sert en sevdiğim " dedi.

***

Necip kapıdan girdi ve kendisini karşılayan kadına Nazlıyı tanıttı. Kız hızla eğilip kadının elini öptü. Firuze Hanım kızın güzelliği ve nezaketi karşısında oldukça memnun kaldı. Evde tek başına olmayacağına da sevindi bir yandan.

Zamanla birbirlerine alıştı iki kadın. Birlikte yaptılar birlikte yediler. Nazlının kara talihi Necip ile karşılaşması ile tersine dönmüştü.

Sizce Nazlı ve Necip i neler bekliyor.

KerimŞahı nasıl buluyorsunuz. Bu arada Alparslanın düğününe de az kaldı süprizlerle dolu yeni bölümler sizinle olacak:)


Loading...
0%