Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@dilefruz

Tako adamın telefonundaki şifreyi kırarak telefonuna ulaştı.

Elbette Zabar gibi bir adama öyle hemen ulaşmak mümkün değildi. Adam her şeyi telefonda tutmayacak kadar zeki bir adamdı. Lakin onun zekası Takonun yetenekleri söz konusu olduğunda elbette aşağılarda kalıyordu.

Tako adamın e posta adresine girerek kendisine iletilen bir maili açtı ve mailde İsviçrede bir banka tarafından gönderilmiş bir belge buldu.

Bankanın güvenlik ağına sızarak Zabarın hesaplarına baktı lakin Zabara ait bir hesaba ulaşamadı. Ülkede de ona ait herhangi bir hesap görünmüyordu. Bu işte bir terslik var diye düşündü. Doluyu boşa koydu bolu doluya ekledi lakin araştırması sonuçsuz kaldı.

U şeklinde sıralanmış bilgisayarlara baktı ve kafasını kaldırdı. Yağlanmış saçları arasında ellerini gezdirdi ve kirlendiğini farkedip duşa girmek için banyoya yöneldi.

Bir süre sonra belirtilen yerde buluştu beş adam.

Tako bilgisayarını açtı ve birşeylere tıkladı.

"Zabar parasını her nerede saklıyor ise çok iyi korunuyor ülke genelinde ve hatta dünya genelinde neredeyse olabilecek tüm bankaların ağlarına eriştim lakin ne kendisine ne de ailesine ait tek bir hesap yok. Olan hesaplarda ise 500.000 üstünde para yok" dedi sıkıntıyla.

"Ulan adam daha geçen ay yaptığı sevkiyattan milyonlar kazandı. Nerede Ulan bu adamın parası"

"Her nerede ise çok güvenli olduğu kesin" dedi Kerimşah.

"Belkide kendi kasası vardır" dedi Ali Tahir.

"Aahh! olsa bile bunun için belli bir araştırma yaptım aptal değilim adam bu konuyla alakalı hiç bir yerden destek almamış görüşmemiş" dedi Tako

"Oğlum adam açık vermek istemiyordur başkası görüşmüştür"

"Zabar gibi bir adam milyonlarının güvenliği için kendisi değilde adamını yollayacak götümle gülerim bu işe" dedi Tako.

"Ulan adam paraya o kadar düşkün ki karıya gidip fazla para verince para üstü alıyor aklın alıyor mu" diye devam etti.

"Oha lan o kadarını nereden biliyorsun" dedi Ali Tahir.

"Adamın telefonuna ve bilgisayarına girdiğimde çekilen videolardan farkettim"

"Yuh Ulan o kadarına vakıfsın yani" dedi Ali Tahir.

"Siz beni ne sanıyorsunuz. Sizinle ilgili bile sandığınızdan fazlasını biliyorum" dedi Ekrana bakarak.

Dört adam birbirlerine baktılar.

"Piç bizidemi izliyorsun"

Yüzünü buruşturdu Tako. "Saçmalama. Sex hayatınız beni ilgilendirmiyor ayrıca sizi çıplak görmek en son isteyeceğim şey ben daha çok özel hayatlarınız ile ilgileniyorum." dedi bilgisayar ekranına bakarken.

"Neymiş bizim özel hayatımız" dedi Ali Tahir çatık kaşlarıyla bakarken.

Tako hiç birşey olmamış gibi ekrana bakmaya devam etti ve konuştu.

"Mesela Necip. Neydi şu kızın adı hehh Nazlı. Annesi erken yaşta ölmüş kırkı çıkmadan evlenmiş babası.Kız dilsiz değil tramva sonrası konuşmamaya başlamış. 27 yaşında ve son 20 senedir konuşmuyor.

Alparslana döndü. "Sen... Nişanlının önümüzdeki hafta salı günü 13.30 da uçağı var. Ve bonus olarak babaannende geliyor"

Ali Tahire çevirdi bakışlarını. "Konuştuğun kız... Akşam Kerimşahın mekanına rezervasyonu var bil bakalım neden? Ailesi kör randevu için bir adamla buluşturacak. Şuan bakıyorum daaaa adam fena halde yakışıklı.

Ve sen Kerimşah ATMACA." O kız... Bugün istifa dilekçesini masana bıraktı haberin olsun.

Hepsi şaşkınlıkla birbirine baktı." Cinci misin oğlum sen "diye kafasına vurdu Necip.

Ali Tahir boynuna kolunu sarıp sıkarken;

" Bırak boynumu. Sadece çok iyi bir hackerımm.. Öhöö Öhöö!!. Bırak yoksa fena olur "

Kerimşah Takoya döndü." İstifa etmek ne demek nasıl istifa eder sözleşmesi yok mu bu kızın bizimle "

"Evet var. Lakin etti işte dilekçeyi masanda görebilirsin."

Alparslan kendisine yapılacak sürprize hazır değildi ve hızla nenesini aradı. Lakin düğün alışverişi için geleceklerini belirten Asiye Hanım onun Red cevabını dinlemedi.

Ali Tahir ise akşam ki randevuyu düşünüyordu. Bu kız daha bir kaç gün önce kendisine ilanı aşk etmemişmiydi. Sinirle çatıldı kaşları. Demek geçici bir hevesti...

Necip ise kızı yaşadıklarını düşündü içi ezildi.

Kerimşah ceketini aldı ve hızla dışarı çıktı mesai bitimine az bir zaman kalmıştı. Ali Tahir ise Kerimşaha eşlik etti.

Kerimşah araca bindi hızla nasıl geldi Restoranın önüne bilemedi. Araçtan indi ve hızla odasına çıkıp masasının üstünde duran istifa dilekçesine baktı.

Ardından Turnayı odasına çağırttı. Kadın gelene kadar volta atıp durdu odada.

O gün ailesinin çalıştığı yere gelmesi Turnayı epey düşündürmüştü. Öte yandan Kerimşahın dengesiz halleri ise onu yoran ikinci kısımdı. Ailesine ayrıldığını söyleyecek bu konuyu kökten çözecekti. Yanlız dedesinin iş yerine gelip tekrar Kerimşah ile karşılaşması olasılığına karşı istifa etmenin en doğru karar olduğunu anladı.

Odaya tedirgin adımlara yürüdü. Kapıyı tıklatıp içeri girdi ve Kerimşahın öfke dolu bakışları ile yüzleşti. Direk konuya giriş yaptı adam.

Elindeki kağıdı yukarı kaldırdı ve "Bu ne demek oluyor" dedi hızla.

"İstifa dilekçem"

"Görüyorum sebebini soruyorum"

"Öyle uygun gördüm"

Kerimşah bir anda masanın ardındaki varlığını hatırladı ve kadına doğru yürüdü.

Sesi sakindi. "Ne demek öyle uygun gördün. Sen benimsin ve benim olmadığım hiç bir yerde işin yok anlıyor musun" dedi gözlerine bakarak.

"Ben senin falan değilim kendi söylediklerine sadece kendini inandırıyorsun şimdi istifa dilekçesini kabul et ya da etme ben gidiyorum."

Kadının açtığı kapıyı hızla vurdu ve kapattı adam. Kadın kapı ile kendi arasına sıkıştırdı. "Sen benimsin ben kararımı çoktan verdim. Sadece seninle olmak istiyorum anlıyor musun dudaklarına ufak bir buse kondurdu. Bunlar bana ait sadece benim sende sadece bana aitsin ve benden gidemezsin"

Turna adamın ona her yaklaşmasında adeta karar alma yetisini kaybediyor ve teslim oluyordu. Şuan itmesi engel olması gerekirken deli gibi fazlasını istiyor istediği için kendiyle kavga ediyordu.

Adamın tek bir öpüşü bile kadını bir viraneye çeviriyordu.

"Sende beni istiyorsun sadece kendinle inatlaşıyorsun" dedi adam kulağına fısıltıyla. Turna adamın nefesi ile dengesini kaybetti ve düşecek gibi oldu. Kerimşah belini kavrayıp kendine yasladı.

"Turna... Biz biz ruhları geçmişte birbirini kaybeden iki insanız. Ve şuan ben nasıl senin karadeliğine hapsolup çıkamıyorsam ve yine sende buluyorsam kendimi gün gelecek sende bende kaybolup yine kendini bende bulacaksın." Turna hızla göğsünden itti adamı.

" Söylediklerin saçmalıktan başka bir şey değil şimdi müsaadenle bir dakika daha sana katlanamayacağım" dedi ve hızla dışarı attı kendini.

Nefes nefeseydi ve kalp atışları beyninin içinde atıyordu. Mutfağa zor attı kendini. Zarzor tezgaya dayandı. Çalışanlardan biri yanına koştu. "İyi misiniz renginiz solmuş" dedi hızla.

Turna zorlukla elini kaldırdı ve "Su su iyi gelecektir iyiyim" diyip çıktı.

Gün sonunda eşyalarını toparladı ve arkadaşları ile veda ederek çıktı.

Çıkarken arkasına dahi bakamadı. Ofis katında kadının gidişini izleyen Kerimşah öylece izledi kadının gidişini.

Ali Tahir uzak bir masada oturarak Serçenin gelmesini bekledi. Biraz sonra oldukça karizmatik ve yakışıklı bir adam iki kişilik masaya oturdu. Bu olabilir diye düşündü Ali Tahir. Adam oldukça yakışıklı ve iyi görünüyordu. Üstelik yaşı çok genç sayılmazdı.

Kaşları çatıldı. Etkilenecek adam ve genç kız pek tabi etkilenebilirdi. O neden ve niçin burda bekliyordu onuda bilmiyordu lakin içini saran merak onu etkisi altına almıştı.

Az sonra kapıda Serçe tüm güzelliği ile içeri girdi. Onu daha önce okul üniforması ile gören Ali Tahir günlük kıyafetler arasında kadını görünce yutkundu.

Üzerine giydiği kayık yaka kalem elbise boynuna taktığı tek sıra ince su yolu kolye kolyeyi tamamlayan gösterişsiz küçük küpeler...

Giydiği ten rengi stilettolar ve abartısız saçları ile tam bir hanımefendi gibiydi. İnce beli yuvarlak ve dolgun duran kalçaları bembeyaz gerdanı ve uzun boynu... Hepsi kusursuz denecek kadar mükemmel görünüyordu.

Renkli gözleri ışıltıyla parlıyor hangi masaya gideceğini seçmeye çalışıyordu. Adamın ceketini düzelterek ayağı kalkıp el sallaması ile yüzündeki o içten tebessüm ile adama doğru yürüdü.

Tüm zarafeti ile masaya geldi ve adamın hızla sandalyesini çekmesi ile bir prenses edası ile masaya oturdu.

Adamın Serçeden etkilendiği çok açıktı. Hangi adam böyle bir güzellikten etkilenmezdiki. Kadın güzelliğinin yanında gülüşü ile cennet bahçeleri sunuyordu insana.

Kıskançlık duygusu Ali Tahirin tüm vücudunda kol gezmeye başladı. Dudaklarını kemirip durdu. Adam konuşurken kadının gözlerinden bir an olsun gözlerini ayırmıyordu. Hatta bir ara Serçenin masada duran eline attı elini. Parmaklarını okşadı fakat kız sakin bir şekilde geri çekti elini.

Karşısındaki adam kadınla resmen cilveleşiyordu. Serçe her gülğmsediğinde Ali Tahirin kalbine bir ok saplandı.

Gidip o masayı dağıtmak adamın suratının ortasına yumruğunu geçirmek istedi...

Çekip almak istedi kadını. Bin pişman oldu. Tamam deseydi en azından kestirip atmasaydı. Kız onca şey söylemiş ama o saçma sapan bir cevap vermekle yetinmişti. Yumruğunu sıktı. Şimdi gidip alsa kızı ne diyecekti ki. Ben koca bir aptalım. diye mırıldandı.

Gece boyu kendi kendine kızdı kalbi paramparça oldu. Koskoca adam oturup zırıl zırıl ağlamak istedi. Öyle dayanılmaz geliyordu ki... Kendisinden 11 yaş küçük olan kadın kadar cesaret gösterememişti. Sahi birde o vardı aradaki yaş farkı. Bunlar korkuttu Ali Tahiri. İşi geçmişi ona yetmeyecek bir erkek oluşu...

Karşısında duran adam ona herşeyi fazlasıyla verebilirdi...

Masadaki duran içkiyi içtikçe içti. Son damlasına kadar tüketti ama yetmedi adamın acısını dindirmeye.

Gecenin sonunda hesabı istedi adam ve birlikte kalktılar. Her yönü ile güzel geçtiği belliydi. Serçenin ona bir daha yazmayacak olma ihtimali altında bile ezildi adam. Nefessiz kaldı.

Adam kalkan kadının beline kolunu zarifçe sardı ve birlikte yanyana yürüdüler. Serçe yürüdükçe kıvrılan beli. Hareket eden kalçaları dimdik duran omuzları... Elindeki bardağı masaya çarptı ve ardından ilerledi kadının.

Arabaya yürüyene kadar gülüşüp durdular. Ali Tahirin içindeki kıskançlık denen duydu artık en küçük zerresine kadar hissediliyor onu resmen boğuyordu. "Öleceğim ben bu gece öleceğim diye düşündü. Şayet bu gece ölmez isem başka hiçbir gece ölmem "dedi içindeki ses.

Ne oluyor Ulan bu karnıma giren sancı kürek kemiğime saplanan acı nefes alamamam... Derin bir nefes aldı ve yakasını çekiştirdi.

Adam Serçenin kapısını açtı ve şöför koltuğuna oturdu.

İzledi Ali Tahir. Araba hareket etmedi. Arabada konuştular ve adam Serçenin üzerine doğru eğilmeye başladı. Ali Tahir kendini tokatladı. İşte bu kadarı ona fazlaydı. Dayanamazdı. Adımları ne ara hızlandı ne ara araca yetişti ne ara o kapıyı açıp adamı paldır küldür dışarı çıkardı bilmiyordu. O an zaman durmuştu. O an zaman kavramı tüm anlamıyla anlamını yitirmişti. Ali Tahirin tek düşündüğü adamın Serçeyi öpmek için eğilmesi ve onu öpecek olması ihtimaliydi.

Serçenin araya girip Ali Tahiri hızla uzaklaştırıp bağırması ile kendine geldi adam. Kendine geldiğinde Serçe adamın başında onu kaldırmaya çalışırken Ali Tahir , etrafa doluşan insanlara baktı şaşkınlıkla. Tüm bu olanlar ne ara gerçekleşmişti. Delirmişti... Kendini kaybetmişti.

Kerimşahın insanları dağıtması ile dövülen adam ,Serçe, Ali Tahir ve Kerimşah kaldı otoparkta.

Serçe ağzı yüzü kanayan adamı kaldırıma oturtup çantasından çıkardığı peçete ile yaralarını temizlerken bir an bile bakmadı Ali Tahire. Sadece karşısındaki adamla ilgilendi.

Kadının hala daha adama bu denli yakın olup yarasını temizlemesi üstüne üstelik üfleyecek kadar yakın olması Ali Tahirin içindeki öfkeyi daha da körükledi ve hızla arkasını dönüp Kerimşahı arkasında bırakarak aracına bindi ve tozu dumana katarak uzaklaştı.

Kerimşah arkadaşının huyunu bildiğinden aracına bindi ve takip etti. Ali Tahir son sürat aracını sürerken onu takip etmek oldukça tehlikeliydi araçların arasında makas atıyor son sürat ilerliyordu. İstanbul manzarasının ayaklar altında olduğu yüksek bir tepede durdu araçtan indi ve defalarca kaportasına yumruk attı.

Boşluğa tüm hırsıyla bağırırken sesi yankılanıp geri Çarpıyor dalga dalga yayılıyordu.

Kerimşah araçtan hızla inip yanına koştu. Ali Tahir araca vurmaktan aracın ön kısmını yumrukları ile göçertmişti. Arkadaşının öfkesini kusup sakinleşmesini bekledi. Ali Tahir sesinin son damlasına kadar bağırdı ve takati kalmadığı bir noktada aracın önüne sindi ağır ağır.

Dizlerini çekti kafasını kollarını dizlerinin üstünde birleştirdi ve kafasını koyarak tabiri caizse hıçkıra hıçkıra ağladı.

Kerimşah sessizce izledi arkadaşını. Çocukluğundada böyleydi Ali Tahir. Öfkesini son demine kadar yaşar sonra sinip dakikalarca ağlardı uzakta kimseye görünmeden.

Arkadaşı Kaç dakika ağladı saymadı Kerimşah. Hıçkıra hıçkıra bağıra bağıra ağladı koskoca adam. Sustu sonra kafasını kaldırdı ve ellerinin tersi ile gözyaşlarını sildi. Kendisine uzatılan sigarayı dudakları arasına alarak yaktı ve gözleri uzaklara dalarak izledi şehrin ışıklarını. Yanyana araca yaslanmış vaziyette sigarasını içen iki adam birbirlerine hiç birşey sormadı.

Soramadı. Yıllar sonra arkadaşını böyle dağılmış görmüş olmanın yükü altında ezildi. Belkide aralarında en şansız olanı Ali Tahirdi... Yaşadıkları yenilir yutulur cinsten şeyler değildi. Kaç gece sinir krizlerine şahit olmuşlardı kaç gece kaybetmenin eşiğinde yaşamışlardı arkadaşlarını bilmiyordu Kerimşah. İçindeki yükü çekip almak onu hafifletmek istedi fakat ne mümkün.

Soramadı. Ne oldu diyemedi KerimŞah. Sadece sessizce destek oldu yanında oldu. Bir kaç tahmini vardı elbette. Takonun bahsettiği kız olmalıydı. Henüz aralarında ne tür bir ilişki vardı bilmiyordu bildiği tek şey dostunun bu hale gelmesine sebebiyet verecek kadar önemli biriydi demekki Ali Tahir için.

Saatler geçti iki adam kaç sigara içti saymadı. İkiside paketleri bitene kadar içmeyi bırakmadı. En son sigarasını içip izmaritini yere atıp ayağının altında ezdi Ali Tahir. Sanki tüm hınçını izmaritten alıyor gibiydi. Siniri yatıştı. Duruldu.

Kızarmış gözlerle döndü ve "Gidelim artık" dedi ve cevap beklemeden aracın koltuğuna oturup evin yolunu tuttu.
***
Firuze Hanım ve Nazlu birbirine can oldu kan oldu. Konuşamasa bile gözleri ile çok şey anlatıyor kafasıyla onaylıyordu.

Günler haftalar geçti. Nazlı her kapı çaldığında hızla koştu kapıya ve en mutlu haliyle açtı kapıyı.

Necip çoğu zaman kızı sadece başıyla selamlayıp girdi içeri. Nazlı küçük bir kız çocuğu gibi gözledi Necipin yolunu.

Firuze Hanım elbette bu ilginin farkındaydı lakin oğlunun keskin çizgileri vardı ve konusunu dahi açamıyordu.

Öyle ki zamanla adamı her hareketini ezberlemişti. Mesela Necipin sabahları sadece kahvaltıda bir şeker kullandığını gün ortasında ise içtiği çaylarda şeker kullanmamasını öte yandan en çok et yemeği sevdiğini bulgur pilavını salçasız yemediğini akşam yemeğinden hemen sonra muhakkak Türk kahvesi içtiğini sinirlenince kesik kulağına elini götürmesini hafifçe kaşımasını bu ve buna benzer her hareketini ezberlemişti.

Necipi anlamak zordu. En büyükleriydi. Her zaman abi olmuş diğer hepsinin yükünü bir noktada sırtlamıştı. Hiçbiri birbiri ile Konuşamasa bile herkes Necip le iken rahatça konuşurdu.

Hayatı dalgaya alan tavrı elbette yaşadığı zor zamanlardan geçiyordu. Hayat onu kirli ayakkabılar altında defalarca ezmiş sakat bırakmıştı. Lakin güçlüydü Necip. Her seferinde ayağı kalkmıştı. Her seferinde daha da güçlenerek dirilmişti.

Evliliğe her zaman uzak bakmıştı. Annesi bir çok kız bulsa bile görüşmeyi dahi kabul etmemiş tek gecelik ilişkiler ile devam etmişti. Evlilik adamı değilim diyordu hep...

Lakin hepsi çok iyi biliyordu evli olmak en çok ona yakışırdı. Necip abisi babasıydı hepsinin...

Nazlı o gece Necip gelmese belkide hayata gözlerini yumacaktı. Necip onu kurtarınca içindeki umutlar yeniden yeşerdi. Konu komşu kadının çektiği ızdırspları görüp kör oldular. Yürek yakan haline kulak tıkadılar.

7 yaşında annesi bir gece babasından ölesiye dayak yemiş ve doğalgaz borusuna astığı ipi boynuna dolamış kendini asmıştı.

Nazlı küçük boyu ile annesinin bedeninin ayaklarından yukarı kaldırmaya çalışmış küçük bedenine ağır gelmişti.

O gün babası gün ağarıncaya kadar gelmedi. Küçük kız annesinin karşısına oturup saatlerce şok olmuş halde bekledi.

Gün ağardı babası olacak adam geldi ve karısının ceseti ile karşı karşıya kaldı. Konu komşu küçük kızı zar zor çıkardı evden. O geceden sonra bir daha konuşmadı.

Babası olacak adam annesinin kırkı çıkmadan evlendi. O günden sonra Nazlı nın bitmek bilmeyen ızdırapları kadının gelmesiyle artarak devam etti.

Necip bir anlamda onun kahramanıydı. O yüzden ne halde olursa olsun Necipi gördüğü her an yüzünde kocaman bir gülümseme oluşuyor içindeki tüm sıkıntı sinip yok oluyordu.

Bir gün Firuze Hanım bir ahbabına gitti. Nazlı ise kahvaltıdan sonra duş almak için odasına çıktı.

Necip o gün sabaha karşı eve gelmiş ses etmeden odasına çıkmıştı. Ne Füruze hanım ne de Nazlı adamın geldiğini farketmemişti.

Nazlı banyoya girdi ve soyundu sıcak suyu ayarlamaya çalıştı. Üstünde sadece sütyen takımı ile kalan kadın suyu ayarlamaya çalışırken zil çaldı. Zilin defalarca çalması ile uykusundan uyanan Necip altında sadece lacivert bir eşofman ile aşağı indi. Kapıyı açınca gelen kargoyu içeri alarak kapıyı kapattı. Annesine seslendi lakin cevap alamadı. Yukarı çıktı ve annesinin odasına baktı lakin iki kadında burada değildi.

Nazlının odasına adımladı kapıyı tıklattı lakin cevap alamadı.

Kapıyı açtı sağa sola baktı lakin burada da kimseyi bulamadı.

Tam çıkacakken duyduğu çığlık ile aniden banyo kapısını açtı ve Nazlıyı gördü.

Nazlı suyu ayarladıktan sonra duşunu alarak bornozunu giyerek dışarıya adımladı.

Banyodan çıkacakken sabunun ayağının altında kalması ile kayıp yere düştü ve ayağını burktu.

Duyduğu çığlıkla destursuz içeri giren adam kızı yere düşmüş halde buldu. Ağlayan kadını hızla eğilip kaldırmaya çalıştı. Nazlı acıyla inleyince bileğinin incindiğini anladı. Nazlıyı kucaklayarak odaya taşıdı.

Kadını yavaşça yatağa oturttu ve hızla odasındaki kremi alarak geri geldi. Yatağa oturdu ve kadının ayağını dizinin üstüne koyarak kremlemeye başladı.

Nazlı bu zamansız yakınlık ile gerilirken Necip olabildiğince dikkatle kremi sürdü ve kadına bakmamaya gayret etti.

Kadının duştan çıkmış olması üstelik bornoz oluşu elbette ki adamıda zorluyordu. Göz temasından kaçtı adam.

Kremi sürerken bir an bileğine bastırmasıyla Nazlı inleyerek refleks olarak Necipin eline uzandı.
***
Ali Tahir eve geçtiğinde gün ağarmak üzereydi. Duş alıp yatağa geçti. İçindeki acı sanki bedeninde heryere yayılıp çoğalıyordu.

Yatakta dönüp durdu. Öğlene kadar çıkmadı yataktan. Ta ki telefonu çalana kadar...


Kim aradı Ali Tahiri. Ahhh benim üzümlü kekim çok şey yaşamış Ali Tahir en yaralısı belkide ...


Loading...
0%