Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm- Kırımlı’nın Öfkesi

@dilefruz


Züleyha yediği tokatla birden bire yere savruldu. Dudağının kenarından sızan kan ince bir iplik gibi çenesine süzüldü. Tuğrul'un beş parmağının izi boğumları ile birlikte Züleyhanın beyaz teninde yer ederken Züleyha hüzün ve kederle baktı abisine.

Tuğrul yapı itibari ile sert bir adamdı. Kanı deliydi. Köyde kavga etmediği kimse yoktu hemen hemen. Fakat tüm köylü bilirdi huyunu. Haksızlığa tahammülü olmayan bir adam olduğundan kavga etmeside kaçınılmaz oluyordu. Tüm bunların yanında kavga ettiği adamlarda dahil herkes en çok ona güvenir malını gerek olduğunda ona teslim ederdi.

Böyle öğrenmişti. Güvenilir olması onun belkide en iyi özelliğiydi. Buna ek olarak ahlaksızlığa zerre tahammülü yoktu. Duydukları kanını kabartırken baba emaneti kardeşine ilk defa el kaldırmanın acısı elbette en çok onu üzmüştü. Yine de grururun önüne geçmedi hüznü. Hızla eğilerek Züleyhayı kolundan kavradığı gibi kaldırdı ve savurmaya başladı.

" Senin gecenin bir vakti düşman evinde ne işin var Züleyha he ne işin var ! " dedi haykırarak.

Züleyhanın içinde ilmek ilmek büyükten korku dilini lal etmişti. " Abi " diyebildi sadece gerisi gelmedi.

" Senin gece yarısı düşmanın konağında bekar adamın odasında ne işin var ne!!! Ben seni gözümden bile sakındım! Beni milletin ağzına sakız edesin diye mi? Konuş!" dedi.

Arife kadın sesleri duyunca hızla çıktı ahırdan. Koşarak geldi oğlunun yanına. " Oğlum ne yapıyorsun, ne oldu söyleyiver kurban olam " dediyse de Tuğrul duymadı annesini. Kolunu tutan annesini hafifçe iterek savurdu.

Tuğrul'un inindeki şeytan uyanmıştı. Züleyha sustukça daha da deliriyordu. Eğer gerçek olmasa bilirdi karşısında dururdu kardeşi dik başlılık ederdi muhakkak savunurdu kendisini. Ne diye sessiz kalıyordu...

Sayısız ihtimal Tuğrulun aklında dolaşırken, sessizlik bir çığ gibi büyütüyordu Tuğrulun öfkesini. Konu komşu seslere çıkmış film izler gibi izliyordu iki kardeşi. Arife kadın rezil olmanın vermiş olduğu bir sinmişlikle fısıltı şeklinde konuştu. " Tuğrul kurbanın olayım içeri geçin köye rezil olduk oğlum" dedi dolan gözleri ile.

Etraftaki sözler konuşmalar fısıltı olmaktan çıkmış Züleyhanın gece vakti Kiziroğlu konağında görüldüğü gerçeği kabak çiçeği gibi gün yüzüne çıkmıştı.

Şüheda'dan

Sarı kızı sağıp ilk sitili kenara koydum. Maşallah pek bereketli bir inekti. Tek seferde 35 kiloya yakın süt veriyordu. İkinci sitile geçip sağmaya başladım. Bir yandan Sarı kıza türküler söylüyor öte yandan sağıyordum onu. Hayvan dersin normalde ama anlar gibi türküm bitince mölüyordu.

Teşekkür ediyordu sanki ya da ağzına sağlık diyordu. Bir şey diyordu da ben anlamıyordum. Muhabbet ede ede sağdım tüm sütü. İki sitilide kavradım kulplarından çıktım ahırdan dışarı. Kaynatmak gerekirdi sütleri. Dışarı adımımı attığımda babaannem sedirde oturmuştu. Yengemle amcam da çekirdek çitlemekle meşguldü. Bir anda bizim Hikmet Dedenin torunu İbo nefes nefese bahçeye damladı.

Sarışın olması sebebiyle şeker pancarına dönmüştü yanakları koşmaktan. " Zehra Nine! Zehra Nine! Koşşşş !" dedi nefes nefese.

Nenem oturduğu sedirden kafasını kaldırdı ve bastonuna tutunarak doğruldu. " Hayırolsun İbo. Nefes nefese kalıvermişin ya oğlum. Az soluklan. "

" Olmaz olmaz Zehra Nine. Yetiş. Tuğrul Abi öldürecek Züleyha'yı"

" Ne diyon oğlum sen"

" Koş kurban olan nine dövdü. bahçede tüm köylü toplandı başına valla billa öldürecek" dedi gözünden süzülen bir damla yaşla.

10 yaşındaydı İbo. Züleyhayı pek severdi. Çocuk işte. Anne tarafından kuzen olurlar. Ben Züleyhanın ismini duyunca elim ayağım boşaldı. Elimdeki iki sitil kayıverdi ellerimden. Sağılan süt boylu boyunca döküldü yerlere.

" Kız gözün kör olsun!!! Tüm sütü döktü ya! Allah seni kahretmesin Şüheda! " diye arkamdan söylenen yengeme aldırış etmeden koşarak çıktım kapıdan. Züleyhaların evine vardığımda ortalık yangın yeri gibiydi. Tuğrul abinin gür sesi taaa aşağıdaki çeşmenin oradan duyuluyordu.

Toplanan kalabalığı yara yara daldım içeri. Dağılmıştı arkadaşım. Dudağımın kenarı patlamış pıhtı olmuştu kan. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Bir kuvvet vardım tuttum Tuğrul abinin kolunu. " Ne oluyor abi kurban olayım bırak" dedimsede görmedi beni savurması ile götümün üstüne düşüverdim.

" Demek susarsın! Dediklerim doğrudur demek! Susarsın he! Bu evde yerin yok senin artık" diyerek gözümün önünde çekiştire çekiştire sürükledi Züleyhayı.

Köylü peşine takılmış giderken toparlanarak düştüm bende peşine. Yol boyu dil döktüm. " Abi anlat ne oldu yapma böyle ne olur " desemde duymadı beni. Durduk.

" Kiziroğluuu!!!!" diyince bir an kafamı kaldırdım geldiğimiz yere baktım. Burası benim sözlü olduğum adamın eviydi. Ne işimiz vardı burada. Züleyhanın ne ilgisi olurdu Kiziroğulları ile.

" Dışarı çık Kiziroğlu dışarı çık" Konak kapısının açılması ile Tuğrul abi içeri daldı bende ardından tabi.

Kiziroğlu Mustafa işlemeli bastonu ile merdivenlerin hemen başında durmuştu. Hemen yanında kızı ardında sözlüm olacak adam. Diğer yanında ise öteki torunu.

" Ne bağırıyorsun Kırımlı! Bu ne hadsizlik bu ne beynamazlık!"

MirAslan Züleyhayı görür görmez sandalyenin kolçaklarını büyük bir kuvvetle sıktı.

Tuğrul Züleyha'yu bir çöp yığını gibi Kiziroğlunun ayaklarının dibine fırlattı. " Haddide hudududa iyi bilirim. Sen söyle Kiziroğlu! Sen torununun namussuzluğunu nasıl temizleyeceksin onu söyle hele"

Kiziroğlu'nun kaşları çatıldı. Burun delikleri büyüdü. " Bana bak Kırımlı ağzından çıkanı kulağın duysun! Ne namussuzluğundan söz edersin sen!"

" Görmüyor musun! Kalbinin körlüğünü iyi bilirim! Kocadında gözünde mi görmez oldu!" dedi pisliğe bakar gibi gözleri ile kardeşine bakarken. Züleyha içini çeke çeke kafası eğik ağlarken Kiziroğlu belindeki tabancaya sarıldı. Tuğrula doğrulttu.

Korkusuzdu Tuğrul. Gerildi iyice dikleştirdi vücudunu. " Çıkar ağzındaki baklayı yoksa mermiyi kafana yiyeceksin" dedi Kiziroğlu heybetli sesiyle.

" Kızkardeşim Kiziroğlu, kızkardeşim! Gecenin bir vakti torunununodası da ne işi var! Temizle namusunu yoksa kan alırım "

Kiziroğlu duyduğu şeyle şaşaladı. Ne diyor bu diye MirAliye baktı. MirAli bilmiyorum der gibi omuz silkti. MirAslana döndüğünde gözlerinin Züleyha da olduğunu farketti. Dahası sandalyenin kolçaklarını sıkmaktan beyaza dönen boğumlarını...

Silahını indirdi. " MirAslannnnnn!!! Ne der ulan bu " dedi bağırarak. MirAslan kısa bir an Züleyha ile gözgöze geldi. kafasını dahi çevirmeden konuştu. " Ne derse doğru der" dedi bir anda.

Ortalık buz kesti. Züleyhanın hıçkırıkları şaşkınlıktan duraksadı. Benim şaşkınlıktan gözlerim pörtledi ağzım bir karış açılıverdi. Bu adamla be ilgisi vardı. Anlatırdı bana Züleyha. Bilmediğim birşey olmuştu kesin.

Kiziroğlu Mustafa torununun önünde durdu ve okkalı bir tokat geçirdi koca adama. Çenesi kasıldı adamın gerildi. Şayet o sandalyeden kalkabilse ne yapacağını kestirmek zordu.

" Ulan sen adam olmayacak mısın! Gönül verecek kız mı kalmadı ulan köyde gittinde düşman kızına gönül verdin!"

Torunu gözlerini usulca çekti Züleyhanın üstünden. " Gönül benim gönlüm dede! İstediğime verir istediğimi severim! dedi çenesini kasarak. Belli ki kalabalığın ortasında dedesinden tokat yemek gururuna dokunmuştu. Zira kirpikleri titriyordu ama çenesi gözyaşlarını geri itiyordu. Sıktığı dişlerini gevşetti ve konuştu. Kendinden emin sert ve tok bir sesle bağıra bağıra konuştu.

" Herkes duysun! Duyan duymayana duyursun! Züleyha Kırımlı öldü! Züleyha Kırımlı öldü! Züleyha Kırımlı öldü.

Dağ, tepe,taş ,bayır ,inci, mercan ne varsa duysun !

Züleyha Kiziroğlu, MirAslan Kiziroğlunun hanımıdır! bu böyle biline! " dedi ve burun delikleri büyütüp küçülürken gururu kırılmış herşeye rağmen dik durmaya çalışan dağılmış bir adamdan farksızdı.

Tüm o dağılmış haline ve mahkum olduğu o sandalyeye rağmen koca bir devdi benim gözümde. "Tanımıyorum diyebilirdi, kendini kurtarmak için bilmiyorum kendi geldi der geçerdi ama o, dedesinden yediği tokata rağmen dimdik arkasında durmuştu Züleyhanın. Kiziroğlu sertçe soludu ve bir hışımla bastonunu sertçe yere vurarak içeri geçti.

Konuşmamıştı. O sessizlik hayra alametmiydi yoksa değilmiydi Allah bilirdi. Ninem tüm olay olduktan sonra anca yetişmiş son demlerini dinlemişti konuşmanın. Bükülen beline rağmen Züleyhayı benimle beraber kaldırdı yerden. Züleyha titreyerek baktı abisine. Elinin tersi ile sildi gözyaşlarını. Tuğrul baştan aşağı baktı kardeşine. Kırgınlıkla, koca bir kırgınlıkla baktı. Züleyha bir umut abisinin onu bırakmamasını bekler gibiydi bir adım attı abisine doğru lakin Tuğrul abi aniden sağ elini kaldırdı ve gelmesini engellemek adına set kurdu önünde.

Züleyhanın tam gözünün içine baktı. " İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn" dedi ve öylece arkasını döndü ve çıktı kapıdan...

 

Loading...
0%