Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14.Bölüm

@dilefruz

 

MirAli'nin elleri arasında kavrulan yanaklarımın ateşini alan anlına koydurduğu öpücük oldu. Anlıma kondurduğu o küçük buse hiç şüphesiz bana sahip çıkışının nişanesiydi. Ben Şüheda kimi kimsesi olmayan yetim öksüz kız, artık sahipsiz değildim. MirAli'nin varlığı bir dağdan farksızdı artık benim için. Patlayan dudağımın acısı dahi hissedilmez olmuştu benim için. Neredeyse sevinçten gözyaşlarına boğulup boynuna sarılacaktım. Meğer ne çok geç kalmıştı bana.

 

Yakasına yapışıp hesap sormak istiyordum. Şimdiye kadar neredeydin! diye.

 

Kiziroğlu'nun gür sesiyle tüm kalabalık dağıldı. " Dağılsın herkes! " dedi korku salan sesi. Bahçeye doluşan köylüler birbirini eze eze çıktılar kapıdan.

 

Babaaannem koluma girip beni eve yürüttüğünde Kiziroğlu Amcamı ve saz ekibini karşısına almış bir şeyler anlatıyordu. Ardıma baktığımda MirAli'nin bakışları takip etti beni ben kapıdan girene kadar.

 

Odaya girdik nihayet. Yatağa oturduğumda babaannem yanıma oturup elimi tuttu. Gözünden bir damla yaş döküldü. " Sahıp çıkamadım gızım sana. Sen bana oğlumun emanetisin. " dedi hüzün dolu sesiyle. Oysa ben neredeyse bu dayağı yediğim için oturup iki rekât şükür namazı kılacaktım. Şüphesiz alemlerin Rabbi olan Allah değil miydi indirdiği kitapta " Hayor gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde hayır vardır. Siz bilmezsiniz, ben bilirim " diyen.

 

Şer görünen nasılsa hayrıma dönmüştü. Aklımda fikrimde olan tüm soruları nasılsa tek kalemde silip atmıştı. Allahtan sonra güvendiğim adamdı bu. Tüm endişem, kaygım yitip gitmişti.

 

" Üzülme babaanne. Olan oldu. " dedi ikna etmeye çalışarak. Bir şey diyemedi. Usulca kalkarak banyoya girdim. Soyundum. Sıcak su dirseğimi yakana kadar farketmemiştim soyulup kan topladığını. Zarar vermeden yıkandım. Çıktıktan sonra kantaron yağı sürdüm iz kalmasın diye.

 

Yatağın ucuna oturup saçlarımı taramaya başladım.

 

MirAli'den;

 

Kalbimi kurutan, nefesimi kesen içimdeki canavarı uyandıran, eş diye tamam dediğim kadının saçlarını o adamın parmaklarına dolaması oldu... Dünya durdu. Parmaklarına doladığı saçtan ibaret değildi oysa ki. Gece düşlerimi süsleyen, parmak uçlarımın dokunmak için can attığı kokusunu ciğerlerine hapsetmek istediğim dahası beni hayata tutan umuttu aslında.
Sevdaya dair birşey bilmeyen ben bit tutam saçın büyüsene kapılmıştım... Durdurak bilmeyen isteğim beni kamçılıyor kaçmak istediğim her an dönüp dolaşıp onun yanında nefesleniyordum. Ben MirAli Kiziroğlu! Sevdaya düşmem oda neymiş! Diyen ben o sevdanın esiri olmuşum meğer.

 

Can havliyle o kapıdan nasıl girdim bilmiyorum. Şayet o an dedem gelmemiş olsa onu öldürecek kadar dönmüştü gözüm. Dahası ona vurdukça kendime kızıyordum! Ben daha karım olmadan bile koruyamamışım meğer onu... Erkekliğime ona sahip çıkmadığıma bilhassa terketme gafletine düşen aklıma her vuruşta arttı kızgınlığım.

 

Dedemin sesiyle o soysuzun üstünden kalktım. Hemen sağımda şokla karşılık korkuya bulanan bakışlarla bakıyordu...

 

Meğer ben acıyı hissettiğimi sanmışım şimdiye kadar. Yavru bir kedi gibi savunmasız ve ürkekti. Meğer benim asi aslanımın içinde savunmasız ürkek bir kedi barınıyordu. Bedenimi ruhumu iten beni kendine çeken kadına kayıtsız kalmam mümkün değildi artık. Ucunda ölüm olsa da bırakmazdım artık bu evde onu. Bırakamazdım.
Ona her adım attığımda yaralarına gözüm her çarptığında gözlerime hücum eden yaşlarımı geri ittim. Koskoca adamdım ama çaresizce ağlayacaktım. Ayaklarına kapanıp af dilemek beni affet demek geliyordu içimden.

 

Tam önünde durduğumda titriyordu. O titredikçe benim bedenim altüst oluyordu. Çekip vurmalıydı ona bu kötülüğü edeni... Çekip vurmak kolaydı ama ya sonrası. Ben , ben onu bunca kötülüğün içinde nasıl yalnız bırakırdım artık. Bırakamazdım!

 

Anlından öptüm. Kaskatı kesilen çenemi doğrultum uzun ve içten bir öpücüğü kondurdum anlına.

 

" Sen benimsin! Bana aitsin artık. Bu köyde kundaktaki çocuk dahi bilecek bunu gerisi yok. Kimse ama hiç kimse sana yan gözle dahi bakamayacak " demekti bu benim için. Dudaklarımın değdiği ilk kadın. İçimi titreten ilk kadın. Beni kendine köle eden ilk kadın...

 

Geriye çekildiğinde yüzünde korkudan eser bile kalmamıştı. Kıpkırmızıydı ve ona en çok utanmak yakışıyordu...

 

İstemeye istemeye onu o evde bırakıp dedemle arabaya bindim.

 

" Ulan it! Evde çatıyı başımıza yıkacaktın evlenmem diye !!! MirAli hangisi sensin MirAliiiii!!!" diye dişlerinin arasından tıslayarak konuştu Kiziroğlu torununa.

 

" Evleneceğim! Kundaktaki çocuk dahi bilecek. Şüheda benim alın yazım, namusumdur dede!i"diye bastıra bastıra konuştu MirAli.

 

Biranlık şaşkınlıkla torununa döndü Kiziroğlu. Nasılsa kendi gençliği gelmişti aklına. Bir an düşündü. " Ne oldu yahu bu çocuğa " diye ama sevdanın açıklaması ne olaydı ki.

 

Bıyık altından güldü. Nihayet istediği olmuş torununu ikna etmeye gerek bile kalmamıştı.

 

MirAli arabadan bir hışım inerek konağa girdi. Merdivenleri ikişer üçer çıkarak girdi odasına. Aklı Şühedadaydı. Orada kalmıştı. Odanın içinde volta atıp durdu.

 

Kiziroğlu salona geçtiğinde MirAlinin arkasından şaşkınlıkla bakan kızına baktı.

 

" Ateş bacayı sarmış ! Su getiriverin " diyerek kahkaha attı Kiziroğlu. O sırada salonda bulunan Ayşe Hatun söze atladı. " Beyim! Konuşulanlar doğru demek. MirAli Şüheda için adam dövmüş dediler imkanı yok dedim"

 

" Yahu Ayşe köyde osursalar senin haberin oluyor! Maşallah istihbaratçı olman lazımmış senin"

 

Güldü Ayşe Hatun. " Beyim bizde MirAslandan kaptık bişeyler işte" dedi.
Kiziroğlu gülümseyerek karşılık verdi.

 

" Ya Fatma. Evlenmiyor diye dertleniyordun hazırlan çifte düğün ediyorsun " dedi kızına dönerek. Fatma Hanım şaşkınlıkla olanları dinlerken MirAli gergince odasında volta atıp duruyordu. İçini kemiren şey bir türlü susmak bilmiyor aksine şiddetlenerek artıyordu. Şüheda ne haldeydi ne yapıyordu merak içindeydi. İçine sinmeye sinmeye o evde bırakmıştı Şühedayı.

 

Şüheda evvela bedeninde oluşan çürüklere baktı uzun uzadıya. Beyaz teninde hemen yer eden morluklar o an farkedilmesede şimdi hissettiriyordu acısını...

 

Şüheda'dan

 

Bedenimde yer eden morluklar hareket ettikçe acıyor saç diplerim sanki yanıyordu. Tüm her şeye rağmen abdestimi alarak odama ilerledim. Babaannemin kızlığından kalma çeyiz sandığımın başında diz çöküp üstündeki oymalı desenlerde gezdirdim parmaklarımı. Usulca sandığı açarak annemden kalma uzun beyaz üst kısmı işlemeli kollarının ucunda altın yaldız işlemeleri olan elbiseyi üstüme geçirdim. İğne oyası işlenmiş tülbenti başıma geçirerek sandığımdaki en güzel seccedeyi çıkardım.

 

Evvela Allahın huzurunda en güzel halimle olmalıydım. Seccademi sererek namaza durdum. Niyet ettim Allah rızası için iki rekatlık şükür namazı kılmaya. Namaza durduğum Allah'a yakın olduğum o dakika sanki bedenimdeki tüm acı yitip gitmişti. Yüreğim hafiflemişti. İkinci rekâttan sonra selamımı verdim ve ellerimi şemaya açtım. " Ey Rabbim! Beni yoktan var eden sensin. Ben yalnızca senin bana verdiklerinle sınırlı aciz kulu Şühedayım. Huzuruna geldim... Kainatın ve şu ruhumun yegane tek sahibi sensin. Ey Rabbim şimdiye kadar olan kimsesizliğime asla isyan etmedim. Ne haddime senin bildiğini bilmem mümkün değil bilirim. Senin her şeyin var ama benim senden başka kimsem yok. Allahım MirAli' yi bana vesile kıldın sonsuz şükürler olsun. Onu bana bağışla. Benide ona bağışla rabbim. " diye dua ederken cama atılan taş ile bir anda irkildim. Korkuyla kafamı çevirip cama yöneldim. Bu saatte kimdi?

 

Usulca perdeyi araladığımda karşımda görmeyi beklediğim elbette Züleyha değildi. Hızla camı açarak eğildim. Züleyhaydı karşımda duran. Bekle diyerek hızla camı kapatarak perdemi kapattım ve yavaş adımlarla hızla indim aşağıya.
Züleyha tedirginlikle bekliyordu bahçede. Kolundan tutarak hızla köşeye çektim. " Senin bu saatte burada ne işin var ! Nasıl gelirsin tel başına! "

 

Ben ardı ardına sözlerimi sıralarken Züleyha hızla sarıldı. O an tek yaptığım sarılışına karşılık vermekti.

 

" İyi misin Şüheda. O domuz çok acıttı mı canını" dedi gözleri dolu dolu.

 

" Yok iyiyim ben. Sen nasılsın asıl Züleyha. Rahat mı yerin bir şey ediyorlar mı sana " dedim ellerini tutarak. Savuşturdu elini.

 

" Kim ne edebilir bana. Sen tanımıyor musun beni. Rahatım yerinde benim. Hem, hem MirAslan ile nikahım var. " dedi büyük bir ciddiyetle.
Şaşkınlığımı gizleyemeden baktım yüzüne fakat yüzündeki duyguyu okumak neredeyse imkansızdı. Esasında düşmanı olduğu bir adamla mümkün değil evlenecek kız değildi. Tüm bunlara rağmen büyük bir ciddiyetle evleneceğim diyordu.

 

" Nasıl yani sen, sen nasıl kabul edebildin Züleyha"

 

" Ya ne yapsaydım! Abin beni dinlemedi bile. Paçavra gibi attı kapısına. Kim sahip çıktı söyle kim!"

 

" MirAslann" dedim mırıldanarak.
" MiraAslan ya! Yalan demedi dolan demedi. Oysa düşmanın kızı olduğumu öğrendiği an yom diyebilirdi ama namuslu adammış. Madem abim beni dinlemeye tenezzül etmeden düşman kapısına koydu gitti, bende düşmandan olma yeğen vereyim de kucağına görsün bakalım nasıl oluyormuş! "

 

Şaşkınlığım büyürken " Sen sen ciddisin Züleyha alay falan değil hemde çok ciddisin söylediklerinde" dedim sesime yansayan şaşkınlıkla.

 

" Şühedâ ben benimde sen eski sen değil gibisin he pek bi alık olmuşsun be " dedi gülerek ardından elmacıklarımın kızarmasına sebep olan cümleleri sıraladı ardı ardına.

 

" Tüm köy MirAlinin senin için adam dövdüğünü konuşuyor bakıyorum da sende etkisinden çıkamamış gibisin " dedi gülerek.
" Sen benimle alay etmek için mi geldin beni merak ettiğin için mi " dedim yalandan bir sinirle.

 

Kıkırdadı. " Aman tamam demedim birşey hem senin ki seni bekliyor çınarın altında. " dedi biranda.

 

" Nasıl, kim? MirAli mi!? "

 

Şuh bir kahkaha attı Züleyha. " Nasılda sahiplenmişsin "

 

Bizimkiler sese uyanacak diye aniden ağzını kapadım. Ağzındaki elimi çekti ve " Ay aman! Tamam demedim bir şey hadi git konuş eve dönmemiz gerek ben gözcülük ederim" diyerek sırtımdan itmeye başladı.

 

Adımlarım koca gövdeli çınara yaklaştıkça heyecandan ölecektim. Ne diye gelmişti. Ne diyecekti. Merakım almış başını giderken yetişmiştim. Etrafıma bakındığımda kimseyi göremedim. Bir tur döndüm etrafımda fakat yoktu. Az sonra Mahir Abinin sesini duymamla korku ve paniğe kapıldım. Olduğum yerde kalakalırken Mahir neredeyse bana yaklaşmak üzereydi...

 

 

Loading...
0%