Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@dilefruz

 

Mahirin sesi yaklaştıkça korkum arttı. Beni gecenin bu vakti burada bu halde görse ne olurdu bilmiyorum. Olduğum yerde ne bir adım geri ne de ileri gidebiliyordum. Hareket etme kabiliyetimi kaybetmiş gibiydim. Ağzıma kapanan el ile nefesim kesilirken bir anda koca çınarın gövdesine dayandı sırtım. Bedenime yaslanan koca bedenle birlikte neredeyse hareket alanım kalmamıştı. Zifiri karanlıkta dahi olsa MirAliden yayılan erkeksi kokuyu ve ışıldayan gözlerini tanımamak mümkün değildi. Nasıl tanımazdım izlemek için can verdiğim adamın gözlerini. Bu kokuyu kör kuyularda kalsam yinede bilirdim. Bir ordunun içine koysalar elimle koymuş gibi bulurdum onu. Henüz yeni yeni tanıdığım bu adamın ruhu bana oldukça tanıdık geliyordu. Onu tanıyan gözlerin değildi ruhumdu. Ona bu denli yakın olmak neredeyse akli dengemi yitirmeme sebep olacak kadar heyecanlandırıyordu beni. Elini yavaşça çekti ve kulağıma daha da yaklaşarak fısıldadı.

 

" Sessiz ol " dedi neredeyse varla yok arası bir sesle. Ben ise tüm bu hırçınlığıma rağmen ona tüm benliğimle itaat edecek kadar can kulağıyla dinliyordum ağzından çıkan her bir kelamı.

 

Kafamı salladım sadece. Zira konuşamayacak kadar hızla atıyordu kalbim. Hemen sonra koca gövdeli çınarın hemen dibine kadar geldi Mahirin sesi. Bir hışırtı duyuldu. Tek değildi. Hemen arkamda çınarın önündeki bankta oturdukları belli oluyordu.

 

MirAli son hadiseden sonra olacakları hesap edip temkinli davranıyordu belli ki tüm bu olanlardan sonra gecenin bir vakti buluştuğumuzun öğrenilmesi onunda işine gelen bir durum değildi. Hele de Civan Efeyi dövdüğü günün akşamında.

 

" Göz göre göre kabul ediyorsun yani onun başka bir adamla evleneceği gerçeğini" dedi tanımadığım bir ses.

 

" Etmiyorum ama elimdende bir şey gelmiyor. O adamla evlenmeyi kendisi kabul etti. " dedi Mahir abim. Belli ki benden söz ediyorlardı. İşte şimdi yemiştim ayvayı. Mahirde nasibini alacaktı MirAlinin yumruklarından. Öğrenmesi hiç ama hiç iyi olmazdı. Ne derdi ne düşünürdü. Hele de yaylada MirAliye çıkışmasından sonra. Mahirin benden bahsettiğini öğrense yerli yerinde durabilir miydi hiç. Hele de bana bu kadar yakın oturduğunu biliyorken. Ben olsam bende kabul edemezdim. Yarabbi neydi bu böyle. Biri bitmeden öteki başlıyordu. MirAlide tıpkı ben gibi olan biteni dinliyordu ve buna bir an önce engel olmalıydım. Bahsettiği kişinin ben olduğunu öğrenmemesi gerekiyordu. Fakat ne Mahirin gitmeye ne de susmaya niyeti yoktu. Söyleyeceği şeylerin devamını dinlemeye benim dahi cesaretim yokken nişanlımın bunları duymasına müsade edemezdim.

 

Düşün Şühedâ! Düşün yoksa olacak olanın önünde dağ olsan duramayacaksın. Ya halam! O amcam gibi sinecek kadında değildi. Oğlunun kılına zarar gelse yıkardı dünyayı bilirim. Yıkılan dünyanın altında da ilk ben kalırdım ya neyse. Bir şey, birşey yapmalıydı ama ne!

 

O konuşma uzadıkça uzadı. Ellerimi sıkmaktan neredeyse parmağımın kemikleri sızlamıştı artık. Ne bitmez mevzuydu bu yahu.

 

" Söylesene oğlum şu sır gibi sakladığın kadının kim olduğunu " dedi arkadaşı. O an etrafımı saran panikle neredeyse kalbimdeki çarpıntıdan yığılıp gidecektim. Az sonra belki de ismim dökülecekti ağzından.

 

Yana yakaladığım kafamı çevirdiğimde MirAlinin keskin bakışları değdi gözlerime. İzin veremezdim hayatımda her şey yoluna girmişken izin veremezsin elbet. Cahillik mi kendini bilmezlik mi yoksa sevda mıydı beni buna sürükleyen bilmem ama bir anda dünya durdu. Zaman kavramı anlamını yitirdi ve ben kalbimdeki yankı hariç tüm seslere sağır oldum.

 

Ellerim hangi ara MirAlinin yüzünü avuçladıda dudaklarım dudaklarında soluklandı hatırlamıyorum. Dudaklarıma değen o ateş beni yakmıyordu. Yakmadan küle çeviriyordu. Ve ben en son zerreme kadar küle dönmeye razıydım. En az benim kadar şaşkın olan adam bir iki saniye öylece kaldı. Tereddütsüz boynuma uzanan eli okşar bir hareketle beni kendine çekti ve aradaki bir adımlık mesafeyi kapayarak diğer elini belime doladı. Ben onun beni öpüşüne teslim olmuştum. Fitili ateşleyen bendim ama beni yakmasına müsade ettiğim oydu. Sıcak ve dolgun dudakları dudaklarımı talan ederken ben bulutların üstünde kafesten salınmış bir kuştum. Ben ki şimdiye dek erkek eli eline değmemiş kız utanmadan arsız gibi beni daha çok öpsün istiyordum. Bir anlık gaflet belki istek ya da adını koyamadığım şey beni ona karşılık vermeye itmişti. Biz daha düne kadar birbirine yabancı iki insan büyük bir aşk yaşamış gibi nasılsa tutkuyla öpüşüyorduk. Şehvetten çok yıllarca yoku gözlenmiş bir sevdaya kavuşur gibi büyük bir özlem ve tutkuyla birbirimizin dudaklarını destursuz talan ediyorduk. Ruhum yıllarca vuslatını çektiği cana kavuşmuş gibi huzurlu ve sükut içindeydi.

 

Nefes nefese birbirimizden ayrıldığımızda bizden başka kimsecikler yoktu. Mahir ve diğerleri ne konuştular ne ara gittiler bilmiyorum bile. MirAli ile yaşadığım şey dışında hiçbir şeyden haberim yoktu. Göğüs kafesim hızla inip kalkarken onun hızlı soluk alıp verişleri yüzümün dört bir yanını talan ediyordu. Az önce onu öpen ben değilmişim gibi nasılsa uyanıyordum. Halbu ki bir kaç sanıye önce karşılık verip öpüşen ben değilmiydim. Şimdi nasılda utanıyordum yüzüne bakmaktan. Usulca çenemden kavrayıp kafamı kaldırdı. Gözlerinin içindeydim ve beni gördüğü belli oluyordu. Uzunca baktı. Yüzümde bir mana arar gibi baktı ve aradığını bulmuş gibi gülümsedi. Bembeyaz dişleri karanlıkta parlarken keyifli olduğu her halinden belli oluyordu. Demek oda hoşlanmıştı. Kız Şüheda erkek adam elbet hoşlanır laf benimki de! Şükür ki karanlıktı. Yoksa nasıl açıklardım şu yüzümün halini. Domates gibi olduğuma yemin edebilirdim. Fısıltıyla " Ben eve döneyim artık. Hem Züleyha bekliyor seni" dedim zarzor. Öylece yüzüme baktı ve " Sen yürü önden ben arkadan takip edeceğim seni" dedi kalın sesiyle.

 

Hızla kollar arasından ayrılıp görünmemeye çalışarak yürümeye koyuldum. Adımlarından arkamda olduğu belli oluyordu. Bu muydu yani. Bir şey de demedi. Ne diye öptüm ki adamı şak diye. Öpmeseydim de ne yapsaydım! Belkide ismimi bile andılar. Farkında değilim ki. Yahu olan kıt aklımıda şu adamla yitireceğim yahu!!

 

Offf! Kim bilir ne geçiyordu aklından. Gelmiştim evin oraya kadar. Tam girecekken bileğimden kavrayarak kendine çekti. Sarıldı. Sımsıkı sarıldı hemde. Kafam çenesinin altında kalıyordu ve saçlarımın hemen üstünden öptü yavaşça geri çekildi. " İyi olup olmadığını merak ettiğim için gelmiştim. İyisin. Olurda biri bir şey yaparsa..."

 

" Yapmaz! Yapamaz! Sen varken kimse dokunamaz artık bana " diyerek bir anda sözünü kestim. Gülümsedi ve ikinciye anlımı öptü sonra yanağımı ve ardından dudağımın hemen kenarını. Yok yok ben bu gece ruhumu teslim etmediysem gayrı olmazdı bana artık bir şey!

 

" Öhommm öhoööömm" diye duyulan sesle hızla MirAliyi göğsünden iterek uzaklaştım.

 

" Öpüşüp koklaşmanız bittiyse bizim dönmemiz gerek artık" dedi Züleyha sesinde dalgayı andıran bir tonla. Rezillikti. Gayrı kurtulamazdım dilinden. " Şüheda girsin eve gidelim " dedi MirAli önceki söylediklerini es geçerek.

 

Züleyha benim halime kıkırdarken " Hayırlı geceler. Allah'a emanet olun" diyerek içeri adımladım. Züleyhanın bakışlarından kaçsamda dilinden kaçamayacaktım biliyorum.

...

 

 

MirAli ve Züleyha eve girdiklerinde, salonda onları bekleyen MirAslanı görünce ikiside duraksadı. " Nereden böyle gece gece" dedi MirAslan tok sesiyle. Züleyha şaşkınlıkla arkasını dönerken MirAli Züleyhaya dönerek,

 

" Sen anlatırsın, ben odama geçiyorum" diyerek hızla odasına adımladı.

 

Züleyha çatık kaşları ile onu öylece MirAslan ile bırakan MirAlinin ardından bakarken " Beni odama götürür müsün " diyen sesle bakışlarını çekti ve MirAslan'a döndü. Derin bir nefes alarak sandalyeyi MirAslanın odasına doğru itmeye başladı. Birlikte odaya girdiğinde çıkacakken sorusunu yineledi MirAslan. " Nereden geliyorsun gecenin bu vaktinde"

 

Züleyha kendisini yatağa bırakarak oturdu ve " Şühedayı merak ettim. MirAli'ye beni ona götürmesini söyledim oda götürdü." dedi Züleyha uzatmadan.
" İyi mi arkadaşın"

 

Kıkırdadı Züleyha.
" Hemde çok çok iyi. "

 

Miraslan anlamaz gözlerle Züleyhaya bakarken " Kardeşin arkadaşıma aşık olmuş" dedi bir anda fısıltıyla.

 

" Nasıl! MirAli mi! Mümkün değil " dedi MirAslan.
" Sen öyle san. Öptü hemde dudaklarından! İki gözümle gördüm! " dedi parmakları ile gözlerini göstererek.

 

" Sen benimle kafamı buluyorsun. MirAli öpmez öpemez. Tiksinir o öpmekten benim gibi değil"

 

" Ne demek senin gibi değil! Sen her önüne geleni öpüyormuşun" dedi Züleyha önünde duran adama yaklaşarak. MirAslan mesafeyi kapatarak burun buruna geldi. Bir anda Züleyhanın kiraz dudaklarından hızla öptü ve geri çekildi. " Bu kadar yakın olursa evet" dedi az önceki sorusuna cevap niteliğinde.

 

Züleyha bir anlık şaşkınlıkla geri çekildi ve elleri istemsizce dudaklarına gitti. Bir anda ilk öpücüğünü vermenin hüznü kapladı içini. Oysa ki böyle hayal etmemişti. Daha özel ve güzel olmalıydı. Her şeyden önce kendi iradesi ve istediği ile olmalıydı fakat bu kendini bilmez adam şak diye öpmüştü işte. İçini kaplayan utanç yerini birden bire bir hüzne ardından ise koca bir öfkeye bıraktı. O öfkeyle bir anda saldırdı MirAslanın üstüne. " Seni namussuz! Seni utanmaz herif! Sen nasıl olurda öpersin beni" diyerek bir anda kulaklarından tutup sarsmaya başladı. MirAslan neye uğradığını şaşırarak engel olmaya çalıştıysa da mümkün değildi.

 

" Deli kız! Bırak bırak kulaklarımı! "

 

" Kulakların kopsun MirAslan! Kim alır seni elimden söyle! Demek beni öpersin he! Hemde izinsiz! Destursuz. Seni şuurusuz herif!" diye söylenerek darbelerini arka arkaya vurmaya devam etti.
" Züleyha dur! Dur diyorum." dediysede zerre dinlemedi Züleyha. Ardı ardına söylendi, vurdu. Ta ki MirAslan bileklerinden kavrayıp durdurana dek.

 

" Öpüşmek bile sayılmaz! Öptüm sadece. Ne diye delirdin bu kadar!" Dedi MirAslan. Züleyhanın gözleri doldu boncuk boncuk yaşlar ardı ardına süzüldü ardı ardına yanaklarından. Küçük bir kız çocuğunun masumluğuna büründü. Sesi kısıldı. Çenesi titreye titreye konuştu. " O benim ilk öpücüğümdü " dedi ve bileklerini MirAslanın ellerinden kurtararak bir hışımla kapıyı sertçe çarparak gözyaşları içinde koşarak odasına ilerledi. MirAslan ardından öylece bakakaldı. Yaptığı yanlışın dahası sınırsızlığın vicdan acısı içine doldu taştı... Nereden bilebilirdi ilk öpücüğü olduğunu. O an içinde yeşeren fidan çiçek açtı. Filizlenip boy verdi. Böylesi masum saf bir kadına sahip olmanın güzelliği yayıldı içine ve pişmanlığı. Öptüğü için değilde böylesine heba ettiği için üzüldü. Bilse yapar mıydı öyle. En özel anısı olsun isterdi MirAslan yaptığı yanlışın pişmanlığı ile odasında yalnız kalırken Züleyha gözyaşları içinde kendini yatağına attı...

Loading...
0%