@dilefruz
|
Eve vardıklarında hızla mutfağa girdi Şüheda. Etrafa yayılan mis gibi börek kokusu neşesini yerine getirmişti. “ Babaanne döktürmüşsün taaa aşağı sokağa geliyor kokusu” dedi heyecanla. “ Seni tok evin aç kedisi seni. Hade orden bakem sen sevdiğinden öyle geleyo” “ Valla deyom gız Zehra Sultan” Babaannesi kahkaha attı torununun söylediğine. “ Hade oyalanmada gidiver üstünü değiş meydana gidivercez” dedi. Şüheda koşuşturarak çıktı yukarı. Dolaptan çıkardığı bir kaç elbiseyi süzdü lakin hepsinin rengi solmuş üstelik eskimişti. Dudak bükerek gerisin geriye yumak haline getirdi elbiseleri ve dolaba sıkıştırdı sinirle. Dışarı çıktığında Serpil’in üstünde gördüğü yeni olduğu anlaşılan yeşil elbiseyi görünce hepten bozuldu morali. Yeşil üstünde beyaz minik papatyalar olan elbisenin kiloş eteğini tutarak bir tur döndü etrafında Serpil. Şüheda’ya yandan bakıp baştan aşağı süzdü ve küçümseyici bir bakış attı. Omuzunu silkeledi. “ Elbisem nasıl “ diye sordu alayla. “ Güzel çok yakışmış” dedi Şüheda hayranlıkla ve büyük bir kırgınlıkla. O sırada elbisesinin eteklerini sıkmaktan ellerinin boğumları beyazlamıştı. Anne babasız olmanın en büyük zorluğundan biri de buydu. Canı bir şey istedimi söyleyemezdi mesela. Bir şey beğendiğinde istediği gibi alamazdı. Odasına gireceği esnada yukarı zorlukla çıkan babaannesi en son tırabzana tutunarak doğruldu. Yemenisinin ucuyla alnındaki teri sildi. “ Babaanne elbisem nasıl olmuş “ dedi Serpil şakıyarak. Şüheda omuzunun üstünden babaannesi ve Serpile baktı. “ Pek güzel olmuşsun gara guzum benim dön bakem “ Serpil sevinçle dönüp omuzuna gelen siyah saçlarını elleriyle savurdu. “ Nazar değmesin gara guzum. Maşallah pek güzel yakışmış enterin “ diyerek nazar duası okudu. Ardından kapıdan girecek olan torununa seslendi. “ Gız sen giyinmedin mi hala ben sana üstünü değişiver demedim mi” diyerek Şühedaya seslendi. Şüheda dolan gözlerine engel olmak için yukarı baktı ve yüzüne neşeli bir gülümseme kondurdu. “ Ben böyle iyiyim babaanne saçımı taradım mı tamamdır “ dedi. “ Bugün Hıdırellez kınalı kuzum. Gel bakem sen benimlen “ diyerek odaya soktu Şühedayı. Serpil kendi halinde üstüne bakarken , babaannesi odaya soktuğu torununu sedire oturtarak sandığını açtı ağır aksak. İçinden çıkardığı mavi yakası düğmeli kolları balon olan elbiseyi çıkardı. Şüheda bir anda fırladı sedirden. “ Al bakem hediyeni. “ diyerek Şühedaya uzattı. Şüheda elindeki elbiseye hayranlıkla baktı. Hızla babaannesinin boynuna sarıldı. “ Sen çok yaşa babaanne” dedi neşeyle. “ Güle güle gullan gınalı gızım. Üstünde paralansın akşam temiz temiz giyiver. Ben kuzularımı ayrı koyar mıyım hiç “ Şüheda babaannesinin tombul yanaklarını sulu sulu öptü. “ Gız öte dur gız kedi gibi yalanıp durma beni” diyerek yalandan kızdı. Şüheda uzaklaşarak elindeki elbise ile banyoya adımladı. Yıkandı paklandı ardından elbisesini özenle giyerek içine dolanan saçlarını ense kökünden kavrayarak dışarı saldı. Bir ton koyu olan uçları gümüş pullu yemenisini başına sardı taç gibi saçlarını salık bırakarak kendi yaptığı kokuyu parmak uçlarına yedirerek bileklerine ve boyun köküne sürdü. Çokta yeni olmayan çoğunlukla bayram ya da düğünde giydiği beyaz babetlerini ayağına geçirerek çıktı odadan. Aşağı indiğinde herkes hazırlanmıştı. Şühedanın merdivenden inmesi ile Mahir bir adım öne yürüdü. Gözlerini alamayarak hayranlıkla konuştu. “ Şüheda ne kadar güzel görünüyorsun . Elbise çok yakışmış “ Şüheda utanarak elbisenin eteklerini tuttu ve “ Teşekkür ederim Mahir abi sende her zamanki gibi çok yakışıklısın” “ Hiih! Öyle tabi beni aslanım. Senin gibi ayda yılda bir güzel görünenlerden değil uğursuz. Elbise giydinde hanım oldum sandın herhal haspam” dedi halası zehrini akıtarak. “ Mahir abim babasına çektiğinden öyle hoş sana çekse olur muydu öyle yakışıklı. Kesin Ya kör olurdu ya topal “ Halası hırsla Şühedaya adımladı. “ Seni uğursuz! Seni terbiyesiz “ derken Mahir hızla kolumu tuttu annesinin “ Annee! Akşam akşam kendine gel. Kız kötü bir şey demedi bana sen ne diye saldırıyorsun “ “ Aaaaa kız Zarife görüyorsun değil mi iki dakikada oğlumu bana düşman etti bıraktı kenafir gözlü uğursuzzzz!!!” “ Aman abla bırak Allah aşkına tadını kaçırma her zamanki hali onun “ dedi yengesi halasına destek çıkarak. “ Şşşşş hepiniz susun bakemmm!!! Ne didişip dövüş edersiniz ayıp! Hıdırellez bugün kendinizden utanmayı geçtiniz de bari şu gün yapmayın!” diyerek kızdı Zehra Nine. Herkes sustu. “ Mahir evladım al bakem sen şu börek tepsilerini, Civan Efe sende yardım et bakem abine “ Mahir ve Civan Efe börek tepsilerini alarak meydana yürümeye başladı. Zarife,Havva sizde düşün bakem önüme haydin haydin” Gelin görümce kolkola yürüdü önden. Serpil saçlarını savurarak geçti annesinin yanına. Şüheda ise babaannesinin koluna girerek yürümeye başladı. “ Gız sen ne geliyon Havva’nın oynuna” “ Kız babaanne görmeyon mu oğluma güzel kelam dahi etsem zehrini akıteyo” “ Bulaşma ona sen te çocukluğundan beri geçimsiz o. Benden çıkanı banamı anleteyon sen “ Güldü Şüheda. “ Boşver sen onları gınalı guzum. Sen kâğıt kalem aldın mı bakem yanına” “ Aldım aldım. Dileğimi yapıp gül ağacının dibine gömecem” “ Allah kabul etsin inşallah yavrım” “ Anin amin babaanne” *** MirAli Şüheda’dan hemen sonra çıktı evden. Bavulunu alarak yola koyuldu. Kiziroğlu Konağına geldiğinde etrafta bir telaş olduğunu farketti. Konak kapısını açarak ortadaki koca gövdeli zeytin ağacının yanında durdu ve bavulunu yere bırakarak kafasını kaldırdı. Çocukluğunun geçtiği konağa baktı uzunca. Etrafında koşuşturan insanlar telaştan varlığını dahi farketmemişti. Ayşe Hatun bir an farketti ve baştan aşağı çatık kaşlarla süzdü MirAliyi. “ Sen kimsin bakem “ dedi tülbentinin uçlarını kulak arkasına sıkıştırarak. Güldü MirAli. Ayşe Hatun evden ve mutfaktan sorumluydu. Ufak boyu kilolu hali tombul yanakları ile Adile Naşiti andırıyordu. Güldü MirAli. Güler gülmez sağ yanağında bir çukur oluştu. “ Salça Ekmek isterim Ayşe Aba” dedi MirAli Ayşe Hatuna eğilerek. O an tanıdı Ayşe Hatun. “MirAliiiiiiiiii!!!!” diye çığlık çığlığa kaldı ve sevinçle sarıldı. “ Anemmmm gocaman olmuşun sen tanıyamadım ben seni” diye ardı ardına sarılarak saçlarını okşadı. Hızla arkasını döndü. “ Ben beyime haber edem. Niye haber etmedin geleceğini bakem. “ diyerek sağ elinin tersi ile sol avuç içine vura vura koştu. “ Anem Anan pek sevinecek MirAli” diyerek kilosuna rağmen seke seke çıktı merdivenleri. MirAli bir yandan gülümserken öte yandan yürüyordu konağın içine doğru. “ Beyimmmmm!!! Beyimmm!!!! Fatma Abaaaaa” diyerek bağıra bağıra içeri koşuşturdu Ayşe Hatun. Kiziroğlu Mustafa çatık kaşları ile okuduğu Kurandan kafasını kaldırdı ve kızına döndü. “ Fatma bu yine ne diye bağırır kuyruğuna başılmış gibi “ “ Bilmem ki baba “ Nefes nefese içeri girdi Ayşe Hatun. “ Beyim müjdemi isterim “ “ Hayrola Ayşe “ “ Pek hayır pek! Bakta gözünlen gör beyim” dedi ve kapıya yöneldi. O sırada MirAli tüm heybeti ile içeri girdi. Dalyan gibi boyu siyah zifiri saçları keskin yüz hatları ile parlıyordu.
"Kiziroğlu torununu görür görmez hızla ayağı fırladı. “ MirAli!! “ “ Dedemmmm” diyerek ellerine koştu dedesinin MirAli. Dedesinin pamuk ellerinden öptü ve anlına koydu. Kiziroğlu torununun anlından öptü. “ Neden haber etmesin bize çıktığını” “ Geldim işte dedem telaşa vermek istemedim” diyerek annesine döndü. Gözü yaşlı annesi hasretle baktı oğluna bir damla yaş süzüldü gözünden. “ Oğlummm “ diyerek hasretle sarmaladı oğlunu! MirAli annesini yanaklarından saçlarından anlından öptü. “ Anammm ! gül kokulum benim, bitti hasretlik bitti gayrı” “ Abim nerede GülAyşe nerede “ “ GülAyşe okulda. Abinde gelir birazdan. “ dedi annesi burukça. Az sonra abisi kapıdan içeri girdi. MirAli abisini görür görmez beyninden vurulmuşa döndü. Şaşkınlık hüzün ve daha tarifi olmayan bir çok duyguyla sarsıldı…
|
0% |