Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm- Gazap

@dilefruz

Züleyha hızla eve adımladı. Sinirli ve öfkeliydi. Yaptığı şey yüzünden Şühedanın başını yakmış oda yetmezmiş gibi bunu ondan saklamıştı. Vicdanı, kalbini sızlatırken söylene söylene içeri girdi bir hışım.

Kapıdan girdiği esnada annesiyle karşılaştı. " Ben sana geç kalmadan gel demedim mi he" diyerek kızmaya başladı annesi.

" Of anne offf!!! Gelme üstüme geldim işte " dedi Züleyha sitemle.

Arife kadın ayağındaki terliği hızla çıkararak kendisini umursamadan merdivenlere yönelen kızına fırlattı. " Seni terbiyesiz ! Anana karşı gelir oldun demek. O uğursuz senide kendi gibi asi belledi demek ! " diyerek zehrini kustu.

Şühedaya karşı vicdan azabı çeken genç kız bir hışımla annesine döndü. " Senin Allahtan korkunda mı kalmadı ana!!! Hem yetim hem öksüz kıza uğursuz der durursun senin kalbin ne ara böyle buz kesti he ne zamandır"

Arife kadın kendisine söylenen kızına aldırmadan ikinci terliği fırlattı. " Vay başıma gelen. Kız sen iyice tokmağı ele alır oldun. Çık git odana gözüm görmesin seni. " dedi öfkeyle.

Züleyha sinirle çarptı kapıyı daldı odasına. Tırnaklarını ve hatta dudaklarını sinirden kemirmeye başladı. " Demek benimle eğlenirsin he! Bende Züleyha isem bunun hesabını sormazmıyım sana " dedi yumruk olan elini avucuna vururken.

Odanın içinden deli dana gibi bir sağa bir sola giderken bir anda açık olan pencereden dışarı baktı ve aklına gelen fikirle aniden pencereye doğru ilerledi.

Şüheda gözyaşlarını sildi soyunup dökündü pijamalarını giyerek yatağa yattı. Gözlerini yumacağı esnada Zehra kadın girdi içeri. Bastonuna tutunarak yatağa kadar ilerledi.

" Kalk bakem. Uyumadığını bileyom utanmeyon mu numara etmeye " diyerek bastonu ile dürttü torununu.

Şüheda gözlerini açarak oturur hale geldi. " Ne oldu bakem anlat! Neden evlenmek isteyom dedin "

Omuz silkti Şüheda. " İstedim işte! "

" Şüheda! gınalı guzum bilirim ben seni. Var bişey anlat bakem "

Şüheda babaannesinin gözlerine baktı. Nasıl dersi Mahirin onu sıkıştırdığını, sevdiğini söylediğini. " Evlenmek isteyom işte malum gelip isteyenim yok. Ben talip oluverem dedim. Ne bilem ben öteki torununa istediğini. Sorupta utandırma beni daha fazla" dedi gözlerini kaçırdı.

Zehra nine torununun anlatmayacağını anlayınca kalktı usulca yatağına geçti...

 

Züleyha pencereden atlayarak sokağa indi. Ardından hızla kimseye görünmeden Kiziroğlu konuğına yürüdü. Konağa geldiğinde kapıdaki adamları atlatmak için arka bahçeyi dolanarak duvara tırmandı ardından kimseye görünmeden içeri girdi. Şanslıydı. Kimseye görünmeden hemen yanda duran tahta merdiveni duvara dayayıp odaya tırmandı. İçeri girdiğinde MirAslan henüz odada değildi.

Biraz sonra sesler gelince odaya geldiğini anladı. Odaya girdiğinde derin bir nefes aldı MirAslan ve pijamasını giyinmek için dolaba yöneldi. Hemen sonra perdedeki garipliği farkederek perdeye yöneldi ve birden bire çekti perdeyi.

Züleyhayı görmesiyle ani bir şok yaşadı. " Sen ne arıyorsun odamda!" dedi şaşkınlığının yansıdığı ses tonuyla.

Züleyha öne atıldı. " Seni!!! Ne arayacağım başka!"
" Perdenin ardında mı arıyorsun beni"

" Ne bileyim ben odaya girenin kim olduğunu saklandım işte. Görülecek hesabım var seninle! Sen nasıl olurda istemeye gelirsin Serpil'i"

 

MirAslanın kaşları çatıldı. " Serpil'i değil! Seni , seni istemeye geldim"

" Delirdin mi be adam! Tanımıyorsun bile beni. Senin yüzünden arkadaşım kurban oldu be " diyerek yumruğunu MirAslanın omuzuna geçirdi.

" Tanıyorum! Kokunu tanıyorum yetmez mi! Arkadaşın benim değil , senin yüzünden kurban oldu. Gerçek adını söyleseydin eğer böyle bir şey yaşanmazdı. Hem senin arkadaşın gibi ikiz kardeşim de kurban oldu!!!"

 

" Bak hala konuşuyor! Yahu sen delimisin divane misin! Ben Şühedaya bu olanları nasıl söylerim"

" Onu bana yalan söylemeden önce düşünecektin küçük hanım"

" Seninde küçük hamımımında " diyerek MirAslanın yakasına yapıştı Züleyha. Züleyha yakasını çekiştirince bileklerine asıldı MirAslan. Züleyha çekti MirAslan engel olmaya çalıştı. Derken biranda belinden kavradığı gibi çekip dizine oturtu Züleyhayı.

Züleyha dirseği ile karnına vursada pek bir etkisi olmadı.
" Bırak ulan bırak beni!"

" Bana bak bayırgülü sen çok fazla olmaya başladın! Hem bana yalan söylüyorsun hemde hesap soruyorsun"

" Bayırgülü senin annenin pek çirkin oğludur! Seni dangoz kafalı! " diyerek kafasına sağlam bir şaplak attı.

Züleyha ve MirAslanın didişmeleri devam ederken, bir an sessizlik oldu. MirAslan usulca kokusunu içine çekti Züleyhanın. Gevşetti sonra kollarını.

Züleyha üstünü başını düzelterek doğruca geldiği pencereye yöneldi. " Bana bak! Eğer bir daha seni etrafımda görürsem o Çakır gözlerini ovarım ona göre! "

diyerek ardına bakmadan gerisin geri indi pencereden.

" Alış bayırgülü alış en çok beni göreceksin etrafında ! " dedi MirAslan ve gülerek yatağına yöneldi.

Züleyha ayaklarımı yere vura vura giderken başına geleceklerden habersizdi...

Şüheda'dan

Sabah, saatin ilk ışıkları penceremden içeri sızılırken hoplayarak kalktım yataktan. " Ahhh Şüheda! Sabah namazını kaçırdın be kızım " diyerek hayıflandım. Tabi ya gece olanlar öylesi düşündürmüştü ki beni yatakta dön dolaş kaçta uydum Allah bilir.

E o akılla Kevser süresi okumayı unutunca hepten uyuyakalmışım ya! Allah sağlık versin babaannem nasihat ettiydi. Ona da Lokman Dede öğretmiş. Evvela sabah namazına uyanmakta güçlük çeken mümin Kevser okuyup uyursa kendiliğinden uyanırmış.

Yatağı hemen düzeltip abdest aldım kazasını kıldım iki rekat. Bizim çilli horoz öterken Civan Efe yine camdan eline ne geçtiyse fırlatıp kaçırttı çilliyi. Mendebur domuz. Gece yarısına kadar gelmez öğlene kadar kalkmaz.

Bense sabah namazını kılar kılmaz doğruldum. Ekmek için hamur yoğurdum. Daha sonra hayvanları yemlemeye koyuldum. Ne yaparsam yapayım dün gece çıkmıyordu aklımdan.

Er geç öğrenecekti oda uğursuz olduğumu... Hiç Beyoğlu ister mi benim gibi öksüz yetimi. Kim bilir ne kızlar koşup duruyordur peşinde. Allah var güzel de adam. Güzel demek yetmez boylu poslu, delikanlı belli.

Sıkıntı ile elimdeki ibriği kenara sertçe koydum. Saman balyalarının üstüne oturup düşünmeye başladım yine. İçim darlanıyordu. Kim isterdi ki beni Beyoğlu tamam desin. Dedesinin korkusuna ses edemedi. Yoksa ben kim o kim!

Allah benden eksilttiğini mübarek ona yağdırmış. Bense köydeki çoğu kıza göre biraz daha güzel sayılırım sadece. Hakkını yemiyim bir de lapiska saçlarım var işte övüneceğim.

Saçları geçtim güzellik desen anam bu devirde onunda kolayı var. Geçen düğüne gittiydik bizim Kellerin Ayşe'si yokmu o everdiydi kızını, şaşı Selma. Selma genel olarak çirkin demiyim Allah yarattı netice de ama güzele yakın işte.

O şaşı, paçasından inek boku eksik olmayan kız varlıklı yere gelin gitti de boya neyin almışlar. Sürmüş sürüştürmüş. Bir bakan bir daha baktı. O kırmızı dudaklar o al yanakları ile öyle güzel görünüyordu ki birde bir fistan giymiş, bizim çerçi Memette bile görmedim öylesini. Altına da siyah rugan topuklu valla pek yaraşmış pek güzel olmuştu. E be Şüheda dedim bir güzelliğin vardı o da beş para etmez!

Oda satı alınıyor ya. Bir saçlarım var onu da ne yapsın Beyoğlu. Sarıp koynuna yatacak değil ya!

Yarabbi sen çıkış yolu göster. Nedir bu kalbimde ki sıkıntı. Olacak oluşuna mı üzüntüm yoksa olmama ihtimaline mi. İkiside değil esasen kendimi o adamın yanına yakıştıramamam!!!

 

Şimdi köylü duymuştur. Herkeste söylemiştir ağzına geleni. O kadar şeyden sonra ister mi hiç? İstemez. Benide ya davulcu alır , ya zurnacı sonra.

Sıkıntı içinde kalkıp mutfağa aldım hamuru çıktım dışarı. Ateşi yakıp, ekmeği tandıra attım. Valla benim içimdeki yangın mı daha yakıcıydı yoksa şu ekmeği yakan ateş mi bilemedim. Şimdi bir de işin yoksa Serpil cadısı ile uğraş.

Nasılda dumura uğradı filinta gibi adamı görünce! Ben bu düşünceler arasında boğuşurken adı batacısa halam gelmez mi oğluyla. Gudubet sesiyle girdi içeri. Mahir abiyle gözgöze gelecek cesaretim bile yokken nasıl oluyor da benim olduğum ortama giriyordu.

Hiçbir şey demeden içeri adımladığım esnada bağırdı arkamdan. " Tabi ya Kiziroğullarına gelin olacak diye bu afra tafralı! Uğursuz sünepe! Bizi beğenmez olmuş şu hale bak"

 

Ben durup senin ağzının payını verirdim de dua et o hergele oğlunla aynı ortamda kalmak istemiyorum! ...

 

MirAli olanları etraflıca düşündü oluru yoktu bu işin kızı bulup bir an önce vazgeçirmeliydi. Kız vazgeçerse dedesi bir şey demezdi...

 

Züleyha geldiği yolu geri dönerken tekrar pencereden içeri girip uyudu. Had bildirmeye gidip eli boş dönmüştü. Sabah kahvaltıdan sonra abisi kahveye gitmek için yürüdüğü esnada bayırın hemen kenarında köyden bir iki gencin genç bir kızı rahatsız ettiğini farketti.
Buralardan değildi belli ki oldukça iyi giyimliydi. Kadın geçmeye çalıştıkça önünü kesiyor bir şeyler söylüyorlardı.

" Şşş gençler ne oluyor orada" dedi gür bir sesle. İki adam yavaşça döndü kafasını. Biri bakkal Rüstemin oğlu Halildi. Tuğrul'u görür görmez kafasını eğip ellerini önde birleştirdi. Diğeride Muhtarın hayırsız oğlu Recai. Oldu olası sevmezdi Recaiyi. Recaide Tuğrulu sevmezdi fakat it gibide korkardı.

Tuğrul hızla yanına geldi gençlerin. " Neoluyor dedim"

 

" Sanane lan işine bak sen" dedi Recai . E tabi kızın yanında erkekliğe bol sürdürmeyecek ya!

Tuğrul bir anda Recai nin yakasına yapıştı." Doğru konuş almayayım ayağımın altına! "

Recai Tuğrulu bir anda itti. Gururunun incinmesi ile ağzındakini kustu. " Siktir lan! Burada ahlak bekçiliği yapacağına kız kardeşine sahip çık!"

" Ne konuşuyorsun lan sen! Kız kardeşimin adını anmak kim sen kim it ! " diyerek yumruğu yapıştırdı. Recai kanayan burnuna dokundu sonra korkuyla Tuğrulun ardına geçen kıza baktı. Sinirle yere tükürdü.

" Ulan kız kardeşin gece yarıları düşmanının evinde finkliyor gelmiş burada namus naraları atıyorsun! "

 

" Bana bak Recai sıçtırma ağzına! Sen kimsin kn benim namusumu konuşacak"

" Ulan bana inanmıyorsan aha Halil de gördü sor ulan! Sor hadi! Gece yarısı Züleyhaya Kiziroğullarının konağına girerken gördük. Pencereden içeri girdi dakikalarca da çıkmadı. Neden he neden sen kalkıp millerin karısını kızını koruyacağına kardeşini koru lan pezevenk"

 

Tuğrulun duydukları ile kan beynine sıçradı. Elindeki tesbihinipini hınça hınç sıkınca olduğu gibi yere döküldü tespihteki taneler.
Boynundaki damarlar deli gibi atarken bir kaplan misali Halilin üstüne atladı. " Doğru mu konuşuyor lan bu"

Halil nefes nefese korkuyla konuştu. " Valla doğru abi. Üstünde pembe çiçekli elbise ile yeşil yemenisi vardı. " dedi.

Tuğrul Halili tabiri caizse paçavra gibi fırlattı ve eve koşmaya başladı. Her adım atışında yer titriyordu sanki.

" Züleyhaaaa! Züleyha!"

" Neyi unuttuda köpürdü abim yine!" diyerek dışarı çıktı. Tuğrul Züleyha ile gözgöze geldiğinde bakışları üstünde dolandı. Üzerindeki kıyafetlerin aynı olduğunu görünce hızla üstüne yürüdü ve okkalı bir tokatla yere serdi Züleyhayı...

Loading...
0%