Yeni Üyelik
1.
Bölüm

༻GİRİŞ ༺

@dilekkoc6789

"İnsan başkasının nefesine göz dikerse kendi nefesinden olur... "

 

                    

 

🥀

 

.•♫•♬• 𝑩𝒆𝒏 𝒔𝒆𝒏𝒊 𝒔𝒆𝒗𝒅𝒖𝒈̆𝒊𝒎𝒊- 𝑺̧𝑬𝑽𝑽𝑨𝑳 𝑺𝑨𝑴, 𝑲𝑨𝒁𝑰𝑴 𝑲𝑶𝒀𝑼𝑵𝑪𝑼•♬•♫•.

 

İSTANBUL

 

"Ben seni sevdiğum mi da

Dünyalara bildirdum

Ben seni sevdiğum mi da

Dünyalara bildirdum

Endirdun kaşlaruni

Babani, babani mi eldurdum?

Endirdun kaşlaruni

Endirdun kaşlaruni

Babani, babani mi eldurdum?"

 

Mırıldandığım türküyle güzel kızımın saçlarını okşayarak uyuttum. Her akşam ona masal okumak yerine memleketime uygun türküler okuyarak uyuturdum.

 

Yine o akşamlardan birindeyiz.

 

"En dereye, dereye da

Al dereden taşlari

En dereye, dereye, oy

Al dereden taşlari

Geçti bizden sevdaluk

Al cebum, al cebumdan saçlari,

Geçti bizden sevdaluk,

Geçti bizden sevdaluk,

Al cebumdan, Al cebumdan saçlari."

 

Bir kolumu yastığa uzatarak elimi başıma yaslamış gözlerim güzeller güzeli kızımın, Karadeniz'in hırçın maviliklerinde gezindi. Eğilerek küçük fındık burnuna öpücük kondurarak devam ettim.

 

"Kız evinun onine da

Sereceğim kilimi

Kız evinun onine, hoy

Sereceğim kilimi

Oldi hayli zamanlar

Görmedum, görmedum sevduğumi

Oldi hayli zamanlar

Oldi hayli zamanlar

Görmedum, görmedum sevdiğimi"

 

Diğer elimle okşadığım saçlarıyla gözleri yavaş yavaş giderken hiç gitmesin istedim o gözlerinin. Hiç kapanmasın istedim o göz kapaklarının. Uyurken bile korkuyordum ona bişey olacak diye.

 

Sol gözümden bir damla yaş yavaşça süzüldü.

 

"Yaz geldi, bahar geldi, oy

Açti yeşil yapraklar

Yaz geldi, bahar geldi, oy

Açti yeşil yapraklar

Ben sana doyamadum

Doysun kara, doysun kara topraklar

Ben sana doyamadum

Ben sana doyamadum

Doysun kara

Doysun kara

Doysun kara

Doysun kara topraklar"

 

Kalbimdeki kara sevdamdan sonraki tek zaafımdı. Bana ondan kalan ikinci ve en önemli yadigardı.

 

Nefes alışları düzenli olarak alıp vermesiyle alnına küçük bir öpücük kondurup kokusunu içime çektim. İçimden ahh dedim sonra'da derinden bir sabır çektim.

 

İçimdeki hıçkırarak ağlama hisiyatını bastırmaya çalıştıkça daha çok aktı göz yaşlarım. Kızımın saçlarını seven elim kalbime gitti. Çok acıyordu. Avuçladım tşörtümü acıyla.

 

Hiç düşünmez tahmin etmezdim bu olanları yaşayacağımı...

 

Ama insanın çocuğu olunca anlıyordu asıl sabrı. Uzandığım yerde kolumu kızımın kafasının üzerinden başlığa doğru uzatarak başımı koluma yaslayıp mavi gözlerimi yavaşça yumdum.

 

Geçmiş hızla geçti gözlerimin önünden.

 

Nişanlandığım gün, mutluluğum. Sevdiğim adamı askere göndermem. Gitti diye sanki hiç gelmiceğini hisseder gibi salya sümük ağlamam. Sonra kayıp haberi hemen ardından bulunamadığı için ölüm haberi... Zorla başkasıyla evlendirilmeye çalışmam, annemin ölümü ve benim apar topar İstanbul'a getirilmem.

 

Üstüne birde uğradığım istismarla intihara kalkışıp hamile olduğumu öğrenmem.

 

Altı yılımın özetiydi bu...

 

Koskoca altı yıl.

 

Nişanlandıktan hemen sonra hamile kalmış olmalıydım. Çünkü gariptir ki sanki son kez görürmüş gibi hissedip kendimi onun kollarına atmıştım. İlk ve son kez...

 

Kendime değil belki ama ondan bana kalan et parçasına kıyamadım. Onsuz çok zor ama onun parçasıyla bir ömür geçirmek imkansız değildi.

 

O gün onu son kez görüceğimi hissetmem içime doğmuştu sanki, yaşanılan onca şeyde pişman olmadığım iki şey vardı. Onu sevmek ve ondan bir parçaya sahip olmak.

 

Rabbim sınavında bile esaretin yanında nefes alamam için tutunacak bir dal nasip etmişti.

 

Ben sevdiğim adamı kaybedip ondan bir parçaya sahip olmuştum.

 

Sevmediğim bir adamla altı yılımı geçirmiştim. O hâlâ bir ümittir ki onu sevmemi bekliyordu ancak bende uyandırdığı tek duygu tiksintiydi. İğreniyorum sadece...

 

Neden mi?

 

Zulüm kelimesinin baş karargahı, kralı olan iğrenç bir herifti çünkü. Affı olmayan, vicdanı olmayan ve merhametti tanımayan bir insandı.

 

"Mira, " Gözlerim yanarken esnedim. Yattığım yerde kıpırdandım.

 

"Mira! " Hızla gözlerimi aralayarak ilk yanımda mışıl mışıl uyuyan kızıma baktım.

 

Sonradan gözlerimi yatağın yanında hala takım elbisesiyle duran ellerini beline atmış Çolak'a bakmıştım. "Ahuzar'ı uyandırıcaksın. "

 

Takım elbisesi hala üzerindeydi. Dağılmıştı sanki biraz. Çünkü gömleği kırışmış kıravatı atkı gibi boynunda sallanıyordu. Saçları dağılmış, kehribar gözleri bana öfkeyle bakıyordu.

 

"Sende sözümü dinle o zaman! " diye bağırmaya devam etmesiyle hızla yorganı açarak bacaklarımı dışarı çıkardım. Terliklerimi giyerek yorganı örttüm. Odanın çıkışına yürüyerek onunda çıkmasını bekledim.

 

Kızımın alnından öperek odadan çıkıp karşım da ters bakışlarıyla dikildi. "Sana daha kaç kere söyleyeceğim Mira! Yanımda uyuyacaksın! Ahuzar'ın odasında değil! "

 

"Öncelikle sesini kıs Çolak, içerde çocuk uyuyor." dedim büyük bir sakinlikle. Kollarımı göğüsümde birleştirip birbirine doladım. "İkincisi, bende sana buna karşılık olarak uyumayacağımı söylemiştim. "

 

Başını yavaşça omzuna doğru bükerek gözlerini kıstı. Tehditkar bakışları yüzümün her bir milimini inceledi. "Öyle mi? " Gözlerinden geçen karartıyı görmemle sersemledim.

 

Bu bakışı biliyordum.

 

Sertçe yutkundum. "Beni tehdit etmekten vazgeç artık. " Derin bir nefes verip göğüsümde bağladığım kollarımı çözdüm. "Bu daha nereye kadar sürecek? "

 

Bir kaç adımla aramızdaki boşluğu kapattı. Üzerime iyice eğilerek alkol kokan nefesini yüzüme üfledi. "Ömrümün sonuna kadar. "

 

"Ömrünü kısaltırtma bana... " diye fısıldadım. Sesim sert ve hiç olmadığı kadar soğuktu. "Sen sanıyor musun ki kızıma zarar verdiğinde seni yaşatıcam! " Öfkeyle bir adım da ben attım. "Ölürsün! Her iki ihtimalle de ölürsün! "

 

Bastıra bastıra kurduğum cümlelerimi umursamadan elini kaldırarak yanağımı yavaşça işaret parmağıyla okşadı. "İşte, en çok bunu seviyorum." diye fısıldadı. "Cesursun, asla korkak değilsin ama içerideki o küçük için bir zavallısın. "

 

Gözlerim yandı, ona zarar vericek diye nabzım ağızımda atıyordu. "Ben zavallı değilim Çolak. Anneyim... "

 

İyice eğildi yüzüme. "Bu beni ne kadar ilgilendirir? " Gözlerinin dudaklarımda gezinmesi midemi hiç olmadık kadar bulandırmıştı.

 

"İçerideki seninde evladın!" diye öfkeyle elimi kapıya doğru uzattım işaret ederek. "Nasıl bu kadar rahatsın! "

 

Gülerek baktı yüzüme. "Benim bu hayatta yakmayacağım can, acıtmayacağım insan yok Mira. Bilirsin kendi kanımdan olan bir çok insana kıydım ben. Mesela..."

 

"Baban." diye tamamaldım. "Sırf benim tarafımda diye, sırf burada olmama razı değil diye öldürdün onu! " diyerek yüzüne yüzüne fısıltıyla bağırarak kustum nefretimi. "Hemde gözlerimin içine baka baka boğazını keserek, bir tiyatro sahnesinde oynar gibi beni karşında seyirci konumunda bağlayarak! "

 

"Şşşt! " dedi ellerini kaldırarak. "Sakin sevgilim. Ben sadece sana neler yapabildiğimi kanıtladım. "

 

Ellerini indirerek belimi yavaşça kavradı. "Kanıtladım ki bir daha aptalca şeylere kalkışma diye. "

 

Kastettiği şey kaçmaya çalışmamdı. Babasını bana yardım etti diye öldürmüştü.

 

Hastaydı.

 

Tek kelime ile hasta.

 

Beni kendisine sertçe çekerek yasladı. "Midemi bulandırıyorsun." dedim yüzüne bakmadan. Başımı çevirmiştim nefesini solumamak için.

 

"En azından tepki verebiliyorsun. Bunada şükür sevgilim. O miden de kelebeklerde uçacak. " diyerek başını saçlarımla boynuma gömdü.

 

Altı yıldır midem bulanıyordu. Ancak o bunu heyecana dönüştürebileceğini düşünüyordu.

 

"O kelebekleri getirecek adam sen değilsin. " Belimdeki elleri yavaşça sertleşti. Sert bir soluk verdi boynumda. "Asla ümitlenme Karavir. "

 

Çolak Karavir...

 

"Kimsin sen? " diyerek kulağıma fısıldadı. "Bana kimliğini söyle. "

 

Bunu hep yapıyordu. Nedeni adımın yanında soyadını görmekti fakat ben hiçbir zaman onun soy adını kendi adımın yakınına bile yanaştırmadım. O kadar işkencesine, tehdidine, şiddetine bile... Çenemi dikleştirdim. "Mira Ahu Alkım. "

 

"Şşş! Cık cık cık! " diyerek dilini damağına vurdu üç kere, boynumdan ayrılıp yüzüme baktı. Bir elini belimden çekerek saçlarımı yanağımdan çekti. "Karavir." dedi sonra ise teker teker saydı. "Mira Ahu Alkım Karavir. "

 

Sinirle dişlerimi sıktım. "Ben senin karın değilim! " Öfkeli gözlerimi dibimdeki zehir sarısı gözlerine çevirdim.

 

"Bugün hiçbişey sinirimi bozamaz bebeğim. Sen bile. " diyerek gülümseyip bana tekrar sarıldı. Kaşlarım çatılırken sormadan edemedim.

 

"Sebeb? "

 

"Çok güzel bir iş anlaşması diyelim. Paraya para katacak bir anlaşma. "

 

Göz devirdim. Başka ne beklenirdi ki zaten. İmanı bile paraydı onun. Şeytan ruhu karşılığında ona para teklif etse hiç düşünmeden para uğruna ruhunu satardı. Gamsız piç!

 

"Tahmin et hemde hangi bölgeden geldi bu teklif? " diyerek geri çekilip yüzüme çocuksu gibi bir heyecanla bakarak elleriyle omuzlarımı kavradı.

 

"Umrumda değil. " desemde o beni aldırmadan konuştu.

 

"Karadeniz de. "

 

"Yani? " dedim bıkkınlıkla. "Kaç yıldır gitmediğim memleketim seninle iş birliği yapmış. Napim! "

 

Kaşları çatıldı. "Seninle iyi geçinmeye çalışıyorum. " dedi sakin olmaya çalışarak. "Zorlama."

 

"Sen benimle geçinmek isteseydin saygı duyardın en başıdan, saygı! " Ellerini omuzlarımdan iterek kehribar gözlerine sertçe baktım. "Tehdit ederek değil." Başımı iki yana salladım. "Önümde birilerini öldürerek değil, kendi çocuğumla beni tehdit ederek değil! "

 

Kızımın odasına yönelip kapıyı açacağım esnada kolumu tutarak buna engel oldu. "Benimle uyuyacaksın. "

 

O an dönerek gözlerine baktım. "Sebeb? "

 

"Karımsın! "

 

Bu sözden hiç bu kadar tiksinmemiştim. Sevdiğim adamla geçirdiğim son gece geldi gözlerimin önüne, bu kelimeyi ilk ondan duymuştum. Ama o zaman içimde böyle bir bulantı yoktu, iğrenme hissi yoktu. Asla böyle bir duygu doğmamıştı. Aksine midemde kelebekler uçuşmuştu, nabzım son rekorlarını kırmıştı. Kalbim ağızımda atmıştı.

 

Ama böyle olmamıştı.

 

"Ben senin karın değilim. " dedim gözlerim dolarken. Başımı şiddetle iki yana salladım. Belki bağırmamıştım ama ona bu ağırlığı yaşatmıştım.

 

"Sen benim karımsın. " dedi hala sabrederken.

 

"Ben senin karın değilim. "

 

"Sen benim karımsın! "

 

"Ben seninle evli değilim. Ne resmiyette, ne de benim yerime kararlar vererek beni evlendirmeye çalışan babamın yaptığı dini nikahla. Ben seninle Allah katında bile evli değilim. "

 

"Sorun bu mu? "

 

Yutkundum. "Sorun sensin Çolak, bunu neden anlamıyorsun!"

 

Yanındaki komidinin üzerindeki duran eşyaları tekte yere sererek kolumu tuttu ve sertçe kendisine çekerek, "Evleneceksin benimle! Duydun mu beni! Evleneceksin! " dedi. Saniyesinde gözü dönmüştü. "Bakalım o zamanda böyle 'ben senin karın değilim' diyebiliyor musun karıcım. "

 

"Asla! "

 

"Evleneceksin! Ya güzellikle, ya da zorla! Karar senin. "

 

Kolumu ondan çekmeye çalıştım. Sen dua et içerideki kıza! Bak o zaman ben sana boyun eğer miydim hiç?

 

Karadenizliydim ben, kanım deli akardı. Deli derlerdi bana. Raporu olan bir deli. Kafam herkesten farklı çalışırdı. Noldu peki şimdi bana. Ne değişti...

 

Gözlerimin önüne bir çift mavilik doğdu, işte bu olmuştu bana. Anne olmuştum. Eski ben artık ben değildim.

 

Kafeste tuttulan, özgürlüğü elinden alınan ve hayvan yerine konulan bir kuştum artık.

 

Hızla bacak arasına bacağımı geçirerek kızmın odasına daldım. O daha kendini toparlayamadan kapıyı arkamdan kapatmış iyice kitlemiştim.

 

"Aç şu kapıyı Mira! " diyerek kapıyı yumruklamaya başlamıştı ki durmadım. Ne olur ne olmaz diye de bir sandalyeyi sürerek kapıya kadar peşimden getirdim. Kolun altına dayıyarak kapıyı zorlamasını engelledim.

 

"Boşa çabalama Karavir. Seninle uyumayacağım!" diye onun duyacağı kadar bağırdım. "Siktir git zıbar şimdi."

 

"Görüşücez seninle Mira! Canını çok pis yakıcağım! "

 

Koridorda bir kaç eşya daha yıkarak gitti. Ki koridor sessizliğe büründü.

 

Gözlerimin ardı sızlarken boynum büküldü. Dik omuzlarım çöktü. Derin bir nefes verdim. "Sanki hergün yakmıyorsun. " diye fısıldadım.

 

Kaldıramıyordum artık...

 

Çok ağırdı omuzlarımdaki yük. Taşıyamıyordum.

 

"Anne? " diye Ahuzar'ın uykulu sesini duymamla ona döndüm hemen. Doğrulmuş uykulu gözlerle bana bakıyordu. Bir eliyle gözünü ovuştururken hızla yatağa ilerleyerek terliklerimi çıkarıp içine girdim.

 

Bana baktı, yaşlı gözlerimi görünce onunda gözlerindeki korkuyu gördüm. Gözünü ovuçturan eli düştü. "Anne, yoksa o yine sana... "

 

"Uyu sen kızım. Yok bişey bebeğim."

 

Onu kollarıma çekerek siyah uzun saçlarımı eline verdim. Saçlarımı eline dolayıp uykulu gözlerini kapatarak kaldığı yerden devam etmeye çalıştı.

 

"Yok bişey annecim... "

 

İşte o da böyleydi. Ne ellerinde saçlarım olmadan ne de ona türkü söylenmeden uyumazdı.

 

"Kurban olurum sana... " diyerek öptüm saçlarından. Sonra ise başımı başına yaslayarak bende her zamanki gibi korkuyla kapıya bakmış daha sonrada yummuştum gözlerimi.

 

🥀

 

 

İnstagram: dilekkoc_pjm

Wattpad: dilekkoc6789

Kitappad: dilekkoc6789

 

 

Loading...
0%