@dileknars1
|
Nazdan; Korku ile geri çekilmeye devam etmem, sırtımın duvara çarpması ile son buldu. Akın bey beni köşeye sıkıştırmıştı. Belimden tutup beni duvarla arasına aldı " son kez söylüyorum güzelim bundan sonra sen burada benimle kalacaksın bir yere gitmeyi aklından çıkar. Bu durumu ne kadar çabuk kabul edersen senin için iyi olur." Belimdeki elleri ne kadar canımı yakmak istemez gibi dursa da dokunduğu her yer alev alıyordu. Bu adam bana ne yapıyordu bilemiyorum. Elleri son kez saçlarımda dolandı ve koyu yeşile bulanmış gözleri ile beni baştan aşağı süzüp odadan dışarı çıktı. Bir şey söylemediğim için şimdi kendime küfür ediyordum. Bu adamın yanındayken dilim lâl oluyordu. Allah'ım kafayı yiyeceğim bu evde nasıl bir belaya bulaştım ben. Halbuki iyi bir adam gibi duruyordu. Neden beni burada tuttuğunu anlamıyordum. Sen benimsin demişti sanki eşyayım ya ben. Buradan nasıl çıkacağım bilmiyordum. Her zaman şu aklımda kırk tilki dolanır bu sefer beni terk etmişlerdi. Kapı da açılmıyordu ki kıramazdım da bu cüsse ile of ben ne yapacağım. İç ses zarife; aman onu bunu boş ver de yemek vereydi iyiydi. Acıkmaya başladım ben. Naz; zıkkım ye emi ben burada ne çekiyorum sen ne diyorsun salak. İç ses zarife; senin hatan gülüm adamın huyuna gitseydin hiç burada kalmak zorunda kalmazdık. Naz; pardon ne yapacaktım boynuna mı atlayacaktım. Tamam beni o mezardan kurtarmış olabilir ama bana mal gibi davranma hakkı vermiyor değil mi. İç ses zarife; mal gibi mi adam seni sevdiğini söyledi resmen. Naz; ben öyle bir şey duymadım hem dün bir bu gün iki ne sevmesi canım. İç ses zarife ; aylardır çıktığın çocuğu da gördük canım ilk fırsatta seni ren geyiğine çevirdi. Naz; kapa çeneni o konuyu açıp durma. İç ses zarife ; iyi tamam be sustum ne halin varsa gör gururlu girl . Naz; o ne be. İç ses zarife ; benim kıçı kırık İngilizcenin ortaya giriş şekli bacım. Naz; hahaa iki tane İngilizce kelime biliyorsun İngilizce bildiğini mi zannediyorsun. Allah aşkına o da gelmesin ben sana katlanamıyorum . İç ses zarife ; haspam, kurban ol sen bana. Susucum ve bir daha asla konuşmayacağım seninle hıh. Naz; çok iyi olur elimden gelse içimden atacağım seni de neyse. Hayır anlamıyorum benim gibi aklı başında bir kızın içindeki ses nasıl böyle manyak olur. İç ses zarife ; hahaa demek ki o kadar da aklı başında değilmişsin. Neyse ben sana küstüm hıh. İç sesimle yaşadığım saçma diyaloğu bölen şey kapının açılmasıydı. Hale hanımla birlikte çalışan hizmetçi kız gelmişti. Tam onunla konuşup yardım isteyecektim ki kapının önünde bekleyen iki izbandut gibi adam gördüm. Kız kucağındaki yemek tepsisini bırakıp çıktı. Tavuk sote ,pilav ve çorba vardı, günlerdir sadece çorba içtiğim için baya açtım ancak inat ederek yemekte istemiyordum. Sabah bir şeyler yemiştim ama kahvaltı beni çok doyurmamıştı. Yemek bana ben ona bakıp dururken midem daha fazla dayanamadı ve hızla yemek yemeye başladım. Şu an çok rezil bir durumdaydım, zorla tutulduğum bu yerde neden bu kadar rahattım bilmiyorum. Yemeği yedikten sonra yatağa uzanıp son günlerde yaşadıklarımı düşündüm acaba babam şu an ne yapıyordu . O da beni merak ediyor muydu ,yoksa benden kurtulduğu için mutlu muydu. Kafamda deli sorular vardı, bir de buradan nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Tepsi de bulunan ilacımı içip önce kendimi toparlamayı sonra buradan kurtulmayı düşündüm. Bedenimde ve ruhumda oluşan yaralar beni yavaş yavaş öldürüyordu. En kötüsü de ihanetin geride bıraktığı acı tattı. O daha önce hiç kimsesiz kalmamıştı ki onun mutlu güzel bir ailesi vardı. Ta ki o kadın ve kızı evlerine gelip bütün mutluluklarını çalana kadar. Nazlı kızın gözlerinden yaşlar sicim gibi düşüyordu, yastığı sırılsıklam olmuştu. Bitsin istiyordu her şey neden ölmediğini bile düşündü. Keşke dedi annem yerine ben ölseydim. O zaman babamın bu yüzünü görmez onu hep iyi hatırlardım. Bedeninde açılan şiddet izleri silinmeye başlamıştı ama babasının kalbinde açtığı izler kapanacak gibi durmuyordu. " Saçlarımı güzel kızım diye severdin ya baba, Öperdin ya her bir telini. Ne zaman elin sevmek için değil de , Dövmek için kalktı, O zaman anladım kimsesizliğimi. Bir gün önce her şeyim varken Bu gün hiç bir şeyim yok. Kalbimde sana ait bir ülke vardı, Kralı ve sahibi yalnızca sendin. Geriye bir enkaz kaldı , Celladı sen olan. Yine de desen ki gel kızım, Her şeyi unutur yine sana gelirim. Yeter ki gel de baba Koşa koşa gelmezsem namerdim. Hasretinle tutuşan saçlarımı sev, Kokuna hasret kalmış gönlümü sensiz bırakma Gel de gelirim , öl de ölürüm yeter ki benden nefret etme ." Nazın hisleri dizelere döküldü ama kimse duymadı. Bir kalbi bir de boş duvarlar şahitti onun çektiği acıya. Ağlamaktan ağrıyan gözlerini yumdu. Allah'tan bir daha uyanmamayı diledi. ★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★ Nazın babasının evinde kızılca kıyametler kopuyordu. Adam bütün gerçekleri öğrendikten sonra her yerde kızını aramıştı. Mezarlığı alt üst etmiş sonunda o adamın Nazı kaçırdığına kanaat getirmişti. Ne kadar polise gidip kızını arasa da robot resim çizdirip adamı tarifte etse hiç bir haber yoktu. O kadar pişmandı ki kızına bunları yaşattığı için ama elinden bir şey gelmemişti. Üstelik işleri de günden güne daha kötüye gitmeye başlamıştı. Eşi ve üvey kızının yaptıkları yüzünden , kimse ondan alışveriş yapmıyordu. Bir de biricik nazlı kızına yaşattıklarını düşündükçe kahroluyordu. Eşinin emanetine sahip çıkamamıştı. Eşi ile arasında geçen sabahki kavga son nokta olmuştu. Bütün mahalle nazın yokluğunu fark etmişti. Oya denilen kızda herkese Naz' ın bir adamla kaçtığını söylemişti. Nazlı kız mahallenin sevilen insanlarından biriydi , ellerinde büyümüştü onların. Herkes bunun bir yalan olduğunu biliyorlardı. Olsa olsa bu kadın ve kızın oyunu dediler. Nazlı böyle bir şey yapacak bir kız değil kaçırılmış olabilir ama kimseye kaçmaz diye düşünüyorlardı. Oya kimseyi inandıramayınca vazgeçti kendi işine bakmaya karar verdi. Bu seferki hedefi bakkal Nuri amcanın oğlu Alideydi. Yakışıklı bir çocuktu ve çok zengindi. Mimarlık şirketi olduğu için işleri gayet iyiydi. Ama adam pek pas vermiyordu ona, yüzüne dahi baktığı söylenemezdi. Mahalledeki bir çok genç gibi o da Naz'a hayrandı. Aklı başında iyi sohbet ediyordu , güzel fiziği ile de herkesi kendine hayran bırakıyordu. Nazın babası eşinin mezarının başına gelmiş ona ağlıyordu. Kızına yaptıkları yüzünden çok pişmandı ama ona ulaşamıyor oluşu onu kahrediyordu. Bir hata bu kadar ağır olmamalı dedi adam. Kalbi bin parçaya bölünmüş gibiydi. Kızına kalkan ellerini kırmak istedi keşke dedi onu dinleseydim. Ama son keşkeler fayda etmiyordu. Biriciği ellerinden kayıp gitmişti. Mezarın yanına uzanarak ağlamaya başladı adam. Geç kalmıştı işte karısına geç kaldığı gibi kızına da geç kalmıştı. " Allah'ım ölmeden son kez kızımla konuşabileyim ne olur ondan af dilememe izin ver . Onu bütün kötülüklerden koru benden koruduğun gibi. " dedi yaşlı adam. Nazdan: Sürekli öğünlerde yemek ve ilaç geldiği için 3 gündür bu odada tutulduğuma kanaat getirmiştim. Her şeye alıştığım gibi buraya da alışmıştım. Günlerdir sadece uyuyor yemek yiyordum. Bu geçen zamanda yanıma gelme zahmetinde bile bulunmamıştı öküz. Kapının açılması ile düşüncelerim bölündü. Yine aynı kız gelmişti, bu sefer elinde yiyecek falan yoktu bir kaç kıyafet vardı. - Bunları giyin ve yukarı gelin lütfen Akın bey sizi bekliyor dedi. Demek sonunda beni buraya kapattığını hatırlaya bilmişti. Kızın verdiği kıyafetleri bile almadan hızla dışarı çıktım. Kız da dahil olmak üzere kapı da bekleyenler bu yaptığım harekete şaşırmıştı. Hızla pesimdekilerle birlikte yukarı çıkmıştım. Akın bey yine her zamanki koltuğunda oturuyordu. Bu adam ne kadar yakışıklı olmuştu böyle . Biraz daha burada kalsam kalp krizinden ölebilirdim. - İç ses zarife ; Mavi renk hiç bu kadar güzel görünmemişti gözüme. Kendime ve iç sesim Zarifeye hayali bir tokat attım. Yanına giderek tam önünde durdum. - Bana bak çam yarması ben senin oyuncağın değilim. Şimdi buradan defolup gideceğim ve sende göreceksin dedim. Hızla dış kapıya yöneldim ve kendimi dışarı attım. Biraz kolay oldu gibi sanki diye düşünerek yürümeye devam ettim. Bahçedeki ve kapının önündeki bütün korumalar bana şaşkınlıkla bakıyordu. Biraz sonra hepsi kafasını yere eğmişti. Ne olduğunu bile anlamadan kendimi akın beyin sırtında baş aşağı buldum. Bu dağ ayısı beni deli ediyordu. Çığlıklarım ve tekmelerim ona işlemiyor gibiydi. Demirden mi yapıldın mübarek indir beni. Sırtında benimle birlikte merdivenleri indi ve az önceki odaya getirdi. Yere indirir indirmez ona vuracaktım ki bir anda dudaklarımı dudaklarına hapsetti. Ne olduğunu dahi anlayamadan kendimi büyük bir yangının içinde buldum. Aklımın başımdan gittiği anlarda geri çekildi. Yanaklarımın kızardığına yemin edebilirim. - Bir daha böyle bir kıyafetle dışarı çıkma olur mu? Şimdi lüften bu kıyafeti giy ve benimle gel güzel gözlüm. Sana göstermem gereken bir şey var . Lütfen güzellikle gel senin canını yakmak en son isteyeceğim şey , beni buna yapmaya zorlama güzelliğim. |
0% |