Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Nikah

@dileknars1

Selim ve Hoca efendi içeri girdiğinde herkes çok sessizdi. Kendine gelen ilk kişi Naz oldu.

Naz : Babaanne ben şimdi buna hazır değilim, bir süre geçsin birbirimizi tanıyalım ondan sonra olsa olmaz mı?

Babaanne bastonu Naz'a doğru uzatıp kız sen demedim mi seviyorum diye bu salak uşakta seviyor daha neyi bekleyecekmişiz. Bu çatı altında günaha girmenize izin vermem. Atalarım toprağın altında ters döner.

İç ses zarife: Haklısın babaanne ters döner hihihi 😂

Akın: Babaanne salak falan hiç oluyor mu ya.

Naz: Gözlerimi büyüterek Akına döndüm. Sen ciddi misin sence şu durumda tek sorunumuz bu mu? Herkese aslan kesiliyorsun babaannene ye ise kedicik. Sona doğru kurduğum cümleleri kısık sesle söyledim. Ama tabi Akın söylediklerimi duymuştu.

Akın: Niye öyle diyorsun güzelim fena mı olacak evleniyoruz . Ayrıca evlenelim kedicik neymiş gösteririm sana.

İç ses zarife: Neyi gösterecek kız tövbe tövbe.

Naz: İçsesime hayali bir tokat atıp Akına döndüm. Sen deli misin be adam daha birbirimizi bile tanımıyoruz. Sen benden iki ay istedin ben tam kabul edecektim şimdi evlilik diyorsunuz. Bunun neyini kabul edeceğim söylesene bana.

Akın: Tanışırız canım ne olacak önümüzde uzun yıllar var.

Naz: Yok bunlar ailecek beni deli edecekti. Acaba hiç geri dönmese miydim.

Babaanne: Hadi kesin şu saçmalığı hoca efendiyi daha fazla bekletmeyelim. Kızım al şu eşarbı şöyle oturun bakayım.

Naz: Babaanne bak beni bir dinlersen. Akın bir şey yap diyerek koluna vurdum. Akın oralı olmayarak hocanın karşısına oturdu.

Naz: Babaanne kolumdan tutup Akın'ın yanına oturtturdu. Eşarbı kafama geçirip o da bizim diğer tarafımıza Selim'in yanına oturdu.

Babaanne : Çocuklar hazır olduğuna göre başlayalım hoca efendi.

Hoca Efendi : Kızım adını ve babanın adını öğrenebilir miyim.

Naz: Adım Naz Babamın Adı Fırat.

Hoca Efendi: Oğlum senin adın ve babanın adını öğrenebilir miyim.

Akın : Adım Akın Babamın adı Karan.

Hoca Efendi : Kızım mehir olarak ne istersin?

Naz: Yeter ama ya ben severek evlenmiyorum ki ne mehiri. Niye kimse beni dinlemiyor. Her şey çok üst üste geliyor ne diyecektim ki şimdi.

Hoca Efendi : Kızım...

Naz: Ben hiçbir şey istemiyorum.

Babaanne itiraz edecekken Akın söze girdi. Aile yadigarımız olan çiftliği , bu evi , iki tane şirketi, aylık 50 bin doları ve ağırlığı kadar altını karıma veriyorum.

İç ses zarife: Yuh....

Babaanne: Bende Kızıma Ata şehir de 4 rezidans, 50 tane burma bilezik ve 50 dönümlük bir arazi veriyorum.

İç ses zarife: Oha kızım sanırım zengin olduk. Allah'ım o nasıl paraydı öyle.

Naz: İç sesim haklıydı. tamam bizde çok fakir değildik ama bu kadar servetimiz yoktu canım.

Hoca Efendi: Önce dua okur ardından birkaç soru sorar ve Naza dönerek; Allah' u Teala'nın emri , Peygamber efendimizin sünneti ,amelde mezhebimizin İmamı Azam Ebu Hanife Hazretlerinin İctihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle verilen Mehri-i Müeccelle , Karan oğlu Akın'ı kocalığa kabul ettin mi?

Naz: Kaçışım olmadığını fark ettiğim için kabul etmeye karar verdim.

-Kabul ettim

-Ettin mi?

-Ettim.

-Kabul ettin mi?

-Ettim dedim ya.

-Kızım üç defa sorulur.

Ha tamam hocam özür dilerim. Sanki her gün evleniyorum nereden bilebilirim içimden söylenmeye devam ederken Hoca akına döner,

Bimillahi ve ala dan başlayıp okur. Oğlum Fırat kızı Nazı , bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile hanımlığa kabul ettin mi? diye üç defa sorar Akın da kabul edince.

Şahitlerinde rızasıyla bende nikahınızı kıydım der. Akında babaanne de derin bir nefes alırlar. Naz ise şimdi ne olacağını merak etmektedir.

İç ses zarife: Hala şimdi ne olacak diyorsun be gülüm. Sen az önce evlendin.

Naz: Dimi ya ben ne yaptım. Niye evlendim ki.

İç ses zarife : Birde bayıl istiyorsan naz. Gidecek yerimiz vardıda biz mi gitmedik. Hatırlatırım gülüm ne kimliğimiz var ne de paramız. Gerçi artık mehrimiz var zenginiz dimi parayı alınca kaçalım mı?

Naz: Yuh dolandırıcımıyım ben. Saçma sapan fikirlerle benim kafamı bulandırma

. Ayrıca benim kimliğim yok ben akınla nasıl evleneceğim ki. Ayrıca bir şeyi fark ettin mi o an olayın şokuyla düşünememiştim ama şimdi fark ettim. Emirin ve babamın yüzünde morluklar vardı birinden dayak mı yemişlerdi acaba.

İç ses zarife: Aman beter olsunlar bizene kızım onca şey yaşadık hala akıllanmadın mı . Adam mafya farkındamısın balım istese iki dakika da sana kimlik çıkarır. Sen onu bunu boş ver de Akın ile ne yapacaksın onu düşün.

Naz: Doğru ya ne yapacaktım ben.

Akın: Hayalim resmen gerçek olmuştu. Sevdiğim kadınla evlenmiştim dimi ben. Babaanneme şükür etmeye başlamıştım. İyi ki bizi bastı iyi ki evlenmeye zorladı yoksa nazı asla ikna edemezdim. Babaannem gitmeden resmi nikah ve düğün içinde acele etmeliyim yoksa naz asla kabul etmez.

Nikahtan sonra babaannemin hazırlattığı yemekleri yedik. İçim içime sığmıyordu bu gece gül güzelim ile uyuyacaktım.

Biraz televizyon izledikten sonra karşı koltukta oturan nazın yanına gidip babaanne benim uykum geldi. Nazında uykusu gelmiştir. Zaten bu gün çok yoruldu izninle odamıza çıkalım biz dedim.

Babaanne: Haklısın oğlum Naz kızım yorulmuştur. Nazın elini tutup kendi yanına çekti benim odamda birlikte uyuruz biz.

Akın: Ne diyorsun babaanne biz evlendik.

Babaanne: Gavurun tohumu aranızda resmi nikah mı var. Düğün gerçekleşmeden Naz kızımın yanına dahi yaklaşamazsın. Kızım sende elleşmeye kalkmasına izin verme bu gavurun.

Akın: Babaanne ya saçmalama istiyorsan hemen getireyim nikah memurunu.

Babaanne : Kudurdun mu sen git odana zıbar çabuk. İki hafta içinde şanımıza yakışır şekilde bir düğün ile evleneceksiniz. O zamana kadar yamacına dahi yaklaşmayacaksın.

Akın: Ama babaanne...

Babaanne: Hadi kızım gel yatalım.

Naz alttan alttan Akının bu haline gülüyordu. Sanırım Akının başka planları vardı ama suya düştü. Babaannenin peşine takılıp odaya çıktı.

Akın yerinde duramıyordu gaddar babaannesi izin vermemişti güzeline kavuşmasına. Herkese laf geçiriyordu ancak babaannesinde işe yaramıyordu.

Bir sağa bir sola yatakta dönse de hiçbir işe yaramıyordu. Nazda aynı durumdaydı aslında ama naz bu gün yaşananlar yüzünden uyuyamıyordu.

Naz daha fazla dayanamayarak su içmek ve hava almak için mutfağa indi.

Akın: Karıcım sende mi benim gibi uyuyamadın.

Naz akının sesiyle elindeki bardağı düşürdü.

-Akın koşarak nazın yanına geldi ne yapıyorsun sen yaralanabilirdin.

-Akın ben yaralıyım zaten.

Ne ne zaman yaralandın. Göster bana hemen hastaneye gidelim.

-Yaram burada kalbini gösterdi naz .

-Akın ilk defa kalbinin sıkıştığını hissetti. Ben..

-Gerçekten görmüyor musun benim her şeye susarak cevap verdiğimi. Ben bu gün isteyerek evlenmedim seninle. Seni sevmiyorum bir gün seveceğimi de , bu evliliğin gerçek bir evlilik olacağını da zannetme. Ben, babam beni toprağa gömdüğü zaman ruhumla birlikte öldüm . Ölen bir insan sevemez boşu boşuna uğraşıyorsun.

Bir gün bir yazı okumuştum biliyor musun orada şöyle diyordu. Ailenin sevmediği bir dünyada seni kimse sevmez. Yalan yok beni annem çok sevdi ama babam hiç sevmemiş. Sen de beni sevmiyorsun sevdiğini zannediyorsun. Bir gün benden bıkacak ve çekip gideceksin. Ya da beni kapı dışarı edeceksin. Ben bir kere daha ellerimin bırakılmasına dayanamam.

Akın ne diyeceğini bilmiyordu karşısında kalp kırıklıklarıyla dolu bir kadın vardı. Onun aşkı bu evliliğin gerçek olmasına yeter miydi bilmiyordu ama bildiği bir şey vardı ki naz yanında olsun sevmese de olurdu. Çünkü artık onsuz yaşayabileceğini zannetmiyordu. Kader onu kendisine getirmişse elbet bir bildiği vardı. Nazın bütün yaralarını sarıp iyileştirecekti. Tabi önce kendi açtığı yaraları kapatmalıydı. Ancak bunun için sabırlı biri olmak gerekiyordu. Kendinde bu sabır varmıydı onu bilemiyordu.

Naz gitmek için hareketlendiğinde Akın onu kollarının arasına çekip sıkı sıkı sardı. Ben bir katil olabilirim. Ama şerefsiz değilim. Ben bu dünya da kimsenin elini tutmadım , şimdi senin elini tutuyorsam hiçbir zaman bırakmam. Sen istesen de istemesen de ölene kadar ben bu eli bırakmam. Bundan sonra senin yerinde iki kolumun arası . Akın nazın elini alıp heyecandan yerinden çıkacakmış gibi duran kalbinin üzerine koydu. Bu kalbi böyle attıran tek kadın sensin. Artık sözlere inanmadığını biliyorum bende sana hissettireceğim. Bende sevmeyi becerebilen bir adam değilim seninle birlikte öğreneceğim güzelim. Akın, Nazı yavaşça yaklaşıp yanağından öptü. Hadi şimdi git ve uyu yeterince ayakta kaldın yavrum.

Naz ilk defa Akınla normal bir şekilde konuşmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Bir de öpmüştü dimi önceki öpüşü gibi değildi tüy gibiydi. Naz Elini kalbinin üzerine koyup koşa koşa odaya girdi. Ne olmuştu öyle o öküz adam gitmiş yerine başkası gelmişti. Sabah babaanneye attığı yalanlar gerçek mi oluyordu.

Yatağa uzanıp kenarda duran çarşafı üzerine örttü. Yüzündeki kızarıklık ve kalp atışı neyin nesiydi böyle. Sonra yaptıklarının farkına varıp kendine kızdı. İki güzel sözle bu hale gelmişti resmen. Tam bir salaksın naz diyerek çarşafı yere attı. Emire inanmışta ne olmuştu geride büyük bir kalp kırıklığı ile baş başa kaldı. Akına asla güvenemezdi. Naz yarının ne getireceğini bilmeden kendinin uykunun kollarına bıraktı.

Akın ise bir bardak soğuk su doldurup içti. Bu kız onun ölümü olacaktı sanki . Ne kadar onu kırmaktan korksa da onun olmasını isteyecek, göğüs kafesine sokmak istercesine de psikopatça düşünceleri vardı. Bu gece de uykunun haram olduğunu bildiği için spor odasına yöneldi. İçinde oluşan bu yangını ancak bu şekilde söndürebilirdi. Yarın ne getirir bilinmez ancak iki kalp bir beden olarak o gece birleşmişti.

"Biz henüz birbirimizi tanımasak da ruhun ruhumu tanıyor. Birimiz beyaz birimiz siyah , ya bir tam edeceğiz ya da ikimizde sonsuza dek yok olacağız. "

Akrep Kral

******************************************************************************************************************************************************************************

 

 

Loading...
0%