Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Hayallerim Bir Toz Bulutu

@dileknars1


~“Kalp ile akıl arasındaki savaş bitmedikçe asla mutlu olamayacaktı insanoğlu. Ya savaşta bir tarafı seçip daima onunla kalacaktı ya da en sağlıklı olanı yapıp ikisi arasında bir denge kuracaktı. Ama insanoğlu savaş ve barış arasında denge kuramadığı gibi yine denge kurmayı başaramamıştı. İnsanoğlu yine kaybediyordu kendini mi, yoksa sevdiklerini mi. O uçsuz bucaksız bir bilinmezlikti.”~
★★★★★

Dila rakibine bir tekme daha geçirdi ama aklı yerinde değil gibiydi. Yüzünün yanından geçen tekme ile geriye doğru attı kendini.
Bu gün Poyraza geçmişinden bahsedecekti çok korkuyordu. Ruhu acı çekiyor bir haldeydi sadece ruhu da değil bedeninde de yorgunluk vardı. Dün kötü kötü kabuslar görüp bütün gece uyuyamamıştı. Karnına aldığı tekme ile bütün düşünceleri yerle bir oldu.

-Mola durun. Halil sen Adnan ile devam et. Dila sende benimle gel. Aslı hoca çok kızmış görünüyordu. İkisi de kendine denileni yaptı.

Dila soyunma odasına geçince Aslı hoca içerde olanları dışarı çıkardı.

-Kızlar dışarı çıkın sonra hazırlanırsınız.
Kızlar dışarı çıkar çıkmaz Aslı hoca Dila ya döndü.
-Ne bu halin neyin var senin?
-Bir şeyim yok hocam.
-Dila kes artık şunu bir şey olduğu iki kilometreden belli oluyor.
Sabahtan beri kaç tane tekme yedin rakibinden, ben sana söyleyeyim sadece 1 saat içinde 25 ten fazla tekme yedin. Bu gerçek bir maç olsaydı çoktan nakavt olmuştun. Rakibin seni yerden yere vurmuş bir sürü kemiğinde kırılmıştı.

-Ben özür dilerim hocam.
-Benden değil kendinden özür dile şu an bir çaylak gibi davranıyorsun.
-Buraya gelip Usta Hong dan ders almaya geldiğinde bile bu kadar darbe almamıştın. Şimdi ne oldu vaz mı geçtin şampiyonluktan. Vazgeçtiysen söyle boşu boşuna vakit kaybetmeyelim seninle. Git Usta Honga da söyle ben artık dövüşmeyeceğim verdiğiniz onca emek boşunaymış de.

-Hocam lütfen affedin daha iyi dövüşeceğim söz veriyorum. Hatta şimdi kendimi boş salona kapatacağım ve bütün gün oradan çıkmayacağım yarınki antrenman da tek bir tekme bile yemeyeceğim söz veriyoruz.

-Sana son bir şans veriyorum Dila çalış , yarınki maçta tek bir hata daha yaparsan Dobok unu eline verir kovarım seni sınıfımdan. Sakın Usta Hong’ a güvenip bana bir şey yapamaz deme kendini kapının önünde bulursun.(DOBOK- Tekvando savunma sanatında üzerine giyilen beyaz kıyafettir.)

-Emredersin usta dediklerini unutmayacağım ve çok çalışacağım söz veriyorum.

-Göreceğiz Dila şimdi küçük havuzun olduğu odaya geç ve orada istediğin kadar çalış.

-Tamam hocam siz nasıl isterseniz.

Aslı, Dila dışarı çıktıktan sonra kendini boş koltuğa attı . Bir sporcusunun bu halde olması onu çok üzmüştü, bu kişi Dilaydı herhangi biri de değildi ki.
Kendi kız kardeşi gibi görüyordu Dilayı o kazanınca kendisi de çok mutlu oluyordu. Şimdi ise hayal kırıklığı içerisindeydi.

Dila’ nın içindeki potansiyeli ilk görenlerden biriydi . Dila istese Dünya tekvando şampiyonu da olurdu ama onca yıldır kendi kendini ketlemesine sebep olan bir şeyler vardı.

Belki de geçmişe ile ilgili anlatmadığı bir şeydi. Ama bu durumu atlatamazsa kaybedecekti. Hatta bütün hayatı da ellerinden kayıp gidecek gibi duruyordu. Buna asla izin veremezdi bu kız herkese örnek bir sporcu olacak ve ülkesini şampiyonluğa götürecekti. Bunun için her şeyi yapacak ve onu zirveye taşıyacaktı. Ama bunu yapabilmesi için dilanın kendine gelmesi ve çabalaması gerekiyordu.

~‘Hiçbir başarı tesadüf değildir, kimse çabalamadan bir yerlere gelemez. Gelse bile bu anlık olur elbet yerle bir olmaya mahkumdur. Bu yüzden Dila şampiyonluk için çok çabalamalıdır ki zaferi kalıcı olsun. İsmi tüm dünya da duyulabilsin.’~

Dila bir kez daha havuza atladı ve yüzmeye devam etti. Kol kasları eskisi gibi değildi bunun farkındaydı ancak dikkati çok çabuk dağılıyordu. Sürekli geçmişi ve geleceği düşünüyordu. Sanki iki zaman diliminde sıkışmış bir haldeydi.

Tekvando sadece kol ve ayak hareketleri ile yapılan bir savunma sanatı değildir. Dövüşürken aklın ve ruhunda birlikte olmalı ki rakibini kuracağın stratejilerin ile yenebilesin.

 

Ama son zamanlarda Dila nın aklı ve ruhu başka alemlerdeydi. Bu durumda kaybetmesine neden oluyordu. Bu yüzden aklındakileri birine anlatması ve ruhunu özgür bırakması gerekiyordu.

Birazda kum torbasında çalışmak için oraya geçti. Attığı yumruk ve tekmelerin asıl sahibi karşısında olmasa da onu son derece sinirli bir kişiliğe bürüyordu. Belki de dövüştüğü kişi kendisiydi.

Bir gün Usta Hong ona şey demişti.~ ‘ Bir sporcunun en büyük rakibi kendisidir. Kendini yenebilirsen bu dünya da karşında kimse duramaz. ‘ ~
O zaman bu denileni anlamamıştı ama şimdi o kadar iyi anlıyordu ki Dila nın yenmesi gereken kişi kendisiydi.

Kendini yenebildiğinde hırslarını bir kenara bıraktığında gerçek bir şampiyon olabilecekti. Dila her şeyin farkındaydı ama henüz kendisi ile yüzleşe bilecek durumda değildi. Belki de sürekli ertelediği için hiç bir zaman buna hazır olmayacaktı.
Birkaç saatlik antrenmandan sonra Poyrazın yanına gitmeye karar verdi.

2 SAAT SONRA

Dila öğle yemeğini atladığı için önce bir kafede bir şeyler atıştırdı sonra kendini üniversiteye attı.
Tıp fakültesine girdikten sonra her yerde Poyrazı aradı ancak ortalıkta görünmüyordu.
Kütüphaneye baktı, amfiye baktı, her zaman gittikleri arka bahçeye baktı ancak Poyraz hiç bir yerde yoktu.

Son olarak Usta Hong un odasına yöneldi belki de oradaydı. 3. Kattaki odaya gitmek için asansöre bindi. Asansörde iki kız vardı biri sarışın ve uzun boylu diğeri kısa ve kızıl saçlıydı.
Sarısın olan,
-Ay poyrazı gördün mü ne kadar değişmiş spora başlamış, kasları ben buradayım diyor adeta.

- e bizene kızım anca erkeklerin muhabbetini yapıyorsun haftaya proje var onu düşünsene sen

-ay seninle de muhabbet edilmiyor. Hemen ortaya limon sıkıyorsun. Ne var yani fakültenin yakışıklılarını değerlendirsek. Projeyi hazırlarız basit iş o .

-tabi sen her ödevi üst sınıflara yaptırıyorsun senin için ne zor oldu ki.

-ay ne var yani istesen sende yaptırırsın gözlerini açmıyorsun ki. İnek gibi ders çalıyorsun ne anlıyorsan. Ay şu Mary denilen kadının ödevini kime yaptırsam acaba.
Sence Poyrazdan yardım istesem yapar mı. Gerçi o da soğuk nevale kimseyle muhattap olmuyor. Ama benim için de bahane olur ne dersin.

- Ugraşma o çocukla sana göre değil.

- Eski hali bana göre değildi ama şu anki hali tam bana göre. Hem geçen gün bana selam verdi bence o da bana aşık.

- Her selam veren sana aşık değil mi.

Ne halin varsa gör özge ben seninle uğraşamayacağım.

- Evet cicim kıskanma.

Ne kadar umursamamaya çalışsam da resmen bu kız Poyraza yürüyordu. İnanamıyorum bu kız bu cesareti nereden alıyordu. Ayrıca Poyraz ona selam mı vermiş. Hem beni sevdiğini söylüyor hem de önüne çıkan her kıza selam mı veriyor bu çocuk. Şu an Poyrazı boğazlayabilirim.
Acaba boş yere mi kıskançlık yapıyorum masum bir selam da olabilir bu değil mi. Of bu insanlar benim ayarlarım ile oynuyor kafam karmakarışık . Keşke Poyraza bir şeyler hissetmeseydim onu sevmeye başladıktan sonra aklımda kalbimde beni terk etti.

Kızla birlikte aynı katta indik o sağ tarafa giderken ben sol taraftaki odaya yöneldim tam odaya girecekken kapının aralık olduğunu ve Poyraz ile Usta Hong un tartışmalarını duydum. Keşke kulaklarım sağır olsaydı da duymasaydım.

-Ne saçmalıyorsun sen baba senin istediğin hiç bir şeyi yapmayacağım ben.

-Beni dinlemiyorsun bile Poyraz kiminle evleneceğini sormadın ki. Bir dinle bulduğum kız tam sana göre hem sende yakından tanıyorsun.

-Sormama gerek yok ki ben başkasını seviyorum. Senin ne istediğinde umurum da değil.

-Kim bu kız ,Ailemize yakışır bir gelin mi?

-Seni ilgilendirmiyor baba bu benim hayatım.

 

Kardeşlerimin hayatını bir inat uğruna mahvettin sıra bana mı geldi. Düş yakamdan artık rahat bırak beni.

- Asla unutmayacaksın değil mi hep yüzüme vuracaksın yaşananları.

 

Sende biliyorsun suçsuz olduğumu ben bir şey yapmadım.

İstedim ki biricik kızım iyi bir meslek sahibi olsun konservatuar ona göre değildi, oğlum canım o da , o kız ile birlikte olsaydı mutsuz olacaktı. Ben hepinizin iyiliğini düşündüm oğlum. Nereden bilebilirdim onların başına bunlar gelecekti. Unut artık lütfen yapma ben zaten vicdan azabından her gün ölüyorum.

-Evet hep öyle yapacağım ne unutacağım , ne de senin kendi evlatlarının katili olduğunu unutturmayacağım.

Sen kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir zavallısın. Kendi istek ve arzularını tatmin etmek için kendi öz evlatlarının ölmesine neden oldun . Vicdan azabı mı çekiyorsun hiç sanmıyorum . Eğer öyle olsaydın diğer insanların hayatına karışmaktan vazgeçerdin.

Senin gibi insanların başkalarının hayatı hakkında değil söz söylemeye, yaşamaya dahi hakları yok bunu bilirdin .
Keşke onlar yerine sen ölseydin baba.

Poyrazın sözleri kalbime bir ok gibi saplanıyordu . Usta Hong hakkında öğrendiklerime mı yoksa Poyrazın söylediklerine mı üzeleyim bilememiştim.

 

Daha fazla dinleyemeyeceğime kanât getirince kendimi tekrardan asansöre attım. Kulaklarım uğulduyor Poyrazın söyledikelri hiç gitmiyordu. Kendimi bayılacakmış gibi hissediyordum.

Poyraza anlatamazdım ki artık eğer benim yaptıklarımı öğrenirse benden nefret ederdi. Usta Hong ile aynı şeyleri yapmıştık demek ki birilerinin hayatına mâl olmuştuk. Belki de bu yüzden aramızda kopmaz bir bağ oluşmuştu.

Usta Hong haklıydı Poyraza özge gibi bir kız bulmuştu kesin. Onun gibi kızlar dururken ben mi onun gelini olacaktım . Hem bunu ne Usta Hong isterdi ne de Emine teyze. Ben bu aileye layık değildim.

Poyraz ve ben diye bir şey olamazdı bu saatten sonra bitmişti işte yine başlamadan hayallerim yerle bir olmuştu. Hep böyle olmuyor muydu zaten, küçükken de babamla ilgili hayaller kurardım sonra gerçekler bir tokat gibi yüzüme çarpardı. Sanki bu dünya da hakkettiğim tek şey üzüntüymüş gibi. Ama bu sefer gerçekten canım çok yandı . İnanmak istemiştim Poyraz ile olabileceğime . Belki demiştim bu sefer farklı olur ,olmadı...

Asansörden garip sesler gelmeye başlayınca düşüncelerimden arınıp korkmaya başlamıştım. Asansör büyük bir gürültü çıkararak durdu. Sanırım asansörde mahsur kalmıştım. Allah kahretsin ki yine bir bela beni bulmuştu. Gerçi ne zaman hayatım yolunda gitmişti ki hep bir sorun ile boğuşuyordum.

Yardım için bağırsam da sesimi duyan yoktu. Hemen çantamdan telefonu mu alıp birilerini aramak istedim . Ama yapamadım çünkü telefonum yoktu, nerede düşürdüm acaba diye düşünmeye başladım.
Yemek yerken yanımdaydı kesin Usta Hong un odasının olduğu katta düşürdüm. Of ya ne yapacaktım ben.
Bedenim artık yaşadıklarımı kaldıramıyormuş gibi yere çöktü. Sanki şu dört duvar üstüme üstüme geliyordu. Kafamın için de Poyrazın sözleri dönüp duruyordu. Bu olanlar çok fazla değilmiydi.
Başımın dönmesi artarken acaba dedim panik atak mı geçiriyorum. Çünkü kalp atışlarım hızlandı, nefes alış verişim nirvanadaydı. Boğazımdaki kuruluk da sempatik sinir sistemimin devreye girdiğini haber veriyordu. Vücüdum durumumu haykırırken ben ne savaşıyor nede kaçıyordum , ben bayılma yolunu seçmistim.

Bilincin kapanmak üzereyken bir hava hissettim yüzümde sonra hayal meyal gördüm onu duygularıma hükmeden adam. Bu günden sonra asla biz olamayacağımız adam. Endişeli bir yüz ifadesi ile bana bakıyordu. Şevkat dolu kolu ve beni başka alemlere götüren kokusu şifa gibiydi. Ama zehirli bir şifa içersem ölecekmişim, yok olacak ve şu dünya da bir toz tanem dahi kalmayacak gibiydi. Keşke dedim keşke başka bir alemde tanışsaydık belki o zaman birlikte olabilirdik.

~“Ey sevgili zehrimde senin ellerinde şifamda senin ellerinde , ruhuma üfle aşkını da şifa bulayım. Ya da kollarında can vereyim. Aşkımız ihanetlerle yalanlarla dolu olmasın derken, en büyük yalan belki de bu aşk çıkmazıydı, su gibi ekmek gibi sana ihtiyacım varken ben sensiz kaldım . Ayazda kışta kaldı ruhum, senin için yetistirdiğim içimdeki çicek bahçesi yanıyor . Senin ile birlikte kurduğum hayaller yok oldu.
Zamanında gelseydim sana bir şansımız olurdu artık yok. Eskiden bütün yollar sana çıkıyordu. Şimdi ise bütün yollar kalbim gibi zifiri karanlığa çıkıyor. Kendine iyi değil güzel bak sevgilim çünkü ben artık sana bakamayacağım. Allah’a emanet ol diye "~ fısıldadı genç kız içinden , Adam sadece son cümleyi duydu. Allah’a emanet ol mu kime söylemişti onu ne diyordu.

Genç adamın kalbi sıkıştı sevdiğim dediği kadın kollarında cansız yatıyordu. Allahım ömrümden al ona ver dedi genç adam. Ne olmuştu böyle bir anda halbuki bir hastalığı da yoktu. Kollarında sevdiği ile girdi acilin kapısından .
Yardım edin dedi adam canının canı yanıyordu ama o hiç bir şey yapamıyordu. Ona en zor gelen de buydu işte . Onu bu halde gördükten sonra bir daha ayrılamazdı ki ondan. Onun canı yandığında genç adamın bütün kemikleri tuzla buz olmuş gibi hissediyordu.

 

Sanki ringe çıkmış ve dövüşmeden mağlup olmuştu. Bu günden sonra sana kimse zarar veremeyecek günışığım . Sen den bile seni ömrüm yettiğince koruyacağım.

İkisi de bir söz vermişti kendilerine biri yaşamak için , biri diri diri ölmek için, Kader ise ikisinin aksine bambaşka sözler veriyordu.

~“ Sevmeyi bilmiyor musun korkma aşk sevmeyi öğretir insana. Hiç beklemediğin bir anda çalıyorsa kapını aşk, bil ki hazırsındır aslında ona, ama sadece farkına varmak zaman alır. Kader kafana vura vura öğretir sana , sen sadece beklemesini bil. İzin ver ki daha sonra pişman olma.”~
★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★

Loading...
0%