@dileknars1
|
Bu yaşıma kadar bana sevgi nedir öğretmemişlerdi. Şimdi ise beni sevdiğini söyleyen birisi vardı. Ama ben onu nasıl seveceğimi bilmiyordum. Ben bir gölge gibi büyümüştüm , nasılım ne yerim ne içerim kimsenin umurunda değildi. Saçımı okşayıp dizine yatıran bir annem , okula giderken bana harçlık veren bir babam yoktu. Annem benim doğumumda ölünce babam beni istememiş yüzüme dahi bakmamış. Bir tek babaannem vardı bana bakan o da pek sevgiden anlamazdı. Mersin de denizin kenarında bir konağımız vardı. Bahçesinde çeşit çeşit meyve ağaçları olan kocaman bir ev . Bahçenin tam ortasın da yılan şeklinde bir çeşmeli havuz bulunurdu. O küçük havuzda yaz kış su eksik olmazdı. Babama dedelerinden kalan, her köşesi tarih kokan bu evde büyümüştü. Annemle evlendikten sonra 5 yıl boyunca çocukları olmamış. Babaannem babamın tekrar evlenmesini istemiş ama babam anneme çok aşık olduğu için istememiş. Hem aileye varis verebilecek babamın iki kardeşi daha varmış. Biri Osman amcam diğeri de Ali amcam. İyi kalpli güzel insanlar olmalarına rağmen yengelerim bir o kadar kötü kalpli ve acımasızdı. Kaç defa dayak yedim onlardan hiç saymadım , çocukluğum onlardan köşe bucak kaçmakla geçti. Babam ailenin en büyük çocuğu olduğu için her şey ona danışılırdı. Derdi sıkıntısı olan ona koşarak giderdi. Kalbi o kadar genişti ki herkesi alırdı oraya , bir tek beni sığdıramamıştı kalbine. Benim sevilecek bir yanımda yoktu ki zaten. Kendi annesini katilini kim sevmek ister ki. Benim doğumum bütün konağı yasa boğmuş. Annem öldükten iki gün sonra anneannem kızının ölümüne dayanamayıp kalp krizinden ölmüş. Resmen bir urgan gibi onların boynuna dolanmış ölüm getirmişim aileye. Kimse benim katil olduğumu dile getirmezdi ama bakışlarıyla tavırlarıyla bunu haykırırlardı. En acısı da annemin benim yüzümden öldüğünü sokağın ortasında öğrenmem olmuştu. Henüz 7 yaşındaydım , kimse benimle oyun oynamaz yüzüme bakmazdı. O gün bir inat çocukların yanına sokağa inmiştim. Ortanca amcamın kızı Ayça da onlarla oyun oynuyordu. 12 yaşında sarışın çelimsiz bir kızdı. Onlarla ip atlamak istediğimde beni itip yere düşürmüştü. “SENİNLE OYUN OYNAMAK İSTEMİYORUM. SEN KATİLSİN ELİNDEKİ KANI BİZE DE BULAŞTIRIRSIN. ANNESİNİ ÖLDÜREN BİZE NELER YAPAR DEMİŞTİ” Sokaktaki bütün çocuklar bana iğrençmişim gibi bakmıştı. Sanki hastaymışım da onlara bulaştıracakmışım gibi. O an ne dediğini anlamamıştım hatta eve koşarak girip ellerimde benim göremediğim kan lekesi var diye saatlerce yıkamıştım. Halbuki ellerim tertemizdi ama kaderim temiz değilmiş nereden bilebilirdim. O gün aşağı hiç inmedim saatlerce odamda yatağıma uzanıp içim çıkana kadar ağladım. Kimse gelemdi o lanet kapıyı çalmadı. Diğer günlerde de hep aynı şeyi yaptım kendimi odaya kapattım, yemeğimi saatinden önce alır ortalarda dolaşmazdım. Okula gider derslerime çalışır hiç kimseyle muhattap olmazdım. Orta okul hayatım bir gölge oyunu gibi geçmişti. Lise de oradan çıkmak için yeni bir şehre İstanbul’a yatılı okula gittim. Ne tatillerde ne de mezun olduktan sonra gittim o konağa. Zaten ne arayan ne de soran vardı beni. Arada babaannem para gönderirdi onu da harcamazdım. Burslu okuyordum çok masraf yapmadan geçinip gidiyordum. Lise bitmeden de arkadaşımın annesi sayesinde İngiltere de okuma fırsatı bulmuştum. Seve seve kabul edip kendimi burada buldum. Bu ülke bana merhameti öğretti , vefayı öğretti şimdi ise sevgiyi öğretecek gibi duruyor tabi onu kabul edebilirsem. Spor salonunda duşa girdikten sonra kendimi dışarı attım tam bir haftadır Poyrazla görüşmemiştim. Bana söylediklerinden sonra kendimi kötü hissettmememi söylemişti. Sadece onun duygularını bilmem gerekiyormuş. Ne karar verirsem vereyim hep yanımda olacak ve beni destekleyecekmiş. Ne zaman hazır olursan o zaman konuşalım dedi. Bir yanım ona güven diye haykırıyorken diğer yanım korkuyordu. Kalbim ve beynim arasındaki bu savaşı kim kazanacak bilmiyordum ama günün sonunda yine ben acı çekiyordum. Taksiye binip üniversiteye geldim. Akşam olmak üzereydi bu gün ne hastaneye gittim ne de okula gelmiştim. Bütün günüm spor salonunda antrenman yaparak geçmişti. Fakültenin spor salonunda kramponlarımı unutmuşum onu almam gerekiyordu. Okula yöneldiğimde ismimin söylenmesi ile o tarafa döndüm. Koşarak yanıma gelen yasemindi onu görünce yüzümde çiçekler açtı. En yakın arkadaşımı görmek beni çok mutlu etmişti. Kolu hala sarılı olsa da bu duruma alışmıştı. Gelip bana sıkı sıkı sarıldı. Nasıl olduğumu sordu . İki gündür o kendi evinde kalıyordu. Birlikte kol kola girip spor salonuna yöneldik. İçerden kramponları aldım ve tam dışarı çıkarken bir bağırış duyduk. İlk başta tam anlamasak da bu bir yardım çığlığıydı erkeklerin soyunma odasından geliyordu . Yasemin bakmamız konusunda tereddüt etse de oraya yönelip kapıyı açtım. Ferit’in ekürüsi Selim’i bir kızı köşeye sıkıştırmış halde gördük. Kız altında debeleniyor ama o hiç aldırmadan kızı öpmeye çalıyordu. Kız bir kez daha çığlık atacağı zaman kan beynime hücum etti ve Selimi tutup kızdan uzaklaştırdım. Öfke beni ele geçirdiğinde kendimi kaybediyorum. Her zaman değil ama söz konusu suçsuz birinin hayatı ise sessiz kalamıyor haksızlığa gelemiyorum. O anlarda kendimi kaybediyor ve sadece karşımdakini dövmeye odaklanıyordum. Defalarca hocalarım ile bu durumu görüştüm ama pek başarılı olabildiğim söylenemez. Ama biraz dizginlemiştim kendimi en azından daha az zarar veriyordum karşımdakine. Selime ardı ardına bir kaç yumruk atıp sersemlettim sonra da 4 derecelik bir vuruş ile bayılmasını sağladım. Çok dikkatli olman gerekir bu vuruşların bir üstü ölüm ile sonuçlanabilir. Tekvando önemli bir sanattır bütün dövüş sanatları da öyledir tabi ama tekvando da bütün ruhunu tekniklere katman gerekir. Anlamının iyilik ve doğruluğa giden yol olması da buradan gelir. O doğruluktan şaşmaz ve masumları ezmek için kullanmazsan elindeki gücü senden iyisi yoktur. Ama olurda hataya düşer ve ölüm için kullanırsan bu teknikleri tekrar doğru yola geçemez arafta sallanır kalırsın bir avare gibi. Yolun ve yuvan ona çıkmalı sakin ve disiplinli bir hayatın olmalıdır bu sanatta. Ben sanırım bu sanata layık biri değilim ama sonuçta kendimi ve masumları korumak için kullanıyordum bu sanatı. Usta Hong bu olanları görse beni tefe koyar ama ne yapalım küçük kaçamaklar 😂 Yasemin kızı kolundan tutup dışarı çıkarıyordu. Kızın üstü başı yırtılmış saçları dağılmış haldeydi. Şerefsiz kıza saldırmaya çalışmıştı zamanında yetişmesek neler olurdu kim bilir. Arkalarından bende çıktım yere attığım kramponları tekrar aldım elime sıkı sıkı tutuyordum sanki o selim itini boğazlıyordum. Öfke bir kıvılcım gibi içimde büyüyordu. Kendime gelebilmek için içimden 10 a kadar sayıp nefes egzersizlerine başladım. Yasemin ne yaptığımı anladığı için sesini çıkarmayıp benim sakinleşmemi bekledi. Biraz daha beynime oksijen dolunca kızların spor salonuna döndüm içerden yedek kıyafetlerimi aldım ve kızlarla boş sınıflardan birine girdik. Adının Selin olduğunu öğrendigimiz kız benim vermiş olduğum kıyafetleri üzerine giydi. Biraz sakinleştiren sonra birlikte okuldan dışarı çıktık. Selin baya yorgun görünüyordu bu halde yurda gitmek istemedi. Birlikte fakültenin karşısındaki kafede kahve içtik. O da psikoloji okuyormuş son sınıfmış, kızıl saçları ve yeşil gözleri ile çok güzeldi. Yüzü gibi kalbi de çok güzel bir kızdı. Birlikte kahve içip biraz muhabbet ettik sonra Selini yurda bıraktık. Yasemin ile birlikte eve geldiğimizde kızlar tabu oynuyordu. Çoğunlukla tartışıyorlardı küçük bir çocuk gibiydiler. Biraz onları izledikten sonra kendimi odama attım. Bu sıralar proje ödevimi aksatmıştım biraz onun üzerine çalıştım. Yatağa uzandığım da ancak telefonu elime alabilmiştim. Poyrazdan gelen 4 cevapsız arama ve iki mesaj vardı, mesajları açmak konusunda tereddüte düşsem de sonunda dayanamayıp açtım. * Bay P : Merhaba Dila nasıl olduğunu merak ettim. Umarım iyisindir.
* Bay P : Dila Selimi mı dövdün sen , O it seni üzecek bir şey mi yaptı?
- Dila'm : İyiyim bir sorun yok.
- Dila'm: Sen bunu nereden duydun , önemsiz bir şeydi.
* Bay P: İyi olmana sevindim.
*Bay P: Emre bu gün revirde görevliydi , akşam üzeri gelmiş o it yüzü dağılmış haldeymiş .
- Dila'm : Bir sorun yok biraz hadsizlik yaptı kendine getirdim.
*Bay P : İyi yapmışsın .
- Dila'm : Sen nasılsın ?
*Bay P: İyiyim.
- Dila'm : Günün nasıl geçti?
* Bay P: Aynıydı tüm günüm hastane de geçti.
* Bay P : Bu gün hastaneye gitmedin sanırım seni göremedim.
- Dila'm: Yok gitmedim spor salonundaydım.
* Bay P: Ya iyi yapmışsın.
- Dila'm: İyi geceler Poyraz
* Bay P : İyi geceler Dila. Muhabbetimizin devamı nereye gidecek bilmediğimim için burada bitirmek istedim. Belki de ne yaparsam yapayım günün sonunda yine bütün yolların ona çıkıyor olması şaşırtıyordu beni. İsmiyle hitap etmek bile kalbimi acıtıyordu Bay P. demek daha iyiydi sanki belki de yalnızca kendimi kandırıyordum. Kalbimden daha yakındı bedeni , nefesi her an yanımdaydı. Kalp atışlarım o varken kendini belli ediyordu. Sanki benim için atmaz olmuştu ona aitti. Sevdiğim bir yazar şey diyordu “ Kalp zaten atıyor marifet ritmi değiştirebilendedir.” (Can Yücel) Ben de kalbimin atışını hissettireni bulmuştum. Ama bu durum böyle devam edebilecek miydi onu bilemiyordum. Beni korkutan şeyde bu değil miydi. Birine bütün benliğinle ait olma . Yine kendimle bir savaş verdiğimi fark ettim. Onu gördüğüm ilk andan beri bu savaş içimdeydi. Sadece inanmak zor geliyordu sevilmemiş kalbime. “ O kadarını da yapmaz dediğim herkes , o kadarını da yaptığı için hep üzülen oldum. Şimdi güvenmek istiyordum. Güven olmadan ne bir bağ kurulabilir ne de sevgi olabilir. “ O yüzden karar vermiştim Poyraza bütün geçmişi anlatacaktım. Gerçekleri öğrendikten sonra da yanımda olabilirse onunla bir yola çıkabilirdim. Bedenim ve ruhum çok yorgundu kendimi uykunun kollarına bırakmaya karar verdim. ************************************************************************
|
0% |