Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Tokadın İzi

@dileknars1

Dila Akman ;
O günden sonra tam tamına 12 gün geçmişti ve ben köşe bucak Poyrazdan kaçıyordum.

Okul ,spor salonu ve ev arasında mekik dokuyordum. Spor antremanları ile pestilim çıkıyordu.

Yine bir antrenman çıkışı eve girdiğimde Poyrazı salonda otururken buldum. Selin elinde çay bardağı ile içeri girdi.

-Ay Dila hoşgeldin. Poyrazda seni nasıl oldun diye merak etmiş o yüzden gelmiş dedi.

- Tamam canım dedim seline. Poyraza iyi olduğumu ama antrenmandan geldiğim için dinlenmek istediğimi söyleyip yüzüne bakmadan odama gittim.

Poyraz bu yaptığıma kırılmış olmalı ki birazdan kapı çarpma sesi duydum.

Ona böyle yaptığım için kendime içten içe kızsam da böyle davranmak zorundaydım.

Duşa girdikten sonra kendimi yatağıma attım. Telefonu elime aldığım da eski mesajlara baktım.

Bu 12 gün içinde Poyraz bir sürü mesaj atmıştı ve ben hepsine soğuk ve kısa cevaplar vermiştim. Belki de kaçmamalı ve onunla konuşmalıydım. Ama bunu yapacak güç şu an için bende yoktu .

Kendimi uykunun kollarına zor da olsa teslim ettim. Gözlerimi her kapattığım da onun gözleri geliyordu. Kokusu burnum da sesi kulaklarımdaydı. Beynim hayır dese de bütün bedenim onu istiyordu.

Poyraz;

" Sevmenin günahı olur muydu hiç, olmuştu sevdiği için istenmiyordu. Belki de onun kaderiydi bu hayatı boyunca sevilmemek.."

Genç adam bir kez daha lanet etti hayatına .

Uzaktan da olsa onu sevmek yetiyordu şimdi ise yüzüne dahi muhtaç kalmıştı.

Önündeki boks torbasına bir yumruk daha atması ile torba büyük bir gürültü ile yeri boyladı içindeki kum tanecikleri de bütün odaya yayıldı.

Tıpkı onun kalbindeki kırık parçalar gibiydi kum tanecikleri.

Kalbi acıyordu genç adamın gözlerinden hazırda bekleyen yaşlar bir kez daha döküldü. 12 gece koskoca 12 gece. 288 saattir onu göremiyordu.

En son o hastane odasında görmüştü sevdiğini. Bütün gece hiç gözünü kırpmadan onu seyretmişti. Sabaha karşı uykuya daldığında yok olmuştu.

Gözlerini açar açmaz onu aradı her yerde. Ancak yoktu gitmişti.

Defalarca onu aradı mesaj attı. Spor salonunda onu bekledi antrenman yapsın ve konuşalım diye ama her seferin de Dila ona görünmeden kaçmayı başarmıştı.

İstemiyordu işte zorlamaya gerek yoktu. Ama en azından arkadaş kalmak arada da olsa onu görmek istiyordu.

Gözleri duvardaki ilmek ilmek nakşettiği sevdiği ile göz göze geldi ve göz yaşları arasında bir kez daha Allah'a yalvardı.

Ne olur o kaderim değilse aklımdan ve kalbimden çıkar dedi. Çok acı çekiyordu genç adam yıllardır içine ilmek ilmek işlenen bu sevda onu öldürüyordu.

Ya aşkından divane olacak ya da ölecekti. Şu an için ikinci seçenek daha yakın duruyordu.

Yaşamından vazgeçtiği bir anda görmüştü Dilayı. Onun sayesinde hayata tutunmuştu.

Kalbindeki buz tabakası yerle bir olmuş çiçekler açmıştı onu görünce . Bir ülke kurmuştu Poyraz , yalnızca ona ait olan.

Gönül tahtına kurulmuş olan Kraliçesi vardı kendisi avare bir köleydi bu ülkede .

Belki de yaşamak için bir sebep ararken Kader onu karşısına çıkarmıştı. Yine aynı kader çarkı onu alıp başka bir diyara savuruyordu. Poyrazı bir enkaza çevirerek yapıyordu bunu.

Onun için kurduğu ülke yerle bir olmuş, çiçekler solmuş kocaman bir balçık oluşmuştu. Yavaş yavaş acı çeke çeke poyrazı içine çekiyordu.

Soğuk ahşap parkeye tamamen uzandı genç adam. Sevdiğinin tapılası gözlerine bakarak uykunun kollarına bıraktı kendini.

Bir kez daha uyumak ve onsuz bir hayata uyanmamak istedi.

Kader yine çarkını çevirdi yarın yaşanacaklardan habersiz iki bedende kendini uykunun kollarına attı.
**************************
**************************
Yasemin;

Furkan beni sabah evden aldı birlikte kahvaltı yaptıktan sonra üniversiteye gitmek için yola çıktık.

Furkan derse gidecekti bende Dila ile vakit geçirmek istiyordum. Günlerdir rahibe terasa mı görmüyordum.

Üniversitenin gelince Furkan beni enstitüsü nün girişinde bıraktı. Arabadan çıkmadan sevdiğim adamı öpüp koşa koşa yukarı çıktım. Hafif bir yağmur yağıyordu.

Her zamanki gibi Dila kütüphane de olacağı için oraya yöneldim. Bütün enstitüsüyü gezmiştim ama Dila hiç bir yerde yoktu.

Dilanın olabileceği en son yer olan spor salonuna bakmaya karar verdim.

İçeri girdiğim de Dila selim ile kavga ediyordu. Bu geçen gün selini kurtardıgımız şerefsizdi. Selim Dila ya el kaldırmaya kalktıgın da hemen öne atıldım. Ben daha onlara ulaşmadan Dila Selim'i kolundan tutup ters çevirdi. Dizinin arkasına indirdiği darbe ile Selim'i sert bir biçimde yere fırlattı. Selim tok bir ses ile yere düştü.

Kendini toparlayıp ayağa kalkacağı zaman Dila ardı ardına yumruk atarak Selim'in kendisinden geçmesini sağladı.

Donmuş bir halde olanları izliyordum. Dila kendini kaybetmiş bir biçimde Selim'i dövüyordu. Biraz durgunluktan sonra kendime gelip Dilayı durdurdum.

Dila beni fark edince kendine geldi. Biraz daha durdurmasam Selim'i öldürecekti.

Onu sürükleyerek odadan çıkardım. Dilanın göz altları çökmüş ve çok kötü bir haldeydi. Ne olduğunu sormak istesem de yapamıyordum. Sakinleşmesini beklemek şu an için en iyi seçenekti.

Bir kaç saat boş boş kafede oturdular ne Yasemin konuştu ne de Dila.

Sağ taraftan Raman onların oturduğu masaya doğru geldi.

- Kızlarr sınavlarını başarı ile vermiş bir çıtır duruyor instamı ya da imzalı fotografımı isterseniz verebilirim.

Francesco hocanın moda defilesine iki çizimim kabul edildi. Yakın da çok ünlü olacağım bence bu fırsatı kaçırmayın derim.

Yasemin Ramanın bu tavrına güldü. Deliydi bu çocuk.

Dila da onun adına mutluydu en azından onun dışında birileri mutluydu.

Moda defilesi için Francesco hoca ile konuşan kendisi olduğu için bu haberi herkesten önce bilse de bilmiyormuş gibi davranıp Ramanı tebrik etti.

Raman kızların bir sorunu olduğunu anlamıştı o yüzden onları güldürecek türlü şaklabanlıklar yapsa da kızlar pek oralı değildi.

Özellikle Dila çok kötü görünüyordu.

Dila izin isteyip kalkacağı zaman kafenin ortasında ki büyük ekranda resimler çıkmaya başladı. Bunlar Selim'le seline ait olan resimlerdi.

Dila ile yaseminin selini kurtardığı güne aitti bu resimler. Herkes şok olmuş şekilde resimlere bakıyordu.

Kendine ilk gelen Dila oldu bunu Selim'in yaptığını biliyordu.

Sabah bu yüzden onun karşısına çıkmış ve selinle arama girme demişti şerefsiz. Resmen kızın adını kirletmek için iftira atıyordu. Bilerek bu samimi pozları çektirmişti. Sanki selin onunla olmaktan mutluymuş gibi duruyordu resimlerde, oysaki hepsi anlık çekilmişti. Devamında olanları orada bulunanlar bilmiyordu tabi.

Bu sefer selimi elinden kimse alamazdı.

Dila hızla yerinden kalkıp o itin yanına gitmeye karar verdi. Yasemin ve Ramanda peşinden geliyordu.

Raman ne olduğunu tam olarak anlamasa da onları yalnız bırakmak istemedi.

Selim tam bilişim odasından çıkmışken Dila koşarak Selim'in üstüne atladı ve evire çevire dövmeye başladı. Bütün fakülte dışarı dökülmüş kendi arasında fısıldaşıyordu.

Dilanın Selim'i neden dövdüğü merak konusuydu.

Selin de resimleri görmüş ve koşarak onlara geliyordu. Kendisi yüzünden dilanın başı yanmasın istiyordu.

Kendisine yapılan bu aşağılık komplo canını yaksa da kimse üzülmesin diye sustu. Hep susmak zorunda kaldığı gibi.

Dila bağıra bağıra bu itin bütün yaptıklarını herkese anlattı.

Herkes şok olmuştu. Dila bir şey söylüyorsa doğruydu elbet. Ancak onun bu kadar kendini kaybetmesi herkesi şoka uğratmıştı. Neden selin için bu kadar çırpınıyordu.

Yasemin dilayı durduramayacağını anlayınca hiç yapmak istemeyeceği bir şey yaparak Dilaya tokat attı.

Dila kendini yerde bulduğunda can dostum dediği insanın pişman ve üzgün yüzünü gördü.

Gerçek yapmışmıydı yani dostum kardeşim dediği insan onu sırtından vurmuştu. Canı yandı dilanın kalbi bir kez daha bölündü bin parçaya.

Herkes şok olmuş bir halde olanlara bakıyordu.

Yasemin neden ona vurmuştu yoksa Dila yalan mı söylüyordu. Fısıldaşmalar daha da arttı.

Genç adam olanları görünce canı yandı sanki o tokad kendine inmişti. Koşarak Dila nın yanına geldi. Onu tutarak oradan uzaklaştırdı.

Raman onlarla gelmek istese de Poyraz orada kalmasını ve yaseminle ilgilenmesini istedi.

Dila hiç bir şey diyemiyordu çünkü ondan geriye hiç bir şey kalmamıştı. Bir kukla gibiydi poyraz dünyanın öbür ucuna götürse gıkı çıkmazdı. Araba da büyük bir sessizlik hakimdi.

Dila beyni ve kalbi yorulmuş bir halde yola odaklandı.

Ne poyraz ne de dila nereye gittiklerini bilmiyordu. Tek bilinen şey tokadın derin sızısı ve görünenen ve görünmeyen izleriydi.

" Yol uzun değildi acı çok can yakıyordu"

"Acılarını ver bana hafifleteyim, sarayım izleri dahi kalmasın sevgilim. Sen yeterki kaçma benden. Ben seni bir ömür beklerim."

****************************************************

Loading...
0%