@dileknars1
|
Dila dersten çıktıktan sonra kendini çok yorgun ve halsiz hissediyordu sabah antrenmana gitmiş öğleden sonraki dersine de kıl payı yetişmişti. Dolu bir programa sahip olduğu için çoğu zaman bu durumdan yakınsa da boş duramayacağını bildiği için yakınmaları sadece sözde kalıyordu. Çünkü ona göre 'Hayallere giden yolda fedakarlık yapmak önemliydi' Enstitüden çıktıktan sonra yurda yönelecekken üniversitenin ortasında büyük bir kalabalık gördü. " Zaten hayatta böyle değil midir bir kere düşmeyi gör tekme atan ve tekme atıldığını izleyen çok olur , yardım etmek ise sadece karakterli insanların harcıdır." Herkes insan olamıyor maalesef.(Özellikle bu sözüm şiddet uygulayan ve göz yuman varlıklara hayvan demek istemiyorum çünkü bu hayvanlara bir hakarettir.) Değişik giyime sahip bu genci ilk defa görüyor olsa da ona yapılan bu davranışı doğru bulmadığı için ona vuran Ferit ve Borisi geriye doğru iterek durmalarını istedi. Konuşacak olsalar da ikisini de susturup yarı İngilizce yarı Türkçe konuşarak onu rahat bırakmalarını aksi takdirde olacaklardan kendinin sorumlu olmayacağını tehdit vari bir tavır ile söyledi. Dila ya göre ne olursa olsun biriyle dövüşecek bile olsan her şeyin eşit şartlarda olması gerekir. Bu genç onların biri ile bile dövüşebilecek halde değilken ikisi birden saldırıyordu. Bu kalleşlikten başka bir şey olamazdı. "Normalde ne Ferit ne de Boris avlarını parçalamadan bırakmak istemeseler de ikisi de Dila ya karşı gelmek istemediler. Çünkü daha önce ona sarkıntı olan Darek'i bütün okulun önünde evire çevire dövmüştü. Kısacık boyu olmasına rağmen hızlı manevralar ile rakibini alt etmeyi başarabiliyordu. Yani dezavantajını avantaja çevirerek kısa bir dönemde adını şampiyonlar listesine yazdırmıştı. Ancak henüz dünya şampiyonu olacak kadar güçlü değildi. Ama bu durum bile insanların ondan çekinmesine sebep oluyordu." Kalabalık Ferit ve Borisin gitmesi ile dağılmaya başlamıştı. Bir işe yaramadıkları için kuru kalabalıktan başka bir şey yaptıkları yoktu zaten. İyimisin diye salakça bir soru sormayarak onun koluna girdi. Kör değildi sonuçta o kadar dayaktan sonra kimse iyi olamazdı. Üniversitenin hastanesine girdiklerinde tetkikler ve pansumanlar yapıldığında saat 6 yı çoktan geçiyordu. Birlikte hastaneden çıktıklarında dila sonunda konuşmaya karar vererek. Evinin nerede olduğunu onu taksi ile bırakabileceğini söyledi. Raman kimseye güvenmese de nedense bu kıza güvenmek istedi. Zaten başka şansı da yoktu bu halde o kadar yolu yürüyemezdi. Nasıl olsa kaldığı yeri görünce onunla görüşmek istemeyecekti. Birlikte taksiye binip merkezin çıkışında dar izbe bir sokağa girdiler. Ev dışında her şeye benzeyen yıkık bir harabenin önünde durduklarında Dila konuşmak istese de Raman konuşmasına fırsat vermeden taksiden inip evine girdi. Dila da onu şu an zorlamamak için taksiyle tekrar yurda geldi. Raman Saruhan Hayatım boyunca hiç sevilmeyen biriydim ben, annem ve babam beni hiçbir zaman evladı olarak kabul etmemişti. Çünkü onların istediği gibi bir evlat değildim. Erkek arkadaşlarımla futbol oynamak yerine , kızlarla terzi gibi dikiş diker, kuaför gibi saç örer ve topuz yapardım. Ben ve kız arkadaşlarım bu oyunlardan çok mutluyduk ancak ailem bu durumdan hiç memnun değildi. Çünkü onlar için ben değil el alemin ne diyeceği önemliydi. İlk tokat 'ı 7 yaşındayken babam atmıştı. Tek suçum resim defterine kadın elbisesi çizmemdi. Sen kimsin ulan benim şerefimi iki paralık edeceksin demişti. Abilerin gibi olsana , kime çektin sen şerefsiz derdi. Oysa bende bir insandım benimde kendi isteklerim vardı. Hem herkes aynı olmak zorunda mıydı ben farklı olsam ne çıkardı. İlkokula başlayınca her şey daha kötüye gitmeye başladı çünkü önceden komşular oğluna sahip çık diye şikayet gelirdi , şimdi ise okuldaki hocalarım ve veliler şikayete geliyordu. Sözde diğer çocuklara kötü örnek oluyormuşum ama ben resim çizmek ve saç örmekten başka bir şey yapmıyordum ki. Kimse dinlemiyordu beni onlar şikayete geliyor babam dövüyordu. Bütün resim defterlerimi kalemlerimi hepsini gözümün önünde yakmıştı. " Hadi şimdi de çiz göreyim demişti." Okulda da resim çizmem yasaklanmıştı artık resim derslerine de giremiyordum. Okulda oyun oynamam yasaktı babam herkesi tembihlemişti. Ancak bu kısıtlamalar beni hiç yıldırmadı ne zaman fırsat bulsam çizmeye ve yine kız arkadaşlarım ile oynamaya devam ettim ta ki orta okula gelene kadar. Orta okulda babam beni ülkenin en ücrasındaki bir okula gönderdi erkek yurdunda kalmak zorunda kaldığımda benim için işler iyice çığırından çıktı. Bana bu zamana kadar babam ve abilerim dışında kimse şiddet uygulamamıştı ama burada önüne gelen herkes beni itip kakıyordu. Hiçbir suçum yokken beni defalarca dövdüler. Havuza atıldım , klozete kafam defalarca girdi çıktı. "Hani çocuklar çok masumdur derler ya aslında bu yanlış bir kavrammış. Çocuklar insanlardan daha acımasızmış bana bunu o yurtta kafama vura vura öğrettiler. En çokta benim gibilerin yani farklı insanların gölge gibi yaşamam gerektiğini gösterdiler." Lise de ise durum aynıydı , sesimin kız gibi çıktığını söyleyerek defalarca alay etiler benimle. Hiç arkadaşım yoktu benim ben ötekiydim onların gözünde bir hiçtim. En çokta bu hiçlik beni korkutuyordu ya ömrüm boyunca bir hiç olarak kalırsam ne yapacaktım ben. Birilerinin bir şeyi olmam gerekiyordu benim arkadaş, kardeş ya da evlat... Üniversite okumak gibi bir hayalim yoktu ancak kazanmıştım moda tasarımı okuyacaktım burada kimse kalemlerimi ve defterlerimi yırtamayacaktı. Çünkü aileme rest çekip gelmiştim bu üniversiteye. Belki demiştim belki burada bir şeyler farklı olur ama maalesef yine olmadı. Ben hayaller kurarken meğer kader benim için bambaşka hayaller kurmuş. Eski yurdum da benimle birlikte bu üniversiteye gelen kişiler benden önce beni tanıtmış herkese. Üniversiteye geldiğim ilk andan itibaren hakaretler ve şiddet başladı. Önceden kız arkadaşlar benimle konuşurdu burada iki tarafta aşağılık bir varlıkmışım gibi davranıyordu. Erkekleri anlıyordum ama kızlar neden benden bu kadar nefret ediyordu bilmiyordum. Tasarımlarım geçsin diye gece gündüz çabalarken hocalarım bile benden nefret ettiği için geçirmiyordu. 3.sınıfı 2. İnci defa tekrar ediyordum ama bu senede geçebilecek gibi durmuyordum. Bu gün dersten çıktıktan sonra okuldan hızla çıkmak istemiştim birilerine yakalanmamak tek hayalimdi ama yine yapamadım hiçbir şeyi başaramadığım gibi bunu da başaramadım. Benimle sürekli uğraşan Ferit ve Boris önümü kesti çantamı yere atıp çizimlerimi yırttılar sessizce olanları izliyordum tıpkı bana yapılanları izleyen kalabalık gibi. Hiç kimse engel olmuyorlardı , onlara sadece bakıyorlardı en çokta bu yakıyordu canımı kimsem yoktu benim. Koruyan en azından beni destekleyen birine ihtiyacım vardı ama yoktu işte. Küfürler savurarak yere yatırılmıştım bir kez daha tekmeler ve yumruklar üzerime inerken sadece ölmek istiyordum. Bu sefer diyordum durmayın durmayın da öleyim. Ciğerlerimin havasız kaldığını hissettiğim bir anda üzerimdeki ağırlıklar kalktı. Ne olduğunu anlamaya çalıştığım bir anda onu gördüm. Orta boylarda bir kız Feriti ve Borisi üzerimden almıştı. Yarım yamalak İngilizce ile onları benden uzaklaştırdı. Bu kız kimdi bilmiyorum ama ilk defa biri benim için bir şeyler yapmıştı. İzleyiciler için gösteri bitince herkes çil yavrusu gibi dağılmıştı bir ben bir de o kalmıştı. Kolumdan tutup beni kaldırdığında ilk defa bir sıcaklık hissetmiştim bu da neydi böyle anlam veremesem de onunla birlikte hastaneye girdik. Normalde hastaneden çok korkardım ancak bu kız yanımdayken hiç korkmuyordum. Tetkikler bitince beni evime götürmek istemişti ilk defa biri beni önemsiyordu bu durum beni şaşırtsa da kabul ettim. Çünkü ona güvenmiştim kötü biri olsaydı bana iyilik yapmazdı. Nasıl olsa evimi görünce benimle görüşmeyi keserdi. Taksiye bindiğimizde evimi tarif ettim taksici çok şaşırmıştı çünkü orası şehrin dışında harabelerden ibaret eski bir şehir kalıntısıydı. Benim başka yerim yoktu ki , 7 ay önce öğrenci evindeki oda arkadaşlarım tarafından odadan atılmıştım. Yurt müdürü beni sevmediği için başka bir oda vermedi, zaten benimle kalmak isteyen kimse de yoktu. Sokakta kaldığım birkaç gece sonunda kendimi burada buldum. Hem burası gibi harabe bir yere kimse gelmez rahatsız da etmezdi. Fareler arkadaşım kuşlar sırdaşım olmuştu. Okul bursum ile buraya birkaç bir şey almıştım derme çatma bu dört duvarı ev bellemiştim kendime. Hem suyumda vardı köşedeki camiye gider temizlenirdim cami imamı halime acımıştı hatta birkaç defa bana yemekte getirmişti. Üstüme örttüğüm yorganı bile o vermişti. Arada gider onu da yıkardım ama özellikle geceleri giderdim biri görürse imamın başı belaya girmesin diye. Şimdi o imam dışında ilk defa biri geliyordu evime bu çok gülünç geliyordu bana. Sokağı ve evi görünce benimle alay etmesin diye hemen indim taksiden. Arkama bile bakmadan girdim yuvama çünkü yüzüne bakarsam gözlerinde bana karşı acıma oluşmuştur diye çok korkuyordum. Kimse bana acımamalıydı bu durum benim seçimimdi. Eğer ailemin ve diğerlerinin istediği gibi olsaydım belki de beni kabul etmeleri daha kolay olurdu. Ama yapamamıştım işte sanki herkes istediği hayatı yaşıyor gibi davranmıştım. Oysaki kaçımız istediği hayatı yaşıyordu ki çoğumuz birileri tarafından kabul edilmek için olmadığımız bir kişiliğe bürünüyoruz. Yerde bulunan şilteye uzanıp dünden kalma elmamı yedim. Bu günlük yeterliydi zaten başka bir şeyim de yoktu yiyecek. Son zamanlarda fazla bir şey yiyemiyordum midem bulanıp duruyordu bu gün doktor bünyeniz çok zayıflamışsınız aç mı kaldınız dediğinde çok utansam da yok ders çalışmaktan yiyemedim dedim oysaki açtım. Bursum henüz yatmamıştı ve ben biraz erken bitirmiştim paramı. O kız yanımda diye öyle demiştim ne kadar yemek ısmarlamak istese de kabul etmedim ben evde yerim demiştim . Yiyordum işte daha ne olsun en azından elmam vardı ya o da olmasaydı. Sağ olsun cami imamı Türkiye den getirmişti. Daha 5 tane elmam vardı ama dikkatli yemeliydim bursum yatana kadar yetmeliydi. Dila ise bu sırada balkonda oturmuş bu gün olanları düşünüyordu. Bir yanı boş ver dese de vicdanı hiç susmuyordu. Bir şey yapmak istiyordu ama bu yapacağı şeyin sonuçlarını kestiremiyordu. Sabah ola hayır ola diyerek odasına gidip yatağına uzandı. Diğer taraftan kader ağlarını örmeye başlamıştı ya iyi bir son ya da kötü bir son için bir kez daha çark döndü. Bakalım yeni gün hangi kapıları açacaktı bizlere bekleyip görelim... ************************************************************************ |
0% |