@dileknars1
|
ERDEM GÜRSOY Halamla babam hakkında konuşmamızdan iki gün geçmişti ama babamdan hâlâ ses seda yoktu. Halam da bir şey söylemedi ne yapacağımı bilmiyorum , bende sessizliğimi koruyorum. İnşallah bu sessizlik bir kıyametin öncüsü olmaz. Eğer öyleyse bu sefer annem yıkılır toplanamaz. Neler çekti zavallı annem tam her şey yoluna girdi derken yine o hayatımıza girmemeli. Asansörün durmasıyla kendime geldim , dersimin olduğu sınıfa doğru ilerleyecekken filizin bana seslenmesiyle ona döndüm. Asansörün yanındaki kütüphaneden çıkıp yanıma geldi ve sabah benden aldığı notları verdi. Vize Sınavlarından bahsederek sınıfa giriş yaptık. Ön sıralardan bir yere oturup dersin hocasını beklerken konuşmamıza devam ediyorduk. Arada da saate bakıyordum, saat 3 olmuştu ancak hoca ortalıkta yoktu. Nerdeyse bir saat geç kalmıştı hoca o hiç böyle bir şey yapmazdı ki dakik bir insandı. Normalde bu ders Aslı hocaya aitti ancak içeri geçen senelerden tanıdığımız anatomi hocası girince hepimiz şaşırdık. Kevser Hoca konuşmaya başlayınca hem üzüldük hem de mutlu olduk. Çünkü Aslı hoca trafik kazası geçirmiş iki hafta izinliymiş. Sonuçta ders boştu ve iki hafta işlenmeyecekti. Evet konular sarkacak ancak elimizde değil ki ,bize orta okuldan beri boş derse sevinmemiz öğretildi. Sakın kim öğretti diye sormayın bilmiyorum. Bu gün bu dersten başka dersimiz kalmadığı için eşyalarımızı toplayıp filiz ile aşağı indik, onun kulüp toplantısı olduğu için üniversitenin bahçesinde yanımdan ayrıldı. Bende üniversitenin iki sokak aşağısındaki AVM ye doğru yürümeye başladım. Belki birkaç kitap falan alırdım. Gerçi kütüphanem kitap dolu ancak fazla kitaptan bir şey olmaz değil mi? AVM ye girer girmez direk kitapçıya yöneldim. Burası cennet gibiydi, her yerde kitap kokusu vardı. Kendini içine çeken ve farklı dünyalara götüren huzur kokusu. Her kitap yeni bir dünyanın anahtarını sunar insana, tabi o dünyalara giriş yapmayı bilen insanlar için. Bazı insanlar onları sevmiyor ,belki de gerçeklere o kadar kaptırmışlardır ki kendilerini kitapların büyüsüne kapılmaktan korkuyorlardır. Oysa o büyü insanları hayatın karanlığından kurtarıp bir ışık gibi ruhlarına işleyebilecek güçtedir. Halama her zaman şükür ediyorum , beni kitapların büyüsüyle tanıştırdığı için. Küçücük bir çocukken bile bizi yanına oturtturur kitap okurdu. Okurken de kendinizi kitap karakterinin yerine koyarak okuyun ya da dinleyin derdi. Ayrıca hiçbir kitabı beğenmedim diyerek yarım bırakmayın. Çünkü en kötü şekilde yazılmış kitabın içinde bile çıkarabileceğiniz dersler vardır der. Yazar tuhaf ya da eksik anlatabilir siz eksik gördüğünüz yerleri tamamlayıp sevdiklerinize anlatın. Böylece kitabın içindeki sevgi büyüsü her kalbe ulaşır ve sizleri de ulaştırır. Kalbi kötülüklerle dolu bir kalp bile bir kitabın bir sayfasıyla can bulabilir. Çünkü o sayfada öyle dersler öyle sevgi fidanları vardır ki kişinin kalbi aydınlanabilir. Halamın bize verdiği o dersi hiç unutamadım, o zaman ne demek istediğini tam anlamasam da şimdi daha iyi anlıyorum. O bu cümlelerle bize kitapların gücünden bahsetmişti. Şimdi bende o güce biraz daha ulaştığımı düşünüyorum. Ancak şunu da iyi biliyorum ki ne kadar kitap okursam okuyayım o güce tamamen ulaşamam. Çünkü dünyada yazılmış ya da yazılacak olan her kitaba ulaşamam, özellikle kalplerde yazmayı dileyen ancak düşüncelerini cümleye dökemeyen milyonlarca yazar varken. Yaklaşık bir saatlik kitap seçimimden sonra elimde 10 tane kitap ile kasaya ilerledim. Okumak için can attığım kokularına doyamadığım kitapları 3 poşete koydurarak kitapçıdan çıktım. AVM' de bir kafeye oturup kahve söyledim ve yeni aldığım kitaplardan biri olan Jose Saramago'nun Körlük kitabına başladım. Başlarda sıkıcı gelse de sayfalar geçtikçe sevmeye başladım. Sanırım öyle kaptırmışım ki kendimi kitaba , ancak üçüncü kahvemi içerken saatin 7 ye gelmek üzere olduğunun farkına vardım. Hemen hesabı ödeyerek AVM' den kendimi dışarı attım. AVM'nin önündeki taksilerden birine bindim. Yaklaşık bir saat sonra eve varabilmiştim. Evin önünde indiğimde yolun da gitmeyen şeyler var gibiydi. Evin ışıkları yanmıyordu, halamın arabası da kapıda yoktu. Mert ile halamın kendi evleri vardı ama her zaman akşam yemeklerini bir arada yerdik. Bu gün neden gelmemişlerdi acaba? Zili defalarca çalmama rağmen açan olmadı, ben de aksi gibi sabah anahtarı almayı unutmuşum. Evde kimse olmadığını kanaat getirince Abimi aradım, üçüncü aramamda anca açabildi. Daha alo bile demeden ; -Erdem hemen hastaneye gel annem fenalaştı babamı görünce dedi. O an hiçbir şey diyemedim sanki donmuştum, hareket dahi edemiyordum. Onca yıldan sonra neden şimdi huzurumuzu bozuyordu. Babam annemi sevmiyordu ki, hiç sevmedi. Şimdi onun başkası ile evlenmesi neden bu kadar büyük sorun oluşturdu. O da yaren denilen o kadınla evlenmedi mi bir de ondan bir çocuk peydahlamadı mı? Annemin birini sevmesi ,yeniden aile olmak istemesi neden ona bu kadar batıyor? Yoldan çevirdiğim bir taksi ile eve en yakın hastaneye doğru gitmeye başladım. Bir yandan baba mı ve yaptıklarını düşünüyordum. Gerçi o baba kelimesini dahi hakketmiyordu. Bana göre bir baba çocuklarına ve eşine merhametli ve sevecen , sevdiklerine zarar vermeye çalışana güçlü ve sert olmalıydı ama benim babam tam tersiydi. Ailesi dışında herkese merhametli bize karşıda merhametsiz. Ben bu güne kadar babamın bize güldüğünü görmedim ama o çevresindeki diğer kadınlara ve insanlara gülerdi. Çok da güzel gülüyordu, yalandan dahi olsa bize de bir gün gülümsemesini isterdim. Onun iyi sözlerine diğer insanlar şahit olurken bizim payımıza küfürler ve hakaretler düşerdi. Hiç unutmuyorum annemi cahil diye çağırışını. Abime de bana da cahilin çocukları derdi, sanki onun da çocuğu değildik. Hala arada sırada çınlar sesi kulaklarımda. Orta okuldan sonra annemin liseye gitmesine izin vermemişler ki onun ne suçu vardı. Şimdi ne kadar şaşırmıştır. Cahil diyerek küçük düşürdüğü o kadın başarılı bir avukat oldu. Yoldan geçerken bize kötü laflar sayan birini umursamayız ancak o kötü lafları sayan bizlerin en yakınını ise canımız yanar. Sanki bizi dövse de o sözü söylemeseydi deriz. Bazen de sevdiğimiz insanların yanında olmamıza rağmen onlar bizi görmezden gelir. Ve bir süre sonra görmezden gelinen o beden gerçekten yok olur. Acaba babamda biraz da olsa bizim yokluğumuzu hissetmiş midir. Ama öyle olsaydı geri dönerdi, bunca yıl beklemezdi. Taksi hastanenin önünde durunca taksici ablaya parasını verip hastaneye hızla giriş yaptım. Danışmadaki kızdan annemin odasını öğrendikten sonra asansörü bile beklemeden merdivenlere koştum. Dördüncü katın koridoruna dönünce ilk onu gördüm. Ne kadar da yaşlanmıştı şimdilerde 44 yaşında olması gerekirken daha yaşlı görünüyordu. Ne olmuştu da çökmüştü böyle içimin ona karşı yumuşadığını görünce hemen gözlerimi ondan çekip halamgilin yanına geldim. -Ne oldu anneme, durumu nasıl, doktor bir şey dedi mi dedim. -Kalbini tuttu birden yığıldı ne oldu anlamadık nefes dahi alamıyordu erdem dedi babaannem ağlayarak. -Doktor daha çıkmadı odadan dedi abim, babaannemin daha fazla konuşamayacağına kanaat getirdiği için. Halam çok sessizdi gözlerinden yaşlar akmasına rağmen yumruğunu sıkarak babaannemin önünde diz çökmüş şekilde oturuyordu. Emir ayakta ve babama gözlerini dikmiş dövecekmiş gibi bakıyordu. Bende Abime katıldım ve duvara yaslanarak ona bakmaya başladım. Çünkü biz hep böyleydik ikiz gibi birimiz ne yaparsa onu yapardık. Birbirimizin en büyük destekçisi ve dostuyduk. Doktorun içerden çıkmasıyla hepimiz kapıya yöneldik. Doktor Hakan bey bizi tanıdığı için ; merak etmeyin hanımefendi gayet iyi küçük bir panik atak krizi geçirmiş. Her şey normal görünüyor psikoloğu menekşe hanımı da aradım o da birazdan burada olur. O da bir baksın eğer başka bir sıkıntı olmazsa birkaç saate taburcu ederiz dedi. Babaannem dayanamayıp hakan beye sarıldı ve teşekkür etti. O da aynı şekilde sarılıp Gülsüm ana sen bu günler için yetiştirmedin mi bizi, bu benim vazifem dedi. Hakan bey babaannemin ve dedemin yıllar önce kurdukları vakıftan burs alan öğrencilerinden biriydi. Hakan bey önümüzden beyaz önlüğüyle birlikte geçti , bir gün bende onun gibi başarılı bir doktor olucam ve insanlara onun gibi hizmet edicem diye düşünürken yine babamla göz göze geldim. Köşede doktorun dediklerini dinlemiş şimdi de beni seyrediyordu. Yüzünde daha önce hiç görmediğim tuhaf bir hal vardı. Bir an gülümsüyormuş gibi geldiyse de herhalde yanlış gördüm diye düşünerek bakışlarımı ondan çektim ve abimin yanına geri döndüm. Birkaç dakika sonra annemin yıllardır psikologluğunu yapan menekşe hanımı gördüm. Babam gittikten sonra annemde üzüldüğünde ya da strese girdiğinde panik atak krizleri baş göstermeye başladı. Bu yüzden menekşe hanıma gidip geliyordu. Yaklaşık 8 yıldır yani serkan abi ile tanıştıktan sonra , hiçbir atak geçirmemişken bu gün o geldi diye geçirdi. Artık ona baba yerine o diyeceğim çünkü böyle söyleyince daha az canım yanıyor. Menekşe hanım içerideyken koridorun başında serkan abi göründü, koşarak yanımıza geldi ve annemin nasıl olduğunu sordu . O , serkan abiyi tanımış olmalı ki yüzü düştü , onu hiç takmayarak annemin daha iyi olduğunu şimdi psikologla görüştüğünü söyledim. Onun nasıl haberi olduğunu sorduğumda abim elini kaldırdı. Demek ki babama , serkan abinin bizim yanımızda olduğunu ve artık aile olduğumuzu göstermek istemişti. Hiç sesimi çıkarmadım ve onların sessizlik yeminine ortak oldum. Menekşe hanım yarım saatin sonunda içeriden çıktı. Annemin iyi olduğunu , girip onu göre bileceğimizi söyledi. Hepimiz odaya girmeye hazırlanırken, O da yerinde hareketlenmiş odaya doğru geliyordu. Halam bunu fark ettiği için ona izin vermedi ve kolundan sürükleyerek annemin odasından uzaklaştırdı. Babaannem bizim onlara baktığımızı görünce hadi içeri girelim kızımı merak ediyorum dedi. Hepimiz odanın dışında olacaklardan habersiz içeri girip kapıyı kapattık. Bir yanım halamın yanında olmak isterken buna bir türlü cesaret edemedim. Sanırım abimde benimle aynı durumdaydı sürekli kapıya bakıyordu. Annem sanki yemin etmiş gibi hiç ondan söz etmiyordu. Bizde söz etmezsek gerçek olmazmış gibi geldiği için, ona ayak uyduruyorduk. Serkan abi de sanki bizi anlamış gibi oyunumuza ortak oldu ve düğün mekanını ne kadar beğeneceğimizden bahsediyordu. Eksiklerin çoğu tamamlanmıştı zaten yakında kocaman bir aile olacaktık inşallah. Bir saat sonra halam ancak odaya gelebildi. Herkes ne olduğunu sormak istiyordu ancak kimseden ses çıkmıyordu. Halamda hiç lafını açmadı, hazırlanıp hastaneden çıkmamız gece 2 yi buldu. Serkan abinin arabasında annem, abim ve ben vardık. Halamda babaannem ile geliyordu. Sessiz geçen araba yolculuğundan sonra halamın evine geldik. Çünkü babamın bizim kapının önünde bekleyeceğinden emindik. Onu bir daha kimse görmemek istiyordu. Bu yüzden bir süre burada kalmak en iyisi. Hem o bu evi asla bulamaz, bulsa bile girmeye cesaret edebileceğini sanmıyorum. Çünkü halam güvenlikli bir sitede oturuyor mert amcamla birlikte. Gerçi Mert'e amca demiyoruz çünkü o bizim abimiz gibi. O da ismiyle hitap etmemize hiç kızmaz. Araba evin önünde durunca halam serkan abiyi de eve davet etti , gecenin bir yarısı evine dönmesin diye. Halam eve girince, saat geç olduğu için direk odalarımızı gösterdi. Babaannem annemle, halam kendi odasında ,ben abimle, serkan abi de mert'in odasında kalacaktı. Mert evde değildi şehir dışına konferansa gitmiş. Herkes odasına çekilmişti ancak kimsenin uyuyamadığını biliyordum. Çünkü herkesin aklında babam vardı. Abimde bir sağa bir sola dönüyordu herhalde o da olanları düşünüyordu. -Abi uyuyamıyor musun? -Evet , sen de mi uyuyamıyorsun? -Yok abi ben uykumda konuşmayı seviyorum. -Aptal uyu hadi. -Abi... - Yine ne var . -Sence o neden geldi? -Bilmiyorum erdem, bende onu merak ediyorum. -Aslında.. -Ne? -Şey ,birkaç gün önce beni aramıştı. - Kim o mu? -Bana neden söylemedin dedi ve yatak başlığına sırtını dayayarak oturdu. -Halama söylemiştim, kimseye söyleme ben halledicem dedi o yüzden size bir şey demedim. -Hım... o ne dedi peki aradığında. -Serkan abi ile annemin evliliğini sordu, bende evet evleniyorlar dedim. Buraya geleceğinden bahsetti bende gelme dedim ama işte gelmiş. Acaba annemi kıskandığı... -Boş ver bunları hadi uyu, hem halam konuştu onunla, bir daha geleceğini sanmam. Zaten bir daha gelecek olursa karşısında beni bulur. Annemi bir kez daha üzmesine asla izin vermem. Hem Serkan abi de burada artık annemi kimse üzemez. - Evet serkan abi çok iyi biri. Umarım hep birlikte çok mutlu oluruz. -İnşallah olucaz, hadi artık uyu ama nerdeyse sabah olacak sen hala çene çalıyorsun. - Tamam ya uyuyorum. Abi... - Yine ne var ? -Seni seviyorum, iyi ki varsın. -Ulan yemin ederim biraz daha çene çalarsan seni şu yastıkla boğacağım, uyu artık. -Ya ama... - Bende seni seviyorum , sessiz duruyorken daha çok seviyorum canım kardeşim. -Haha - Gülme uyu çabuk, eşek herif seni. Abimi daha fazla delirtmemek için gözlerimi kapattım. Abimi çıldırtmak beni çok mutlu ediyor. Çünkü her kızdığında, bağırıp çağırsa da gözlerinde ve sesinin tonunda bir tür sevgi hissediyorum. Bu sevgiyi, sevildiğini hisseden her insan ,sevdiklerinin gözlerinde ve ses tonunda hissediyordur bundan adım gibi eminim. Sizlerde hissediyorsunuz değil mi? Sevildiğini hissetmek kadar güzel bir şey var mı bu dünya da. Hele de yıllarca yok sayılan bir insansanız. Rüya alemine girmeden önce hissettiğim son şey abimin sarılışıydı. ***************************************************************************
|
0% |