Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Masal 6.Bölüm

@dileknars1

SELİN GÜRSOY

Tam bir hafta olmuştu ömer geleli, ne kadar umurum da değilmiş gibi davransam da , hiç aklımdan çıkmıyordu onu kapının önünde görüşüm. Ne kadar da çökmüş görünüyordu, ne yaşamıştı da bu hale gelmişti bir türlü anlamıyordum.

Yüzündeki kırışıklıklardan öpüp bütün acılarını almak istesem de buna cesaret edemedim. Hayır ona karşı bir şey hissettiğimden değildi içimde bir yerlerde sızlayan bir şeyler vardı. Sanırım kabuk bağladı dediğim yaralarım geri gün yüzüne çıkıyordu. Beni kimse ayıplayamaz değil mi , o benim ilk aşkımdı sevdiğimdi ama o bunu hiç anlayamadı.

Dedem onunla evlenmem gerektiğini söylediğinde daha 14 yaşımdaydım. Kimseye karşı gelmemiştim, o zaman ne deniliyorsa yapıyordum. Belki de ömere yıllardır aşık olduğum içindi bu karşı gelmeyişlerim.

Onu ilk gördüğümde 8 yaşındaydım, o ise yağız bir delikanlı idi. Herhalde 15 yaşındaydı ama o zaman dahi dalyan gibi boyu vardı, etrafındaki diğer çocuklardan hemen ayrılırdı. Yeşile çalan gözleriyle de mahallenin genç kızlarını büyülerdi.

Her gün , onun ve arkadaşlarının bizim mahalleden çarşıya inişini izlerdim. Oynadıkları maçlara en ön sıralarda oturur ve izlerdim. Biri görecek bir şey diyecek diye de hiç düşünmezdim. Çünkü kimse bana bir şey diyemezdi ben Haşmet ağanın torunuydum. Nüfuslu bir aile idik, o zamanlar sevilir sayılırdı dedem.

Ben 14 o ise 21 yaşındaydı , sadece 8 yıl aynı evde yaşadıktan sonra ona iki evlat vermeme rağmen beni terk etti. Belki de onu sevdiğimi hiç söylemediğim için gitmiştir, ya da ona layık olamadığım için. Yıllarca hep düşündüm ben nerde yanlış yaptım diye.

Aslında şimdilerde anlıyorum neyi yanlış yaptığımı ben ona bir eş olamadım ona kölelik yaptığım için beni terk etti. Ona olan hayranlığımı göstermek ,her dediğine boyun eğmek benim pasifleşmeme onunda beni ayakları altına almasına sebep oldu.

Gerçi adama da suç yoktu ki ben ne giyinip kuşanmayı bilebildim, ne de sürüp sürüştürmeyi. Ben bile kendimi kadın gibi hissetmiyordum o zamanlar. Yaşım büyüse de aklım ve ruhum bizim oralarda ki çayırlarda koşan küçük kızdaydı. Ta ki o beni terk edip bir başıma bırakana kadar

O zaman bir tokat gibi çarptı gerçekler yüzüme. Babaannem olmasaydı gelemezdim herhalde bir daha kendime . Onun sayesinde tekrardan hayata döndüm. Masalın yardımları ile de şu an ki karakterime kavuştum.

Benim bir türlü göremediğim, özgürlüğün anahtarına kavuşmamı sağladı. Bir kadının özgürleşe bilmesi için okuması ilk şarttır der her zaman. Öylede oldu okuduktan sonra işe başlayınca ilk olarak ekonomik olarak kimseye bağlılığım kalmadı. İkinci olarak ta psikolojik olarak bir özgürlük yaşadım, çünkü artık kendi paramı kazanıyordum ve hiçbir şeyi kendime sorun etmiyordum.

Masal benim idolüm olmuştur. Bu eve ilk geldiğimde onu görünce kendimin kız olduğundan şüphe etmiştim. Çünkü küçücük bir çocukken bile güzelliği dillere destan idi. Ancak o bütün bunların farkında değildi. Belki de farkına varacak zamanı olmadı, çünkü o bizim yüzümüzden ne çocukluğunu ne de gençliğini yaşayabildi. Bu yaşına kadar hiç kimseyi kalbine de almadı.

Bir gün şu adam çok yakışıklıydı dediğini bile duymadım. Sanki kalbini erkeklere mühürlemiş gibi, keşke birini kalbine alabilse ne iyi olurdu.

Bir an kurduğum cümleyle gülme isteğim geldi. Bende kalbime ömeri almıştım hatta onu kalbimin baş köşesine oturtturdum, peki ne elde ettim? Soruyorum size şu ana kadar kalbinize aldığınız kaç erkek ya da kadın orada kalmaya devam etti. Ya da orada kalmayı hakkedebildi mi?

Böyle düşününce masal doğru olanı yapıyor gibi geldi.

Aşk zaten böyle bir şey değil midir ? Çok severiz ömrümüzü sadece ona adamak isteriz ancak sevdiklerimiz başkalarına ömürlerini adar ve bize düşende onları seyretmektir. Belki de bu benim hüsnü kuruntumdur bilemiyorum. Hala etrafımdaki olayları iyi değerlendiremiyorum galiba , ama söylesenize masallar dışında mutlu son ile biten gerçek hayatta hiçbir hikayeniz oldu mu ? Olduysa, onu canı gönülden tebrik etmek istiyorum çünkü benim hiç olmadı.

Peki masallar bile biraz riyakar değil midir , kadın ile adam evlenirler ve sonsuza kadar mutlu olurlar. Eee sonra ne olur , evlilikleri boyunca hiç kavga etmezler mi, ayrı düşmezler mi; yokluk çekmezler mi , neden her şey güllük gülüstanlıkmış gibi yazarlar masallara bilmem.

Sanırım ilişkilerimizde mutsuz olmamızın sebebi de bu durum, biz çocuklar masallarla büyüdüğü için hep beyaz atlı prensleri ve güzeller güzeli prensesleri arıyoruz. Ya da kendimizi prens ya da prenses gibi hissettiğimiz için, bizi gerçekten sevebilecekleri mutsuz ediyoruz. Sonunda kendimizde yalnız başımıza kalıyoruz.

Ah yine saçma sapan konulara daldım. Ya hu biz bu konuya nasıl geldik?

Sanırım psikoloğum menekşe hanımın dediği gibi geçmişe bir sünger çekip , geleceğe bakmalıyım. Terapilerimde de bu günümden hiç bahsetmem hep konumuz ömerdir. Şimdi diyeceksiniz ki bu yaptığın serkana haksızlık değil mi?

Evet belki de ona haksızlık yapıyorumdur. Belki de bu yaptığım riyakarlıktır bilemiyorum Ama ne yapabilirim ben ömeri unutamıyorum. Ha serkanla mutlu değilmisin diye sorsanız, mutluyum derim ancak eksik bir yanım var ve o hiç dolmuyor.

Serkan çok iyi bir adamdır, beni sevdiğini görebiliyorum ama ben sanırım onun beni sevdiği kadar sevmiyorum. Bir arkadaş, kardeş ya da baba gibi görüyorum. Belki de babasızlığımı onunla hafifletiyorumdur. Ben babamı doğumumdan birkaç gün önce kaybettim. Hep dedemden ve diğer insanlardan dinledim onun nasıl biri olduğunu. Çocukluğum onun resimlerine bakarak ve onun özlemiyle geçti. Evet dedem ve amcalarım babamın yokluğunu hissettirmemeye çalıştılar ama sizde bilirsiniz ki bir kız çocuğu için babası her şeyi demektir.

Baba bazen sığınılacak bir liman, bazen bir okyanus bazen de bir gökyüzüdür. Bir şey geldiğinde başımıza ilk olarak onlara koşarız, bir limana demir atar gibi onlara sığınırız. Bilmediğimiz konularda onların yanına gidince bir okyanus deryası ile karşılaşırız ve ne sorumuz olursa olsun cevabını buluruz. Son olarak bir gün olurda bir şeyleri başarmak için onlardan destek almamız gerekirse, ya da korkarsak yuvadan uçmaya gökyüzü gibi sararak bizleri onların semasında yükselmeye başlarız.

Kimi zaman benim gibi babasızdır çocuklar, tatmaz bu duyguları ama bunları tamamlamak için birileri olur yanlarında, ya da öyle çocuklar vardır ki kimseleri olmasa da o çocuklar tamamlar kendilerini. İşte o çocuklar benim bu hayatta en çok saygı duyduğum çocuklardır. Ben sanırım hiçbir zaman onlar kadar güçlü olamadım.

İstemsizce göz yaşlarım akarken daha fazla devam edemeyeceğimi anladığım için günlüğümü kapattım. Bunu bana psikoloğum menekşe hanım önermişti , içinin dolduğunu ve birine anlatmak istediğin ancak dillendiremediğin şeyleri bir günlüğe yaz ve arada sırada oku demişti. Bu günlük meselesi baya rahatlatıyor ancak bazen saçmaladığımı hissediyorum ve bırakmak istiyorum yazmayı. Bu da sanırım içimdeki duygulardan kaçmak istememden kaynaklanıyor.

Neyse bu kadar iç dökme yeter sanırım. Beynim yeterince meşgul oldu şimdi biraz şekerleme yapayımda dinlenmiş olayım. Çalışma masamdan kalkıp, yatağıma yöneldim. Doktordan aldığım izin devam ettiği için adliye ye de gidemiyorum. O yüzden ya yazı yazıyorum ya da uyuyorum. Çünkü diğerleri işe gidiyor ve ben evde yapa yalnızım. Keşke serkan istersen bende izin alayım birlikte vakit geçiririz dediğinde olur deseydim. Şimdi böyle kös kös oturmazdım evde. Acaba alışverişe falan mı gitsem , bir yanım kalk hazırlan dese de diğer yanım uyu diyordu. Ben ikinci sese kulak verip kendimi uykunun kollarına bıraktım.

MASAL GÜRSOY

İstanbul'u bir kelime ile anlat deseler herhalde o kelime trafik olurdu. Yine bir akşam üstü trafiğine takılmış kös kös oturuyordum. Trafiğin ilerleyip ilerlemediğinden bile emin değilim artık, ya sanki birer kağnıdayız ve dere tepe yolu aşmaya çalışıyoruz. Bir saattir buradayız ya ne oldu da ilerlemiyoruz anlamadım ki.

Telefona gelen yeni mesaj sesiyle yan koltuğa bıraktığım telefonu geri aldım. Yine o mesaj atmıştı, evet artık mesajlaşıyorum bana mesaj atan yabancı numarayla. Hatta ona gölge adını verdim çünkü beni bir gölge gibi takip ediyor.

Yaptığım ve hoşlandığım her şeyden haberi var ve bu durum hoşuma gitmeye başladı.

İki gün önce yaptığı şeyle de gözüme girmeyi başardı.

Evet onu tanımıyorum ama kötü biri olmadığını da kanıtladı bizi milyon dolarlık bir zarardan kurtararak. O gün bir ihaleye katılmak için efeyle yola çıkmıştık.

İhalenin yapılacağı yer baya kalabalıktı, bir çok şirket bu araziyi almak istiyordu . Hem büyük bir arazi olduğu için, hem de şehrin alt yapısına yakın olması inşaat firmalarının iştahını kabartıyordu.

Daha önce belirlediğimiz bütçe dosyamız ile bizim için ayrılan yere geçtik. Bu vereceğimiz bütçe ile diğer şirketlerin bize rakip olmayacağını düşünüyordum. İhalenin ilk zamanları da öyleydi ancak rakip şirketimiz olan Haktanlar holdingin patronu gelene kadar. Onlar kapıdan girdiği anda telefonuma yeni bir mesaj gelmişti. Yine yabancı numaradandı, zaten ondan başkada mesaj atan olmazdı bana.

Gönderen; 0535******* :

Bu adama dikkat et kır çiçeği.

Bu da ne demekti şGönderenimdi. Neden diye sordum. Aradan birkaç saniye geçmeden yeni bir mesaj geldi.

Gönderen; 0535******* :

Bu adam senin maksimum bütçeni bilen adam.

Masal: Sen bunu nereden biliyorsun?

Ayrıca nasıl bilebilir ki ,ben bu bütçeyi efe ile hazırladım odada bizden başka kimse yoktu .

Gönderen; 0535******* :

Kır çiçeği insanlara ne kadar çabuk güveniyorsun öyle.

Masal: Ne yani efe onların adamı mı ?

Ama yıllardır benim için çalışıyordu, nasıl kanıtın var mı?

Hem sana neden inanayım?

Gönderen; 0535******* :

Bana inanmıyorsan verecekleri teklife bak, tam tamına sizin maksimum bütçenizden olacak.

Yabancı numara haklıydı adam bizim maksimum bütçemizden ihaleyi açmıştı, resmen bizi saf dışı bırakmak istiyordu. Ama buna izin vermemek için bütçemi arttırdıkça arttırdım, onlarda şaşırmış olmalılar ki efeye işaret vermişlerdi, ah nasıl görmemiştim onun bu riyakarlığını.

Efe bana dönüp ne yapıyorsunuz efendim dedi. Hiçbir cevap vermedim çünkü o da onlardan dı resmen ayakta uyutmuştu beni. Ah aptal kafam nasıl inanmıştım ona. İlk bütçemin birkaç milyon üstünü söylesem de ihaleyi almayı başarmıştık. İhale bitince kendimi dışarı zor attım.

Efenin seslenmesine aldırmadan kendimi arabaya attım. Eğer orada kalsaydım efenin canına okurdum. Şimdilik düşünmem ve doğru bir karara varmak gerekiyordu. O yüzden arabayı her zaman gittiğim cennet tepesine sürdüm. Burası benim gizli mabedimdi, Canım sıkıldığında , içimdekileri haykırmak istediğimde buraya geliyordum.

Yaklaşık bir saatlik çığlık atma ve ağlama terapimden sonra kendimi şirkete attım. Çünkü birilerinden sormam gereken bir hesap vardı. Efe geldiğimi görür görmez peşimden odaya girdi.

Efe: Efendim iyimisiniz, ihalede de çok tuhaf davrandınız. Belirlediğimiz bütçeyi çok aştınız.

Masal: Çok iyiyim efe bir sorun yok merak etme, bütçe meselesine gelince düşündüm ki o arsa daha fazla eder. Hem arttırdığımız için aldık ihaleyi demi.

Efe: Evet efendim iyi bir anlaşma oldu.

Masal: Acar Haktanırın yüüznü gördün mü nasıl mors oldu ama.

Efe: Evet..

Masal: Yaşlı moruk benimle baş edebileceğini sanıyordu hahaa

Efe:....

Masal: Şirketleri çok kötü bir haldeymiş biliyor musun?

Borçları yüzünden şirkete haciz konulacakmış, sence alsak mı efe?

Efe: Düşene tekme atmak yakışmaz size efendim. Hem ne zararları var ki bize?

Masal: Ne zararları mı var, girdiğimiz bütün ihaleleri onlar alıyor efe.

Garip değil mi diğer şirketlerle girdiğimiz hiçbir ihaleyi kaybetmezken, onlarla girdiklerimizi hep kaybettik.

Efe: yok efendim( yutkunma sesi) size öyle gelmiştir.

Masal: Bence bizim şirkette bir köstebek var gibi geliyor efe.

Efe: Sanmam, kim size ihanet edebilir ki efendim?

Masal: Etmiş gibi durmuyor mu efe?

Efe: yok, tesadüftür bence.

Masal: Tesadüf falan değil efe, ama merak etme ben kim olduğunu buldum.

Efe: Kim efendim?

Masal: Sensin efe.

Efe: Efendim olur mu öyle şey bir yanlış anlaşılma var.

Masal: Kes artık oyun oynamayı efe!

Senin Acar Haktanırın oğlu olduğunu biliyorum. Buraya bana yakın olup şirket ihalelerinde babana kazandırmak için geldin.

Efe: Efen...

Masal: Kes! Yalanlarına karnım tok benim.

Her şeyi anladım da efe , bir insan nasıl yediği kaba pisler ya bunu bir açıklasana bana.

Sana güvendim, sırlarımı anlattım yıllarca . Sana bir arkadaş gibi davrandım , patronluk yaptım mı sana hiç?

Beni büyük hayal kırıklığına uğrattın.

Muhasebeden çıkışını ve tazminatını al defol git buradan. Yaptığın onca hizmetin karşılığı olarak şimdi gitmene izin veriyorum ancak bir daha karşıma çıkarsan bu sefer sana acımam. Polise teslim ederim dolandırıcılıktan.

Efe: Özür dilerim efendim. Ben sizi tanıyınca yapmak istemedim ama babam intihar etmekle tehdit edince mecbur kaldım. Lütfen bağışlayın beni.

Masal: Bana gelip her şeyi anlatsaydım size yardım ederdim efe . Ben bu zamana kadar hiçbir şirketin ekmeği ile oynamadım, rekabetin makbulü eşit olanıdır hep buna inandım. Sizin şirkete ortak olup eski haline dönmesi için yardım ederdim. Ama artık olmaz, beni böylesine inciten size yardım edemem. Şimdi çık dışarı!

Efe gözleri yaşlı bir şekilde odadan çıktığında kendimi çok kötü hissediyordum.

Neden insanlar dürüst olmak yerine yalanı seçiyor. Yalan elbet gün yüzüne çıkıyor da insanların maskeleri yüzlerine yapışıyor ve hiç çıkmıyor. Ne kadar ona yardım etmek istesem de aklım bir kere hataya düştün bir daha düşme diyordu.

Muhasebeyi arayıp efenin çıkışını vermelerini istedim. Halkla ilişkiler müdürümüze de yeni bir asistan bulmalarını söyledim. Kafamı koltuğa yaslamış düşünürken yine bir mesaj sesi ile irkildim.

Gönderen; 0535******* :

Dediğim çıktı dimi kır çiçeği?

Çok masumsun ve herkese inanıyorsun yapma bunu.

Etrafında seni kandıran başkaları da var, gözlerini dört aç !!!

Masal: Başka kim var, lütfen oynama ve dürüstçe söyle bana.

Gönderen; 0535******* :

Olmaz kır çiçeği bir anda hepsini söylersem taptığım o kalp dayanmaz bu kadar acıya.

Masal: Demek o kadar yakınlar ha?

Gönderen; 0535******* :

Evet ama lütfen üzülme gün ışığım, sen üzülünce gökyüzü kapanıyor. Güneş dünyaya küsüp ışığını esirgiyor.

Masal: Oldu o zaman sana iyi saçmalamalar, ben gidiyorum.

Gönderen; 0535******* :

Şimdilik git bakalım nasıl olsa bir gün bana da geleceksin ;)

İlk defa emoji atmasına mı şaşırayım yoksa yazdığına mı bilemedim ama o an için cevapta vermedim.

Şimdi ise trafiğin yoğunluğu ve İstanbul hakkında konuşuyorduk.

Gölge: Trafikte mahsur kaldığın için İstanbul'u sevmediğini söylüyorsun. Yoksa sen İstanbul aşığı bir kızsın.

Masal: Hiç te bile ben Trabzon'u seviyorum, en azından bu kadar trafik yok.

Gölge: ha ha.. yine trafiğe geldi konu, senin trafikle derdin ne kırçiçeği ;)

Masal: Şu an trafikte mahsur kaldığım için olabilir mi?

Benim değil onun benimle derdi var ;)

Gölge: Buradan bakınca tam tersi gibi duruyor ama gönlün kırılmasın senin dediğin gibi olsun.

Masal: O ne ya sanki çocuk avutuyor.

Oh çok şükür açılabildi trafik , ben hemen yoluma odaklanıyorum seninle sonra konuşuruz.

Gölge: Tamam kır çiçeği dikkatli sür.

Masal: Tamam.

Sonunda trafik akmaya başlamıştı, ah yemin ediyorum yürümeye kalksaydım şimdiye evdeydim. Arabanın içinde otura otura gına geldi. Yaklaşık bir saatlik yolun ardından ancak eve varabilmiştim.

Eve girer girmez direk odama yöneldim Çünkü evde benden başka kimse yoktu. Mert annesinde kalacaktı, babaannemlerde kendi evlerine gitmişlerdi Onlar buradayken ne kadar neşeliydi bu ev, en azından her köşe başında biriyle karşılaşıyordum. Şimdi koskoca evde yapayalnızdım.

Odama çıkınca direk duşuma girdim, dışarıdan getirdiğim pisliği ve kiri yıkayarak uzaklaştırdım üzerimden. Duştan çıkıp pijamalarımı giyindim. Saçlarımı kurutma makinasında kurutarak taramaya karar verdiğim için kurutma makinasını koyduğum banyo dolabına yöneldim. Ancak sadece yönelmekle kaldım çünkü banyo da ki yerleri kurulamadığım için kayıp yeri boyladım. Düşerken de dolabın sivri köşesine alnımı vurdum. Canımın acısı ile uzandığım yerden kalktığımda alnımın kanadığını fark ettim.

Ne kadar oturup hıçkıra hıçkıra ağlamak istesem de yapmadım. En iyisi alnıma pansuman yapıp yatağımda ağlamamdı. Zaten göz yaşlarıma en çok şahit olan yatağım ve yastığımdı. İnsanların yanında bunu yapamazdım çünkü olurda bir gün omzunda ağladığım o insanla kötü olursak benim zayıflıklarımı kimseye anlatmasın. Gerçi efenin yanında da birkaç defa ağlamıştım ama içimi tamamen dökmemiştim. İyi ki de dökmemişim yoksa şimdiye kadar herkes bütün korkularımı ve acılarımı öğrenirdi.

Daha fazla düşünmek istemediğim için alnıma pansuman yapıp, saçlarımı kurutmadan taradım. Sonrada yatağıma uzanıp göz yaşlarım eşliğinde uyumaya çalıştım. Gözlerim ağlamaktan yorgun düştüğünde, kendimi uykunun kollarında buldum.
************************************************************************

Loading...
0%