Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm

@dilos_mavi

Çalan alarmın iğrenç sesiyle uyanmak hiçte hoşuma gitmiyordu. Galiba alışamayacağım tek şey bu olabilir. Uykuya aşık bir kadın olmak da hayli zor.
Sallana sallana yataktan çıkıp yüzümü yıkadım. Sonra hemen makyaj masama geçip makyajımı da halledip giyindim. Aynadan bana göz kırpan yansımama baktım. Yine çok güzelim. Her kadının olduğu gibi. Yüzümü, kilomu her yerimi ayrı seviyordum ama en çok gözlerimi. Herkesin önce kendini sevmesi gerek bence.
Oyalanmayı bırakıp çıktım evden ilk günden geç kalmak tercihlerim arasında asla değildi.

Şirketten içeri girip ilk olarak Gül Hanım'ın yanına gittim.
Kapıyı tıklatıp, 'Müsait misiniz acaba?' Diye odaya girdim.

'Ah tabi ki hoşgeldiniz. Dilerseniz direk olarak neler yapacağınızın listesini verip anlatmaya başlayayım?'

Sadece tebessüm edip kafa salladım.

'Öncelikle dün de ifade ettiğim gibi Aslan Bey zor bi patrondur. Daha doğrusu mükemmeliyetçidir. Kendisiyle çalışan kişilerden de aynı performansı bekler. Ciddiyet ister, mesafeye saygıya çok önem verir. Siz sadece şirket içinde değil evde de ona eşlik ediceksiniz. Yani bunu özel asistanlık olarak düşünebilirsiniz. Evde kimseyi görmekten pek hoşlanmaz. Aşçı temizlikçi vs. onlar Aslan Bey evde yokken işlerini hallederler. Bu yüzden sabah gidip ona kahvaltı hazırlamanız gerekiyor. Sonrası birlikte şirkete ya da toplantısı varsa oraya geçiceksiniz. Zaten kahvaltı menüsü de size verdiğim listede yazıyor. Merak ettiğiniz ya da kafanıza takılan bir şey var mı acaba?'

Konuşmasının bitmesini o kadar büyük bi sabırlar bekledim ki. Ve bi o kadar da sinirlendim.

'Bakın Gül Hanım. Asistanlık dediğiniz için kabul ettim. Fakat siz benden her sabah evine gidip ona kahvaltı hazırlamamı falan istiyorsunuz. Ben bunu yapamam yapmam da. Anlayabiliyor musunuz?' Artık kendimi tutamayıp sinirle çıkışmıştım.

'Yeşim Hanım lütfen bir daha düşünün. Şirketimiz sizin gibi bir çalışanı asla kaybetmek istemez. Sizden tek ricam kısa bir süreliğine patronumuza asistanlık yapmanız başka bi istediğimiz yok. Emin olun bu sizin için çok daha faydalı olacaktır. Toplantılarda, iş anlaşmalarında birebir onlarla olucaksınız. Zaten sizinde isteğiniz kendinizi daha çok geliştirmek değil miydi?'

Aslında şimdi tam olarak benim dilimden konuşmaya başlamıştı. Açıkçası bu beni tatmin etmişti ama kahvaltı meselesi biraz canımı sıkmıştı.

'Peki kabul ediyorum. Umarım yeni sürprizler veya pürüzler ile karşılaşmam.' diye iğneleyici bir tonda konuştum.

'Umarım.' deyip ayaklandı.
Bende ayağa kalkıp onu takip ettim. Bir üst kata çıktık sadece iki oda vardı burda. İlk kapıyı açıp bana yol verdi. İçeri geçince etrafı inceledim. Dekorasyonu çok iyiydi ama hep koyu tonlar hakimdi odaya. Biraz daha dikkatli inceleyince iki masa vardı karşılıklı ama birbirinden uzak. Evet oda gayet büyüktü. Sorar gibi Gül Hanım'a dönünce hemen söze girdi.

'Burası Aslan Bey'in odası. Sizde onun asistanı olduğunuz süre zarfında onunla bu odada çalışacaksınız.'

Anladım dercesine kafamı sallayınca odadan çıkıp karşı odaya geçtik. Burası da toplantı odasıymış. Aşağıdaki çalışanlarla yapılan toplantılar için, bu kattaki de müşterilerle yapılan toplantılar içinmiş.

Tüm detayları öğrendikten sonra şirketten ayrılmıştım. Bugün sadece bilgilendirmek için çağırmış yarındandan itibaren bi mimar olarak işinde gayet başarılı olan; Mimar Aslan Başaran'ın asistanı olucaktım. Hiç kafama yatmıyordu bu iş ama içimden bi seste yapmam gerektiğini fısıldıyordu sanki.
Bunları bi kenara bırakıp artık babaanemin yanına gelmiştim.
Mezar taşını ellerimle iyice temizleyip sulamıştım.

'Babaanne biliyor musun sana ilk defa bişey itiraf edicem. Annem bizi bırakıp gittiğinde hiç ağlamamıştım ama sen beni bırakınca çok ağladım. Çok kızdım sana beni bu koca hayatta tek başıma bıraktığın için, çok öfkeliydim. Ama hepsi geçti. Geçmeyen tek şey sana olan özlemim. Bak yanındayım. Kendi ayakları üzerinde duran, güçlü, azimli, çalışkan bi kadın olarak karşındayım. Hep istediğin gibi. Mesleğini aşkla yap derdin. Seni dinledim babaanne. Mesleğine aşık bi kadın olarak geldim sana. Uzun zamandır gelemedim diye de kızma bana. Seni çok seviyorum ve çok özlüyorum. Sadece buraya gelip senin asla dönemeyecek olmanı hazmedemiyorum.' Akan gözyaşlarımı elimin tersiyle silip akan burnumu çektim. İyice sümüklü olmuştum. Babaanneme son kez gülümseyip veda ettim.

Evime geldiğim gibi duşa attım kendimi ağladığım için makyajım akmıştı ve tıpkı pandalara benzemiştim. Kendimi iyi hissetmediğim içinde dışarıdan yemek istemiştim. Hiç yapacak halim kalmamıştı. Yemeğimi yiyip kahve yaptım kendime. Şimdi elimde kahvem evimin en sevdiğim köşesindeydim. Dinlenme alanım, romanlarla dolu olan odam. Tekli koltuğuma oturup kahvemi yudumladım şimdi dinlenme zamanıydı. Gözlüğümü takıp bitmek üzere olan kitabı elime alıp okumaya başladım. Okumaya kendimi o kadar kaptırmıştım ki saatin kaç olduğundan bile bihaberdim. Elimdeki romanı yerine bırakıp kahve kupasını alıp mutfağa geçtim. Kupayı bulaşık makinesine atıp balkona çıktığım gibi paketten bi dal alıp ateşledim. Hissizce dumanı içime çekerken yeni yaptığım başlangıcı düşündüm. Umarım herşey yolunda gider ve bi sorun çıkmazdı. Ben kendi kendime düşüncelere dalmışken telefonum çalmaya başladı. Ekrana baktığımda Efe'nin aradığını gördüm. İstemeye istemeye cevapladım.

'Alo?' deyip konuşmasını bekledim.

'Yeşim, nasılsın?'

'İyiym Efe, seni sormalı sen nasılsın?'

'Bende iyiyim Yeşim. Sadece sensizliğe alışmak zor. Bazen diyorum keşke ayrılmasaydın işten. Gayet başarılıydın, ben başta olmak üzere tüm şirket üzüldü ayrılmana.' dedi. Sesi biraz garipti, galiba alkol almıştı.

'Böylesi benim için daha uygun Efe. Kendi kararımdı ve ben yeni işimden de hayatımdan da fazlasıyla memnunum. Şimdi müsaade edersen uyumam lazım. Sana iyi akşamlar hoşça kal.' deyip cevap vermesine müsaade etmeden direk suratına kapatmıştım.

İşten ayrılma sebebim tam olarak Efe'ydi. Fazlaca yılışık ve çok laubali bi kişiliğe sahipti. Bana karşı tutumu ve duyguları artık beni çileden çıkarmıştı. Saplantılı duygulara sahipti hemde hiçbir şekilde ona umut vermediğim, açık kapı bırakmadığım halde. Daha fazla bu konuyla beynimi meşgul etmeyip doğruca odama geçip yatağa girdim artık uyku vakti gelmşti.

 

Allah kahretsin ki uykuda kalmıştım işte, günümün kötü geçeceğinin habercisi. Nasıl hazırlandım, nasıl attım kendimi evden, nasıl geldim Aslan Bey'in evine hiç anlamadım bile. İlk günden geç kalıp patronun gözüne batmayı kim ister ki zaten.

Listeye göre kahvaltıyı hazırlayıp mutfakta patronu beklemeye başladım. Acaba evde miydi ki? Geciktiğim için evide gezmemiştim henüz. Kendimi direk mutfağa atmıştım. Mutfağı bulmakta hiç zor olmamıştı. Hemen girişte solda geniş bi mutfak beni karşılamıştı. Canım sigara çekmişti. Nerde içebilirim diye etrafa bakınırken hemen arkamda birinin boğazını temizlediğini işittim. Yavaş yavaş arkamı dönüp tüm heybetiyle karşımda duran Aslan Bey'i görmemle şirince gülümseyip,

'Günaydın Aslan Bey.' diye şakıyıverdim. Beklediğim patron figürü tam olarak bu değildi açıkçası. Çünkü karşımda ortalama 1.90, iri yarı, yüzü çok güzel biri duruyordu. Hele gözleri, yeşilin en güzel tonlarıydı. Baharı andırıyordu sanki. Beni bu sapkın düşüncelerimden ayıran Aslan Bey'in bana karşılık vermesi oldu. 'Günaydın.' dedi sadece kısa ve öz. Masaya bakıp tekrar gözleri beni buldu. İşte şimdi beni süzme sırası patronumdaydı. Rahatsızca kıpırdadım yerimde. En son gözleri gözlerime tırmanırken tekrar konuşmaya başladı.

'Ben kahvaltıyı yaparken sizde önce kendinizden bahsedip sonra günün özetini geçebilirsiniz.' dedi tane tane.

'Tabi ki efendim, buyrun.' deyip masayı işaret ettim. Oda hemen oturuvermişti zaten. Ben hala ayakta dikilirken gözleri tekrardan beni bulmuştu.

'Oturabilirsin.' deyip eliyle hemen sağındaki sandalyeyi işaret ediyordu. Bende hemen geçip oturdum. Nazikçe boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

'Ben Yeşim, Yeşim Ulutaş 25 yaşındayım.' dememle kafası hemen bana döndü.

'Haldun Ulutaş'la bir bağın var mı'? dedi.

'Neden?' diye cevap verdim hemen. Hala gözleri bendeyken arkasına yaslanıp elindeki peçeteyle ağzını silip sert bi bakış atarak,

'Soruma soruyla cevap verilmesinden hoşlanmam.' dedi uyarır bi tonda.

'Özür dilerim efendim. Haldun Ulutaş babam olur.' dememle sert bakışları şaşkın bi hale büründü.

' Eğer babansa neden onun şirketi yerine benim şirketim ve benim asistanım?' diye sordu. Ah ecel teri döküyordum şuan.

'Haklısınız, babam yerine sizinle çalışmam size göre şaşırtıcı ve hatta yanlış olabilir ama biliğiniz üzere babam tasarımcı ve ayakkabı üretimiyle uğraşıyor. Fakat ben mimarım..' diye devam edecekken lafımı böldü.

'Mimarsın ama asistanlık mı yapıyorsun?' dedi.

'Maalesef şuan asistanlık yapıyorum ama ben zaten mimarlık için başvurmuştum. Gül Hanım sizi bilgilendirmedi heralde. Sizin asistanınız olmadığı için geçiçi bi süreliğine size ben eşlik edeceğim, en azından sizin için yeni bi asistan bulunana dek.' dedim.

Aslan Bey cevap vermek yerine kafasını anladım dercesine sallayıp kahvaltısına geri döndü. Bende susmuştum artık.

Kahvaltısını bitirip ayaklanınca bende ayaklandım. Kahvaltılıklara elimi uzatınca aniden kolumu tuttu. Ben ona ne oldu dercesine bakarken hemen elini kolumdan çekip,

'Toplamana gerek yok, onu diğer çalışanlar halleder. Biz çıkalım sende arabada günün özetini geç.' deyip hemen mutfaktan çıktı. Bende onu takip edip girişe geçip çantamı ve anahtarı aldım. Aslan Bey'i peşi sıra takip edip arabanın önüne geldim. Garip, özel şoförü yoktu ve arabayı kendisi kullanıyordu. Bende daha fazla beklemeden hemen sağ koltuğuna bindim.

                                                                                                                                             

İkinci bölüm sizlerlee. Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. Ayrıca yazım yanlışım varsa affola. Sizleri çok seviyorum bi sonraki bölümde buluşmak dileğiyleee...

Loading...
0%