Yeni Üyelik
2.
Bölüm

RÜYADAN UYANMAK

@dilravci

BÖLÜM 2: Rüyadan Uyanmak

Başımdaki şidderli ağrı ile gözlerimi açtım. Gözlerimi kırpıştırıp olduğum yerden doğrulamaya çalıştım parmaklarımla şakaklarımın iki yanına baskı yaparak derin bir nefes aldım. Zihnim çok bulanıktı. Ayağa kalktığımda yavaş yavaş dün geceden kesitler gözümün önünden geçmeye başlamıştı.

Siyah pelerin... Maske... Devasa agaçlar... Kızıl saçlı kız... Hatırladım! Hatırlıyordum! En netde o odunsu parfüm kokusunu hatırlıyordum...

Dün gece olanlar artık çok netti. Ama bu netlik bana ağır geliyordu. Gözlerimden yaşlar akarken donup kaldığım yerde dizlerimin üstüne yıkılmıştım. Hala dün gece olanları anımsarken aklımda bir soru oluştu. 'Ben niye kendi odamda uyandım?' Öylesine soğukkanlı bir katil o kızı parçalayarak öldürürken beni getirip odama yatırmazdı ki. Evet evet bunlar aslında rüyaydı. Dün gece çok alkol almıştım ve bu olanlar aslında olmamıştı dimi?

Kendi kendime gülerek oturduğum buz gibi zeminden kalktım. Az önce rüyamı gerçek sanıp ağlamış mıydım ben? Yüzümdeki gülüş çok geçmeden solmuştu. Başımı çevirdiğim yerdeki aynada kendi bedenime bakmak bana acı vermişti. Kollarımdaki ve yüzümdeki morluklarla karışık çizikler dün gecenin rüya olmadığını net bir şekilde yüzüme vurmuştu.

Üstümdeki şoku dakikalarca atlatamazken okula geç kaldığımı fark ettim. Böyle bir günde okula gitmek bir yana evden çıkmak bile istemiyordum fakat devamsızlıktan sınıfta kalıcaktım. Hızla üstümü giyinip yüzüme bir makyaj yaptıktan sonra odadan çıktım. Annem ve üvey kardeşlerimle karşılaşmadan evden dışarı attım kendimi. Yolda yürürken derin bir nefes alıp verdim. Nefesim dudaklarımın arasından çıkıp soğuk havaya karıştığında çıkan dumana baktım. Dün gece bana bir hikaye gibi gelmeye başlamıştı. Sabah odamda uyandım, yolda özgürce yürüyebiliyorum, kimse peşimde değil... Bence vücudumdaki morluklar ve çizikleride kendim yapmıştım. Ahmak kafam, tabi doğru ya! Sarhoşken düşüp kalkmış etrafta sürünmüş falan olmalıydım.

Beni odama kızların getirdiğine emindim. Kızlar aklıma gelince hızla telefonumu çıkarıp hemen Zehra'ya mesaj attım.
"Nerdesiniz?" Çok sürmeden cevap gelmişti.
"Okul kantininde seni bekliyoruz. Sen nerdesin?"
"Yürüyorum. Gelmek üzereyim."
Telefonu hızla çantama atıp koşarak okula gitmeye başladım. Sonunda okula ulaştığımda kızlar kantinin dış kısmında oturuyordu. Yanlarına gidip nefes nefese kendimi sandalyeye attım.

İkiside irileştirdikleri gözlerini bana dikmişlerdi. Kaşlarımı çatarak soru sorar gibi başımı iki yana salladım hafifçe.
"A-alara" Diye kekelerken Vildan Zehra hala bana bakıyordu.
"Noldu?" Diyerek oturuşumu dikleştirdim.
"Y-yüzüne noldu senin Alara?" Diye tıslanrcasına konuştu Zehra.

Çantamın küçük gözünden minik aynayı çıkartıp makyajı akan yaraya baktım. Gözlerimi onların üstünde gezdirip.
"E dün gece oldu ya." Dediğimde Zehra kaslarını çartıp.
"Nasıl oldu?" Dediğinde afallamıştım.
"Sarhoşken falan olmuştur Zehra hatırlamıyorum."
"Alara bak zaten dün gece yanımızdan bir gittin bir daha seni bulamadık şu dün gece olanları bize adam akıllı anlatır mısın?"
"Nasıl yani dün gece beni eve siz bırakmadınız mı?" Diye sorduğumda ikiside bana deliymişim gibi bakıyordu. Ben ise ağlamak üzereydim. Sabahtan bu yana kaçtığım gerçeklik yine önüme sunulmuştu.

Kendimi tutamadım ağlayarak yüzümü avuçlarımın arasına aldım. Kızlar bir anda ağlamama şaşırırken sandalyelerini bana yaklaştırıp bana doğru eğildiler ve bana destek vermek istercesine sırtımı sıvazladılar.
"Dün ne oldu anlat bize."
Ellerimi yüzümden çekip kızarmış gözlerimi bir Vildana bir Zehra'ya çevirdim. Derin bir nefes alarak dün akşam onu ilk gördüğüm andan başladım.

Nefes almadan beni dinlerken ikiside şaşkınlıkdan dilini yutmuş gibiydi.
"Sonra tek hatırladığım şey eğilip yüzüme bakan korkutucu gözleri."
Zehra ve Vildan sıkıntıyla oldukları yerde hareket etti. İlk dersi çoktan kaçırmıştık ve artık sınıflara girmemiz gerekiyordu.
"Bak şimdi derslerimize girelim gerisine okuldan sonra bakarız."

İçimdekileri başkasına anlatmanın verdiği rahatlıkla başımı salladım yukarı aşağı. Koca okul binasına girdikten sonra sınıflarımıza dağılmıştık. Ders boyunca aklım hala dün gecedeydi. Derse odaklanmak gittikçe zorlaşırken kendimi dün gece olanları düşünmekten alamıyordum. Saat öğlene gelirken derste gözlerimin karardığını fark ettim. Görüntüler gittikçe netliğini kaybederken ayağa fırladım. Etrafdaki sesler anlaşılmaz mırıltılara dönüşmüştü. Ensemde hissettiğim ılıklıkla tökezledim. Elimi enseme atıp geri çektiğimde görüntü ne kadar net olmasada elimin kırmızıya boyandığını görebiliyordum. Karşımda bulanık gördüğüm suret bana bir şeyler anlatıyordu ama ne kadar istesemde kelimleri anlayamıyordum. Bir adım atmıştım ki bedenimi kontrol edemeden yere yığılmıştım. Beni sert zemine çarpmaktan kurtaran yumuşak bedene yaslarken kendimi dün gece aldığım odunsu koku burnumu sızlattı.

Bu o'ydu... Bu koku ona aitti.

Gözlerimi zorlukla araladığımda yüzüme vuran parlak beyaz ve güçlü ışık beni rahatsız etmişti. Elimi ışığın önüne tutup gözlerimi rahatsız etmesini engellemek için kaldırmaya çalıştım ama elime bağlı olan serum hortumu beni engelledi. Hareketlendiğimi gören Vildan ayaklanıp yanıma yaklaştı.
"Uyandı, uyandı... Diktor yok mu?"

Gözlerim Vildanın hemen arkasında beliren Zehrayı buldu. Elini alnıma götürüp.
"İyi misin? Ağrın var mı?" Diye sorduğunda hala boş gözlerle bakıyordum onlara.
"Okulda bayıldın. Kafanın arkasında şiddetli bir kanama vardı." Dedi Vildan beni aydınlatmak istercesine. Serum olmayan sol elimi başımın arkasına atarken canım inanılmaz şekilde açımıştı. İnleyerek gözlerimi kapattığımda yabancı bir erkek sesi gelmişti kulaklarıma.

"Çok geçmiş olsun Alara hanım. Tahlil ve tomografi sonuçlarınızı inceledim. Bu kadar büyük bir yarayı şimdiye kadar nasıl hissetmediğinizi anlayabilmiş değilim. Kanınızda yüksek oranda sakinlestirici ve ağrı kesici çıktı. Bu yara tam olarak ne zaman oluştu?"

Doktor sorularını arka arkaya sorarken ben bir hastane odasında olduğumu yeni yeni algılayabiliyordum. Üstümdeki mavi giyisi sanırım hastane kiyafetiydi. Bakışlarımı yanımda oturup elimi sıkı sıkı tutan Vildan'a çevirdim.
"Ne zamandır burdayız?"
"Beş saat falan oluyor."
İçerii elinde şu şisesiyle giren kadın annemdi. Uyandığımı görünce hemen yanıma geldi. Elini alnıma götürüp okşayarak
"İyi misin tatlım. Sonunda uyandın." Dedi. Yaşlarla dolan gözleri kıpkırmızı olmuştu. Benim için ağlamış mıydı? Bugün beni en çok şaşırtan şey annemin bu gözleri olmuştu.

Doktor boğazını temizleyerek dikkatleri üstüne çekmeye çalışmıştı. Elindeki dosyayı açıp bana bakmadan
"Bu yara ne zaman oluştu bilmem lazım." Dedi
"Dün şenlikte düştüm. Çok sarhoştum." Dedim.
"Ağrı kesici ve sakinleştiriciyi sen mi kullandın?"
"Evet."
"Emin misin?"
"Evet neden?"
"Bu tür ilaçlar genelde kırmızı reçete ile satılır ve özellikle sakinleştirici alkol ile etkileşime girerse vücudu zehirler." Dediğinde afallamıştım.

Başımı yana yatırıp gözlerimi kapattığımda annem doktorun odadan çıkmasını istedi. Doktoru benden uzaklaştırmayı başaran annemin kapıda polislerinde içeri girmesini engellediğini fark ettim. Kaşlarımı çatarak
"Polisler ne alaka ?" Dedim başucumdaki Zehra'ya.

Zehra dudaklarını birbirine bastırıp derin bir nefes alarak Vildan'a döndü. Elindeki şişeyi su bardağına diken Vildan yanıma gelip elimi tuttu.
"Alara..." İkiside bir şeyleri söyleyip soylememek konusunda ikilem yaşarken benim artık sabrım kalmamıştı.
"Ne? Ne oldu?" Dedim titremesine engel olamadığım sesimle. Birbirine bana kızlar sonunda aynı anda.
"Ormanda kızıl saçlı bir kız cesedi bulunmuş Alara." Dediler.

İşte o an her şeyin gerçek olduğunu hiçbir zaman rüya veya hayal olmadığını anlamıştım. Tehlike çok yakındı. Artık her şey çok farklı olacaktı...

Loading...
0%