@dincerkocabas2010
|
"Birini öldürmek, sanıldığı kadar zor değildir." O gece İstanbul’un karanlık sokaklarından birinde, hafif sisli bir havada, kimliği belirsiz bir adamla buluşmaya gidiyordu. Üzerindeki siyah deri ceketi ve ayak seslerini gizleyen hafif adımlarıyla gölgeler arasında yürüyordu. Ellerinin soğukkanlılığı, yılların ona kazandırdığı bir alışkanlıktı. Aras, buluşma noktasına geldiğinde siyah bir Mercedes'in camı yavaşça açıldı. İçeride oturan adam, kırklı yaşlarında, saçları geriye taranmış ve keskin bir yüz ifadesine sahipti. Elindeki puroyu yavaşça dudağından çekip konuştu. “Aras… İşin detaylarını duymaya hazır mısın?” dedi, sesi tok ve ciddiydi. “Ben işin detaylarını değil, şartlarını duyarım,” diye cevapladı Aras. Gözlerini adamın yüzünden ayırmadan, sesindeki kararlılığı vurgulamıştı. Adam, kısa bir kahkaha attı. "Haklısın. Şartlar oldukça basit. Hedef bir kadın. Adı Elif Arman. 28 yaşında, bir gazeteci. Bizimle fazla ilgileniyor, fazla soru soruyor. Onu durdurmamız gerek." Aras kaşlarını hafifçe kaldırdı. “Gazeteci mi?” diye mırıldandı. "Gazeteci ama tehlikeli biri. Elinde çok fazla bilgi var. Eğer harekete geçmezsek, başımız belaya girebilir." Aras, ceketinin cebinden bir sigara çıkardı ve yaktı. Dumanın içinde kaybolan gözleri, bir an düşünceli göründü. Ardından kısa ve net bir şekilde konuştu: Adam başını salladı. "Klasik Aras. Anlaştık." Konuşmanın ardından Aras, Mercedes’in arka koltuğundan uzatılan zarfa göz attı. İçinde Elif’in fotoğrafı, adresi ve günlük rutinlerini anlatan birkaç not vardı. O gece Elif’in fotoğrafını incelerken, bir şey Aras’ın dikkatini çekti. Kadının gözleri… Fotoğrafın siyah beyaz olmasına rağmen, gözlerindeki keskin bakış onu garip bir şekilde etkiledi. Aras, bugüne kadar kimseye takılmamış, kimseyi önemsememişti. Ama Elif… Bu kadının bir sırrı var gibiydi. --- Elif, her zamanki gibi sabah kahvesini alıp bilgisayarının başına geçmişti. Genç kadının elleri klavye üzerinde hızla dans ederken gözleri pür dikkat ekranın satırlarına odaklanmıştı. İnandığı tek bir şey vardı: Gerçekler ortaya çıkmalıydı. Araştırdığı konu, oldukça tehlikeliydi. İstanbul’un karanlık dehlizlerinde dönen büyük bir kara para aklama operasyonunu deşifre etmeye çok yakındı. Ama Elif’in farkında olmadığı bir şey vardı: Çoktan av olmuştu. O gün akşam saatlerinde, evinin yakınlarındaki küçük bir kafeye gitmişti. Laptop çantasını omzuna asıp her zamanki köşesine oturmuştu. Fakat kafeye girdiği anda, Aras onu ilk kez gördü. Kafede Elif’in masasına yakın bir yerde oturup onu gözlemlemeye başladı. Kadının kahkahaları, garsona teşekkür ederken ki nazik tavırları, bir katil olarak alışkın olduğu o sessiz, korkutucu yüzlerden çok uzaktı. Elif, farkında olmadan Aras’ın keskin bakışlarının hedefi olmuştu. Ancak Aras, işin düşündüğünden çok daha karmaşık hale geleceğini hissetmeye başlamıştı. --- Aras, Elif’i birkaç gün boyunca takip etti. Kadının hayatı, araştırmaları kadar karmaşık değildi. Ama bir şey dikkatini çekmişti: Elif, geceleri sık sık gökyüzüne dalıp uzun uzun düşünüyordu. Bu, Aras’ta garip bir merak uyandırmıştı. Bir gece Elif’in evi yakınına park ettiği arabasının içinde otururken, içinden kendine kızıyordu. “Ne yapıyorum ben? Bu sadece bir iş,” diye mırıldandı kendi kendine. Ama sözleri, hislerini bastırmak için yeterli olmuyordu. İlk defa bir hedef, sadece bir hedef olmaktan çıkmıştı. --- Bir hafta sonra Elif, farkında olmadan kaderini değiştirecek bir hareket yaptı. Aras’ı kafede fark etmiş ve onunla konuşmaya cesaret etmişti. "Affedersiniz," dedi gülümseyerek. "Sanırım sizi daha önce görmüştüm." Aras, şaşırmış gibi yaparak başını kaldırdı. "Öyle mi?" diye cevapladı. "Belki de yanılıyorumdur," dedi Elif, biraz utanarak. "Ama insan bazen tanıdık gelen bir yüz görünce sormadan edemiyor." Aras, o an kendine bir şans tanıdı. “Sanırım ben de sizi bir yerden tanıyorum,” dedi ve gülümsedi. Bu masum başlangıç, onların hikayesinin dönüm noktası oldu. ---
|
0% |