@dincerkocabas2010
|
Elif’in Güncesi
Ali’yi ilk kez fark ettiğim o gün, onun hayatımda bu kadar büyük bir yer edineceğini, beni böyle bir merak ve belirsizlik içinde bırakacağını hiç tahmin edemezdim. Onunla geçen zamanlarda, gözlerinde sakladığı o sırra daha da yakınlaştığımı hissetsem de, her defasında aramıza kalın bir duvar örüyordu. Ali, yüzeyde soğukkanlı ve mesafeliydi; fakat iç dünyasında bir fırtınayla boğuştuğu kesindi.
Gizemli Takipçi
Bir gün okuldan çıkarken, parkta Ali’yi uzaktan izleyen orta yaşlı bir adam fark ettim. Takım elbiseli, yüz hatları sert ve soğuk biriydi. Gözleri Ali’ye sabitlenmişti ve bu bakışlarda alışılmadık bir keskinlik vardı. Ali’nin gözleri kısa bir an o adamla karşılaştığında, donup kaldı. Bakışlarını kaçırıp bana doğru geldiğinde ise yüzünde solgun bir ifade vardı. “Hadi çıkalım buradan,” dedi hızlıca.
Şaşkınlık içinde ona uyum sağladım. Daha önce böyle tedirgin gördüğüm olmamıştı. Bir yandan kafamda deli sorular dönüyordu. Bu adam kimdi? Neden Ali’yi izliyordu? Ama onun yanında bu soruları sormamın onu daha fazla rahatsız edeceğini biliyordum.
Gözlenen Anlar
Sonraki günlerde Ali’nin bu adamdan uzak durmaya çalıştığını fark ettim. Okul çıkışında kalabalıkta kaybolmaya, köşe sokaklardan yürümeye başlamıştı. O bile her zamanki soğukkanlılığını koruyamıyordu. Birkaç defa yanına yaklaşıp bu durumu açıklamasını istesem de Ali kaçamak cevaplar veriyor, konuyu değiştiriyordu.
Bir akşam, okul çıkışında yağmur hafifçe yağıyorken, birlikte yürüyorduk. Sokağın köşesinden yine aynı adam çıkıp bize doğru bakmaya başlayınca Ali bir an durakladı. Elini koluma koyup beni bir ara sokağa çekti, sanki adamı görmemişiz gibi davranarak hızla yürümeye başladı.
“Ali, ne oluyor? Bu adam neden sürekli peşinde?” dedim artık dayanamayıp.
Ali, bir an suskun kaldı, sonra gözlerini yere dikerek “Beni bırakmaz, Elif,” dedi. “Ama ben de ona boyun eğmeyeceğim.” Ne demek istediğini anlamamıştım ama o an sormak yerine sessizce yürümeyi seçtim. İçimde ona karşı duyduğum endişe her geçen gün artıyordu.
Kayıp Bir Gün
Bir gün Ali okula gelmedi. İlk başta önemsemedim, belki hastalanmıştır diye düşündüm. Ama ikinci gün de gelmeyince endişelenmeye başladım. Arkadaşlarıma sordum; hiç kimse onun nerede olduğunu bilmiyordu. İçimde tuhaf bir korku belirdi. O adamın Ali’ye zarar vermiş olabileceği düşüncesi aklımı kurcalıyordu.
Okul çıkışında, Ali’nin oturduğu mahalleye gitmeye karar verdim. Evini tam olarak bilmiyordum ama geçtiğimiz günlerde sohbet ederken oturduğu sokaktan bahsetmişti. Dar ve tenha sokakları geçip, onun tarif ettiği mahalleye ulaştım. Birkaç kişiye Ali’yi tarif ettikten sonra, sonunda doğru evi buldum.
Kapıyı çaldım ve kısa bir süre sonra Ali’nin annesi kapıyı açtı. Onu ilk kez görüyordum. Orta yaşlarda, yorgun yüzlü, hafif kambur bir kadındı. Yüzünde derin çizgiler vardı ve gözleri hüzün doluydu. Beni görünce şaşırmıştı.
“Merhaba, ben Elif… Ali’nin okuldan arkadaşıyım. Okula gelmeyince merak ettim,” dedim kibarca.
Kadın bir an bana baktı, sonra gözlerini kaçırarak, “Ali bu aralar iyi değil,” dedi. Onu rahatsız etmek istemiyordum ama Ali hakkında daha fazla bilgi alabileceğimi düşündüğüm için, “Ne oldu, iyi mi?” diye sordum.
“Biraz rahatsızlandı, dinlenmesi lazım,” dedi kadın kısık sesle. Yüzündeki yorgun ifadeden bir şeyler sakladığını anlıyordum. Ama bu sırada Ali’nin odasından derin bir nefes sesi geldi ve içeriden, onun zorlanarak “Anne…” dediğini duydum.
Ali’nin bu kadar halsiz olması beni şaşırtmıştı. İçeri girip ona yardım etmek istedim ama Ali’nin annesi nazikçe bana veda edip kapıyı kapattı. Bu durum kafamı karıştırmıştı; annesi oğlunu koruma altına almış gibiydi. Ali’nin etrafını saran sırların ne kadar derin olduğunu ve onun geçmişine dair bilmediğim şeylerin, düşündüğümden daha tehlikeli olabileceğini fark ettim. |
0% |