@dincerkocabas2010
|
Ali’yi depodan kurtardığımız o gece, onunla birlikte sessizce sokak aralarında ilerlemeye çalıştık. Karanlık artık iyice çökmüştü; her adımımız, bizi daha fazla tehlikenin içine çekiyormuş gibi hissediyorduk. Ali yorgun ve bitkindi, ama gözlerinde bir anlık rahatlama sezdim. Onu bulmamıza, bu kadar karanlık ve tehlikeli bir olayın içine atılmamıza rağmen, Ali, yanımızda olmamıza seviniyormuş gibi görünüyordu.
Ali’yi güvenli bir yere götürmeye çalışırken arkamızda ayak sesleri duyduk. Hemen kenara çekilip nefesimizi tuttuk. Karşıdan gelen figürler, Ali’yi sorguya çeken adamlardan bazılarıydı. Ali bize elleriyle sessiz olmamızı işaret etti, yüzünde endişeli bir ifade vardı. Ayak sesleri bize doğru yaklaştıkça, kaçıp kaçmamamız gerektiğine karar veremiyordum. Eğer kaçarsak onların dikkatini çekeceğimiz kesindi. O yüzden Ali’nin işaret ettiği gibi beklemeye devam ettik. Adamlar etrafa bakarak yürüyüp geçtiler. Onlar uzaklaşınca Ali’nin yüzünde bir rahatlama ifadesi belirdi, ama bu uzun sürmedi. “Çok dikkatli olmalıyız,” dedi Ali, “onların gözü her yerde.”
Gece ilerledikçe iyice yorulmuştuk. Ali, başını kaldırıp etrafa bakarak eski bir apartmana yöneldi. “Burada bir arkadaşım yaşıyor,” dedi. Hep birlikte apartmanın kapısını çaldık. Bizi şaşkın bir şekilde karşılayan arkadaşına kısaca durumu anlattık. Ali’nin görünüşünden ve bizim endişeli halimizden, bu işin ciddi olduğunu anlamış gibiydi. Bizi içeri buyur etti, bir odada saklanmamızı sağladı. Ali, burada biraz daha güvende olduğumuzu düşünüyor gibiydi. Yine de odada hepimizi bir sessizlik kapladı. Yaşadıklarımızın ağırlığı odaya sinmişti. Ali’nin gözlerinde tarifsiz bir yorgunluk vardı. Ona ne yapacağımızı sordum, ama bir cevap veremedi. Sadece yere bakıyordu, sanki zihni çok uzaklarda bir yerlerdeydi. Ali’nin arkadaşının getirdiği suyu içtikten sonra biraz rahatladık, ama kimsenin uyuyacak hâli yoktu.
Bir süre sessizce bekledikten sonra Ali, anlatmaya başladı. Babasından, annesinden, onları yıllardır takip eden adamlardan ve geçmişte yaşananlardan bahsetti. Babasının aslında çok başarılı bir iş adamı olduğunu, ama yanlış insanlarla karşılaşması sonucunda onların hedefi hâline geldiğini söyledi. Babası bir sırrı saklamıştı; önemli belgeler içeren bir kutuyu saklayarak bu belgeleri yok etmek isteyen insanlardan korumaya çalışmıştı. Ali, bu sır yüzünden babasının ortadan kaybolduğunu düşünüyor, hatta belki de öldüğünü kabul ediyordu. Gözlerinde bir hüzün vardı, ama bunu bastırmaya çalışıyordu. O anlatırken hepimiz sessizce dinliyorduk. Ali’nin yaşadıkları, normal bir insanın kaldıramayacağı türden bir yük olmalıydı. Babasının ondan saklamaya çalıştığı sır, aslında onun en büyük kabusu hâline gelmişti. Babasının sakladığı bu belge, hâlâ Ali ve annesini tehdit ediyordu. Bizler de bunun içine istemeden çekilmiş, Ali’nin yanında durarak bu tehlikenin hedefi olmuştuk.
Tam o anda, apartmanın dışında bir araba durdu. Arabanın motor sesi önce gürültülü bir şekilde duyuldu, sonra kesildi. Hepimiz panik içinde ayağa kalktık. Ali’nin arkadaşının yüzü bembeyaz olmuştu; bize hemen pencereye yaklaşmamamızı söyledi. Korkarak pencerenin yanındaki duvara sinip beklemeye başladık. Birkaç saniye içinde bir kapı açıldı ve ayak sesleri yankılanmaya başladı. Ali’nin gözlerinde korku vardı, ama bir yandan da kararlıydı. “Beni burada bırakın,” dedi. “Sizi tehlikeye atmak istemiyorum. Eğer ben onların istediği kişiysem, bırakın beni alsınlar.” Ama bunu kabul etmemiz mümkün değildi. Ali, bizim dostumuzdu; ona sırt çevirmek gibi bir şey asla aklımızdan geçmezdi. Ne olursa olsun, onun yanında kalacaktık. Ayak sesleri iyice yaklaştı, kalbim hızla çarpıyordu. O an tek düşündüğüm, Ali’yi bu adamlardan korumaktı.
Odaya bir plan yapmak için tekrar toplandık. Pencereden dışarı baktığımızda, adamların binanın giriş katına doğru yöneldiğini gördük. Hemen arka çıkışa yöneldik; arkadaşımız bize yangın merdivenlerini kullanmamızı söyledi. Bu sayede arka sokaktan çıkabilecek ve adamlardan kaçabilecektik. Ali’nin gözleri endişe doluydu ama yine de sessizce bizimle ilerliyordu. Yangın merdivenine ulaştığımızda, hızlıca aşağı inmeye başladık. Soğuk metal basamaklara basarken içimde hem korku hem de umut vardı. Eğer hızlı davranırsak, adamlardan tamamen kurtulabilirdik. Yangın merdiveninden inerken sessiz olmaya çalışıyorduk, ama basamakların çıkardığı hafif gıcırtılar bile bizi tedirgin ediyordu. Nihayet sokak seviyesine indiğimizde, hızla uzaklaştık. Bizi fark etmiş olabilirlerdi, ama artık duramazdık. Koşarak birkaç sokak öteye gittik, bir apartmanın köşesinde nefeslenmek için durduk. Ali yorgun ve bitkindi, ama gözlerinde bir umut ışığı parlamıştı. Biz onun yanındaydık ve onu yalnız bırakmamıştık. Ali, başını kaldırıp bize minnet dolu bir bakış attı. “Siz benim için bu kadarını yaptınız. Ama bu beladan sizi kurtarmak için başka bir plan yapmalıyım,” dedi. Biz ise ona güven vererek yanındayız, diyorduk. Artık bu sırrı paylaşmıştık ve Ali’nin sırrı, bizim sırrımız olmuştu.
Ali ile bir süre daha kaçarken, artık bu işin peşini bırakmama kararı aldık. Babasının sakladığı sır, onu hâlâ kovalayan bu adamların da istediği şeydi. Ali, “Eğer babamın bıraktığı o belgeleri bulursak, belki de bu tehdit sona erebilir,” dedi. Biz de onu dinleyip, bu belgeyi aramaya ve gerçeği açığa çıkarmaya karar verdik. Ali’nin bildiği kadarıyla, babası o belgeleri bir kasaya koymuş ve bunları güvenli bir yerde saklamıştı. Ama bu yerin tam nerede olduğunu bilmiyordu. Bir ipucu bulabilmek için annesiyle tekrar konuşmaya karar verdik. Bizi yorgun bir gülümsemeyle karşıladı, ama gözlerinde bir endişe vardı. “Ali, sana bunu açıklamam gereken zamanı hep erteledim,” dedi. “Ama artık kaçmaktan yoruldum. Bu belgeleri sakladığı yeri sana göstereceğim.” Ali’nin annesi, babasının sakladığı bu sırrın onlara ne kadar büyük zararlar getirdiğini anlatırken gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Bu sır, onların hayatını alt üst etmişti. Artık bizim için de aynı şekilde tehlikeli hâle gelmişti. Ama biz arkadaşları olarak, Ali’ye söz verdik; ne olursa olsun bu sırrı çözmek için onun yanında olacaktık. |
0% |