@dincerkocabas2010
|
Ali'yle olan bu karmaşık, belirsizliklerle dolu yolculuk beni her geçen gün daha derine çekiyordu. Ondan uzak durmam gerektiğini söylediğinde bile kalbimde ona karşı hissettiğim şeyi durduramıyordum. Ali’yi anlamak, ona destek olmak ve en önemlisi bu sırların ağırlığında yalnız kalmamasını sağlamak istiyordum. Belki o, bunu istemediğini söylüyordu ama gözlerinde her seferinde yardım ve anlayış arayan bir bakış vardı. O gün, okuldaki gerginliklerden, etrafımızdaki insanlardan, tüm sorunlardan uzaklaşıp Ali’yle birlikte yürümeye karar verdik. Sonunda sessiz, sakin bir parkta bulduk kendimizi. Güneş batmaya yakınken, günün son ışıkları etrafı altın rengine boyuyordu. Ali’yle yanyana, o eski, ahşap banka oturduk. Huzur verici ama aynı zamanda biraz da gergindim; hissettiklerimi ona açmak için derin bir cesaret topluyordum. Bir yandan kendi kendime “Bu ne kadar mantıklı?” diye soruyordum. Sonuçta, Ali’nin başında büyük bir sorun vardı ve belki de ben ona daha fazla yük oluyordum. Ama içimdeki bu duyguları bastırmak zorlaşmıştı. Nefesimi topladım ve ona döndüm. “Ali…” dedim, sesim biraz titriyordu. “Seninle çok fazla şey yaşadık ve her anında yanında olmaya çalıştım. Ama bu süreçte kendimi de çok değiştirdim. Sana dair hislerim… ne olduğunu bile anlamakta zorlanıyorum.” Ali, gözlerini bana dikti. Onun gözlerine baktığımda içimi bir sıcaklık kapladı. Bu, korku ya da endişe değil; tam tersine, beni her anıyla anlayan birinin bakışıydı. Sonunda dudaklarından hafif bir gülümseme yayıldı. “Elif,” dedi yavaşça. “Eğer sen yanımda olmasaydın, gerçekten daha da kaybolmuş olurdum. Her şeyi beraber atlatmak… senin varlığın…” Sözleri tam bitmedi ama cümleye ihtiyacımız yoktu. Gözlerimiz o an her şeyi söyledi. İçimde, ona daha da yakın olmak, Ali'nin bana tamamen güvendiğini hissetmek için büyük bir istek vardı. Ve o an, birbirimize doğru yaklaştık. Aramızdaki mesafe kapanırken kalbimin her vuruşunu hissedebiliyordum. Dudaklarımız birleştiğinde, dünyanın geri kalanı sessizliğe gömüldü. Ali’yle paylaştığım bu ilk öpücük, onun yanındaki güveni, anlayışı ve birbirimize olan ihtiyacımızı simgeliyordu. Bu öpücük, sanki ikimizin de omzundan büyük bir yük almıştı. İkimizin de geçmişte kalan acılarını, korkularını bir anlığına hafifletmiş, sadece anın içinde kaybolmamızı sağlamıştı. Kalbim hala çarpıyordu, ama bu sefer daha umut doluydu. O an, Ali’yle ne olursa olsun birbirimize destek olacağımıza, onun sırlarının yükünü beraber taşıyacağımıza dair sessiz bir anlaşma yapmış gibiydik. |
0% |