@dincerkocabas2010
|
--- **Valoria Krallığı** Kraliyet Sarayı'nın en ücra köşesinde, Kraliçe Elara'nın doğum odası gergin bir bekleyişle doluydu. Kral Edric, karısının elini sıkıca tutarken, odanın dışında saray halkı sessizce dua ediyordu. Kraliçe Elara, sancılarla boğuşurken kocasına zayıf bir gülümseme gönderdi. "Edric, korkma," dedi nefes nefese. "Bu acı geçici, ama sonunda bize vereceği hediye ebedi olacak." Kral Edric, gözlerinde sevgi ve hayranlıkla karşılık verdi. "Elara, senin gücüne hayranım. Senin ve kızımızın sağlığı için dua ediyorum." Oda, ebelik sanatının ustalarıyla doluydu. Başebeci, kraliçenin alnını silerken, "Sakin olun, Majesteleri. Her şey yolunda gidecek," dedi. Ve o an geldiğinde, sarayın her köşesine sevinç dalgaları yayıldı. Kraliçe Elara'nın çığlıkları, yeni doğan prensesin tatlı ağlamasıyla yer değiştirdi. Kral Edric, gözyaşları içinde, "Aurora," diye fısıldadı. "Güneşin ilk ışıkları gibi aydınlık getiren kızımız." Kraliçe Elara, kızını kucağına alırken, "Evet, Aurora. O bizim yeni umudumuz," dedi. Sarayın koridorlarında halk arasında fısıltılar yayıldı: "Prenses Aurora doğdu! Prenses Aurora doğdu!" Ve böylece, Kral Edric ve Kraliçe Elara'nın kızı, Aurora'nın hikayesi başlamış oldu. --- **20 Yıl Sonra, Valoria Krallığı, 2004** Bugün, güneşin ilk ışıklarıyla uyandım. Penceremden dışarı baktığımda, Valoria'nın uçsuz bucaksız topraklarına yayılan sabah sisini gördüm. Her sabah olduğu gibi, bugün de yeni bir macera vaadiyle doluydu. Sarayın koridorlarında yankılanan adımlarım bugün biraz daha hızlıydı. Babam Kral Edric’ten beklenmedik bir haber almıştım. "Aurora, hemen taht odasına gel," demişti uşak. Babamın ses tonundaki ciddiyet kalbimi hızlandırdı. Taht odasına vardığımda, babamı endişeli bir şekilde pencereden dışarı bakarken buldum. "Babacığım, ne oldu?" diye sordum, sesimde bir titremeyle. Kral Edric, dönüp bana baktı. Gözlerindeki ifade, bir savaşçının kararlılığını yansıtıyordu. "Aurora, seni buraya çağırmamın nedeni, seninle çok önemli bir şey paylaşmam gerektiği," dedi. "Babacığım, lütfen beni daha fazla merakta bırakma," dedim, sabırsızlıkla. Kral derin bir nefes aldı ve sözlerine başladı. "Valoria Krallığı, uzun yıllardır barış içinde yaşadı. Ancak komşu krallıkla aramızda gerginlikler artıyor. Senin güvenliğin için bazı kararlar almak zorunda kaldım." "Babacığım, ne tür kararlar?" diye sordum, gözlerimde endişeyle. Kral, tahtının yanındaki masaya yürüdü ve üzerindeki bir haritayı işaret etti. "Aurora, seni güvenli bir yere göndermeyi planlıyorum. Bu, senin için de, krallık için de en iyisi olacak." Ama ben, sadece bir prenses değil, aynı zamanda bir savaşçıydım. "Hayır, babacığım. Kaçmak yerine, krallığımız için savaşmayı tercih ederim," dedim kararlılıkla. Kral Edric, gururla gülümsedi. "Cesaretin için seni takdir ediyorum, kızım. Ama bu, sadece fiziksel bir savaş değil. Diplomasi ve zeka gerektiren bir durum." "Babacığım, o zaman beni eğitin. Diplomasi ve zeka konusunda daha fazla bilgi edinmeme izin verin," dedim, umutla. Kral, omzuma dokunarak, "Aurora, sen zaten krallığımızın en parlak yıldızısın. Senin güvenliğin her şeyden önemli. Lütfen, bu kararı kabul et," dedi. O an babamın karşısında dururken, Valoria Krallığı'nın geleceği için ne kadar önemli olduğumu anladım. Ve belki de bu gizemli yolculuk, beni sadece bir prenses olmaktan daha fazlası yapacaktı. O sırada kapı açıldı ve hizmetçi Liana içeri girdi. "Majesteleri, sizi odanıza götüreyim isterseniz," dedi. Başımı salladım ve babama döndüm. "Başbakan ve annem de bu planı biliyor mu?" diye sordum. Babam, Kral Edric, hafif bir iç çekişle başını salladı. "Evet, annen de biliyor. Aslında, bu planı o önerdi," dedi, sesinde bir hüzünle. Liana, odanın köşesinde sessizce duruyordu, gözleri yere bakıyordu. Onun da bu konuşmayı duyması beni şaşırttı, ama sarayda sırlar uzun süre saklı kalamazdı. "Babacığım, beni nereye göndermeyi düşünüyorsunuz?" diye sordum, merakla. Kral Edric, haritada uzak bir bölgeyi işaret etti. "Aurora, seni Valoria'nın sınırlarının ötesine, güvenli bir müttefikimiz olan Eloria Krallığı'na göndereceğiz. Orada, Kraliçe Isadora'nın himayesinde olacaksın." "Eloria mı? Ama orası çok uzakta," dedim, şaşkınlıkla. "Ve Kraliçe Isadora... Onu hiç tanımıyorum." "Biliyorum, kızım. Ama Isadora, annenin eski bir dostu. Seni kendi kızı gibi koruyacak," dedi babam güven verici bir sesle. Liana, hafifçe öksürdü ve "Majesteleri, hazırlıklarınızı yapmanız gerekecek. Yolculuk uzun ve zorlu olabilir," dedi, nazikçe. Babamın yüzünde bir kararlılık belirdi. "Aurora, senin güvenliğin her şeyden önemli. Valoria'nın geleceği senin ellerinde," dedi. Odadan çıkarken, Liana'nın arkamdan geldiğini hissettim. Koridorda yürürken, "Liana, sen ne düşünüyorsun?" diye sordum. Liana, tereddüt ederek, "Prenses, bu krallık için endişeleniyorum. Siz burada olmadan halkın moralini kim yüksek tutacak?" dedi. Onun sözleri içimde bir ateş yaktı. "Belki de gitmemeliyim. Belki de burada kalmalı ve halkım için savaşmalıyım," dedim düşünceli bir şekilde. Liana, "Prenses, sizin güvenliğiniz her şeyden önemli. Ama aynı zamanda, sizin burada olmanız da halk için çok anlamlı," dedi. O gece, odamda uzun saatler düşündüm. Valoria Krallığı'nın geleceği için en iyi olan neydi? Babamın planını takip etmeli miydim, yoksa kendi yolumu mu çizmeliydim? Ertesi sabah, kararımı vermiştim. Babamla ve annemle konuşacaktım. Valoria'nın geleceği için kendi kaderimi kendim belirlemeliydim. Odadan çıktığımda doğrudan taht odasına vardım. Odada annem ve babam vardı. Onların karşısında durdum. "Merhaba anne, merhaba baba. Bugün sizlere kararımı verdim. Yolculuğa çıkıyorum." Annem cevap verdi: "Tamam kızım, kendine dikkat et. Ama şunu da bil, Valoria Krallığı emin ellerde." ---
|
0% |