@diva_gma
|
Keyifli okumalar
Toparlanıp çantamı aldım ve kütüphaneden çıkıp otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Durakta bir süre bekledikten sonra gelen otobüse bindim.
Otobüsün camından onlarca insan görünüyordu. Her birinin kullanmak için belli bir süresi vardı bu dünyada. Bazıları 90'ında giderdi başka bir yaşama. Bazıları daha hayatın gerçeklerinin başlangıcında 18' inde giderdi. Bazıları hayaller kurardı, gerçekleştirmeye çalışırdı o hayalleri fakat ölümü hesaba katmayı unuturdu. O hayaller gerçekleşemeden ölüm alırdı onu 14' ünde. 14' ünde gidenleri şanslı sanardı doğarken ölenler. Geldiği gibi giderdi onu heyecanla bekleyen bir aileyi bırakıp. Acı dolu bir anne, acı dolu bir baba… Hayat böyle olmamalı bebekler minik bedenleriyle buz gibi toprağın altına gömülmemeli, çocuklar ebeveynlerinin başlarına gelen bir olayın hesabını kendisine sormamalı, ben katil miyim diye endişe etmemeli. Hayat bu kadar acımasız olmamalı.
Anne olmak istedi doğururken öldü. Baba olmak istedi karısı hamileyken aldattı, sonra kendisine adam dedi. Çocukları için onlarca kez şükretti en ufak şeyde bile onları savunmadı, hep başkalarının dediklerine inandı.
Bu gözlerimin önünden gelip geçen insanların da acıları vardı. Onlarda kendilerini yalnız hissediyorlardı. Bunların sadece kendi başlarına geldiğini düşünüyorlardı. Ne kadar öyle desek de aslında yalnız değildik. Birbirimizi tanımıyor olabilirdik ama acılarımız ortaksa en yakın dosttuk.
Peki sen? Seçilmiş kişi gibi kötü olayların hep senin başına geldiğini düşünüyor musun? Kalabalıktayken kendini yalnız hissediyor musun? Korkma ben de öyle hissediyorum. Ama yalnız değilsin acıların varsa dostuz. Kendini kötü bir insan sanma sen iyi birisin. Ben seni kalbindeki yaradan tanıyorum.
Yaralarımız ortak, acılarımız ortak, izlerimiz ortak…
Yollarımız aynı Yönlerimiz aynı Sonlarımız aynı Nası' kalalım ayrı?
Aklımız aynı Fikrimiz aynı Zikrimiz aynı Zor kalırız ayrı
Otobüs sonunda gideceğim yere vardı ve ben indim. Üzerimde az uyumanın verdiği yorgunluk vardı. Dün bütün gece İnanç' la mesajlaşmıştım. Birlikte konuşarak sabahlamıştık ve uyuyamamıştık. Bu durumdan hiç şikayetçi değildim hatta hayatımın en keyifli dakikalarıydı.
Burçe' yle uzun zamandır görüşmediğimiz için sabah kütüphanedeyken beni aramıştı ve bugün onlarda kalmazsam üç gün üç gece bana trip atacağını söylemişti. Bende onlarda kalmayı kabul etmiştim ve babama beni merak etmemeleri için haber verip kütüphaneden çıktığım gibi Burçe' lere gelmiştim.
Evin önünde gördüğüm bedeni hemen tanıdım. Burçe beni kapının önünde bekliyordu. Hemen yanına gittim.
Kolunu bana doğru uzattı. “Topla bakalım meyvelerimi.” dedi ve karşılıklı güldükten sonra bana sarıldı. Ardından birlikte içeri geçtik.
Burçe'nin anne ve babası bir akrabalarına misafirliğe gitmişlerdi bu yüzden evde sadece o vardı.
Birlikte mutfaklarının balkonuna çıkıp sandalyelerden birine oturduk.
"Uzun zaman oldu görüşmeyeli anlat bakalım neler oldu."
Hayır Sadem her yerde İnanç' ı konuşmak zorunda hissetme kendini. Kendi düşünceme gülümseyip Burçe' ye baktım.
"Sen biliyorsun neler olduğunu asıl sen anlat."
"Ne olacak yine birisi bana aşık oldu işte." diyip kıvırcık orta boy kahverengi saçlarını savurdu. Sonra anlatmaya devam etti.
"Yan sıfımda bir çocuk var adı Oflaz. Aslında ilk başlarda ondan hoşlandığımı sanıyordum. Fakat yanlış bir hismiş. Bu yüzden başlarda ben onun peşinden koşuyordum artık o benden hoşlanıyor hep peşimde. Aslında hoşuma gitmiyor da değil. Mesaj atıyor cevap veriyorum ama ona karşı hiçbir şey hissetmediğimi söylüyorum. Üzülüyor ama belli etmiyor. Benden de vazgeçemiyor tabii ama hoşuma gidiyor." Kaşlarımı çattım.
"Neden bir şans vermiyorsun?"
"Onun benim peşimde koşması hoşuma gidiyor. Birlikte olabileceğim birisi yok hayatımda. Her neyse sen anlat bakalım geçen telefonda söylediklerini."
Sıcak bastı, ellerim terledi ve titremeye başladı, yanaklarım kızardı İnanç sadece aklımdan geçince bile bunlar oldu.
"Gittim buluşmaya ve birbirimize bir şans verdik."
"Sevgilin var yani." dedi
"Evet" diye mırıldandım.
"Merak ettim fotoğrafı var mı?" Birlikte çekildiğimiz fotoğraflarımız vardı onlardan birini gösterdim. Telefonu Burçe' ye uzattım. Birkaç saniye fotoğrafa bakakaldı gibi oldu. Yüzlerimizi inceledi ve sonra gülümsemeye başladı.
"İyiymiş." diye mırıldandı. Ben de gülümsedim.
"Güneş teyze ve Umut amcanın haberi var mı?" yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş silikleşti.
"Yok." dedim.
"Öğrenirlerse Umut amca ses etmese bile Güneş teyze buna izin vermez biliyorsun değil mi."
"Biliyorum bu yüzden haberleri olmayacak eğer bir gün söylersem de ne dediklerini umursamayacağım. Benim mutlu olmaya hakkım yok mu?"
"Var tabii nasıl istersen öyle yaşa."
Sonra hep sohbet ettik. Saatler sonra birlikte Burçe' nin odasına çıktık ve tekrardan sohbet ettik. Ben ona ailemi anlattım o da bana kendi ailesini anlattı. İnanç hakkında merak ettiklerini sordu. Sonra hep Oflaz' da olmayan özellikleri anlattı.
Ona göre İnanç ideal erkekmiş Oflaz değilmiş.
Burçe çocukluğundan beri buz patenine çok meraklıydı. Oflaz' da buz pateni yapmayı biliyormuş. Burçe' ye birlikte buz pateni yapmayı teklif etmiş Burçe ben bilmiyorum deyince Oflaz da ben sen seviyorsun diye buz pateni yapmayı öğrendim seninle yapmayı istedim ben yanında olacağım sana öğretirim seni korurum bana güven demiş.
Fakat Burçe kabul etmemiş.
Tüm günümüz böyle konuşarak geçti. Sanki son günümüzmüş gibi sohbet ettik. Tüm bu süre boyunca Oflaz dört kere mesaj attı ve bir kere aradı. İnanç ise bunların hiçbirini yapmadı. Tabii ki de ikisini kıyaslamıyordum fakat Oflaz' ın Burçe' ye çok değer verdiği belli oluyordu. Ama Burçe ona bir şans vermiyordu sadece mesajlara cevap veriyorum demişti ama bu sefer attığı dört mesajın ve bir aramanın hiçbirine cevap vermemişti Oflaz' dan gelen her bildirimde daha fazla sinirlenmişti.
Bu rüzgârlar sen gidince Uçurdu yaprakları Kalpten bir söz verirken Bilemezdim olacakları
İsmin hatıra şimdi Yalnızca dudağımda Geceleri beni saran kimdi? Her kimse çok uzaklarda
|
0% |