Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Duygunun Hissi

@diva_gma

Keyifli okumalarrrr ;)

Oy vermeyi, takip etmeyi, ve yorum yapmayı unutmayın lütfen...

 

 

 

İnanç Kandemir

 

Bir zamanlar şöyle bir söz geçmişti okuduğum bir kitapta.

 

"Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin…"

 

Bir insanın hayatta var olduğunu bilmek bile mutlu edebilirdi bir insanı. Gülümsemesi bile bir ödül olabilirdi, nefes alması bile huzurlu hissettirebilirdi…

 

Birdenbire gelmedi belki ama gelince de öyle güzel hisler getirdi ki kendisiyle birlikte, ben daha önce yaşamıyormuşum dedim. Ona karşı hissettiklerim bambaşka bir boyuttu. Onun beni seçmesi bile benim için bir şükür sebebiydi.

 

Sevmek güzeldi. Ama önemli olan hissettirebilmekti. Sevmek bir cümle değildi sadece. Hissedilmesi gereken bir şeydi, insan sevildiğini hissetmeliydi. Sevmek duygunun hissiydi. Ben onun sevildiğini hissedebilmesi için elimden geleni yapacaktım.

 

Sadem benim için her şeydi. Benim yollarım ona çıkıyordu. Onun olduğu yerde benim için çıkmaz sokaklar yoktu.

 

Biliyordum, o sol bileğimdekinin sahibiydi, emindim.

 

Sadem ile konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti, bugün buluşacaktık. Ne kadar etrafa göz gezdirsemde okul yolunda onunla karşılaşmamıştık.

 

Okul bahçesindeki bir banka oturup telefonumu çıkardım ve Sadem'e mesaj attım. Attığım mesajı gördü ve cevap yazmaya başladı.

 

Okulda mısın yoksa daha gelmedin mi?

 

Metrodayım.

 

Telefonu kapattım ve giriş kapısından bana doğru gelen çocukluk arkadaşlarım Atakan ve Akgün' e çevirdim bakışlarımı.

 

Atakan insanın kalbi gibiydi. Akgün ise beyni. Atakan insanı hep güldürürdü. Vereceği kararların sonuçlarını hep boş verirdi. Bu dünyaya bir defa geliyoruz insan ne isterse onu yapmalı, derdi hep.

 

Akgün ise tam tersiydi. En ufak şeyi bile çok ciddiye alırdı. Çok resmi bir insandı. Gelecek için hedefleri vardı. Çok çalışırdı hep disiplinliydi.

 

"Yengemiz gelmedi mi daha?" Dedi Atakan sağ tarafıma geçip banka oturarak.

 

"Metrodaymış." diye cevap verdim.

 

"Akşam Akgünle bizim evde kalacağız sen de gelsene." Dedi Atakan.

 

"Tamam gelirim." dedim.

 

"Bu manyak kesin bir ara ders çalışmaya başlar birden ama biz seninle maç yaparız telefondan." Dedi Atakan Akgün' e bir bakış atarak.

 

"Siz baba parası yemek istiyorsunuz sanırım, ben kendi paramı kazanacağım." Dedi Akgün yine beyin gibi konuşarak.

 

"Akgün bir gün çalışmasan bir şey olmaz."

 

"Alışkanlık ne yapayım."

 

"Ne kadar da çılgınca bir alışkanlık." Dedi Atakan. Ben ve Atakan güldük fakat Akgün hala ciddiydi.

 

Giriş kapısına doğru kaydı bakışlarım ve sevgilimi gördüm içeri girerken. Atakan ve Akgün bir şeyler konuşuyordu fakat ben hiçbir şey anlamıyordum. Bakışları etrafta geziniyordu. Yanına gitmek için ayağa kalktım fakat okul zili çaldı. Zil çalınca hızlı adımlarla okul binasına girdi.

 

Tüm okul binaya girip sınıflarına dağıldılar. Bizde kendi sınıfımıza girdik ve karneleri dağıtması için hocayı bekledik.

 

Telefonumu çıkardım ve Sadem'e mesaj attım.

 

Karnemi aldıktan hemen sonra seni sınıfının önünde bekleyeceğim.

 

Cevap çok gecikmedi.

 

Peki

 

Dakikalar geçti. Karneler dağıtıldı, tüm sınıf birbiriyle vedalaştı ben de Atakan ve Akgün' le vedalaştım. Sınıftan ilk çıkan bendim. Üst kata doğru çıkan merdivenler bitince Sadem' in sınıfının kapısının önünde beklemeye başladım.

 

Koridordaki camdan masmavi gökyüzünü izliyordum. Bütün insanların dertleri sığsın diye mi gökyüzü bu kadar uçsuz bucaksız görünürdü. Ya gökyüzüne bile sığmayacak kadar dertleri olduğunu düşünenler, onlar ne yapacaktı?

 

Arkada kalan kapının açılma sesi beni şuana geri getirdi. Arkamı dönüp baktığımda onu gördüm. Sanki gözlerim önceden kördü, ona gelince görebiliyordum. Sadece onu değil, her duygusunu, her hissini, düşündüğü her şeyi görebiliyordum.

 

O benim teklifimi kabul ettiğinde ben kendime bir söz verdim. Ben bu kızın gözlerindeki hüznü silecektim. Hüznün yerini mutluluk alacaktı. Ve hiçbir zaman da o mutluluk yok olmayacaktı.

 

Simsiyah güzeller güzeli dalgalı saçlarını açık bırakmıştı. Üzerinde bol beyaz renkte bir tişört ve altında bol siyah renkte bir pantolon vardı. Ne giyse yakışıyordu. Ama önemli olan onun güzelliğiydi, onun ruhunun güzelliği. Minicik kahverengi gözleri, küçücük bir burnu vardı. Aramızdaki boy farkı bile çok hoşuma gidiyordu, o benim omzuma geliyordu. Ben onunla ilgili olan her şeyi seviyordum.

 

Kapıyı kapatıp bana doğru yürümeye başlayınca bende yürümeye başladım. Karşılıklı durduğumuzda aramızda iki adımlık bir mesafe kalmıştı. Durduk ve sadece birbirimizi izlemeye başladık. Gözlerimi saçlarından alamıyordum o kadar güzel saçları vardı ki. En son bu gidişle hiçbir şey yapamayacağımızı anlayınca konuşmaya karar verdim.

 

"Günaydın." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki heyecandan titremişti bile. O da bunu fark edince gülümsedi.

 

"Günaydın." Diye mırıldandı. Birlikte merdivenlerden indik ve okul binasından çıkıp otobüs durağına doğru yürüdük.

 

Birbirimize bakamıyorduk. Gözlerimiz birbirimize çevrilince hemen başka bir yöne bakıyorduk. Gelen otobüse bindik. İkili koltukların birinin yanında durunca hafifçe geriye çekildim ve Sadem' in geçebilmesi için ona yer açtım. O cam kenarına oturdu bende yanındaki koltuğa.

 

Camdan dışarıyı izliyordu arada sırada da yansımalarımıza bakıp gülümsüyordu sonra da başını önüne eğiyordu. Sarılmak istiyordum. O kadar çok istiyordum ki kendimi tutamıyordum. Ama kendimi durdurmaya çalışıyordum. Belki rahatsız olurdu bu yüzden sarılmıyordum. Otobüs deniz kenarı bir yere gelince arabadan indik ve bir kafeye geldik. Ben kahve istemiştim o da çikolatalı süt, ne kadar da uyumluyduk.

 

"Saat kaçta eve dönmen gerekiyor?" Önüne eğdiği başını kaldırıp gözlerime baktı.

 

"Altı gibi gitmem gerekiyor." Başımı salladım. Şuan saat on olduğuna göre sekiz saatimiz vardı. Umarım bu sekiz saat çok yavaş geçerdi.

 

O çikolatalı sütünü ben de kahvemi bitirince hesabı ödeyip deniz kenarında dolaşmak için kafeden çıktık. Etraf kalabalık değildi. Burada olan kişilerde bizim yaşlarımızdaydı, arkadaşlarıyla birliktelerdi.

 

Sadem benden birkaç adım önde yürüyordu. Gülümseyerek gökyüzünü izliyordu. Bazen onu dakikalarca gökyüzünü izlerken yakalıyordum. Sanırım o da benim gibi gökyüzünü izlemeyi seviyordu.

 

Umarım dedim içimden, umarım gökyüzüne sığmayacak kadar derdi yoktur.

 

Birden durup bana döndü ve gülümseyerek sol elini bana doğru uzattı.

 

Sol elini bana doğru uzattı…

 

Elini bana doğru uzattı…

 

Bana…

 

Kalbim…

 

Hiç durmadan bende sağ elimle onun elini tuttum ve birlikte yürümeye devam ettik.

 

Hava hafif rüzgarlıydı ama sıcak esiyordu. Bu Sadem' in hoşuna gidiyordu. Her rüzgar estiğinde gülümseyerek gözlerini kapatıp o güzel saçlarının savrulmasına izin veriyordu. Gözlerinde hüzün yok gibiydi ve bu benim çok hoşuma gidiyordu.

 

Denizin üzerindeki gemilere bakarken aklıma bizim gemi geldi. Annem doktordu, babam da pilottu yani bizdeki para biraz fazlaydı. Ben denizi ve gökyüzünü çok sevdiğim için de annem doğum günümde bana hediye olarak bir gemi almıştı.

 

"Bana ait bir gemim var. İstersen seninle birlikte bir gün ona binebiliriz." Hediye olarak gemi alınmasına şaşırmıştı ama belli etmemeye çalışıyordu.

 

"Çok mutlu olurum." Sen hep mutlu ol canım sevgilim.

 

Birkaç dakika daha yürüdükten sonra daha sakin bir yere geldik.

 

"Bu banka oturalım mı?" Dedi Sadem bankı göstererek. Denize dönük bir banktı.

 

"Olur." Dedim. Banka oturduk.

 

"18 yaşında mısın?" Diye sordu Sadem bana doğru dönerek.

 

"Evet"

 

"Ben daha 17 yaşındayım."

 

"Sen daha miniksin. Ben büyüdüm artık." Güldü.

 

"Doğum günün ne zaman?" Diye sordu bana. Birbirimizi tanımaya çalışıyorduk.

 

"24 Şubat. Senin?"

 

"19 Ağustos." Doğum gününe iki ay vardı.

 

"En sevdiğin renk?" Diye sordum ona. Belki bazı çiftler ilk buluşmada bu tür şeyler konuşmazlardı. Ama bizim için en önemli şey birbirimizdi.

 

"Mor. Peki senin en sevdiğin renk ne?"

 

"Mavi" Hep mavi ve mor rengini çok yakıştırırdım. Ne kadar uyumlu olduğumuz buradan bile belli oluyordu bence.

 

"Peki en büyük hayalin" En büyük hayalim sensin, hayalden daha fazlası gerçeksin ve benimsin diyemedim.

 

"Bir müzik grubunun solisti olmak istiyorum." Dedim. Gitar çalmayı ve şarkı söylemeyi çok seviyordum. En büyük hayalim de bir müzik grubunun solisti olmaktı.

 

"Ben müzik dinlemeyi çok severim bana bir gün şarkı söyler misin?"

 

"Söylerim tabii ki de, sen yeterki iste." Dedim

 

"Senin en büyük hayalin?" Dedim. Başını eğip birleştirdiği ellerini izledi ve sonra gözlerimin içine bakmaya başladı. Ben anlatmayayım sen benim anlatmak istediğimi anla diye baktı. Bir sorunu vardı.

 

"Bu güne kadar kurduğum hiçbir hayal gerçekleşmedi. Artık hayal kurmaktan korkuyorum. Benim bir hayalim yok. Sadece isteklerim var. Ben onların gerçekleşmesini istediğim için hayalini kurmuyorum." Dedi. Anlatmadığı bir şeyler vardı, bazı şeyleri eksik anlatıyordu, anlatmak istemiyordu.

 

"Annen ve baban ne iş yapıyor?" Dedi konuyu değiştirmeye çalışarak.

 

"Annem doktor, babam pilot anneme kıyasla babamla uçuşları olduğu için daha az görüşüyorum. Bu yüzden gemi aldılar bana bir tık zenginiz." Dedim

 

"Benim annem de matematik öğretmeni, babam da avukat." Dedi

 

"Güzel meslekler." Dedim, başınını onaylayarak salladı.

 

"Annemin daha rahat bir karakteri var babam daha ciddi birisi." Dedim onun yüzüne bakarak ama o ellerini izliyordu.

 

"Benim annem…" dedi fakat devam edemedi. Oturduğum yerde biraz daha ona yaklaştım ve çenesini tutarak göz göze gelmemizi sağladım. Diğer elimle de saçlarını okşamaya başladım. Yavaşça yutkundu ve dudaklarını araladı.

 

"Benim annemin psikolojik sorunları var ilaç kullanıyor. Eskiden ilaçlarını içmeyince kriz geçirirdi. Babam çok iyi birisi ama, çok samimi annemi çok seviyor." Dedi, başparmağımla çenesini okşamaya başladım. Morali bozulmuştu.

 

"Bu seni üzüyor mu?" Diye sordum gözlerim onun dudaklarındayken.

 

"Onların zarar görmesi beni üzüyor." Dedi

 

"Anladım." Dedim, parmaklarım yanağına doğru kayarken.

 

"İsimleri ne peki?" dedim.

 

"Annem Güneş, babam Umut Demir ama Umut' u kullanıyor. Seninkilerin ismi ne?" dedi.

 

"Annemin adı Aden, babamın adı da Berkay." dedim. Birkaç dakikalık sessizlik oldu bu sessizliği ben bozdum.

 

"En sevdiğin kitap nedir?" Bu sorum hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. Onun gülümsemesi beni de gülümsetti.

 

"Böyle bir şeye cevap veremem, hepsini çok seviyorum." Dedi. Biz bu kızla ikiz miydik acaba her şeyimiz aynıydı.

 

"Bende böyle bir soruya cevap veremem aslında kitap okumayı çok severim." Dedim.

 

Gülümseyerek yüzüme doğru yaklaştı ve yanağıma minik bir öpücük kondurarak kollarını boynuma dolayıp bana sarıldı. Hızlıca kollarımı beline doladım ve başımı boynuna gömüp onu kendime doğru çekip sıkıca sarıldım.

 

Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Çok güzeldi. Her şeyi muhteşemdi. Yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra dudaklarım saçlarıyla buluştu, ardından çenemi başına yaslayıp gözlerimi sıkıca kapatarak daha sıkı sardım onu.

 

Birkaç dakika sonra ayrıldığımızda "Biraz daha dolaşalım mı" diye sordu Sadem.

 

"Olur." Dedim ve onun çantasını kendi omzuna asarak elini tutup yürümeye başladım.

 

Birbirimizle konuşa konuşa deniz kenarında iki tur attık. Saatler geçmişti. Güneş batmak için hazırlanıyordu. Sadem gökyüzünü izlemek istediğini söyledi ve denize doğru dönüp etrafı izlemeye başladı. O denizi ve gökyüzünü izliyordu ben de onu. Benim için en güzel manzara oydu.

 

Sırtı bana dönüktü. Ona doğru yaklaşıp kollarımı iki yanından uzatarak ona sarıldım. Kulağına doğru yaklaştım.

 

"Çok güzelsin." diye mırıldandım. Başını başıma yasladı ve gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı.

 

"Artık gitmem gerekiyor." Dedi, o an hep yapmak istediğim bir şey aklıma geldi.

 

"Fotoğraf çekilelim mi?" Dedim

 

"Olur" dedi

 

Cebimden telefonumu çıkardım ve kamerayı açarak bana arkası dönük olan Sadem' in fotoğrafını çektim. Ben çektikten sonra bana doğru döndü. Telefonu bize doğru tuttum ve başını omzuma yaslayan Sadem' e bakarken birkaç fotoğraf çektim. Ardından ikimiz de kameraya bakıp gülümsedik ve fotoğraf çekildik.

 

Otobüs durağına gelince birlikte tekrardan arabaya bindik. Aynı durakta indik bu durak Sadem' in evine daha yakındı.

 

Karşılıklı birbirimize bakarken bu sefer ben ona sarıldım. Kollarını boynuma doladı ve "En yakın zamanda tekrar görüşelim." dedi. Başımı aşağı yukarı salladım ve saçlarını öptükten sonra geri çekildim. Tekrar birbirimizi izlemeye başladık.

 

"Ama sen böyle bakmaya devam edersen ben gidemem ki." Dedi sevgilim.

 

Gülerek "Gözlerimi kapatmamı ister misin?" Dedim.

 

"Hayır" diyerek cevap verdi.

 

Yaklaşıp yanağıma tekrar bir öpücük kondurdu ve el sallayarak benden uzaklaştı, bende arkasından ona el salladım.

 

Gözden kaybolduğunda bende gelen otobüse bindim ve Atakanların evinin önünde indim. Zili çaldığımda kapı birkaç saniye sonra açıldı.

 

"Hoş geldin" dedi Atakan.

 

"Hoş buldum" dedim bende, fakat bunları söylerken aklımda Sadem olduğu için sırıtıyordum.

 

İçeri girdim ve tam oturma odasına girecektim ki ensemde bir acı hissettim.

 

"Ne yapıyorsun manyak?" Dedim ve ensemi ovuşturarak Atakan' a baktım.

 

Sırıtarak "Bana aşık oldun sandım öyle bakıyordun kendine gel, sen benim tipim değilsin bizden olmaz." Dedi ve salonda koltuğun üzerinde oturan Akgün' ün yanına gitti.

 

"Akgün onu dört sıfır yendiğim için ağlıyordu en son o yüzden mola verdik sonra da sen geldin." Dedi Atakan

 

"Abartma" dedi Akgün göz devirerek.

 

"En son gözyaşlarını silmek için peçete istiyordun." Dedi Atakan.

 

"İnanç sen anlat nasıl geçti?" Dedi Akgün konuyu değiştirmek için.

 

"Çok güzeldi. Bu kadar sadece çok güzeldi diyebilirim."

 

"Fazla mutlu görünüyorsun gel de seni yeneyim bir tur da sen ağla." Dedi Atakan

 

Oyunu oynadık fakat berabere kaldık. Akgün ve Atakan tekrar oyun oynamaya başladı. Ben de bugün çektiğimiz fotoğraflara bakıp benim Sadem' e baktığım bir fotoğrafı duvar kağıdım yaptım.

 

Sadem' e mesaj attım" İyi gecelerin olsun." diye. Birkaç dakika sonra da o bana mesaj attı" Her gecen iyi olsun." diye.

 

O gece çok geç uyuduk saatlerce sohbet ettik en sonunda yorgunluktan uyumaya karar verdik. Ama o gecenin en güzel yanı rüyamda sevgilimi görmemdi.

 

Bölümü nasıl buldunuz yazabilirsiniz. Bir diğer bölümde görüşmek üzere.

Sevgilerle ve Hislerle...

 

​​​​​​

Loading...
0%