@diva_gma
|
Hani bazı rüyalar vardır ya gerçek olmasını istersin. Bazı rüyalarda vardır ki rüya olarak görmeyi bile istemezsin. Ben bu rüyanın gerçek olmasını çok istedim. Fakat sonrasında olacakları rüya olarak görmeyi bile istemezdim. Ama bir sorun vardı, bunlar rüya değildi. Yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyordu. Karşımda bana heyecan ve korkuyla bakan İnanç benden bir cevap bekliyordu. Sanırım evet dememi istiyordu. Ama ben bu soruya şuan cevap verecek bir halde değildim. Böyle olacağını düşünmemiştim. Evet İnanç' tan hoşlanıyordum. Ama böyle bir konuşma yapacağını düşünmemiştim. Ben İnanç' ı kendi içimde tanımıştım. Fakat İnanç gayet ciddiydi ve yaklaşık on dakikadır benden cevap almaya çalışıyordu. Ben de kilitlenmiş bir şekilde denize bakıyordum. En sonunda konuşmam gerektiğini hatırladım ve dudaklarımı araladım. "İnanç… ben bu soruya şuan bir cevap veremem. Ama ben de sana bir şeyler söylemek istiyorum." "Tabii ki dinliyorum." Derin bir nefes aldım ve üç aydır yaşanan birkaç şeyi anlatmaya başladım. "Ben seni üç aydır tanıyorum. Aslında pek de tanıdığım söylenmez sadece adını ve sınıfını biliyordum. Benim sadece bir tane arkadaşım var ama onunla da pek görüşemiyoruz. Senin arkadaşlarınla olan samimiyetin benim hep çok hoşuma giderdi seni tanımasam bile. Sonra aklıma hayatımda nasıl olduğunu soracağım biri bile olmadığı gelirdi. Bunları düşünürken aklımda sebepsizce hep sen belirdin. Tanımadığım biri olduğunu göz önünde bulundurursak sana karşı hissettiklerim normal değildi. Çünkü ben sadece adını bildiğim kişilerle ilgili hayaller kurmam. Sende neden böyle oldu bilmiyorum." Dedim ve o cümleyi kurdum. "Sanırım senden hoşlanıyorum." Sonra hemen ekledim. "Ama bunları soruna cevap olsun diye anlatmadım. İçimden geldiği için söyledim. Bana biraz zaman verir misin, cevabımı yarın sana okulda açıklarım." Dedim mahcup olmuş bir şekilde ve utanarak. Acaba sonları anlatmasa mıydım? İnanç' ın gözlerine yerleşen hüznü görebiliyordum. Onu üzüyordum ama düşünecek ve ikimize de en az zarar verecek tarafı seçecektim. "Tabii ki acele etmene gerek yok. Yarına kadar iyice düşün." Dedi güzel gülümsemesiyle ve tam o anda telefonuma bir mesaj geldi. Mesajı annem atmıştı ve eve gelmemi istiyordu. Saat 21.45 ' ti artık eve gitsem iyi olacaktı. "Benim artık eve gitmem gerekiyor. Yarın seninle konuşuruz." "Tamam hoşça kal ve iyi geceler. Ben biraz daha burada oturacağım." Gülümsedim. "Sana da iyi geceler." Dedim ve birkaç saniye sonra yürümeye başladım. Tüm bu olanların gerçek olduğuna inanamıyorum. Her şey çok güzeldi. Ama cevabını vermem gereken bir soru vardı. Evet veya hayır diyecektim. Bu iki sözcük çok kısaydı, söylenmesi çok kolaydı. Fakat ikiside hayatımı değiştirecekti. Bunu tabii ki de aileme söyleyemezdim. Onlar okumuş ve meslek sahibi olmuş insanlardı. Güzel bir aşk yaşamışlardı. Belki babam sorun etmezdi ama annem benim hayatımda güzel olan tek şeyin eğitim hayatımdaki başarımın olmasını istiyordu. Annem ve babam benim yaşımda tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlardı. Beni anlamalarını istiyordum. Ama benim birini sevmemi istemiyorlardı. Nedeni de hazırlanmam gereken bir sınav olmasıydı. Bunun ben de farkındaydım. Ama bu sınavın hayatımın tümü olmasına izin veremezdim. Yaşlandığımda bu zamanlarımı iç çekerek hatırlamak istemiyordum, gülümseyerek hatırlamak istiyordum. Çünkü ömrümün en güzel yıllarındaydım ve bu zamanlarımı başkalarının isteklerini gerçekleştirerek geçiremezdim. Eve vardım. İçeriden gülme sesleri geliyordu. Bu da haksızlıktı. Bazı insanların ağladığı zamanlarda bazılarının mutlu olması benim hiç hoşuma gitmezdi. Şimdi mutlu olan taraf ailem ve mutsuz olan taraf ise bendim. Eve girdim ve odama çıktım, sonra halamlar gittiler. Annemlere baktığımda ise yalanımı anlamamışlardı sanırım. Ve ben üzerimi değiştirdim. Burçe ile konuşmadan önce yapmam gereken bir şey vardı. Çalışma masamın yanındaki kitaplığımdan "His Defterimi" aldım. Şimdi bu deftere bugünkü duygularımı ve hislerimi yazacaktım. Bugün benim gecelerce korkarak hayalini kurduğum bir an gerçekleşti. Bu sabah metrodayken İnanç, Atakan ve Akgün de benimle aynı metroya bindi. Fakat İnanç yanlışlıkla yere düştü. Bende gidip ona bir şey olup olmadığını sordum. Sonra tanıştık. Metrodan indik ve okula vardık. Bizi bahçeye çıkardılar ve ben de İnanç' ı izlemeye başladım. Tam o sırada Atakan geldi. Elinde bir kağıt tuttuğunu gördüm. Bunu İnanç gönderdi dedi. Nasıl heyecanlandım biliyor musun. Kağıdı aldım ve okumaya başladım. "Bu akşam saat yedide sahilde buluşalım." Kağıtta bu yazıyordu. İnanç benimle buluşmak istediğini söylemişti. Ben bir şekilde hallettim ve İnanç' ın yanına gittim. Beni tam bir aydır tanıdığını anlattı. Ve en sonunda bana bir soru sordu. "Sadem benimle sevgili olur musun?" Daha önce hiç bu kadar kararsız kalacağım bir soru sorulmamıştı bana. İnanç' tan hoşlanıyordum. Fakat eğer kabul edersem annemle çok fazla sorunlar yaşardım. Ailem hayatımda birinin olmasını istemiyor. Kararımı yarın okulda söyleyeceğim. Evet veya hayır demem gerekiyordu bu iki sözcük de benim hayatımı çok fazla değiştirecekti. Beynim hayır dememi istiyordu. Kalbim ise evet dememi istiyordu. Şimdiye kadar hep başkalarını düşünmüştüm. Ama bu her şeyden çok farklıydı. 20.06.19 Perşembe Yazacaklarımı yazmıştım. Ben biriyle konuşmak yerine hep yazardım. Çünkü kime kendimi anlatsam hep sırtımdan bıçaklamışlardı. Şimdi Burçe' ye olanları üstü kapalı bir şekilde anlatacaktım. Telefonla aramak yerine mesaj atacaktım. Burçe' nin ismine tıkladım ve mesaj yazmaya başladım. "Şimdi sana her şeyi anlatacağım." Diye yazmaya başladım oysaki her şeyi anlatmayacaktım. "Şimdi sana her şeyi anlatacağım. Bizim okulda bir çocuk var ben ondan hoşlanıyordum. Ve çocuk beni bugün sahile çağırdı. Ben de senden yardım alarak gidebildim. Bana benimle ilgili hislerini anlattı. Ve benimle arkadaş olmak istedi, her şey bu kadar." Hemen çevrimiçi oldu. "Ciddi misin? Sen ne dedin?" "Bilmiyorum dedim." "Ne? Neden ki zaten hoşlanıyormuşsun." "Bilmiyorum. Kararımı yarın okulda söyleyeceğim." "Peki dinlen sen şimdi yorulmuşsundur iyi geceler." "İyi geceler." Son mesajı da attım ve telefonumu masanın üzerine bıraktım. Ardından çantamdan kulaklığımı aldım ve taktıktan sonra bir şarkı açtım. Ve yatağıma oturdum. Zamanı gelmişti. Bu gece yoğun geçecekti. Aklımda bir terazi vardı. Bu terazinin ağır olan tarafı benim kararımdı. Onu ilk gördüğüm anı düşündüm. Okulun bahçesinde arkadaşlarıyla heyecanlı bir şekilde konuşuyordu. Üç hafta boyunca okula gelmediği günleri düşündüm. Her sabah kalktığımda acaba bugün gelecek mi diye düşünürdüm. Onu alçılı koluyla merdivenlerden çıkarken düşündüm. Yanına gidip geçmiş olsun bile diyememiştim. Ben onu üç ay boyunca kendi içimde yaşatmıştım. Göz göze gelmek bile benim içimdeki kelebekleri uçuşturmaya yetiyordu. Beni tanımıyor sanıyordum ama o beni kendi içinde sevmiş. Bana o soruyu sorarken resmen yalvarıyordu. Reddedilmekten korkuyordu. Üzülmekten korkuyordu. Benim gibi. Ama artık hayal ettiğim şeyin gerçekleşmesi benim evet dememe bağlıydı. Her şey çok güzel olabilir ya da her şey çok kötü olabilirdi. |
0% |