Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Umut Çıkmazı

@diva_gma

Bu benim ikinci kurgum. Hayatımın ikinci dönüm noktası.

 

Yazmaya ilk başladığım günden beri hayatım o kadar çok değişti ki kendimi tanıyamaz oldum. Aslında yazmaya başladığım günden sonra hayatla tanıştım. Hem güldürür hem de acı çektirirmiş.

 

İlk kitabımda hayatımdan parçalar var. İkinci kitabımda da duygularımdan parçalar var.

 

Bu kurgunun aklıma geldiği ilk akşamı hatırlıyorum. Ocak ayından bir gündü ertesi gün çok önemli bir şey olacaktı o yüzden tüm ailem heyecanlıydık. Ama daha sonra olacaklardan habersizdik.

 

Bu kurgum bana çaresizliği öğretti. Aylar sonra bu kurgumun finalini yazacağım zamanki kendime sesleniyorum. Çaresizliği yazarken umutsuzluğa kapılma, hayallerinden vazgeçme, imkansız olsaydı kimse yapamazdı.

 

İlk başta siz canım yol arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.

 

Yalnızlıktan çok korkarım ne olur beni yalnız bırakmayın çünkü ben sizi asla bırakmayacağım....

 

Yazdığım her kitap benim için bir umuttur...

 

 

 

Bu kitap bir umuda tutulup oradan oraya savrulanlara gelsin...

 

 

"Ne oldu yapraklarını mı kopardılar?"

 

Arkamdan gelen sesle birlikte dönüp sesin sahibine baktım. Tabii ki de canım arkadaşım Ulaş' tı bu. Başka kim bu kadar çok adımla ilgili espiri yapabilirdi ki?

 

Bugün okula benden daha geç gelmişti. Benim ona ne olduğunu sormam gerekiyordu ama o soruyordu.

 

"Ne oldu moralin bozuk sanki?" dedi yanıma gelip.

 

"Bir şey yok her zamanki hâlim bu benim." dedim

 

"Doğru, unutmuşum." Birlikte sınıfa çıktık. Birkaç dakika önce zil çalmıştı. Hoca daha sınıfa girmemişti.

 

Ulaş çantasını bırakıp yerine oturdu. Ben çantamı bırakıp öğretmenler masasına ilerledim. Sınıf başkanıydım, maalesef öyle bir hata yapmıştım. Böyle bir sınıfı kontrol etmek hiç kolay değildi çünkü.

 

"Burak şovun bittiyse otur artık yerine. Emre sen de sus artık." dedim. Emre bu aralar popüler olan bir şarkıya eşlik ediyordu. Yarısını yanlış söylüyordu ama ona göre doğruydu. Burak da ayakta saçma sapan bir şekilde dans ediyordu. Ben uyarınca istemeselerde sakince oturmak zorunda kaldılar.

 

Alper' in bakışları direkt olarak benim üzerimdeydi ve gizlemeye çalışmıyordu. Orta kısmın ilk sırasında oturuyordu. Ben cam kenarının üçüncü sırasında oturuyordum, Ulaş' ta benim arkamdaki sıradaydı. Sınıf küçüktü sadece cam kenarı, orta kısım ve duvar kenarı vardı. Sınıf küçük olsa da sadece bir ya da iki kişilik boşluk vardı.

 

Alper hep bana karşı bir şeyler hissettiğini söylüyordu. Söylemese bile ben anlayabiliyordum bana karşı olan tavırlarından. Ama salağa yatıp anlamamazlıktan geliyordum. Benim ona karşı bir şeyler hissetmememi kendisine yediremiyordu.

 

Tam o an hocamız içeri girdi. Ve ben de yerime geçtim. Matematik hocasını görünce gözlerimi devirmemek için kendimi çok zor tutmuştum. Dünyanın en gereksiz derslerinden biriydi matematik. Hocalar ne kadar hayatımıza yardımcı olacağını söylese de hiçbir faydası olmayacaktı bu dersin bize. Kafamızın karışmasından başka bir şey olmuyordu zaten. Bu ders benim için göz açık bir şekilde uyumak için vardı.

 

Gözlerim tahta ile saat arasında gidip geliyordu. Beş dakika kalmıştı fakat hocamız hâlâ soru çözdürüyordu.

 

"Papatya bir baksana." Ulaş arka sıramdan bana sesleniyordu. Ona dönüp bakmam mümkün değildi çünkü şuan hocayla bakışıyorduk.

 

"Bakamam şuan." diye geveledim ağzımın içinde. Bu sefer de dürtmeye başladı. Ve zil çaldı. Arkamı dönüp ona baktım.

 

"Ne istiyorsun?" dedim ona bakarak benim yanımda kimse yoktu onun yanında oturan kız dışarı çıkmıştı.

 

"Kalemim kayboldu. Yedek kalemin var mı diyecektim ama dönüp bakmadın." dedi yapay bir sinirle.

 

"Dönüp bak diyeceğine kalem isteyebilirdin. Ayrıca kaleminin kaybolmadığını görebiliyorum buradan." dedim gülerek. Manyak kalemi defterin arasına koymuştu ama gayette görünüyordü.

 

"Papatya bir bakar mısın kızım?" Ulaş' ın gözleri kocaman açılmıştı, benim bedenimden soğuk ter akıyordu. Bu ses herkeste aynı etkiyi yaratıyordu. Arkamı dönüp beni bekleyen matematik hocasına baktım.

 

"Buyrun hocam." dedim yanına giderek birlikte sınıftan çıktık ve merdivenlerden aşağı inmeye başladık.

 

"Papatya ne zaman derslerini ciddiye almaya başlayacaksın kızım?" dedi

 

"Ben zaten derslerimi ciddiye alıyorum."

 

"Her derse karşı farklı bir tavrın var. Ders seçmeyi bırak. Diğer derslere de çalışman gerekiyor, yoksa hiçbir şey başaramazsın. Gelecek yıl sınava gireceksin. Sen istersen çok fazla şey başarabilirsin ama istemiyorsun."

 

Bu konuşmanın daha fazla uzamasını istemediğim için söylediği her şeyi kabullendim ve artık çok daha fazla ders çalışacağımı söyleyerek tekrar sınıfa çıktım. Derslerim gayet iyiydi ben matematiği sevmediğim için ona çalışasım gelmiyordu sadece.

 

Sınıfa çıktığımda daha ders zili çalmamıştı. Ulaş sırasında oturuyordu, sınıfta tek başınaydı. Sağ elinin sıranın altında olmasından telefonunu bana teslim etmediği belli oluyordu.

 

"En yakın arkadaşlarından biri sınıf başkanı." dedim telefonunu kastederek.

 

Gülümsedi "Sen bu muhteşem arkadaşına öyle bir şey yapmazsın." dedi. Gülümsedim ben de dalga geçermiş gibi, suratı asıldı. "Yapar mısın?" diye sordu. Kendimi tutamayıp güldüm "Saçmalama yaparım tabii ki de. Ama sen hariç." diyip sırama oturdum ve ona döndüm.

 

"Emin misin? Geçen gün Alper'i gördüğün halde söylemedin." Duraksadım birkaç saniye yüzüne bakarken. "Uğraşmak istemedim." "Onu seviyor musun?" diye sordu. "Sıradan bir insana karşı neler hissediyorsam ona hissettiklerim de daha fazla değil."

Konuşmamız ders zili ile bölündü. Çıkışta otobüse binip eve gelmiştim.

 

Annem komşumuzdaydı. Babam açmıştı kapıyı. Halimi hatırımı sormuştu ve sonra da demişti ki "Alper damadım nasıl?" kapının önünde kalakalmıştım. "Baba o nasıl soru ya." "İki gün önce okula gelip hocalarınla konuşmuştum matematikçi iyi şeyler söylemedi o ayrı bir konu. Alper damadım da gelip benimle tanıştı, sohbet etti. Kızınızın erkek arkadaşıyım dedi." son cümleyi o kadar bastıra bastıra söylemişti ki utancımdan yok olmak istedim.

 

"Gelsene baba kız konuşalım." birlikte oturma odasında koltukta oturduk.

 

“Papatya kızım, eğer bir erkek arkadaşın varsa bunu bizimle paylaşabilirsin. Saklamana gerek yok.”

 

“Baba benim bir erkek arkadaşım yok ki. Alper bizim sevgili olduğumuzu sanıyor ama öyle değil bunu anlamıyor. Ayrıca tabii ki de bir erkek arkadaşım olursa sizin de bundan haberiniz olacak.”

 

“Seni rahatsız ediyorsa gelip Alper'le konuşabilirim.”

 

“Hayır baba lütfen böyle bir şey yapma ben hallederim.”

 

“Peki, her zaman yanındayız bunu unutma.” Babamla sıkıca sarıldık ardından ben dinlenmek için odama çıktım.

 

Birkaç saat ders çalıştıktan sonra artık günlük rutinimiz haline gelen Ulaş ile görüntülü konuşmaya karar verdik.

 

“Yarın okul çıkışı Alper’ in partisine gidiyoruz değil mi?”

 

Bir tek partimiz eksikti sanki dizilerdeki gibi okul arkadaşlarımız keyfine göre parti veriyordu.

 

“Saçmalama benim ne işim var orada.”

 

“Papatya gel işte zaten yarın cuma beni yalnız mı bırakacaksın gerçekten.”

 

“Sen de gitme Ulaş o zaman ikimiz de yalnız kalmayız, hem Alper’ le dedikodum çıkmışken onun partisine gelmem ne kadar doğru.”

 

“Papatya beni kırma lütfen. Gerçekten de çok eğleniriz. Seni üzen olursa ben onun ağzını burnunu kırarım endişelenme.”

 

Gülümsedim. “Şuan hiç endişelenmedim gerçekten bir şey olursa nasılsa Ulaş halleder deyip sana kitlerim.”

 

O da gülümsedi. “Aynen öyle yap.” Beni manipüle edip partiye birlikte gitmeye ikna etmişti. Ne kadar doğru bir karardı bilmiyordum ama şuan bununla kafamı yoramazdım.

 

Görüntülü konuşmamızı sonlandırmıştık ben de akşam yemeği için anneme ve babama yardım etmeye karar vermiştim. Akşam yemeğini genellikle annem ve babam birlikte hazırlardı.

 

“Benim yapabileceğim bir şey var mı?”

 

“Benim yerime evi geçindirsen iyi olur ama boşver sen otur masaya.” Gülerek masanın köşesindeki sandalyeye oturdum.

 

“Bizim masayı hazırlamamızı bekliyorsun sonra bilerekten geç gelip ayıp olmasın diye yapabileceğim bir şey var mı diyorsun anlamadık sanki Papatya.”

 

“Baba gerçekten de Ulaş’ la konuşuyorduk o yüzden geç geldim.”

 

“Konuş kızım konuş bütün erkeklerle konuş.” Bilerekten beni sinirlendirmeye çalıştığının farkındaydım ama hiçbir şey demezsem daha fazla uğraşacaktı benimle.

 

Anneme bakıp beni babamın gazabından kurtarması için bakışlarımla ondan yardım istedim.

 

“Murat uğraşma benim kızımla o öyle biri değil.”

 

“Nazlı yalan mı, benim kızım bütün erkeklerle konuşuyormuş birileri anlattı bunu bana.”

 

“İkimizde sana inanmıyoruz çünkü sen başkasının dediklerine değil kendi kızının dediklerine inanırsın.”

 

Anneme bakıp gülümsedim ne kadar da güzel konuşmuştu kurban olduğum.

 

Babam tekrar bir şey söyleyecek gibi oldu ama vazgeçti. Yemek yedikten sonra oturma odasına gidip babamın favori haber kanalını izlemeye başladık birkaç saat sonra ben yorgun olduğumu söyleyip odama çıktım.

 

Üzerimi değiştirip pijamalarımı giydim ve aynanın karşısına geçip orta boy açık kahverengi saçlarımı da taradıktan sonra yatağıma oturdum.

 

Aslında uykum yoktu ama şuan kendimi çok kötü hissediyordum hasta olacak gibi de değildim neden bilmiyordum ama çok kötü hissediyordum. O yüzden kendimi uyumaya zorlayacaktım.

 

Tam yatağıma uzanıp duvar tarafına dönmüştüm ki kapı açıldı. Anında gülümsedim çünkü kimin geldiğini biliyordum. Babam her gece odama gelir iyi geceler demeden uyumazdı.

 

“İyi geceler Papatya’m. Annen ve ben seni çok seviyoruz.”

 

“İyi geceler babacım ben de sizi çok seviyorum.” Gülümseyip odamdan çıktı ve kapıyı kapattı. Bir gün gelip bana iyi geceler demezse kahrolurdum resmen ilaç gibiydi, neşemi yerine getiriyordu.

 

Uyumaya çalışırken o kadar zaman geçmişti ki saat gece yarısını geçeli çok olmuştu bu sebeple doğal olarak yorulup uyuya kalmıştım.

 

Diğer kurgularıma da beklerim görüşmek üzereeee.

 

 

 

Loading...
0%