@diyarrnurrr
|
Merhaba. Ben henüz 19 yaşında kitaplarda hayat bulmuş ve kitaplara hayat vermek isteyen bir okur aynı zamanda yazar(sadece hayal) olmak istiyorum. Herkesin olduğu gibi benimde hayalim var. Dikkatinizi çekerim hayallerim demedim hayalim dedim. Çünkü hayatta hayal kurup gerçekleşen tek yer kitaplardır. Nerden bildiğimi sormayın:)
Kurgum iyi mi kötü mü bilemem. İyi de olsa kötü de olsa yazmaya devam edeceğim. Gerekirse tutmayanı ikinci bölümde final yapar yeni kurgu yazarım. Ama bu sevdadan vazgeçmem...
İyi okumalar ve tabiki pamuk eller yıldıza:)
/////////////////////////////////////////////////////////////
Durdu zaman uzunca bir süre...
Kız ,soğuk ,boş ama dolu ,sessiz ama çığlıkların uzun süredir susmadığı, ışık ile aydınlanan ama çok karanlık oda da yerde dizleri karnına çekilmiş,ellerini dizine bağlamış,kafasını karnına çektiği dizlerine gömmüş,bir ileri bir geri sallanıyordu. Saatlerdir,günlerdir hatta aylardır karşısındakine düzenli olarak bakıyor, izliyor, gülüyor sonrada karnına çektiği dizlerine kafasını geri gömüyor. Yaşadıklarını düşünüyor. Yaşamak istediklerini düşünüyor.
Ona yaşatılanları düşünüyor...
{~6 ay önce~~~~}
Çiçek , bir yerdeki bardağa bir arkadaşının ona aldığı doğum günü hediyesi olan bardağı kıran ikizi Çınar'a bakıyor.Bir bardağa bir Çınara ve olanlar oluyor. Çiçek öyle bir çığlık atıyor ki sağır sultan yaşasa "hay yaşa evladım kulaklarımı açtın"deyip sarılacak. Çınar durur mu o da ikizinin çığlığından korkup Çiçeğin çığlığına yaraşır bir çığlık da o patlatıyor.O ondan korkuyor ,o ondan korkuyor derken içerden farklı bir ses yükseliyor:
"Yeteeeeerr!!!. Yeter ayol ne bağırdınız! Aaaa mahalleyi inlettiniz insanlar yanlış anlayacak". Esra'nın dediklerinden sonra sanki çığlık atan onlar değilmiş gibi bir de kahkaha patlatıyorlar. Çiçek birden ciddileşip kendine gelince"ulan serseri seni yedim bu sefer. Sana kaç kere diyeceğim benim olana dokunursan seni mahvederim diye." Çınar durur mu? "Ya ikizim amma abarttın alt tarafı bir kupa bardak. Esra sana aynısından alır. Dimi Esra?" "Darphane miyim oğlum ben para mı basıyorum. Ordan bakınca para babası gibi mi duruyorum." demez mi? "Gerizekalı Çınar ikizi, Esra yenisini alsa ne olacak? Eskisi gibi olur mu?" "Olmaz tabi salak o eskiydi bu yeni,yeni herzaman iyidir. Düşün derim bence?" "Çınaaaaaaaarrr!!!! Kaybol ayağımın altından. Ezmeyim seni gerizekalı!!Hayır benim ne suçum vardı da bana bu gerizekalı ikizi layık gördüler bilmiyorum ki. Ulan millet tek çocuğum diye dert yanar ben ikizim var diye sevinemiyorum bile" diye arkasından bağırsada Çınar çoktan topuklamıştı ordan. Çünkü ikizinin ne tür bir manyak olduğunu bildiği için hiç o topa girmemişti bile. En son giderken"Benim doğum günü hediyesi olan imzalı formamı makineye atıp 3 beden küçülttüğüne sayarsın Çiçeğim"diye bağırmıştı. Harbi Çiçek büyük ayıp etmişsin forma bide!
~~~~~~~~~~~~~~~ Çiçek'ten*
Esra ile bardak kırıklarını topladıktan sonra bir keyif kahvesi yaptık. Günün bu saatlerinde bizim evin balkonu muazzam bir manzaraya ev sahipliği yapıyordu. Çınar da benim gazabımdan kaçtığından beri gelmemişti. Kesin yine mahalledeki arkadaşlerıyla halı sahaya gitti ve saati unuttu. Aslında yorgun olmasak Esra ile bizde giderdik. İki ter atıp gelirdik . O maçlara bayılıyorum ya. Hayat var orda resmen tüm dertlerimi unutuyorum. Kesinlikle yakın zamanda Esrayı da alıp gideceğim. Esra'nın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım."valla senin şu evin balkonuna bayılıyorum ya. Bu manzara o büyük köprülerde bile yok." Gerçekten haklıydı. Müthiş bir manzarası vardı. Yuvarlak yarım daire şeklinde balkonumuz baya geniş ve ferahtı. Bir uzun koltuk ve iki tekli koltuk atmıştık balkona. Birde ortada yuvarlak sehpası vardı. Annemin gitmeden önce fidelediği orkide benim ona verdiğim sevgi ve can suyu birde bir kaç takviye ile gerçekten harika görünüyordu.Esra yine düşüncelerimden sıyrılmamı sağladı."Düşüncelisin biraz. Oturduğumuzdan beri hiç konuşmadın. Bi sorun mu var yine?" Endişeleniyordu yine bana aynı şeyler olacak diye korkuyordu. Haklıydı. Nasıl unutabilirdik ki o kötü anıları. Biz Çınar ile atlatamamışken en yakın tanığı olan Esra nasıl unutsun ki. Çok uğraştı normale dönmem için. Tam bir buçuk yılımı almıştı. Benden,Çınardan ve Esradan alınan tam bir buçuk yıl. Belli etmiyor ama Çınar da hala etkisinden çıkabilmiş değil. Hala geceleri sayıklıyor az da olsa o güne dair kabuslar görüyor birden kan ter içinde uyanıyor. O an yanına girip elini tutup su gibi akan terlerini silip onu sıkı sıkı sarmalayıp "Ben burdayım. Sakin ol. Geçti"demek istiyorum ama biliyorum ki bunu yapsam benim ona üzüldüğümü görüp duygularını saklayıp beni teselli etmeye çalışır. Herzamanki gibi kendini gizler benden diye hep kapı arkasında seyirci kaldım benim küçük kardeşime. İkiz olabiliriz ama o belli etmesede daha duygusal ve hala küçük. O benim küçük ikizim.
Bu sefer ise Esra'nın kırgın sesini duydum. "Benimle paylaşmıyorsun artık bazı şeyleri. Farkındayım bu sıralar aramızda rüzgarlar esiyor. Birini mi buldun?"dehşetle ona döndüm. "Saçmalama o da nerden çıktı? Beni tanımıyor musun sadece biraz yorgunum. Ruhen yorgunum bu öyle bi yorgunlukki yılların yorgunluğu var üstümde. 26 yılın yorgunluğu var üstümde.26 yıldır yaşadığım yaşayamadığım herşeyin yorgunluğu var üstümde."ona beni anlaması için bir bakış attım. Beni anlamıştı. Beni bir o anlardı zaten beni benim bile anlamadığım zamanlarda bir tek o anlamıştı. "Ben her zaman yanındayım biliyorsun demi. Biliyorsun tabi. Hele bir bilme!" İkimizde kahkaha attık. Beni bu halde bile güldürüyordu. Onu nasıl sevmem ki. Onu sevmemek tam bir aptallık olurdu. Siyahın en naif tonunda göz rengine sahip. Aynı gözleri gibi simsiyah saçları ve ortalama bir boy, tombul bir surat ile oldukça sevimliydi ama karşısına onu hakeden biri hiç çıkmamıştı. Aslında onun hiç bir erkek arkadaşı olmamıştı. O çok utangaç bir yapıya sahip ve garip bir şekilde tanıdığım en cesur yapıya da sahipti. Bu kız bir başka ve bir harikaydı.Kalktım yanına oturdum. Kollarımı iki yana açtım. "Çiçek"dedi ağlamaklı bir sesle ve kocaman sarıldı açtığım kollarıma. O kadar uzun sarıldık ki sanki daha dün sarılmamışız gibi sanki yarın sarılamayacakmışız gibi sarıldık. O herşeyin en iyisine layıktı.
Kahvelerimizi büyük bir keyifle içip kahkahalarımız ve gülüşmelerimiz manzaraya karşı otururken havaya karışıyordu. Akşama kadar oturmuştuk ve akşam ezanından sonra kalkıp yemek hazırlıklarına başladık. Hepimizin de çok sevdiği karnıyarık,pilav,ayran,mezeler ile sofrayı donattık. Üç kişiydik ama kalabalık bir ailenin yiyeceği yemeği biz üçümüz tek öğünde yiyebilirdik. Öyle ki hiç kilo almazdık. Hemen yakıyorduk yediklerimizi. Sonunda Çınarda evin yolunu bulup teşrif ettiğinde herkes elini yıkayıp sofraya geçti. Çınar sanki öğlen bir pizzayı tek başına yememiş gibi büyük bir iştahla karnıyarığa çatalı batırıp ağzına atacağı sıra Esra ile ben gözlerimizi kocaman açmış bir şekilde Çınara bakıyorduk."Yuh be"diye bi hayret firar etti ağzımızdan. Benim naif kardeşim karnıyarığı ağzına atmak üzereyken bakakaldı yüzümüze. Yeminle saymadım ama tahminen 5 dakika net bakıştık üçümüz. Sonra Çınar "hiç mi yemek yiyen insan görmediniz?"demesin mi. Esrada "yok yemek yiyen insan gördükte yemek yiyen bir ayıcık görmemiştik"deyince kıkırdadım. Sevgili ikizim ise kızgınlıktan mosmor olmuştu. Hayırlısıyla yemeği bi bitireydik daha da bişey istemem.
Esra" şaka şaka" deyip olayı geçiştirdikten sonra yemeğimizi yiyip bulaşıklarıda hallettikten sonra her birimiz etrafa dağıldık. En son Esra bir diziyi ağzı açık bir şekilde pür dikkat izliyordu. Çınar ise koltukta bir ayağını geriye bir ayağını aşağı sarkıtmış ağzından salyalar akıta akıta uyuyordu. Üstelik horluyor! Sanırsın içine 5 tane ayı kaçmış! Ben ise elimde kitabım ve kahvem ile masada kendi halimdeyim. Kitapta bir satırda şöyle yazıyor "bir insan bin insan misalidir, bin insan bir insandan sefildir." bu yazıyı düşündüm. İnsan hayatına birini alırken özen gösterir değil mi? Nasıl biri olduğuna nasıl göründüğüne nasıl davrandığına bakar. Bazen o kadar çok bakar ki o kalabalıkta onun gerçek silüetini anlayamaz. Gerçek niyetini anlayamaz,şaşırır yolunu. Görmek istediğini arar insan,gördüğünü istemez. Yani açıklamak gerekirse dışı güzeli herkes sever. Marifet çirkini güzel bulup sahiplenmek,sevmek. Onu sevgi güzelleştirecek ama güzel olansa sevildikçe bu sevgiyi kaldıramayacak ve aradaki ilişki hep bir sarsıntıda olacaktır.Bir söz varya" Dışardan gördüm yeşil türbe içine girdim estağfurullah tövbe". İşte bu yazı o misal. Kimse dıştan tanınmaz. Anlaşılmaz. İçine girmeyen göremez...
Kitabı kaldığım yeri unutmamak için ayracını koyup yerine kaldırdım. Esra da tekli koltukta diziyi izlerken uyuyakalmış. Onu kaldırıp yerine yatırdım. Çınar ise koltukta bi kere uyuduysa onu hiç bir güç kaldırıp yatağına yatıramaz.Sabah her ne kadar "neden kimse beni kaldırmadı "diye kükreyecek olsada. Onunda üstüne battaniyesini örtüp kendi odama geçtim. Bugün çok yoruldum. Hemen yatıp uyumak istiyorum.
Bilgisayar ekranına bir bildirim gelir...
"Anlaşma süresi 2 seneydi Çiçeğim. Sadece 6 ayın kaldı unutma sadece 6 ay...bana gelmen için 6 ay. İyi geceler..."
Sanki unutturuyor da bide her ay mesaj atıyor!! Ondan nefret ediyorum. Kurtulacağım senden az kaldı adi köpek... Senin sonun benim elimden olacak. Benim...
Okuduğunuz tarihi yorumlara atın sayımızı bilelim:)
|
0% |