@dogaboratav
|
Soğuk havanın bedenleşip etrafını sardığını düşündüğü saatlerdeydi. Cebinde titreyen telefonunu sıkıntıyla çıkardı. Babasının aradığını görünce boğazını temizledi. ''Alo, efendim baba?'' ''Aslı sen yine evden mi kaçtın?'' ''Baba sakin olur musun? Birazdan döneceğim. Hiç kimseyi yollama yanıma.'' ''Canımı sıkma Aslı, nerede olduğunu söyle abini yollayacağım.'' ''Ben kendim dönerim!'' Telefonun kapanma sesini duyunca umursamadı. Kitapçının kapısını kilitleyip buzdan metal anahtarı kabanının cebine koydu. Siyah botuna yasladığı karton poşeti yerden alıp turuncu ışığın tek tük aydınlattığı dar sokakta, bir an önce evine varmayı amaçlayan adımlarla yürümeye başladı. Babasından gizli, kırk yılda bir bu küçük kitapçıya gelip vakit geçiriyordu. Necmi amca Aslı'yı çok sevdiğinden dükkanını ona emanet edebiliyordu. Babamın karanlık yönünü bilse, yine de beni böyle sever miydi diye geçirdi içinden. Dükkanla birlikte düşüncelerini de ardında bırakarak yürüdüğü sırada arkasından bir kedi önce korkarak tiz bir çığlık atıp daha sonra koşarak yanından geçti. Kedinin çığlığı yerinden sıçramasına sebep olurken güm güm atan kalbini ve boğazını sızlatan kesik nefeslerini sakinleştirmek adına elini göğsüne götürdü. Göz ucuyla arkasına bakıp kediyi korkutan şeyin ne olduğunu görmeye çalıştı. Eğer bir sokak köpeğiyse o da korkardı. Oysa hayvanlardan çok insanlardan korkması gerektiğini bilmiyordu. Özellikle babasının çevresinden. Görünürde kimsenin olmadığına kanaat getirince siyah kedinin ardından seslendi. ''Dur gitme, sana mama vereyim!'' Kedi ortadan kaybolduğunda omuzlarını düşürerek yürümeye devam etti. Arkasında, kediye kısa bir küfür savurup görünmemek adına duvara sinen, sindiği yerde sinirle yüzünü sıvazlayan adamı neyseki görmemişti. Genç kızın biraz daha ilerlemesine fırsat vererek tekrar ardına düştü. Sokaktan çıkmadan onu yakalaması gerektiğinin farkındaydı ve sikik kedi buna engel olmuştu. İri adımları yeri sertçe döverken hızlandı. Cebinde hâlihazırda bekleyen şırınganın kapağını baş parmağıyla açarak çıkardı. Boşta kalan sol elini henüz onu fark etmeyen kızın omuzundan atıp ağzını ve burnunu aynı anda kapattı. İri elleri neredeyse tüm yanaklarını kaplayan kız korkuyla ve nefessizlikle çırpınmaya başladı. Şırınganın içindeki sıvıyı boynuna enjekte edip bayıltması gerekirken bir süre bekledi. Çırpınışı sinirlerini biraz olsun yatıştırıyordu. Kız acı çekerek inlediği sırada karton poşet yırtıldı ve her yere kedi maması saçıldı. Burnunu açarak nefes almasını sağladığı sırada genç kızla birlikte o da derin bir nefes aldı. Fısıltıyla ''korkma,'' diye telkin etti, ''henüz sana zarar vermeyeceğim.'' Kalın ve fısıltılı ses tonu genç kızın tüylerini diken diken ederken boynunda hissettiği sızıyla gözyaşları hızlanıp adamın parmaklarını ıslattı. Gözleri karanlığa hapsolduğunda artık tüm kontrol adamın elindeydi. Ona göre hayli ufak ve hafif gelen bedeni kucaklayıp geride kalan arabasına doğru adımlamaya başladı. Gözleri uyuyan kızın yüzünü incelediği sırada arabaya varıp tek eliyle kapıyı açarak kızı arka koltuğa yatırdı, dizlerini bükerek iyice yerleştirdi. Burada fazla oyalandığını biliyordu. Bir gören olmadığını umarak sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Odağını yoldan çekmeden koyu mavi kot pantolonun ön cebinden telefonunu çıkarıp bir iki tuşa basarak arkadaşına telefon etti. Selim birkaç çalıştan sonra açtığında konuştu. ''Saat on birden sonra kınalıtaş çıkmaz sokakta bulunan kamera kayıtları temizlenecek.'' Hemen hallediyorum lafını duyunca telefonu kapatıp cebine geri koydu. Yola odaklandığında dikkati dağılıyor, devamlı dikiz aynasından kızı kontrol etme ihtiyacı duyuyordu. Neredeyse son bir ayını onu yakalamakla geçirmiş, sonunda istediğini elde etmişti. Evinin taşlı ve dar yollarına girdiğinde sonrasında olacakları çoktan planlamaya başladı. Onu sonsuza kadar evde, yanında tutamayacağını biliyordu. İşler istediği gibi gitmezse öldürmek zorunda olduğunu da biliyordu. Sıkıntıyla burun kemerini sıvazladı. İlk defa yaptığı bir şey değildi fakat bir kadının canını almak, hele ki hiçbir şeyden haberi olmayan bir kadının canını almak onu geriyordu. ''Orospu çocuğu!'' diyerek bağırdı. Sonra kısık gözleri hafif açılarak dikiz aynasından kızı kontrol etti. Uyanmayacağını bildiği hâlde uyanacak diye endişe etmişti. Onunla şu an uğraşmak istemiyordu. Dar yoldan çıkıp düzlüğe vardığında arazi pick-up'ın tekerlekleri rahatlamış ve sarsılmayı bırakmıştı. Kısa bir zaman sonra evin önüne geldi. Aracı gelişi güzel park ederek indi ve kızı omuzuna atıp diğer eliyle kapıyı kapattı. Hızlı adımları çoktan eve girerken yüzüne çarpan soğuk havayla birlikte küfür savurdu. Evin içi dışarıdan da soğuktu. Omuzundaki kızı canının acımasını umursamadan koltuğa bırakıp şöminenin yanındaki odunlara yöneldi. Sarsılmanın etkisiyle yüzünü buruşturan genç kız uyanmak için çabalıyor fakat gözlerini bir türlü açamıyordu. Biri sanki göz kapaklarını dikmişti. Yanakları soğuktan ve vücudundaki ilacın etkisiyle karıncalanırken elleri ve ayakları sızlıyordu. Nemli burnu ve ıslak gözlerini ovuşturma isteğiyle tutuşurken gözlerini araladı. Her yer alabildiğine bulanık ve karanlıktı. Ateşin güçsüz ışığı etrafı aydınlatmaya yetmiyordu fakat şöminenin tam önünde çömelen koyu renk boğazlı kazak giymiş iri yarı adamı seçebilmişti. Doğrulmak istediği sırada acıyla inledi. Uyandığını fark eden adam ayağa kalkıp yanına yaklaştı. Tepesinde dikilip omuzunun üzerinden gözlerini kısarak incelemeye başladı. Kızın yarı açık ama hâlâ baygın bakan gözlerinden uyandığını anladı. Yanından uzaklaşıp gözden kaybolduğu sırada genç kız yeniden doğrulmaya çalıştı. Başarısız girişimin ardından ağırlaşan kafasını koltuğa bırakarak korkuyla beklemeye başladı. Konuşmak istiyor, neden burada olduğunu öğrenmeyi amaçlıyordu. Eline doladığı jüt halatla geri dönen adam kızın el bileklerini sertçe tutarak ipi sarmaya başladı. Saniyeler içinde gerçekleşen duruma karşı koyamadığı için ağlamaya başlayan kıza sert bir bakış atıp kaşlarını çatarak işine devam etti. Eğilip ayak bileklerini bağladığı sırada fısıltılı bir sesin ''yapma'' dediğini duydu. Umursamadan ikinci düğümü atıp koltuğun kenarına ne ara bıraktığını bilmediği bandı koparıp kızın ağzına yapıştırdı ve yanından uzaklaştı. Şöminenin tam karşısında bulunan, bir bacağı kırık ahşaptan bozma ve eski döşemeli koltuğa kendini bıraktı. Önünde bulunan zımparalanmış sehpaya keçe parçasını, peligom yapıştırıcıyı, sigarasını ve zipposunu bırakıp geriye yaslandı. Cebinde titreşip duran telefonu çıkarıp hoparlörü açarak onu da sigara paketinin üzerine bıraktı. ''Ne var?'' Gür sesi genç kızın irkilmesine sebep olurken karşı taraftan ses gelene kadar soruyu kendisine sorduğunu düşündü. ''Kamera kayıtlarını hallettim Kartal. O şerefsiz de çoktan fark etmiş zaten.'' Kartal... demek ismi bu diye geçirdi içinden genç kız. Böyle birini daha önce hiç duymamıştı. Onu tanımadığına emin oldu. ''Fark ettiyse çıksın karşıma, gelip alabiliyorsa alsın sikik! Bunu söylemeye mi aradın sen?'' ''Hayır hayır, aslında...'' ''Geveleme Selim.'' ''Kıza bir şey yaptın mı?'' Kartal'ın bakışları keskinleşirken deminden beri yapıştırmakla uğraştığı keçeyi sehpaya bıraktı. Telefonu sessize alıp kulağına götürdü. ''Sen diğer dediğim şeyleri yap, hastanedeki güvenlik önlemlerini arttır.'' Kısa bir an karşı tarafı dinledi. ''Kafamı sikmeye mi aradın Selim kapat şu telefonu sonra konuşuruz.'' Genç kız yerinden kalkmaya yeltendiği sırada telefonu kulağından indirip korkmasını umduğu sert bakışlarını kıza yönlendirdi. Onu umursamadan doğrulup koltuğa yaslanan kız ellerini kaldırarak dudaklarındaki bandı çekip çıkardı. ''Kimsin sen?'' Sesinin güçlü çıkacağını düşünmüştü fakat korku dolu çıkınca duruma uğramış, bunu belli etmemeye çalışarak boğazını temizlemişti. ''Kapa çeneni sessizce otur yerinde.'' Bu adamın hiçbir şeye tahammülü yoktu. ''Beni buraya neden getirdin?'' Sorduğu soruya eş zamanlı olarak ateşin aydınlattığı ortamı incelemeye başladı. Taş şöminenin üzeri hayvan kafasıyla doluydu. Hepsi özenle duvara montelenmişti. Tam altlarında da iki adet çerçeve vardı ama içindeki fotoğrafları seçememişti. Diğer duvarda büyükçe bir yay asılıydı. Ahşap kapıyı karanlıkta zar zor seçebilmişti. Üzerinde tüfek asılıydı. Onu görünce yutkundu. ''Ne yapacaksın bana?'' Ağzından korkuyla çıkan kelimelerin farkında değildi. Bakışları tekrar adamı bulduğunda ağlamamak için kasılan yüzüne yansıyan çelimsiz ışık, korkusunu gizlemiyordu. Bir cevap bekliyordu fakat karşısındaki adamın ne diyeceğini bilemediğinden haberi yoktu. Kartal kızla ne yapacağını bilmiyordu. ''Lütfen,'' diyebildi zar zor. Bir cevaba muhtaçtı. Belirsizlik, ölüm korkusundan da beterdi. Kafasından geçen sınırsız düşüncelerin haddi hesabı yoktu. Hatta kısa bir an kendi kafasını da o duvarda hayal etti. Hıçkırdı. Kartal ağzının içinde, etkisini kaybetmek üzere olan ilaca bir küfür savurdu. İkinci bir ilacı enjekte etmek istemiyordu. Karşısındaki kız çelimsiz ufak tefek bir şeydi. İşini görmeden elinde kalması, en son isteyeceği şey bile değildi. ''Bana neden cevap vermiyorsun?'' Koyu bakışları yeniden genç kızı buldu. ''Seni avladım küçük kız.'' dedi dudağının kenarı kıvrılırken. Genç kızın bakışları yeniden duvardaki hayvanlara kaydığında korkusunu gizleyemedi. ''Hayır, sadece dalga geçiyorsun!'' diye sesini yükselttiği sırada az önce bir hayli eğlenen adamı öfkelendirdiğinin farkında değildi. ''Ben kısmadan sen kıs o sesini,'' diye tısladı. Yanağından süzülen yaşı bileğinin tersiyle sildiği sırada hasır ipin yanağında bıraktığı kuru çizikler canını yakmamıştı. Ağzını araladığında ne kadar susadığını fark edince duraksadı. Ondan su isteyemeyeceğini düşündü. Nerede olduklarını bile bilmiyordu. Aklına gelen ani fikir bu gerginlik anından sıyrılmasına yardımcı olabilirdi. ''Lavaboyu kullanabilir miyim?'' Çekingen bakışları Kartal'ı bulduğunda bıkkınlıkla nefes aldığını gördü. Ardından ayaklanıp yanına geldiğinde istemeden irkildi ve biraz geriye eğildi. Sessizce geçen bir dakikanın ardından ellerini ve ayaklarını çözüp ipleri koltuğa bıraktı. Genç kızı kolundan sertçe tutarak kaldırdığı sırada başının döneceğini düşünmemişti. Aniden ayağa kalkmanın verdiği sersemlikle düşmemek için karşısındaki adamın kollarına tutundu. ''Kabanını çıkar.'' Adamın sıcak ve sigara kokan nefesini soluduğunda birden nefesini tuttu. Ona bu kadar yakın olduğunu ve o diyene kadar kabandan dolayı terlediğini fark etmemişti. Kartal kolunu bırakmayınca geriye doğru bir adım atarak ondan uzaklaştı. Kabanını çıkarıp koltuğa bıraktığında siyah bol paça pantolunu ve krem renkli kazağıyla kalmıştı. Kazağın kollarını çekiştirerek alnını sildi. Geriliyordu. Pür dikkat onu izleyen Kartal sonunda bakışlarını çekip lavabonun yerini göstermek için önden yürümeye başladı. ''Eğer hoşuma gitmeyecek en ufak bir hareket yaparsan seni gün ışıyana kadar döverim.'' Duydukları aniden durmasına sebep olmuştu. ''Yürü Aslı!'' Adını bilmesine mi şaşırmalıydı yoksa görmediği hâlde anlamasına mı karar verememişti. Gerçi onu buraya zorla getirmişti, hakkında her şeyi biliyor olabilirdi. Peki ya görmeden anlaması? Saçlama Aslı diye geçirdi içinden, adam avcıydı hisleri kuvvetli olmalıydı. Onun hakkında düşünmeyi bırakıp derme çatma kapıyı aralayarak sabırsızca onu bekleyen adamın yanına koşar adımlarla ilerledi. Merdivenin altına konumlandırılmış lavaboyu görünce evin iki katlı olduğunu anladı. ''Burada mı bekleyeceksin?'' diye sordu çekinerek. Kartal sabır diler gibi gözlerini kapayıp derin bir nefes alınca anladı bekleyeceğini. ''Gir şuraya, kapıyı da sakın kilitleme kırarım.'' Tehdit üstüne tehdit ediyordu. Kendisine güvenmediğini düşündü Aslı, kaçmasından korkuyor olmalı diye geçirdi içinden. Oysa kaçırdığı bir şey vardı Aslı'nın, Aslı yanlış bir hareket yapsa kendine hakim olamamaktan korkuyordu. Kapıyı kilitlemeden içeri girdiğinde gerildi. Ya aniden içeri girerse diye düşünmekten hiçbir şey yapamıyordu. Birkaç saniyede bir ''sakın açma şimdi çıkıyorum'' diyordu. Artık sabrı kalmayan Kartal içeri girip girmemek arasında kararsız kalmıştı. Sifonun sesini duyunca birkaç saniye daha bekledi fakat çıkmayınca birden kapıyı açtı. Aslı'yı yukarıdaki küçük pencereye parmaklarını kenetleyip klozetin üzerinden inmeye çalışırken bulmayı kesinlikle beklememişti. Havada asılı durduğunu, korkudan hareket dahi etmediğini görünce sinirle içeri daldı. ''Bak yemin ederim kaçmaya çalışmadım, sadece nerede olduğumuza bakıyordum.'' Belinden tutup yere indirdiğinde korkudan nefes alamamıştı. Burnundan soludukça üzerine gelen kokusu ve yakınlığı Aslı'nın tüm dengesini alt üst etmişti. ''Ormandaymışız gördüm," dedi son bir çabayla kendini savunarak. Kartal'ın sinirden elleri titriyordu. Bu kadar uzun ve hızlı konuşması tahammül seviyesini düşürürken öfkesini arttırıyordu. Karşısındaki kızın sesini kesmesini söyledi içindeki hastalıklı ses. Onu dinleyerek boğazına yapışıp sırtını sertçe duvara çarptı. Neye uğradığını şaşıran Aslı'nın nefesi kesilmiş, iri gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi açılmıştı. Adamın kaşının ucuyla gözünün arasından şakağına doğru uzanan damarın sinirden patlamak üzere olduğunu görünce öleceğini düşündü. Gırtlağındaki sert baskı kesinlikle sırtındaki ağrının önüne geçmişti. Saniyelerdir çırpınıyor adamın yüzünü kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Savurduğu boş yumruklar hiçbir işe yaramazken hırlamaya başladı. Kartal o an kendini geri çekerek ellerini yanına düşürüp yumruklarını sıktı. Aslı'dan çaldığı derin soluklar göğsünü hızla inip kaldırırken ayaklarının ucuna düşen ve öksürük krizinin yanı sıra ağlayarak öğüren kıza baktı. Dişlerini sıkarak sakinleşmeyi bekledi. Aslı sesli bir şekilde ağlarken içten içe yeni bir hamlenin gelme korkusuyla tir tir titriyordu. Bir eli gerdanındaydı. Yutkunmak istediğinde boğazı acımış ve yapamamıştı. Ellerini ne ara koyduğunu bilmediği pis klozetten çekerek yerde süründü ve sırtını nemden küflenmiş ahşap duvara dayadı. Kartal kolundan tutarak Aslı'yı kaldırdığı sırada korkuyla çırpınmaya ve bağırmaya başladığını görünce onu kollarının arasına hapsederek musluğun suyunu açtı. İri avucuna su doldurup yüzünü yıkamaya başladığında biraz da olsa sakinleştiğini görünce kendisi de sakinleşmişti. Aslı arkasında duran ve göğsünü sırtına dayayan adamın varlığından dolayı dehşete düşmüştü. İri ve kaslı kolu tüm karnını sararken baskıdan dolayı nefes alamadığını fark etti. Adamın çenesi neredeyse kafasına değiyordu. Doğrulmak istediğinde Kartal'la olan yakınlığı biraz daha artmıştı ama Kartal ona müsaade ederek eğdiği lavabodan doğrulmasına yardımcı oldu. Tam karşılarında duran aynada göz göze geldiklerinde Aslı hıçkırdı. Bakışlarını kendi yüzüne indirdi. Gözleri, yanakları, dudakları kıpkırmızı duruyordu. Saçları, yüzü ve kazağı sırılsıklam olmuştu. Korkudan dolayı hâlâ titrrerken onun, karnını saran koluna tutunduğunu fark etmemişti bile. Bakışları tekrar onun yüzüne tırmandığında aydınlık ortamdan dolayı ilk defa net görebilmişti. Gür ve yukarı doğru kalkmış siyah saçları, buğday ten rengi ve açık kahve gözleri, gözlerine oldukça yakın duran çatık kaşları dudaklarının titremesine sebep olmuştu. Biçimli ve kesin yüz hatları vardı. Karanlıkta duyduğu yoğun erkeksi sesine uygundu görünüşü. Kısacası korkulacak bir adam olduğu basbayağı belliydi. Ona da böylesi bir adamdan başka kim zarar verirdi ki? Kelimenin tam anlamıyla katil gibi duruyordu. Gözlerinde gayriihtiyari bir merhamet ya da pişmanlık kırıntıları aradı. Yoktu. Ağzından kaçan hıçkırığa engel olamadı. Şimdi ne olacaktı? ------ Karakter sayısı fazla olduğu için bölümleri düzenlemek zorunda kaldım. Konu da hâliyle temelinden şaşmadan değişmiş oldu, iyi okumalar diliyorum. 🌪️ |
0% |