Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bir adım daha

@dogacetin

Zafer için bir adım mı atmamız lazımdı? Bin adım mı? Şu an belki de zafere hiç varamayacağım durumdaydım. Eyüp tetiğe bastığı an zaferi kaybedecektik. Boş boş ona bakıyordum, neden diye. Çektiklerimi o da görüyordu.

 

"Neden?" dedim Eyüp'e dolu gözlerle bakarak.

 

"Sende onlardan birisin, değil mi? Oraya gideceğimizi bilmiyordu. Nereden öğrendi?" dedi sinirle.

 

Can, Eyüp'e döndü. "İmkansız babamın tarafında olması. Onla ben tanıştım, o benimle tanışmadı. İlk o yazandı, bendim buluşan da. Kendi babası vurdu Doğa'yı," dedi önüne bakarken.

 

"Olum, siz psikopat mısınız? Sizinle görüşmeyeli 7 ay oldu, neler olmuş?" dedi sinirle.

 

Eyüp'e döndüm. "Ben Can'ın babasının tarafında değilim. Daha adını bile bilmiyorum! O psikopat beni vurmaya kalkıştı, öldürmeye kalkıştı!" dedim bağırarak, gözümden bir damla yaş geldi.

 

Evin önünde araç durdu, arabadan indim. Eyüp yanıma geldi.

 

"Kusura bakma Doğa, Can benim en iyi arkadaşım. Arkadaşlığı bırak, kardeşim. Her ihtimali göze almak zorundayım. Ağlama," dedi ve bana sarıldı.

 

"Artık siz de benim en iyi arkadaşlarımsınız, hatta kardeşlerimsiniz!" dedim hafif gülerek.

 

Neden öyle düşünmüştü, belki de haklıydı böyle davranmakta. Daha yeni tanıyorlardı beni. Peki Arda kimdi, neden bir anda belirdi? Eski arkadaşları mıydı? Olanları bir türlü anlayamamıştım. Can'ın babası bizi nereden buldu? Nasıl kaçtı? Arda neden ona sıkmadı? Ya da o bize neden sıkmadı? Bekledi ve kaçtı? Göz mü korkutmaya çalışıyordu, anlamamıştım.

 

İçeri doğru yürürken "Bir açıklama borçlusunuz bana, ben de merak ediyorum!" dedim.

 

Eyüp döndü, otur diye işaret etti. Oturdum, derin bir nefes aldı.

 

"Bu Arda bizim arkadaşımız. Uzun süredir görüşmüyorduk ve kavga ederken tanıştık. Ben Arda'yı vuracaktım, o derece kavgalıydık. Sonra bir eski arkadaşımız ortama getirdi Arda'yı, orada kaynaştık," dedi Eyüp ciddi bir şekilde.

 

Arda'ya döndü. "Sen bizi nasıl buldun? En önemlisi pompalıyı nereden buldun?" dedi Eyüp.

 

"Bizim bebelerle kavgaya gittiydik yukarı, bizim eski okula. Oradan dönüyordum, bir baktım orada bir grup insan var. 'Ne oluyor?' dedim, bir baktım lan Eyüp'le Can değil mi? Koştur koştur geldim, sonra buradayız," dedi.

 

"En önemlisi, bu kız kim la?" dedi bana bakarak.

 

"Bizim grubun yeni üyesi. Gözüm çok tutmadı ama grubumuzun en küçüğü ve en salağı Doğa'yla tanış," dedi gülerek.

 

"Hıh, sensin salak be," dedim gülerek.

 

"Ben Arda, Doğa. 17 yaşındayım," dedi elini uzattı, elini sıktım.

 

"Bende Doğa, 16 yaşındayım," dedim.

 

Can bir anda ayağa kalktı ve dışarı bakmaya başladı. Derin düşüncelere dalmıştı. Oturduğum yerden zorlukla kalktım ve yanına gittim. Kafasını okşadım, azıcık morali yerine gelsin diye.

 

İç çektim ve "Biz hep yanındayız, beraber atlatacağız," dedim.

 

"Beraber atlatacağız küçük," dedi gülerek. Dışarı baktım öylece bir 10 dakika sessizce.

 

"Ben bir duşa girip yatacağım," dedim.

 

"Yarın gitme ya, gel film izleyelim hep beraber," dedi.

 

"Tamam o zaman, bir duş alıp geliyorum ben," dedim.

 

Yavaş yavaş merdivenleri inip odama gittim. Giyeceklerimi ayarlayıp duşa girdim. Üstümde bir yük vardı. Can'ın babası nereden bulmuştu babamı? Babam nasıl kurtulmuştu? Kafamda onlarca, hatta binlerce soru var! Ve hiçbirine cevap bulamıyorum. Duştan çıktım. Üstümü değiştirirken annemi aradım.

 

"Annecim nasılsın?" dedim.

 

"İyiyim yavrum, köydeyim. Sen nasılsın?" dedi.

 

"İyi anne, Can gildeyim işte öyle," dedim.

 

"İyi iyi, yarın dönüyorum, gelirsin eve," dedi.

 

"Tamam anne, dikkat et. Bir şey olursa ara beni," dedim ve kapattım.

 

Üstüme salaş bir tişört geçirdim, altıma da bir şort giyip çıktım odadan.

 

Yukarı çıktım yavaş yavaş, salonda film seçmişler. Cips, kola ne varsa ayarlamışlar. Ve en çok sevdiğim şey hamburger, bayılırım ya.

 

Koltuğa oturdum. "Korku filmi mi?" dedim.

 

"Evet, aşırı korkunç diyorlardı," dedi gülerek.

 

"Korkudan altına kaçırma Doğa," dedi Eyüp.

 

"Hiç böyle şeylerden korkmam," dedim gururla.

 

"Göreceğiz," dedi kıkırdayarak. Açtılar ve izlemeye başladık.

 

Aşırı korkunçtu ama belli etmiyordum ki, tam o kadın bir anda önümüze çıkana kadar.

 

"ANAAM O NEY LAN?" dedim korkuyla.

 

Korkuyla kadında sıçradı.

 

"Özür dilerim efendim," dedi.

 

"Abla aklımı aldın ya," dedim.

 

"Sakin ol, bizim temizlikçi abla o," dedi Eyüp, Can'la beraber gülüyorlardı.

 

Yastığı aldım, onlara fırlattım. "Ne gülüyorsunuz, aklım çıktı," dedim titreyen sesimle.

 

"Bunda korkulacak ne var? Biz daha korkuncunu bu hayatta yaşıyoruz," dedi Arda gülerek.

 

"Off tamam, devam ettir ya," dedim.

 

İzlerken uyuya kalmışım, aşağı indirmişler beni. Sabah kalktım. Lavaboya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Odadan çıktım. Bu kattaki odalar boştu ve sabah daha 06:14'tü. Söylene söylene yukarı çıktım.

 

Salonda boştu. Mutfağa gittim, Eyüp oradaydı, bir şeyler yapıyordu.

 

"Napıyorsun, diğerleri nerede?" dedim.

 

"Bahçede kahvaltı edelim dediler. Her şeyi götürdük de ekmekleri hazırlamayı unuttuk," dedi.

 

"Ben hallederim, sen geç," dedim yanına ilerleyerek.

 

"Yok kız, hallederim hemen," dedi.

 

"Her şeyi yapmışsınız, bunu da ben yapayım ver yaa," dedim triplenerek.

 

"Hayır yaa, sen geç, ben yapacağım," dedi.

 

"Hayır, ben yapacağım. İnatlaşma benimle ya," dedim kızarak.

 

"Hayır Doğa, git ya," dedi.

 

Elinden bıçağı aldım.

 

"Hadi hadi geç," dedim.

 

"Of hayır ver!" dedi bağırarak.

 

"Peki," dedim ve çekilip çıktım mutfaktan. Gözlerim dolmuştu. Bağırdığı için.

 

Salona geçtim ve oturdum. İnadım inat, etmeyeceğim kahvaltı. Telefona baktım azıcık, sonra karşımda biri belirdi.

 

"Hadi kalk gel," dedi Eyüp.

 

"Hayır, aç değilim," dedim yüzüne bakmadan.

 

"Hadi kankam, kalk eşek sıpası," dedi gülerek.

 

"Hayır, gelmeyeceğim," dedim tripli bir şekilde.

 

"Kalk kalk, yoksa kucağıma alırım küçük," dedi.

 

"Of tamam," dedim, kalktım. Bahçeye çıkan kapıya doğru ilerledim, arkamdan geliyordu Eyüp de.

 

"Günaydın arkadaşlar," dedim.

 

"Günaydın," dedi Arda ve Can aynı anda.

 

"Cips, kola, kilit. Konuşan cips, kola, kilit alır bana," dedim gülerek.

 

"Can inatçıdır, tek kelime bile etmez," dedi gülerek Eyüp

 

."Olm, saçma işlerle uğraşmayın ya," dedi Arda.

 

"Neyse, kaybettin Arda. Doğa, hazırlan akşam yola çıkıyoruz," dedi Can. Anlamaz bir şekilde baktım ona.

 

"Paso çıkaracağız sana, deplasmana gideceğiz beraber. Akşam İstanbul'a yola çıkacağız," dedi.

 

"Tamam, gidelim. Neyle gideceğiz?" dedim anlamaz bir şekilde.

 

"Tribün otobüsüyle," dedi Can.

 

"O ne?" dedim şaşkın bir şekilde.

 

"Taraftarların hepsinin toplanıp gittiği bir otobüs gibi bir şey düşün ondan," dedi.

 

"Tamam, gidelim de başımıza bir şey gelirse," dedim.

 

"Baran da bizimle gelecek, silah taşıma izni olduğu için," dedi.

 

"Yarın karne alınacaktı da, annem alır artık, ne yapalım," dedim.

 

Sessizce kahvaltıyı yaptık, azıcık bahçede vakit geçirdik. Hamakta uzanmışım, gökyüzüne bakıyordum. Hava yaz sıcağına göre serindi ama öğlene doğru aşırı sıcak olacaktı. O yüzden duş almam lazım. Karşımda bir anda Arda belirdi, yakınlaştı yakınlaştı ve kahkaha atmaya başladı.

 

"Bıyıkların çıkmış la, benden çok bıyığın var," dedi gülerek.

 

Ayaklandım, telefonun kamerasını açıp baktım.

 

"Saçmalama, daha geçen gün aldım ya!" dedim sinirle.

 

"Bıyıklı," dedi gülerek.

 

"Yeni lakabın belli oldu, küçük bıyıklı. Artık lakabın bu," dedi Eyüp gülerek.

 

Yerde bir taş vardı, onu aldım. "Valla fırlatırım kafanıza," dedim.

 

Hepsi anıra anıra gülüyordu. Sinirlerim bozulmuştu.

 

"Ben duşa gidiyorum, gelince çıkalım. Benim kuaföre uğrarız, oradan anneme geçeriz," dedim.

 

Kalktım, içeri girip alt kata indim. Odaya geçip kapıyı kitledim istemsizce. Duşa girdim, telefonumu ses bombasına bağlayıp şarkı açtım.

 

Lia Shine Morphia - Beni Bana Bırak

 

Açtım ve suya girdim.

 

"Dedim kendime yeter, benim derdim mi biter? Kalır mı senden eser? Yerinde yeller eser, yine gelirdim öleceğimi bilsem..."

 

Yine giderdim öleceğimi bile bile, yine giderdim Can'la buluşmaya. Tek çocuktum ve sanki bir anda 3 tane kardeşim olmuştu. Çok mutluydum, yaşadıklarımız umrumda bile değildi. Gerekirse öldürsünler, yine giderdim o buluşmaya. Keşke babama olan nefretimi ölümsüz kılabilsem.

 

Bazen iyi ki diyorum, iyi ki böyle oldu, iyi ki tanıştım onlarla. Bunları yaşamasaydım belki tanışamayacaktım onlarla. Mahşerin dört atlısı gibiydik. Sanki yıllardır bir aradaymışız gibi, sanki hepimiz birbirimizi tanıyormuşuz gibi. Gerçi onlar tanıyorlar birbirlerini ama ben! Sanki çocukluktan tanışmıştık ve çok güzel bir arkadaşlığımız vardı.

 

"Herkes bir gün eve döner,

Sen o evi ben içindeyken yaktın.

Geri dönemem bir daha..."

 

Babam o evi ben içindeyken yakmıştı. Ve geri dönemezdim bir daha. Zaten dönmeyecektim de; annemi alıp buraya yakın bir yere taşınacaktık. En iyisi bu. Duştan çıktım, hızlıca üstümü giyindim: şort tulum ve içine beyaz bir crop giydim. Saçlarımı tarayıp yukarı çıktım.

 

"Hazırım, çıkalım hadi," dedim.

 

Herkes kalktı, arabaya bindik. Eyüp sürüyordu arabayı.

 

"Baran'ı alıyoruz, sonra seni kuaföre bırakıyoruz. Biz de traş olmaya gideceğiz," dedi Can.

 

"Tamam da, bir yerde duralım da bir paket sigara alayım," dedim.

 

Arkada Arda ile sohbet ediyorduk; bana bir oyun gösteriyordu ama oyunlardan çok anlamazdım.

 

"Şurada dur da bir sigara alalım," dedi Can. Eyüp arabayı sağa çekti, arka kapıyı açıp indim.

 

"Siz ne içiyorsunuz?" dedim.

 

"Bana Parliament al, Can'a Marlboro, Arda da Parliament içiyor," dedi Eyüp. Markete girdim.

 

Adama söyledim, dört tane de su alıp çıktım. Arabaya bindim, tek tek verdim herkese.

 

"Arabada sigara içebiliyoruz değil mi?" dedim.

 

"Tabii iç la bıyıklı," dedi Can.

 

"Bıyıklınıza... neyse," dedim.

 

Az bir şey uyuya kalmışım; Arda'nın hareketlenmesiyle uyandım, kuaföre gelmiştik.

 

"Kalk la, geldik," dedi Arda.

 

"Biz bir yarım saate geliriz, sen de ne istiyorsan yaptır. Annemin dükkânı," dedi Can.

 

"Tamam, Baran'ı da götürün isterseniz. Annen buradaysa, kız kıza vakit geçirelim," dedim.

 

"Sen bilirsin, dikkat et. Bir şey olursa ara," dedi.

 

Arabadan indim, dükkâna girdim.

 

"Kolay gelsin, Candan abla," dedim.

 

"Gel, gel, hoş geldin kızım," dedi samimi bir şekilde.

 

"Hoş buldum abla. Nasılsın, iyi misin?" dedim gülümseyerek.

 

"İyiyim, sen nasılsın?" dedi.

 

"İyiyim abla."

 

"Hangi işlemleri yaptıracaksın? Bence hepsini denemelisin," dedi. "Melike, iki kahve yap bize," dedi.

 

"Şekerli içiyorsun değil mi?" dedi.

 

"Orta şekerli olsun," dedim.

 

"Biri şekerli, biri orta. Kendine de yap gel," dedi.

 

Bir 10 dakika sohbet ettik.

 

"Saçlarını boyatalım," dedi. "Orta kumral yakışır," dedi.

 

2 SAAT SONRA

 

İşlemler bitmişti. Bam başka birine dönüşmüştüm. Can ve diğerleri mutfakta beni bekliyordu. Mutfağa girdim.

 

"Nasıl olmuşum ama?" dedim sevinçle.

 

"Sen kimsin lan?" dedi Arda şaşkınlıkla.

 

"Yakışmış, güzel olmuşsun. Hadi, size gidelim. Annen bekliyordur seni," dedi Can.

 

Kalktık, hep beraber Eyüp bana yaklaştı.

 

"Sen kimsin la bıyıklı?" dedi gülerek.

 

"Git la, bir tane yapıştıracağım, az kaldı," dedim.

 

Aynaya yaklaşıp baktım.

 

"Yeni aldırdım ya, git Allah için," dedim sinirle.

 

Güle güle önden gitti, arabaya bindi. Bindik, yola çıktık. Bir 15 dakika sonra evdeydik. Yukarı çıktık. Zile bastım, annem hızlıca açtı.

 

"Hoş geldiniz," dedi. Sarıldım direk.

 

"Ne yaptın anne? Oo, mis gibi kokuyor, sarma kokusu mu o?" dedim.

 

"Evet yavrularım gelecek diye sarma yaptım," dedi.

 

"Anne, akşam biz İstanbul'a gideceğiz maç izlemeye, haberin olsun," dedim.

 

"Tamam, dikkatli gidin. Ben de size yemek koyayım, bir de kek yapayım. Protein ya," dedi gülerek, içeri doğru giderken.

 

"Gelin, ayakkabıları içeride çıkarın," dedim.

 

"Anne, kek protein değil, kalori," dedim gülerek.

 

"Olsun, bir dilim kekten zarar gelmez," dedi.

 

Yemek masasına oturmuştuk, bayağı sohbet etmiştik annemle. Akşam 21:45'te artık çıkalım dedik, aşağı inip arabaya bindik.

 

"Annen kaynak insan he," dedi Can.

 

"Demi, kadın aynı arkadaşıymış gibi," dedi Eyüp.

 

"Yeri geldiğinde arkadaşım, yeri geldiğinde annem... yeri geldiğinde babam oluyor," dedim dışarı bakarken. Ulus'a gidiyorduk, yol boyunca konuşmamıştım. Vardığımızda arabayı bir yere park edip dernek denen yere gitmiştik. Çok güzeldi, her yer özenle yapılmıştı. Bir 20 dakika sonra aşağı inmiştik, büyük bir otobüs gelmişti.

 

"Bu otobüse mi bineceğiz?" dedim.

 

"Yok, biz küçük olana bineceğiz gençler olarak," dedi.

 

5 dakika sonra küçük olan geldi, bindim. Ben cam kenarına oturmuştum; daha doğrusu oraya oturmamı istediler. Yanıma Arda oturmuştu, tekli koltuğa Baran oturmuştu, tam arkamızda da Can ile Eyüp oturuyordu.

Loading...
0%