Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Deplasman

@dogacetin

Yola çıkalı çok olmuştu ve baya uyumuştum. O kadar sesin içinde uyandığımda mola tesisindeydik ve Arda uyandırıyordu beni.

 

"Kalk hadi, sen tuvalete gitmeden duramazsın, git lavaboya gir, sonra yemek yiyelim," dedi.

 

Kalktım, gözlerimi ovuşturdum. Hırkamı giydim, gece saatlerinde olduğumuz için soğuktu. Arabadan indim, Arda beni bekliyordu. Bir sigara yaktım ve içmeye başladım. Yanında biri vardı, sohbet ediyorlardı, yanlarına gittim.

 

"Öyle işte, bu kim la?" dedi çocuk.

 

"Bu Doğa, bizim kardeşimiz, bacımız," dedi Arda.

 

"Tanıştığımıza memnun oldum Doğa, ben Kerim," dedi.

 

"Ben de, Kerim," dedim.

 

Hızlıca içtim sigaramı, "Hadi içeri girelim Arda, üşüdüm," dedim.

 

Kafasını salladı, içeri girdik. Lavaboya gittim, hızlıca elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Can'ı aradım, dışarıda masada oturuyorlardı. Yanlarına gittim, oturdum. Bir kişi daha vardı masada. Sandalye çekip oturdum, Can menüyü uzattı bana.

 

"Garson," dedi Can, garson bu tarafa doğru yöneldi.

 

"Buyrun efendim?" dedi.

 

"Ben bir yoğurt çorbası ve tavuk döner alacağım, yanına da ayran," dedim.

 

"Hemen getiriyorum efendim," dedi ve gitti.

 

Arda'ya telefondan bir şeyler gösteriyordum, bir ses geldi.

 

"Arda, hayırlı olsun la," dedi.

 

"Ne alaka la?" dedi anlamaz bir şekilde.

 

"Sevgili yapmışsın," dedi, beni gösteriyordu kaşlarıyla.

 

"Yok oğlum, arkadaşımız, saçmalama," dedi Arda.

 

"Pardon, bilmiyordum," dedi çocuk. Hiç takmadım, omuz silktim.

 

Yemeğim geldi, yemeye başladım. Can ve Eyüp çoktan bitirmişti. Arda da bitirmek üzereydi, hızlıca yedim ben de ve bir sigara daha yaktım.

 

"Şimdi İstanbul'a kaç saat kaldı?" dedim.

 

"8 saate falan oradayız," dedi Eyüp.

 

"İyi, bir 6 saat daha uyurum," dedim.

 

Tanımadığım çocuk, "Sen bu seste iyi uyuyorsun kanka," dedi.

 

"Ben uyku insanıyım, seviyorum uyumayı. Nerede olursa olsun, her yerde uyuma potansiyelim var," dedim.

 

Hesabı ödeyip kalktık, otobüse doğru ilerledik.

 

Hemen bir sigara daha yaktım, içemeyeceğimi bildiğim için. O sırada Arda, Can ve Eyüp'e bir oyun gösteriyordu, oyun delisiydi. Tam otobüse binecektik ki Burak'ı gördüm. Ne işi var burada bunun? Anlamadım. Otobüse bindim, beni görmeden Can'ın kenarına geçtim. Arda da yanıma oturdu.

 

"Kanka, sakla beni, hırkayı ört üzerime, çabuk," dedim.

 

Şaşkın şaşkın bakarak üstüme hırkayı örttü. Yola çıktığımızda kaldırdım hırkayı.

 

"Noluyor la?" dedi fısıldayarak.

 

"Okulda Burak diye biri vardı, anlatmıştım size, beni seviyor diye. O burada," dedim fısıldayarak.

 

"Nee, bizim Burak mı? Şaka mı lan bu?" dedi şaşkınlıkla.

 

"Doğru, sessiz ol da duymasın, sonra konuşuruz. Zaten az kestireyim de," dedim.

 

Kafasını salladı. Kulaklığımı taktım ve müzik açtım. Dışarıyı izlerken uyuya kalmışım. İlk defa içim o kadar huzur dolmuştu ki belki de Ankara'dan az da olsa uzaklaştığım içindi. Yaşadıklarım, yaşadıklarımız normal değildi ve ağır geliyordu bizlere. Daha 16 yaşındayım. Baba sevgisi görmemiştim. Ne olduğunu bile bilmiyorum. Bazen sosyal medyada görüyorum, diyorum neden sevmedi babam beni ama anlayamıyor işte insan. Babam beni bir uçuruma götürmüştü; düşmek de senin elinde, zirvede kalmak da demişti ama ben düşmek üzereydim. Yorgunluktan, bitkinlikten.

 

Davul sesiyle uyandım sıçrayarak.

 

"Noluyor Arda?" dedim telaşla.

 

"Beste söylüyoruz, bir şey yok," demişti.

 

Mola yerindeydik. "Kalk, bir sigara içelim," dedim.

 

Kalktık. Hırkayı üzerime giyerken aşağı indik, önümü kapatıp şapkamı da kapattım Burak görmesin diye. Bir sigara yakıp içmeye başlamıştım ki Burak buraya doğru geliyordu. Elim ayağım titredi, arkamı döndüm ona.

 

"Naber Arda?" dedi.

 

"İyi, senden naber?" demişti Arda da.

 

"Doğa, arkanı dönebilirsin, gördüm seni," dedi.

 

"Ehehe, naber Burak ya," dedim.

 

"İyi, iyi, senden naber?" dedi gülerek.

 

"İyiyim," dedim.

 

"Gel, iki dakika bi konuşalım," dedi.

 

"Tamam," dedim. Biraz ilerleyip taşın üstüne oturdum. "Efendim Burak," dedim.

 

"Güzelim, sen gelir miydin böyle yerlere?" dedi.

 

"Geliyormuşum demek ki," dedim.

 

"Özledim seni, İstanbul'da bir kahve içeriz," dedi göz kırparak.

 

"Can'ı tek bırakamam, onlar da gelsin," dedim.

 

"Tamam, gelsin, sıkıntı yok. Can benim kuzenim," dedi ve ben bir şok daha geçirdim.

 

"Ne, şaka yapıyorsun," dedim şaşkınlıkla.

 

"Hayır, tüm olaylardan da haberim var," dedi sinirle.

 

"Tamam, hadi otobüs kalkacak, gidelim," dedim. Anlam verememiştim bir süre.

 

Otobüse doğru ilerledik. Arda'nın yanına gittim, telefonla konuşuyordu.

 

"Ben de seni seviyorum aşkım, görüşürüz," dedi ve kapattı.

 

"Ooo, yengemi," dedim kaşlarımı kaldırarak.

 

"Evet, seninle de tanışmak istiyormuş," dedi bana.

 

"Olur, hadi kalkacak, binelim," dedim merdivenlere doğru giderken.

 

Koltuğuma oturdum ve kitap okumaya başladım. Bir yandan da müzik dinliyordum. Kitabı okurken az daha uyuya kalmışım. Arda üstümü örtmüş olmalı, çünkü üstümde hırka vardı ama Burak'ın hırkasıydı bu. Otobüs bomboştu, gelmiş olmalıydık. Etrafıma bakındım, İstanbul'daydık sanırım. Ayağa kalktım, Burak'ın hırkasını giydim. Çok güzel kokuyordu.

Otobüsten indim, aranma noktasındaydık.

 

"Bizim otobüsü aradılar mı?" dedim.

 

"Yok, senin uyanmanı bekliyorduk, şimdi ararlar," dedi Can.

 

"Tamam, ne güzel uyumuşum be," dedim yere oturdum. Arda bana bir sigara uzattı. Alıp yaktım.

 

Dizlerimi kendime çektim ve dışarıyı izlemeye başladım. Herkes kendi halinde konuşuyordu.

 

"Eee, ne zaman bitecek, ben çok sıkıştım," dedim.

 

"Hadi, petrolün oraya gidelim, hem Doğa lavaboya girsin, hem de içecek, yiyecek bir şeyler alalım. Acıktım," dedi Eyüp. Kalktım, yürümeye başladık ki arkadan.

 

"Ben de bekleyin la, ben de geliyorum," dedi bir ses. Döndüm baktım, Burak, o da peşimize takıldı.

 

Bi 5 dakika yürüdükten sonra gelmiştik. Koşa koşa içeri girmiştim çünkü o kadar sıkışmıştım ki altıma yapacaktım.

 

"Bu niye koşuyor la?" dedi Burak arkamdan.

 

"Altına yapacak, çok sıkıştı küçük," dedi Can.

 

Lavaboya girip çıktım hızlıca.

 

"Ne istiyorsan al da hızlıca gidelim, çıkacağız yola tekrar," dedi Eyüp.

 

Hızlıca su ve kraker alıp çıktım. Otobüse doğru gidiyorduk. Can gil önden gidiyordu, Arda hemen biraz arkamdaydı, Burak da yanımdaydı.

 

"Ee, düşündün mü? Bir şans istiyorum. Hayatını güzelleştireceğim, hep koruyacağım seni," dedi, suratı asıktı.

 

"Bilmiyorum Burak, süre istiyorum sadece," dedim ve biraz yavaşladım Arda yaklaşsın diye.

 

Otobüsün önüne varmıştık, herkesi tek tek arıyorlardı. Kadın polis geldi yanıma, beni aradı. İçeri geçtim. Burak en öne oturmuştu. Göz kırptı bana gülümseyip arkaya doğru ilerledim. Arda da hemen arkamdan geliyordu.

 

"Kanka, Eyüp'le otursana az. Can'la konuşmam lazım," dedim.

 

Burak'ı soracaktım, kafamı kurcalayan şeyler vardı. Kafasını sallayıp arkaya oturdu Eyüp'ün yanına, Can da direkt yanıma oturdu.

 

"Kanka, Burak nasıl biri? Bu arada, okulda bahsettiğim Burak senin kuzenin olan Burak," dedim.

 

"Kanka, Burak'ın hiç sevgilisi olmadı. Zaten ortaokuldan beri sana aşık çocuk," dedi. Bir anda döndüm.

 

"Ne?" dedim şaşkınlıkla.

 

"Ana, bunu sana söylememem gerekiyordu," dedi.

 

"Ortaokuldaki Burak! Yanlışlıkla montuma dudağı değdi diye 4 defa montumu anneme yıkattırmıştım. O Burak!" dedim şaşkınlık içinde.

 

"Evet, o Burak," dedi kahkahalar içinde.

 

"Ee, başka? Şiddete meyilli mi, nasıl biri?" dedim, anlam verememiş bir şekilde.

 

"Şiddet asla, korumacı bir insan zaten. Nasıl biri? Fanatik biri, sürekli bizimle deplasmana geliyor. Zaten bizim evin yakınında oturuyor. Önceden sizin oturduğunuz yerde oturuyordu, yeni taşındı," dedi nefes alıp devam etti. "Annesini kaybetti, babası öldürdü. O da babasından intikam alıp onu öldürdü. Aşırı korumacı bir insan, babamı arıyor her yerde şu an sana olanları öğrendikten sonra," dedi.

 

"Anladım, teşekkür ederim Can," dedim.

 

Bir saat sonra bir yerde durduk, çok güzel bir mekanda. Yemekleriyle aşırı meşhurdu burası. Otobüsten inip içeri doğru ilerledik. Kocaman bir masa ayarlamışlardı bizlere. Arda'nın işaret ettiği yere oturdum. Biraz bekledikten sonra kahvaltı gelmeye başladı ve üşüdüğümü hissettim.

 

"Ben arabadan hır-" diyecekken Burak hırkasını bana giydirdi.

 

Şaşkınlıkla ona baktım ve yanıma oturdu.

 

"Ee, diyorum ki buradan çıktıktan sonra bir kahve içmeye gidelim bence," dedi Can, Arda ve Eyüp'e bakarken.

 

"Olabilir, daha vaktimiz çok var," dedi Eyüp.

 

"Bence de gidebiliriz," dedi Can.

 

Kahvaltımı yapmaya başladım. Bir yandan da Burak tabağıma ne bulursa yemem için koyuyordu.

 

"Burak, tamam, çatlayacağım," dedim.

 

"Olsun, ye, şifa olur," dedi.

 

Biraz daha yedikten sonra bıraktım.

 

"Bir sigara içip geliyorum ben," dedim, kalkıp dışarı doğru yürümeye başladım. Dışarıda Baran'ı gördüm ve yanına gittim.

 

"Sen neredesin ya? Hiç görmedik seni," dedim.

 

"Sen uyurken molada diğer otobüse aldılar beni, oradaydım," dedi Baran.

 

"Anladım, içer misin?" dedim, bir dal sigara uzatırken.

 

"Kullanmıyorum," dedi. Omuz silktim ve sigaramı yaktım, içmeye başladım.

 

Arkamı döndüm, Can gil kalkmışlardı. Büyük ihtimalle lavaboya gitmişlerdi. Sandalye çekip oturdum. Arkadan bir el saçlarıma dokununca sıçradım yerimden.

 

"Sakin ol güzelim," dedi Burak.

 

"Ya manyak mısın? Nasıl korktum," dedim.

 

Sessizce yanıma sandalye çekti. Seviyordu beni, hissediyordum. Bana karşı olan hassasiyetini ama kafam karışıyordu. Daha önce kimseye böyle bir duygu hissetmemiştim ve ne yapacağımı bilmiyordum. Bir şarkı sözü vardı ona söylemek istediğim...

 

"Tam hayattan vazgeçerken beni aşka inandır."

 

"İnandırırım güzelim, bir şans ver," dedi.

 

"Bir dakika, ben onu dışımdan mı söyledim!" dedim telaşla, ayağa kalktım. Gülmeye başladı.

 

Koşa koşa içeri girdim.

 

"Nereye gidiyorsun, ne oldu la?" dedi Can. Hiç bakmadan lavaboya koştum.

 

İçeri girip elimi yüzümü yıkadım. İçimden söylediğimi sanıyordum, ben nasıl dışımdan söyledim Allah kahretsin ya! Aynada kendime baktım, çok yorulmuştum. Göz altlarım mosmordu. Çıktım lavabodan, dışarı doğru yürüdüm. Can gil solda çay içip sohbet ediyorlardı. Ben de otobüse doğru yürüdüm, çantamdan kıyafet aldım. Öğlene doğru sıcak olacağı için içeri geri girip lavaboya girdim, hızlıca üstümü değiştirdim. Şort giymiştim, üstüme de Can'ın verdiği formayı geçirdim. Tekrar çıktım dışarı, tekrar otobüse bindim. Kıyafetlerimi koydum ve ufak makyaj yapmaya başladım. Göz altlarımı kapatıp maskara sürdüm. Burak'ın bana verdiği hırkayı da üstüme geçirip indim otobüsten, Can gilin yanına yürüdüm.

 

"Olum, şu oyun da çok güzel, onu da oynayabiliriz bak," dedi Arda, her zamanki gibi oyun konuşuyordu.

 

Sandalyelerden birine oturdum, bir sigara yaktım. Telefona bakmaya başladım, yanımda Eyüp oturuyordu. Kafamı ona yasladım, telefona bakmaya devam ettim. Kafamda binlerce düşünce vardı ama Ankara'da olmadığım için düşünmüyordum çünkü burada hem güvende hem de huzurluyduk. Gökyüzüne baktım, bağırmak istiyordum. İçim o kadar dolmuştu ki. Burak'a baktım, bana bakıyordu, gözleri "Bana ne olduysa oldu, yanındayım," der gibi bakıyordu.

 

"Hadi gidelim, geldi araba," dedi Can.

 

"Ne arabası?" dedim, anlam veremeden.

 

"Araba kiraladık, gezelim diye," dedi.

 

Hep beraber kalktık, VIP araç gelmişti. Hepimiz bindik, Baran da şoför koltuğuna geçmişti.

 

"Doğa, alışveriş yapmak istersen burada çok güzel bir AVM var. İçeride tanıdıklarımız da var," dedi Eyüp.

 

"Alışveriş mi?" dedim ve devam ettim, "Olur, gidelim. Kahvelerimizi alır gezerken içeriz," dedim.

 

Bir 30 dakika falan yol gittik, AVM'ye geldik. Arabayı park edecek yer aradık bir 15 dakika boyunca. En son beni arabadan indirip, onlar dönüp oraya gelene kadar boş yeri korumamı istediler. Bir kadın geldi, çıkmamı istedi. Kadınla tartışmaya başladım.

 

"Ya abla, önce ben geldim," dedim.

 

"Ya araban nerede peki?" dedi gıcık bir şekilde.

 

"Geliyorlar, dönüp," dedim. "Aha geldiler, çık abla," dedim. Kadın söylene söylene çıktı, bizimkiler park etti arabayı.

 

"Kırk yıl düşünsem, bizim küçük bıyıklının 35 yaşındaki kadınla park yeri kavgası edeceğini düşünmezdim," dedi gülerek Eyüp.

 

"Haha, çok komik," dedim ben de. AVM'nin

 

İlk kahve almaya gittik ama ben milkshake aldım.

 

"Kahve içelim diyene bak," dedi Burak.

 

"Hava sıcak, napayım ama," dedim.

 

1 SAAT SONRA

 

"Bu nasıl oldu?" dedim aynada bakarken kendime.

 

"Bu da güzel, bunları da al. Hadi çıkalım, Allah aşkına geç kalacağız stada," dedi Can.

 

Elime alıp kasaya gittim. Tam kartı okutacaktım ki, Can kendi kartını okutmasıyla omzuna yavaşça vurmam bir oldu.

 

"Salak, ben ödeyecektim ya," dedim.

 

"Bir şey olmaz, hadi geç kalacağız, çıkalım," dedi önden ilerlerken.

 

Arkalarından yürümeye başladım.

 

"Çok güzel oldun, hepsi çok yakıştı sana," dedi göz kırparak Burak.

 

"Acilen arka kapıdan çıkıp gizlice gidiyoruz, arabaya çabuk," dedi Can.

 

Anlamamıştım ama koştura koştura çıktık AVM'den. Ayağımı burkup yere yapıştım.

 

"Siz gidin, bensiz bir şey olmaz bana," dedim.

 

Burak elini uzattı, kalkmama yardımcı oldu, hızlıca kucağına alıp koşmaya başladı.

 

"Açın hemen arabayı," dedi Burak. Arabaya bindik, giderken arkadan ateş etme sesi geldi.

 

"Ne oluyor?" dedim. "Anlatın artık," diye de ekledim.

 

"Babamın adamlarından birini gördük AVM'de," dedi Can.

Loading...
0%