@dolen425
|
Merhaba! Son bölümde harikulade bir yerde bıraktım farkındayım.😂 Şimdi sahnenin devamını göreceğiz. İyi okumalar...✨️ ***
Candar abiii!!! Yan rafta ki adam bize doğru döndü ve Karan'ı görünce yarım bir şekilde sırıttı. Ay yok be bu olamaz! Lan diğer çocuk minyatürdü oğlum bu ne Topkapı Sarayı mübarek. İmkanı yok. Ee o zaman Candar deyince niye baktı ve niye sırıtıyor. Baya baya sarıldılar. Karanda maşallah ne ara bu kadar dost canlısı oldu. Yavru gorilim ne kadar hızlı büyüyor. Düşüncelerimi Candar denen adam böldü daha doğrusu benim hakkımda Karan'a bir şeyler diyordu.
- Ulan! Karan daha gelir gelmez sevgili yaptın demek zevzek.
Araya hemen girdim. Bu konular da biraz çirkefleşebiliyordum. (birazcık)
- Hayır be ne sevgilisi, kuzeniyim.
Baştan aşşağı süzdü. Ve sessizce;
- Oğlum senin böyle kuzenin mi. Vardı lan?
- Böyle derken? Tek kaşımı kaldırdım.
Bir an şaşırdı, boşluğuna denk gelmiş olmalıydı. Tam açıklamaya çalışacak iken. Karan araya girdi;
- İsmi Mehir,teyzemin kızı illaki hatırlıyorsundur. Hayvan herif vurgulayarak söylemişti son kelimelerini.
Candarın suratında bi aydınlanma yaşandı saniyelik ve yerini kahkaha atmaya bıraktı. Sonra ona aptal Karan'da katıldı. Baya baya güldüler. Ben ise hiç gülmüyorum. Çünkü komik değildi, ne vardı yani küçüktüm sonuçta! Tabii ona gülüyor iseler ondan bile emin değilim. Sonunda gülmeleri kesilmişti. Candar denilen 2. huyvan herif bana döndü;
- Demek benim küçük hayranım sendin.
Bu kadar samimi ve açık konuşması hoşuma gitmemişti. Göz devirdim. Hiç uğraşamayacağım. Bir hayvancık bana yeter de artardı. Ama bizimki hayvan illa hayvan olduğunu belli ettirecekti.
- Evet, ta kendisi bizde onunla birlikte taşındık buraya sen 2 yıldır buradaydın değil mi?
Psikopat Topkapı Sarayı gözlerini benden ayırmadan kafasını aşağı yukarı salladı. Derin nefes aldım ve Karan kolundan çekiştirdim.
- Siz yine görüşürsünüz şimdi bizim işimiz var hoşçakalın Candar bey!
Tam zorla vedalaştırıp yol katediyordum ki beynimi zonklatacak birşey söyledi;
- Siz şimdiden benden sıkılırsanız sizinle işimiz var Mehir hanım. Duyduğuma göre siz buraya sırf kuzeniniz burada diye gelmemişsiniz sizde asker adayı değil misiniz? Ayrıca güncel timimin listesine bakılırsa benim komutanlığını yönettiğim "Fişek Timinde" görünüyorsunuz.
Doğruya sabah Karan bizim komutanımız olacağını söylemişti, bu ayrıntıyı unutmuşum. Komutanla arayı şimdiden bozmak istemezdik değil mi! Topuklarımın üstüyle arkaya doğru döndüm ve yapay bir şekilde gülümsedim.
- Ay! Olur mu? Öyle şey komutanım bizim biraz alışverişimiz vardıda ondan ben öyle aceleye getirdim. Ne sıkılması.
Zaten yerin dibindeydim şimdi dünyanın ortasından delik açtım, uzay boşluğunda sürükleniyordum. Oda kendinden emin bir gülüşle sırıtıyordu.
- Haklısınız, ben sizi daha fazla meşgul etmeyeyim yeteri kadar göreceğiz zaten birbirimizi. Vurgulayarak Şimdiden sıkılmayın benden.
Yutkunur ne yani çok mu çektirecek bize. Ne anlatmaya çalışıyordu. Korkuyla;
- Nasıl yani anlamadım.
- Yani korkutmak gibi olmasın ama askeriyedekiler beni severler ama pek yaklaşamazlar.
Suratında nedenini anlıyamıyormuş gibi bir ifade vardı. Ama ben anlamıştım! Adam açık açık ben sizi çiğ çiğ yerim diyordu. Hayır birde dış görünüşü bile korkutucuydu. İç sesim beni daha da korkuttu" Lan! Bu Karan da antrenman yapa yapa cidden goril olursa ne bok yiyeceksin Mehirrrrr!" Korkutmayın beni be. Ne var yani kulübe gibi minnacık bir yapı olsa olmuyor muydu? Ne gerek vardı Topkapı Sarayı olmaya. Her neyse onlar saraysa bende Çin Seddiyim. Evet aslında herhangi bir şeyden hemen korkmazdım ama bu sefer farklıydı. Çünkü hem korku hem utanç karışmıştı duygularıma.
- Şey anlamadım niye yaklaşamıyorlar.
- Biraz askeriyede tersimdir de ondan.
- Ha! Anladım tamam öyleyse biz gidelim sizde askerlerimizin anasını ağlat- pardon alışverişinizi devam edin Candar Komutanım.
Bu sefer Karan zorlamamıştı muhtemelen oda tırsmıştı. Oh gerizekalı kaşınırken iyiydi, şimdi senden çağ kebabı yapsında gör. ***
Alışverişimizi tamamlamıştık, Candar beyle yani komutanımızla karşılaşmamız bittikten sonra mısır gevreği alacağım diye tutturmuştu. Enayi, yyulafın ambalajı, mısır gevreği ambalajlarına çok benzediği için yulafı ona kakalamıştım şimdi televizyonun karşısında somurtarak yulafını yiyordu. Bende hemen sağında yemek yapıyordum - yapmaya çalışıyordum- evimiz 2+1 idi. Mutfağı'da Amerika mutfaktı. Ev sakin bir sokaktaydı. Gerçi Şırnaktaydık nasıl sakin olsun. Cizrede oturuyorduk. Evimizde askeriyeye yakındı.
- Karan! Gel yardım et yapamıyorum.
Yavaşça bana döndü bana terbiyesizmişim gibi bakıyordu.
- Mehir birşey sorucam sen kız olduğuna emin misin?
Bu sabrımı taşıran son damlaydı zaten allahın cezası yemek olmuyordu.
- Lan salak! Kız bebekler annelerinin rahminden elinde tarif defteriyle mi çıkıyor! Gel buraya kölen yok senin!
- Gelmiyorum işim var.
- Tamam lan bende yapmıyorum. Açlıktan koltuğu kemir, geber!
Yemeğin altını kapattım ve odama girdim. Yatağa oturdum elim her zamanki gibi rehberde Alçine uzandı. Alçin en yakın arkadaşımdı lojmanda birlikteydik fakat yollarımız ayrılmıştı. O bilgisayar mühendisliği okumuştu. Şuan stajyerlik için İstanbulda yaşıyordu. Telefon çalıp durdu fakat açılmadı. Bende pes edip uyumaya karar verdim, ayaklanıp ışığı kapatmaya yöneldiği sırada komidinimin üzerindeki kutu gözüme ilişti. Işığı kapatmadım kutuyu elime aldım. İçinde annem ve babamın birbirine sarılmış komana güldüğü bir fotoğraf vardı. Onlardan bana kalan tek şey... ***
Yeni bölüm bu kadardı. Mehirin ve Karanın ailesinin hikayesini daha sonra öğreneceksiniz. Zaten az çok anlamışsınızdır fakat işler biraz farklı ama onları öğrenmemize biraz daha var. Önerilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Sağlıcakla kalın. 🌙
|
0% |