@dolen425
|
Selam! Ben geldim, bu bölüm dediğim gibi geçmişten elimden geldiğince erken atmaya çalıştım. Yazmam için sürem kısıtlı olabiliyor bazen. O zaman başlayın bakalım. Şimdiden üzgünüm...😢 *** - Dikkat et kuzum! Düşeceksun da! Oy! Kiracaksun orani burani ey kizum! Evde resmen koltuktan koltuğa zıplıyordum. Birazdan anneannem, ben ve Karan'la birlikte yaylaya çıkacaktık - Bişey olmaz anneannem sen korkma! Koşarak anneannemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Zaten boyu kısaydı boyum rahatlıkla ulaşıyordu hatta anneannemden bile uzundum. Minik ellerimle ağzımı kapayıp ve kıkırdadım. Geçen hafta Karan ile 7 yaşımıza girmiştik. Babalarımız da bizi hediye olarak Rize'ye getirmişti! - Karan hadi yağğ bi giyinemedin! Artık mızmızlaşmaya başlamıştı Mehir. Sonra Mehirden kısa boyu ve cılız bedeniyle Karan ortama giriş yaptı. - Zırlamana gerek yok Mehir! Ben senin gibi çubuk değilim. Babam gibi böyük ve höybetliyim o yüzden giyinmek zor oluyor. Kimse küçük çocuğun hevesini kırmak istemediği için kahkaha atmamıştı. Fakat bu gruba Erdem ve onun kızı olduğunu belli eden Mehir dahil değildi. Erdem anırdıkça anırdı ama eşinin ona tip bakışlarını görünce kahkahası bir tık götüne kaçmıştı. Ortama bir ağırlık çökünce anneanneleri ortama daldı. - E hayde! Geç olmadan gedelum kuzularum. Tunç ortaya atladı; - Anne bende senle geleyim ne olur ne olmaz. - Eyi sende cel hayde çabuk! Ahşap kapıdan çıktılar. Hava çok güzeldi birkaç saat önce hava yağmurluydu. Ama zaten bu aile bu havayı seviyordu çünkü toprak kokusu etraftaydı... - Anneanne amca çiçek toplayalım! Tunç aslında Mehir'in eniştesiydi fakat ona amca diyordu çünkü zaten öyle öğretmişlerdi. Tunç ve Erdem bazen kavga etselerde kayınçolardı işin sonunda kardeş gibiydiler, birbirlerini kollardılar. - Tamam, ay parçası toplarız. Mehir ismini de Tunç koymuştu anlamı ay parçası demekti. Aslında Arapça'da ismin anlamı nikah bedeliydi fakat farsçada anlamı ay parçasıydı. Tunç'un da en sevdiği ve bildiği dilde farsça idi. *** Yazarın anlatımıyla; Mehir ve Karan annelerine bir sürü çiçek toplamışlardı. Rengarenk ve hepsi birbirinden eşsizdi. Mehir evin yolunu koşarak gidiyordu. Annesi kim bilir nasıl sevinecekti. Babasına da çiçek toplamak isterdi ama en son babasına askeriye'nin bahçesinden çiçek toplayıp götürdüğünde babasının arkadaşları nedenini anlayamadığı şekilde kahkaha atarak gülmüşlerdi. O yüzden babasına bir daha çiçek götürmemişti. Babası ona evde o abileri umursamamasını söyleyip ona çiçek getirebileceğini anlatmıştı. Fakat iş işten geçmişti Mehir o gün utanmıştı. O sırada eve yaklaşmışlardı Karan ve Mehir önden giderek sohbet ediyorlardı. Arkalarından Tunç geliyordu. Anneannelerini bahçede bırakmışlardı. Ot işlerine bakacağını söylemişti. Yaşlı olmasına rağmen bahçesine kendi bakıyordu onun için çok kıymetliydi canından çok sevdiği torunlarını bile sokmuyordu bahçesine. Ellerinde ki çiçeklerden hangisinin daha güzel olduğunu tartışan Mehir ve Karan arkalarından bir ses duydular. Arkalarına döndüklerinde ise Tunç'u yere kapaklanmış ve çıktıkları yokuşun başına bakarken buldular. İki çocukta önce birbirlerine bakıp sonra yokuşun başına baktılar anneannelerinin evi yanıyordu. İyide Karanın annesi, Mehirin annesi, hem de babası o evdeydi. Bu alevleri görünce çıkmışlarmıydı ki? Peki Tunç niye yere kapaklanmıştı. Neler oluyordu? Mehir'in amcası neden ağlıyordu? Köydeki arkadaşlarının anneleri babaları ve köy halkı neden feryat figan içinde bağırıyordu? Mehir'in ve Karan'ın kalbinde neden bir sızıntı vardı? *** Üzgünüm ama yapacak birşey yok.😢 Size kısaca nasıl hayatlarına veda ettiklerini yazmak istedim...
|
0% |