
Kendimi direk duşa atıp suyun altında bir posta daha ağlamış iştahım olmadığı için yemek yemeyerek camın önündeki koltuğa oturmuş yağan yağmuru izliyordum. Telefonumda Şebnem Farah’tan Yağmurlar şarkısı çalıyordu. Şarkı içime o kadar işlemişti aklıma Alazla bir hatıramız gelmişti. Daha hiçbir şeyi öğrenmediğim sıraydı. O günde yağmur yağıyordu. Yine ben işe giderken bana mesaj olarak bu şarkıyı atmıştı. Ben ise direk müziği açıp dinlemiştim. En sevdiğim şarkıyı atması çok hoşuma gitmişti. Arkasından bende “En sevdiğim şarkıyı nasıl biliyorsun bilmiyorum ama hoşuma gitti.” Yazmıştım. O ise “Senin hakkında her şeyi bilmek benimde hoşuma gidiyor. Ve bende bu şarkıyı severim. Özellikle yağmuru çok severim.”
“Eğer bir gün ayrılırsak bu şarkıda ki yağmur ben olayım sen ise altında ıslanan ol.”yazmıştım. Sanki şu an ki halimizi hissetmiş gibi ona böyle demiştim. Acaba şu an ne haldeydi. Sessiz sakin otururken kapı tıklatılmasıyla hüzünlü halimden çıkıp temkinli şekilde kapıya yaklaştım. Kim olabilirdi ki? Bu çevrede kimseyle muhatap değildim. İçimde bir ürperti oluşmuştu. Kapıya gelip deliğe baktığımda hiç kimse yoktu. İçimde ki ürpertiye bu sefer inanıp masanın üzerinde duran vazoyu elime alıp yavaşça kapıyı açtım. Hiçkimse yoktu , sokak çok sakin ve sessizdi. Kafamı sağa sola çevirip baktığımda kimsenin olmadığına emin oldum. Oflayıp geri kapıyı kapatacakken yerde bir zarf görmüştüm. Hemen zarfı alıp kapıyı kapatıp kilitledim. Elimdeki vazoyu bırakıp geri oturduğum koltuğa oturdum. Elimdeki zarfın üzerinde hiçbir yazı yoktu. Zarfı açtığımda içinden bir flash bellek ve kâğıt çıkmıştı. Kâğıdı açıp okuduğumda içimdeki korku büyümüştü.
‘Kendini güvende olduğunu düşünüyorsan yanlış düşünüyorsun. Her anında peşinde bir gölge gibiyim. Senin peşini bırakmayacağım. Türkiye’ye dönsen iyi olur seni elin ülkesinde öldürmek istemem. Bu arada Türkiye’ye dönmen için flash belleğe bak derim:)’
Hemen flash belleği bilgisayara takıp içindeki videoyu açtım. Videoda ailem vardı. Annem ve babamın bahçede çay içerken görüntülemişlerdi. Ama üzerlerinde kırmızı ışık belirmişti. Birkaç saniye daha onları göstermiş ardından kadraja Berkan girmişti. Elinde birkaç poşetle evine gidiyordu. Aynı kırmızı ışık onda da vardı. Ardından sırayla Burak Meryem Mert ve Mira’yı göstermişti. Hepsinin bir anını çekmişlerdi. Video birkaç dakika sonra karanlık ekran olmuş ama bir anda Polat gözükmüştü. Arabaya binerken ki görüntüsüydü. Tam arabaya binecekken benim adamım olan Yağız gözüküp elinde bir dosyayı ona uzatıyordu. Polat’ın düşük olan yüzü daha da düşmüştü. O an Polat görüntüden düşmüş onun yerine camın önünde dağılmış haliyle elinde içki şişesiyle boş bakışlar atan Alaz gelmişti. Hepsinin üzerinde kırmızı ışık gözüküyordu. Ama onlar bunun farkında değildiler. Hepsi o kadar kötü durumdaydılar ki. Ailem,arkadaşlarım,abim ve sevdiğim adam hepsi çökmüştü. Hepsi berbat durumdalardı ve bunun sebebi de bendim. Ve şimdi hayatlarıda tehlikedeydi. Dolan gözümden akan yaşla çaresizce ne yapacağımı düşündüm. Düşmanım olacak adam beni Türkiye’de istiyordu. Ama amcam buna hayatta izin vermezdi, beni geri Türkiye’ye göndermezdi. Ben ağlamaya devam ederken telefonumun çalmasıyla kendime gelerek elime alıp baktığımda arayanın Yağızın olduğunu gördüm. Hemen telefonu açıp kulağıma dayadım.
“Patron acil durum!”
“Ne oldu Yağız?”
“Alaz Bey’in evine silahlı saldırı yapıldı.”
“Ne o iyi mi?”
“Evet iyi şansımıza kendindeydi. Nasıl oldu bilmiyorum ama kaç aydır depresyonda olan adam sanki bir şey olmuş gibi eski haline döndü.”
Hafif gülümseyip kendine gelmesine sevindim. Ama ikimize aynı anda gelen olayların bir bağlantısı vardı ve bununda benimle uğraşan kişi olduğunu anlamıştım. Güya bana boş tehdit etmiyorum diyordu. Kâğıtta yazan her şeyi yaptığını bu hareketle birlikte altını doldurmuştu.
“Ama şüphelendiğim biri var.”
“Kim Yağız?”
“Baban eminim o!”
“Oraya geliyorum. Beni onun yanına sokacak bir pozisyon bul Yağız. O adamı bir kaşık suda boğmaya geliyorum. Kimse beni sevdiklerimle tehdit edemez.”
“Tamam ama şunu da unutma bir ikizin olduğunu yaşıyor yaşamıyor mu bilmiyorum ama dikkatli ve sakin bir adım atmamız lazım.”
“Biliyorum ve hem onu öğrenmek için hemde o mu benimle uğraşan diye geri geliyorum.”
“Peki Alaz ve Polat’ın karşısına çıkacak mısın?”
“Bilmiyorum orasını oraya gelince konuşuruz.”
“Biletini ve diğer işlemleri hallediyorum o zaman.”
“Hallet.”deyip telefonu kapattım. Amcama her şeyi anlatmam lazımdı ama planladığım her şeye engel olurdu. Beni tehlikeye atmamak için Kore’ye gönderen amcam hayatta geri Türkiye’ye gerin dönmeme izin vermezdi. O yüzden her şeyi oraya gidince anlatmayı planlıyordum. Bugün burada son günümdü ve burdaki hayatımı bir anda terk edip gidemezdim. Burada da ailem vardı. Hemen elimde ki telefonu açıp Harin’i aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon açılmıştı. Hemen ardından Harin’in uykulu sesini duydum.
“Acil değilse kapat!”
“Acil Kore’den gidiyorum.”dedim ve bir anda bir çığlık duyuldu.
“Ya! Nasıl? Hayır gidemezsin!”
“Sakin ol Harin! Ve gitmek zorundayım çünkü ailemin hayatı tehlikede.”
“Hayır yapma Gaye. Asıl gidersen onlar ve sende ölürsün!”
“Daha ne kadar bir korkak gibi saklanacağım Harin. Hem ben kendimi öyle bir eğittim ki o şerefsizler bana hiçbir şey yapamaz!”
“Sana bir şey yapamayacaklarını biliyorlar zaten kızım. Seni zaaflarından vuruyorlar görmüyorsun?”
“Görüyorum ve bile bile gidiyorum.”
“Aptalsın sen hayatımda gördüğüm en aptal insansın kızım sen!”
“Kendine gel Harin tamam arkadaşmışım ama bu kadar da değil.”
“Sana yem atıyorlar ve sende bile bile gidiyorsun! Nasıl böyle davranmamamı beklersin Gaye.”dedi sakin şekilde ama hala sinirli ve ağızına geleni söylemek istiyordu. Onu biliyordum,şu bir yılda onu tanımıştım.
“Yaa sana diyorum!”
“Alaz’ın evine saldırı olmuş Harin.”
“Asıl gitmenin sebebi belli oldu. O adam için kendini tehlikeye atıyorsun. Seni hak etmeyen adam için.”dediğinde bu sefer ben sinirlenmiştim.
“Ben onun için değil ailem için gidiyorum. Bana ailemin üzerinde bir kırmızı noktalı bir video gönderdiler bana arkadaşlarımın üzerinde kırmızı noktalı videolarını gönderdiler anladın imı? Gitmeyip ne yapayım ben he onlar benim canım her şeyim. Bana her am onların yanındayız diyorlar her an ölebilirler diyorlar Harin. Annemler hiçbir şeyden habersiz bahçede çay içerlerken ki üzerlerinde yanan bir kırmızı nokta ile video atıyorlar. Ben ne yapayım he ne yapayım?”dediğimde bu sefer sesi çıkmamıştı. Birkaç derin nefes aldığını hissettim. Sakinleşmeye ve mantıklı düşünmeye çalıştığını anlamıştım.
“Sana nasıl gönderdiler o videoyu?”
“Kapıma bir zarf atıldı. Ve bir not ile flash bellek vardı. Notta her an yanındayım. Eğer yabancı toprakta ölmek istemiyorsan Türkiye’ye dön dedi. Eğer sebep istiyorsan flash belleğe bak yazıyordu. Ve flash bellekte videolar vardı. Yani Harin burada da güvende değilim.”
“Amcana haber ver.”
“Versem ne yapabilir ki Harin en fazla başıma koruma diker.”
“Ah kahretsin! Bende geliyorum seninle.”
“Ne hayır!”
“Geliyorum dedim konu kapandı. Ne zaman gideceksin?”
“Yarın ama daha bileti almadım Yağız alacak bana mesaj gönderecek sonra.”
“Tamam hazırlanıyorum.”deyip telefonu yüzüme kapattı. Birkaç dakika şok olmuş sonunda telefonu kenara fırlatıp odama gidip hazırlanmaya başladım. Birkaç parça kıyafet almış bavulu kapatmıştım. Kendimi direk yatağa atıp dinlenmeye çalıştım. Ama içim o kadar huzursuzdu ki Harin’in gelmesini hiç istemiyordum. Onunda başına bir bela gelebilirdi. Belamı ona da bulaştırabilirdim. Ama o beni dinlemezdi, ondan önce gitmeye çalışsam arkamdan başka bir saatte olan uçakla yanıma gelirdi. O yüzden hiçbir şey demeyip sessizce kabullenmiştim. O kadar yorulmuştum ki ona harcayacak enerjim kalmamıştı. Düşüncelere dalarken uyku yavaş yavaş beni kendine çekiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |