@dolunay_061722
|
Hayatın getirdiği zorluklar savaşmak o kadar zor ki bu akli dengenizi bozmak şekilde olur geçmişe takılıp durmak bir süre sonra artık geçmişle ilgili sorunlarınız oluşmaya başlar gelecek geçmiş olur.
Bazense vazgeçmek zordur o kadar zordur ki. Ciğerlerine günah olan nefesi almaktır. Sen nefes alamadıkca kalbin yavaşlar. Ve tekrara nefes alırsın kalbin eski ritmine döner. Ama sen günahı içine hala çekiyor olursun işte vazgeçmemek böyle bir şey.
Şimdi siz de dersiniz ki biz kimsenin vazgeçilmezi olmadık?
Olmadık.
Satırlara kenimi yazmak değil ki niyetim kenimle satırlarda sohpet ediyorum. Dün yolda yürürken bir yaşlı amcaya denk geldim.
BİR KAÇ GÜN ÖNCE
Hayatın yoruculuğunu bırakıp denize karşı yazdığım satırları bıraktım. Biraz yürüyüş yapmak en iyisi olacaktı.
Yazdığım defeteri çantama koydum ve ayağa kalktım çantamı sırtıma attip ilerlemeye başladım. Eski bir dükkanın önünden geçerken kapı açıldı .
" Kızım bana yardım edermisin" dedi kapıdaki kişi.
Atmış veya yetmiş yaşlarında biriydi sakalları hafif uzun saçları seyrek ve beyazdı
. Gözlerinde derin bir yaşanmışlık vardı, sanki hayat ona çok şey öğretmişti. İçimden ona yardım etmem gerektiğini düşündüm, bu sıcak günün belki de en güzel anısını yaratma fırsatıydı.
"Tabii ki, neye ihtiyacınız var?" dedim. Adam, elindeki bir kutuyu göstererek, "Bu eski eşyalarımı yeni bir yere taşımama yardım edebilir misin? Son zamanlarda biraz zorlanıyorum," dedi.
Gözlerimde, yaşamı boyunca biriktirdiği anıları ve hikayeleri barındıran o kutuya karşı bir merak belirdi.
"Elbette, biraz zaman ayırabilirim," dedim ve onunla birlikte dükkanın içine girdim. İçeride eski eşyalar, kitaplar ve yer yer tozlu yüzeyler beni karşıladı. Her şey sanki bir zamanlar canlıydı, ancak şimdi silinmekte olan anıların gölgesindeydiler.
"Bu eşyalar senin mi?" diye sordum. Adam, "Evet, bunlar hayatım boyunca topladığım şeyler. Her biri bir hikaye taşıyor," dedi. Gözleri parladı, anlatmaya başladığında sesinde bir heyecan duyuyordum.
Bir süre eşyaları düzenledikten sonra, kutunun içinde bir fotoğraf albümü buldum. Adam, onu hemen eline alarak gülümsedi. “Bu benim gençliğim, hayatımın pek çok dönemini burada görebilirsin," dedi.
Albümdeki fotoğraflar, yıllar önceki anların izlerini taşıyordu. Gülümseyen yüzler, kıyafetler ve yerler... Her biri, belleğimde bir hikaye canlandırıyordu. O an, zamanın ne kadar değerli olduğunu anladım; geçmişin ve anıların, geleceğe dair umutlar beslediğini düşündüm.
kutuda bir şey daha dikkatimi çekti bir ayna etrafında garip sembollerle süslenmiş küçük bir ayna.
kutuya uzanıp aynayı elime aldım. aynanın üstündeki şekiller oynamaya başladı mavi yeşil gibi bir ışık saçmaya başladı etrafa yaşlı adam bu işığı görür görmez yanına çömeldi. elimdeki aynayı aldı ayna onun eline geçince söndü.
" bu da neydi?" diye sordum yaşlı adama. "söyle geç otur kızım." dedi küçük tabureye oturdum.
" bu ayna çok eski bir ayna efsaneye göre bu ayna bir diyara açılıyormuş bir kilit görevi görüyormuş.ayna yüzyılda bir kendisi kapıyı açarmış. ayna sadece dört element sahibi olan bir avatar açabilirmiş ayna onu geçermiş ve avatarları bu dünyada sevmezler"
elimi tutttu gözlerini kapattı.
" sen bu diyara ait değilsin sadece sen değil üç kişi daha var onlarda bu diyara ait değiller.sen kızım için hüzün dolu için çok kırık kırgınlıkların bile ufalanmış" dedi hemen elimi çektim.
" ne demek bu diyara ait değilim?" derin bir nefes aldı. Onun kelimeleri, içimde bir rahatsızlık yarattı. Kafamda binlerce soru belirmeye başladı. Ne demekti bu diyara ait olmamak? Gerçekten başka bir dünyadan mı geliyordum?
"Bu diyara ait olmadığını demek, burada yaşadığın hayatın ve sahip olduğun anıların, aslında senin gerçek hikayenin bir parçası olmadığı anlamına geliyor. Belki de ruhsal olarak başka bir yerde, farklı bir boyutta bağlısın," dedi yaşlı adam devam etti: "Aslında senin burada olmanın bir sebebi var. Bu dünyada deneyimlemen gereken birçok şey var.”
"Bu efsanevi ayna, her ne kadar seni tanımıyor gibi görünse de, aslında senin geçmişinle bağlantılı," dedi. "Her bir element, bir karakteri temsil eder. Senin içindeki potansiyelin, bu diyara ait olan her bir varlıkla bağlantılıdır. İşte şimdi, bu yolculuk başlıyor."
"Yolculuk?" diye fısıldadım. Yaşlı adam elini tekrar tuttu ve gözlerime baktı. "Evet, sen dört element ateş, su, toprak ve hava. Hayatında bu elementlerden biriyle derin bir bağın olduğunu hissetmelisin bu elemetler büyüklerin merkezidir Araf tehliklelerle dolu ." derin bir nefes aldı. benim içimde milyonlarca soru işaretleri bırakırken.
" sen kızım bu aynanın sahibi" elimdeki aynaya baktım. " eğer o diyara çekilirsen bil ki dönmek çok zor olur ve kendinle birliktelik birkaç kişiyi daha çekersin" nasıl yani? kafam allak bulak olmuş ve yaşlı adama bakıyordum.
hiç bir şey demeden aynayı da yanıma alarak ordan çıktım. |
0% |